35 Yıllık İlişkim Bitti
35 Yıllık İlişkim Bitti
Bizi Takip Et
Tutkuluydum, sevdalıydım hatta karasevda idim… Öldürücü bir ilişkiydi bizimki. Bir o kadar da keyifliydi. Asla vazgeçemediğim; tuhaf, karmaşık ve müthiş duygusaldı aramızda yaşananlar. Sabah uyandığımda, akşam uyumadan önce, sohbet ederken, otururken, yürürken, otomobil ile yolculuktayken; her an, her yerde içime çekerdim soluğunu büyük bir hazla.
Her soluk alışımda o vardı… Ve her defasında soluğum kesilirdi onun soluğunu içime çekerken. İnanın abartmıyorum; hazdan, mutluluktan başım dönerdi bazen… Mideme ağrılar girdiği de oluyordu… El titremeleri, özlem nöbetleri de çabası…
Onu parmaklarımın arasında hissetmek, dudaklarıma değdirmek, onunla soluk almak… soluk vermek… soluğunu içime çekmek… Bütün bunlar, hazzın doruklarına taşırdı beni…
Tabii hep böyle muhabbetli olmazdı birlikteliğimiz. Bazen sinirle ezerdim parmaklarımla, burnumdan solurdum bazen nefesini sevgilimin; hırsla. Dudaklarımın arasında ezdiğim de çok olmuştur kızgınlıkla… Art arda, peş peşe soluk almadan soluklandığım çok zamanlar bilirim.
Ne yapsam, ne kadar hoyrat davransam ya da ne kadar tatlı okşasam hiç mi hiç sesi çıkmazdı… Her daim yanı başımda, her elimi attığımda elimin altında…
Ahh ah hele içki sofralarındaki kaçamaklar, sarmaş dolaşlar, o bitimsiz dudak dudağa muhabbetler…
Bütün bunlar 35 yıl sürdü… Şimdi ayrıldık. Ayrılma kararını ben verdim; tek taraflı… Hatta sormadım bile ona. Zaten onun hiç söz hakkı olmadı, birlikte geçirdiğimiz 35 yıl boyunca… Bir kere bile kendiliğinden dudaklarıma uzanmadı, bir kere bile kendiliğinden yaklaşmadı yanıma… Her şey… hep… ve daima benim isteğimle, benim irademle, benim zaaflarımla, benim zayıflıklarımla, benim güçsüzlüklerimle, benim gücümle, benim paramla, benim aşkımla devam etti onca yıl. Dumanıyla, kokusuyla, bütçemdeki kara kocaman deliğiyle, 35 yıl hep yanımda oldu…
Hiç ama hiç ayrı kalmadık; değil tek bir gün, 3 saatlik ayrılığımız bile pek nadirdir… Nefes alamadığım, öksürük krizlerine girdiğim gecelerde, “sabah bu iş bitecek; bırakacağım” dediğim ama sabah kahvaltısından sonraki o tek öpücükle zevkten eriyerek kızgınlığımı tamamen unuttuğum günler olmadı değil.
Evet 18 yaşımda masum kaçamaklarla başlayan, 21’ime geldiğimde yanımdan ayırmadığım safhaya giren, 30’lu yıllarımda zevkin doruklarına tırmandığım, 40’lı yaşlarımın sonlarında beni hırpalamaya başlayan, 50’lerimin başında abartılı bir tutkuya dönüşen bu ilişkiye, tam üç buçuk ay önce nokta koydum…
Buradaki gibi üç nokta değil, bir seferde tek nokta.
Bu noktayı nasıl koyduğum, benim Bay Zehir’e tutkumu bilenlerce merak ve takdir konusu…
Merak edenler için anlatayım.
Önce kalbim teklemeye başladı, “aritmi” teşhisi koydu doktorum. “Sigara içmemeniz gerekiyor” dedi kibarca… Sonra akciğer filmimi de beğenmedi, “böyle durumlarda ilk tedavi sigarayı bırakmaktır” dedi. “Ne olursununuz Güzin hanımefendi içmeyiniz artık şu sigarayı” diye yalvaracak değildi elbet. Sözünü söyledi; aklı olan, kendini seven, hayatı seven o sözün gereğini yapacaktı.
Doktorumla konuşurken, benden 5 yaş büyük olan ve benden 5 sene daha fazla zamandır sigara içmekte olan sevgili ablamla birlikteydik. Ablam, küçük bir pazarlık yaptı doktorumla, “Azaltsak olmaz mı? Tümden bırakırsak vücut olumsuz tepki verir mi?” gibi garip sorular sormaya başladı. Doktora, “Canım iç günde 3-5 sigara, ne olacak o kadardan” dedirtmeye çalışıyordu adeta. Doktor, “Azı, az zarar; çoğu, çok zarar” sözleriyle pazarlığı bitirdi.
Doktorun odasından çıktık… Hastane koridorlarını kat ettik hızlı adımlarla… Binayı terk ettik; açık havaya çıkmıştık… Yapmamız gereken, yıllardır yaptığımız gibi birer sigara yakmaktı… Birbirimizi kolluyorduk… Herkes birbirinden işaret fişeği bekliyordu ama kimse fişekçi olmayı göze alamıyordu.
Arabaya bindik ve bir karar verdik… Basit, sade ama çok içten bir karar verdik; ikimiz de sigara konusunda ilk kez bu kadar samimiydik ve bu kadar kararlıydık. “İçmeyelim artık” dedik ve son kez birer sigara yaktık.
Eve geldim, düşündüm:
“Bay Zehir ile ilişkimi sonlandırmazsam; çok değil bir-iki yıl sonra yüzümdeki kırışıklıkların sigara içmeyen yaşıtlarımdan daha fazla olacağını, daha çok sayıda dişimi kaybedeceğimi, daha hırıltılı nefes alacağımı hepsinden önemlisi daha yavaş yürüyüp daha çabuk yorulacağımı dolayısıyla giderek yaşıtlarımın gerisinde kalacağımı…
Yine 3-5 yıl sonra çok istediğim halde farklı coğrafyalara seyahat edemeyeceğimi hatta masum 1-2 saatlik sahil yürüyüşlerini bile yapamayacağımı, çok sevdiğim dolunayı izlemek için geceler boyu sokaklarda dolaşamayacağımı, çok büyük keyif aldığım günbatımlarını seyrederken belki de öksürük krizleriyle boğuşacağımı, martıların denizin üzerindeki süzülüşlerini izlerken göğsümün hırıltısının çıkardığı gürültüyle martıların kanat seslerini duyamayacağımı düşündüm.”
Düşündükçe liste uzayıp gidiyordu:
“Şahane bir sofrada muazzam yemekler eşliğinde şarap veya rakı içtiğimi, güzel filimler izlediğimi, ailemle-arkadaşlarımla-dostlarımla birlikte geçirdiğim güzel anları-anıları, onları çok sevdiğimi, beynimi aydınlatan kitaplar okuduğumu, yazdığım haberleri, düzelttiğim yazıları, kafamdaki projeleri hatırladım bir bir…
Hepsini yaparken hep bana eşlik eden Bay Zehir yanımda olmayacaktı artık ama ben bu saymakla bitiremediğim anları, anıları tekrar tekrar yaşayabilecektim. Ya da Bay Zehir yanımda olacaktı ama ben bu karelerin tadını çıkaramayacaktım.
Oysa ben daha Küba’ya gitmedim… Kızıldeniz’de dalmadım… Evet benim hala yaşamak istediğim güzellikler var.”
Hayatı, kendimi ve beni sevenleri, ben de çok seviyorum. Kendimi de beni sevenleri de benden yoksun bırakmak istemiyorum. Ben hayatın bir rengiyim; tıpkı tüm diğer insanlar gibi… Ve ben hayatın diğer tüm renklerinin tamamını hala bilmiyorum. Hala keşfedecek çok şey var ve hala keşfettiklerime doyamadım; onların tadını tekrar tekrar çıkarmak istiyorum…
Ve beni seviyorum ve ben artık sigara içmiyorum…
Ben sözümü söyledim; doktorumunki kadar kısaca değil tabii, hatta ziyadesiyle uzunca…
Ama ne yapayım; ben doktor değilim, ben yazıcıyım…
Sağlıkla kalın…
İçeriği Paylaşın