8. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi: Kanser Hastaları Mutlaka Aşılanmalı
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği'nin düzenlediği 8. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi'nde onkoloji alanında gelişmeler, kanser tedavisi için geliştirilen yeni ilaçlar ve yöntemler, kanser ve Covid-19 pandemisi ve akciğer kanseri konuları ele alındı.
Bizi Takip Et
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği'nin düzenlediği 8. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi, 3-7 Kasım 2021 tarihinde Kaya Palazzo Kongre Merkezi, Belek-Antalya'da gerçekleşti.
900’ü aşkın katılımcının takip ettiği kongrede, dünyada ve ülkemizde onkoloji konusunda yaşanan gelişmeler ve bu gelişmelerin uygulama alanındaki etkileri masaya yatırıldı.
Kongrede 8. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi Başkanı Prof. Dr. Serdar Turhal kanser tedavisi için geliştirilen yeni ilaç ve yöntemlerini, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Murat Dinçer kanser ve Covid-19 pandemisini, Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Özlem Sönmez ise akciğer kanserini ele aldı.
8. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi Başkanı Prof. Dr. Serdar Turhal kongrede yaptığı konuşmada, tümörlerin çoğalması ile ilgili keşfedilen yeni yolaklar ve bu yolakları durdurmak için geliştirilen yeni ilaçlar ve yöntemler hakkında şu bilgileri verdi:
1. Moleküler profilleme: Kanserli dokudan alınan parça üzerinde moleküler genetik analiz
yapılarak hangi yolla tümör hücrelerinin çoğaldığı ve hangi hedefe yönelik tedaviye imkan
sağladığını saptama tekniğidir. Bu yöntem gittikçe daha yetkin bir şekilde yapılmaya, daha
geniş sayıda moleküler bozukluğu saptamaya ve sonrasında da buna yönelik tedavi imkanları keşfedilmesine imkan tanıyor. Bu işlem gittikçe daha ucuz, kolay ve hızlı bir şekilde
yapılabiliyor. Üstelik artık kan örneği ile tümör hücrelerini saptayıp, alınan kanda az sayıda
tümör hücresi olsa bile bu moleküler profilleme işlemini hastadan parça alınmasına gerek
kalmaksızın yapabilme imkanı da olabiliyor.
2. Hedefe yönelik tedavilerle ilgili tedavi yaklaşımı değişimi: Bu grup ilaçların, kanseri tamamen çıkarılan bireylerde, ameliyat sonrası süreçte, koruma amaçlı olarak kullanabileceğimize yönelik elimizde kanıt yoktu. Ama son kongremizden bu yana, bu tedavilerin, örneğin akciğer kanserinde, uygun moleküler genetik bozukluk varsa, hap şeklinde verilen bir ilaçla ve hiç kemoterapiye gerek kalmadan, mikroskopik düzeydeki kanserin yok edilmesini başarabildiği gösterildi.
3. Bu akıllı ilaç tedavilerinin kombinasyon halinde kullanılması: Bu yaklaşım ile ilgili daha çok bilgi ve yetkinlik sahibiyiz. Daha etkili, uygun ve az yan etkileri olan ikili tedaviler
tasarlayabiliyoruz.
Artan bir hızla yeni hedefe yönelik tedaviler olduğunu ve klinik deneyleri tamamlanarak
hastalarda kullanımı için onay alındığını dile getiren Turhal, "Onun için bir önceki kongremizi yaptığımız zamandan bu yana hedefe yönelik tedavi ilaçları 30’un üzerinde kanser türünde 277 ilaca ulaştı ve yaklaşık dört kat artmış oldu. Bu da geleceğe yönelik olarak bireyselleştirilmiş tedavilerin daha yaygın ve yetkin bir şekilde yapılabileceği konusundaki beklentilerimizi artırıyor" ifadelerini kullandı.
KANSER VE COVID-19 PANDEMİSİ
Kanser ülkemizde ve dünyada ölüm nedenleri arasında ikinci sırada yer alıyor. Dünyada her 6 ölümden biri, ülkemizde ise her 5 ölümden biri kanser nedeniyle meydana geliyor.
Kanserden ölümlerin yaklaşık üçte biri; başlıca beş davranışsal ve beslenme ile ilgili risk
faktörlerinden kaynaklanıyor.
Bunlar şöyle sıralanabilir;
- Tütün kullanımı,
- Yüksek vücut kitle indeksi
- Meyve ve sebzeyi az tüketme,
- Yetersiz fiziksel aktivite
- Alkol ve tütün kullanımı.
Uzmanlar tütün kullanımının kanser için en önemli risk faktörüdür ve kanser ölümlerinin yaklaşık %22’sinden sorumlu olduğunu dile getiriyor.
Ülkemizde en sık üç kanser sırasıyla erkeklerde akciğer, prostat ve kolon kanseri iken
kadınlarda sıralama meme, tiroid ve kolon kanseri şeklindedir.
Kanser tedavisinde klasik kemoterapi ilaçları 1940’lı yılların sonlarından itibaren kullanılıyor. Klasik kemoterapi ajanları kanser hücrelerini hedef almasına rağmen vücudumuzun hızlı çoğalma yeteneğine sahip olan diğer hücreleri de etkilemektedir. (kan hücreleri, barsak ve mide döşeyici epitel hücreleri, saç ve kıl hücreleri vb).
Son dönemde hedefe yönelik tedaviler olarak adlandırılan salt kanser hücrelerini etkilerken, normal vücut hücrelerini minimal etkileyen ilaçların kullanıma girdiğini dile getiren
Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Murat Dinçer, "Son 10 yılda immüno-terapi ajanlarının kullanıma girmesiyle birlikte kanser tedavisi farklı bir boyuta evrilmiştir. Ülkemizde de bu ilaçların tamamına yakını ulaşılabilir durumda olup, (sosyal devlet ilkesi nedeni ile) büyük bir çoğunluğu geri ödeme kurumlarınca ödenmektedir. Dünyada onkolojik tedaviler üzerinde en çok çalışılan araştırma konularından olup her gün kullanıma yeni ilaçlar sunulmakta ve tüm dünyada sağlık sistemine ciddi bir mali yük getirmektedir. Bu sürecin devamlılığının sağlanması anlamında yerli ilaç üretiminin ve AR- GE çalışmalarının desteklenmesi büyük önem arz etmektedir" dedi.
"KANSER HASTALARI AŞILANMALIDIR"
Covid-19 pandemisi tüm dünyada olduğu gibi ülkemize de sosyal, ekonomik pek çok sıkıntıyı
beraberinde getirdiğinin dile getiren Dinçer, "Pandemi döneminin başlarında pek çok hasta sağlık kurumlarına başvurma konusunda tedirginlik yaşamış, zaman zaman teşhis ve tedavide aksamalar yaşanmıştır. Covid-19 konusunda tüm dünya sağlık sisteminin bilgi ve tecrübesi arttıkça bu sorun aşılmaya başlamıştır. Aşıların geliştirilip rutin kullanıma girmesiyle çözülme hızlanmıştır. Pandemi, aşılamanın etkin yapılması ve klasik kurallara dikkat edilmesi ile tamamen sonlanabilecektir" ifadelerini kullandı.
Tüm toplumda olduğu gibi kanser hastalarının da aşılanmasının son derece önemli olduğunun altını çizen Dinçer, Ülkemizde mevcut olan Covid 19 aşılarının hiçbirisi canlı aşı olmayıp tamamı kanser hastalarında güvenle kullanılabilmektedir. Tedavisi bitmiş takip hastalarında olduğu gibi, tedavi almakta olan tüm hastaların takip eden hekimleri ile görüşerek zaman
kaybetmeden aşılarını yaptırması gerekmektedir" açıklamasında bulundu.
1-30 KASIM “AKCİĞER KANSERİ FARKINDALIK AYI”
Akciğer kanseri hem ülkemizde hem dünyada, kansere bağlı yaşam kayıplarının ilk sebebidir.
Son istatistiklere göre, dünyada 1 yılda ortaya çıkan yeni akciğer kanseri vaka sayısı 2.09
milyon iken bu kansere bağlı yaşam kaybı sayısı 1.79 milyon olarak hesaplanmıştır.
Ülkemizde her yıl 30 bin yeni akciğer kanseri vakası görülmektedir.
"Akciğer kanserinden korunmak için alabileceğimiz en önemli önlemin tütün ve tütün ürünlerinden uzak durmak" olduğunu dile getiren Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Özlem Sönmez, "Yanımızda sigara içiliyorsa bile maalesef risk altında olduğumuzu unutmayalım. Akciğer kanseri %90 tütün veya diğer tütün ürünleri kullanımı nedeniyle gelişir. Bu yüzden özellikle genç yaşlarda sigara içmeye başlayanlar, uzun süre sigara kullananlar, günlük sigara tüketimi yüksek olan kişilerin erken tanı için düzenli doktor kontrolünde olmaları
önerilmektedir. Tüm bunlara rağmen eğer akciğer kanseriyle karşılaşırsak, biliniz ki dünyada tedavi imkanlarının en yüksek düzeyde olduğu ülkelerden birinde yaşamaktayız" ifadelerini kullandı.
AKCİĞER KANSERİNİN BELİRTİLERİ
Akciğer kanserinin diğer bir önemli sebebi ise hava kirliliğidir. Hava kirliliği DSÖ (Dünya Sağlık
Örgütü) tarafından kanserojen olarak kabul edilmiştir. Öksürük, öksürükle kan gelmesi, hırıltılı solunum, göğüs ve kemik ağrıları, akciğer enfeksiyonları, çomak parmak, sebepsiz kilo kaybı, solunum sıkıntısı, ses kısıklığı veya ses değişikliği, yutkunma güçlüğü akciğer kanseri belirtisi olabilir.
"30 yıl günde bir paket sigara içen ve 55 yaşını dolduran herkes düşük doz akciğer tomografisi
ile erken tanı amacıyla mutlaka taranmalıdır" uyarısında bulunan Türk Tıbbi Onkoloji Derneği Genel Sekreteri Doç. Dr. Özlem Sönmez, Akciğer kanseri en yeni gelişmelerin olduğu ve en yeni tedavilerin kullanıldığı kanser türüdür. Tümörün genetik haritasının çıkarılması ile o kişideki kansere neden olan genetik değişiklik bulunabilmekte ve o geni etkisiz hale getiren en uygun tedavi verilmektedir. Bu ilaçlar halk arasında akıllı ilaçlar veya sihirli mermiler olarak biliniyor. Eskiden vücuda yayılmış ileri evre akciğer kanseri hastaları 1 yılın altında yaşarken bu ilaçları kullanabildiğimiz hastalar uzun yıllar aktif yaşamlarını sürdürebiliyor. Daha önce EGFR, ALK, ROS1 genetik bozulmalarına karşı geliştirilen ilaçlarla tedavi cevap oranlarının %80’lere ulaştırıldığı çok merkezli klinik çalışmalarla gösterilmişti.
Vücudun savunma sistemi hücreleri olan T hücreleri aktif olsa bile kanserli hücreden saldırısını
frenleme yönünde bir sinyal alırsa, kanserli hücreyi öldürmüyor ve geri çekiliyor. Bu nedenle
frenlenmeyi ortadan kaldıran ve “immun kontrol noktası inhibitörleri” olarak isimlendirilen
ilaçlar geliştirildi. CTLA-4, PD-1, PD-L1 başta olmak üzere çok sayıda immün kontrol noktası
molekülü tanımlandı. Bu ilaçlardan olan İpilumumab, pembrolizumab, nivolumab,
atezolizumab, durvalumab’ın akciğer kanseri tedavisinde kemoterapi ile birlikte veya tek
başına akciğer kanseri tedavisinde etkinliği ve güvenilirliği çok sayıda çalışma ile gösterildi ve
sonuçları saygın tıp dergilerinde yayınlandı. Bu ajanları hali hazırda hastalarımızın tedavisinde
uygulamaktayız.
"HER KANSERİN TEDAVİSİ FARKLIDIR"
Küçük hücreli dışı akciğer kanseri ve küçük hücreli akciğer kanserinin tedavileri farklıdır. Tedavi
hastalığın evresine göre de değişmektedir. Akciğer kanserinin tipi ve evresine göre cerrahi,
ilaçla tedavi (kemoterapi, immunoonkolojik tedavi, hedefe yönelik tedavi) radyoterapi (ışın
tedavisi) seçeneklerinin bazıları ya da hepsi hastanın ve hastalığın özelliğine göre farklı
sıralamalarla uygulanmaktadır. Akciğer kanserinde her hastanın durumu birbirinden farklıdır.
Hastalığın ve hastanın durumuna göre farklı tedavi seçeneklerinin tek başına veya birlikte
kullanılması, farklı bölümlerden bu konuda uzmanlaşmış çok sayıda doktorun ortak çalışması
ve hasta için en doğru tedavinin ortak kararla belirlenmesinin gerektirir. Bu şekilde en doğru
ve güncel tedaviler gecikmeksizin uygulanabilir" açıklamasında bulundu.
İçeriği Paylaşın