AIDS, Teşhis Ve Tedavisi
AIDS, Teşhis Ve Tedavisi
Bizi Takip Et
“Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu” yani bilinen adıyla AIDS dünyada ve Türkiye’de yayılmaya devam ediyor. Önceleri toplumun marjinal kesimlerinin hastalığı olarak bilinen sendrom dikkat edilmediği takdirde ev hanımlarından çocuklara kadar herkesi etkileyebiliyor.
Ancak yaygın inanışın aksine HIV pozitif yani AIDS virüsü taşıyan kişiler artık ölümü beklemiyor. Gelişen teknoloji ve günümüzdeki tedavi olanakları ile AIDS, artık kronik bir hastalık olarak tanımlanıyor. Memorial Hastanesi; Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. M. Servet Alan, “AIDS hastalığı ve korunma yolları “ hakkında bilgi verdi.
1980’lerin başında Amerika Birleşik Devletleri’nde homoseksüel erkeklerde “Kaposi sarkomu” olarak adlandırılan ve daha çok yaşlılarda görülmesi beklenen bir tümörün ve “Pneumocystis carinii” adlı etkene bağlı akciğer iltihabının sıklığında artış görüldüğü dikkati çekmiştir. Daha sonra kan ve kan ürünü verilenler, damar içi uyuşturucu bağımlıları ve bunların cinsel eşlerinde de benzer tabloların görülebildiği ortaya çıkmıştır.
1983 yılında etken olan HIV (İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü) tanımlanmıştır. 1985 yılında tanı testleri kullanıma girmiştir. 2007 yılında tüm dünyada 33 milyon insanın HIV virüsü ile yaşadığı tahmin ediliyor. Her yıl saptanan yeni olgu sayısı 2001 yılında 3 milyon iken, 2007 yılında 2. 7 milyona düşmüştür. Küresel yayılım dengelenmekle birlikte hala yüksek düzeydedir. 2007 yılında 2 milyon kişi AIDS nedeniyle yaşamını yitirmiştir.
ANNE ADAYLARI BİLİNÇLENDİRİLMELİ, MÜMKÜNSE TEST YAPILMALI
HIV, kan ve cinsel temas yolu ile bulaşır. En sık bulaşma yolu cinsel temastır. Hastalığı taşıyan anneden bebeğe, doğum öncesinde, doğum sırasında veya doğum sonrasında bulaşması mümkündür. Anne sütü virüsün bulaşmasına neden olabilir. Eğer HIV taşıyan bir kişi ile bulaşmaya neden olabilecek bir temas gerçekleşmişse (cinsel temas veya kan bulaşması olan bir yaralanma gibi) koruyucu önlem alınması ve izlem için, hemen bir enfeksiyon hastalıkları uzmanına başvurulmalıdır. Doğurganlık çağındaki tüm kadınların AIDS konusunda bilgilendirilmesi ve gerekiyorsa test yapılması önerilmektedir. Eğer gebe HIV taşıyorsa, gebeye ve doğum sonrasında bebeğe koruyucu ilaç tedavisi verilerek bulaşma önemli oranda önlenebilir.
PREZERVATİF DE KALICI ÇÖZÜM DEĞİL
Cinsel temas sırasında prezervatif kullanmak bulaşma riskini azaltır, fakat tamamen ortadan kaldırmaz. Kan ve kan ürünleri HIV, hepatit B, hepatit C ve frengi için test edilmektedir. Damar içi uyuşturucu kullanımının azaltılması ve bu kişilerde ortak iğne kullanımının önlenmesi bulaşmayı azaltacaktır. Sağlık personelinin tüm kan ve vücut sıvılarını enfekte kabul ederek koruyucu malzeme (eldiven vb) kullanması gereklidir.
AIDS’Lİ BİR HASTA İLE AYNI ORTAMDA OLMAKTAN ÇEKİNMEYİN ANCAK DİKKAT EDİN
Yanak yanağa öpüşmek, tokalaşmak, işyerinde aynı ortamda çalışmak, aynı telefonu, aynı bardağı kullanmak, sivrisinek ve tahtakurusu gibi böcekler bulaşmaya neden olmaz. HIV virüsü hava yolu ile bulaşmaz.
GRİBAL BİR ENFEKSİYON GİBİ BAŞLIYOR
HIV enfeksiyonu bulaşma sonrasında gribal bir enfeksiyon gibi başlayıp, daha sonra yıllar süren bir sessiz döneme girer. Bu uzun dönemde virüs vücutta varlığını sürdürür. Bağışıklık sistemi ile virüs arasında mücadele sürer. 10 yılı aşabilen bir süre sonunda bağışıklık sisteminde yetersizlik ortaya çıkmaya başlar. Kandaki virüs miktarı artar, bağışıklık sisteminin bazı özel hücrelerinin miktarında azalma ve bağışıklık sistemi işlevlerinde bozulma yaşanır. Bunun sonucunda, ağızda yaygın, tekrarlayan pamukçuk, uzun süreli ishaller gibi enfeksiyonlarda artış görülür. Normalde seyrek görülen bazı enfeksiyon hastalıkları ve ilerleyen dönemde bazı kanser türleri bu hastalarda daha sık görülür.
ERKEN TANISI ÇOK ÖNEMLİ
Tanıda vücutta HIV virüsüne karşı oluşan, anti-HIV antikor olarak adlandırılan madde aranır. Bu amaçla genellikle ELISA testi kullanılır. ELISA pek çok hastalığın tanısında kullanılan bir testin adıdır, yalnızca AIDS’e özel bir test değildir. Bu testin pozitif bulunması durumunda anti-HIV antikoru daha detaylı olarak gösteren doğrulama testleri (Western Blot) uygulanır. Virüsün genetik maddesinin varlığını ve miktarını saptayan testler (HIV-RNA viral yük) hem özel durumlarda tanıda yardımcı olarak, hem de tedavinin ve ilaçların etkinliğinin izlenmesinde kullanılır. Virüsün genetik maddesinde ilaç direncini gösteren bazı bölgelerin araştırılması özellikle tedaviye yeterli yanıt alınamayan olguların yönetiminde yardımcı olur.
ÖMÜR BOYU İLAÇ KULLANIMI GEREKİR
HIV enfeksiyonunun tedavisinde kullanılan çeşitli ilaçlar mevcuttur. Günümüzde kullanılan üçlü ilaç tedavileri kandaki virüs miktarını çok azaltmakta ve bağışıklık sisteminin uzun süre korunmasını sağlayabilmektedir. Fakat ilaç tedavisi ile HIV enfeksiyonunu tamamen ortadan kaldırılması mümkün değildir. Bu ilaçların ömür boyu kullanılması gereklidir.
HIV aşısı için araştırmalar sürmektedir. Şu anda kullanımda olan veya önümüzdeki birkaç yıl içinde kullanıma girmesi beklenen bir aşı yoktur.
İçeriği Paylaşın