Alkol Bağımlılığından Kurtulmak Mümkün Mü?

Alkol Bağımlılığından Kurtulmak Mümkün Mü?

Alkol Bağımlılığından Kurtulmak Mümkün Mü?

Bizi Takip Et


Alkol kullanan kişi psikolojisine, sosyal hayatına ve bedenine zarar vermeye başlamışsa ve bu durumda hala alkol tüketmeye devam ediyorsa o kişi için alkol bağımlılığından bahsetmek mümkündür.

Zaman zaman bir şeylere adapte olmak ya da performans kaygısı nedeniyle gevşemek için alınan alkol bir süre sonra kişiyi alkol bağımlısı yapabiliyor. Alkole karşı tolerans geliştiren beden, kişinin giderek alkolü artırmasına neden oluyor. Bu durum ise kişinin limiti geçmesine, alkolden dolayı vücutta birtakım hastalıkların olmasına sebep oluyor.

Kişilerin, alkolü bir tedavi şekli olarak gördüklerini söyleyen Bağımlılık Kliniği Şefi Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Ayhan Kalyoncu, bu durumun yanlış olduğunu; alınan aşırı alkolün mide bağırsak sistemini bozduğunu, karaciğerin zedelendiğini ya da kişinin beyninde hasar oluştuğunu ve alkolün vücuttan çekilmesine bağlı olarak sıkıntı ve endişenin arttığını sözlerine ekledi.

Alkolün tedavi edici özelliği olmadığını belirten Doç. Dr. Kalyoncu, “Aksine alkol daha fazla alındıkça kişinin depresyonu varsa tedavi edilmediği için daha da ağırlaşır” şeklinde konuştu.

Doç. Dr. Kalyoncu, tedavi olan alkol bağımlılarının tekrar sosyal içici olamayacağını kaydederek topluma şu mesajı verdi:

“Alkol problemi olan bir insan yeniden sosyal içici olamaz. Bu kişilere alkol vermek kanser hastasına sigara içirmek, verem hastasını henüz iyileşmemişken buz gibi bir yerde gezdirmek gibi bir şey olur. ‘Bir kadehten bir şey olmaz’ gibi kişiyi hasta yapacak yaklaşımdan uzak durmak gerekir.”

Doç. Dr. Ayhan Kalyoncu, alkol bağımlılığı, alkol bağımlılığına bağlı gelişen problemler, alkolizmin tedavisi ve merak edilen diğer soruları yanıtladı.

. Alkol bağımlılığı ne zaman söz konusudur? Alkol bağımlılığının belirli kriterleri var mıdır?

“Genellikle insanlar kendilerinin o kriterler içerisine girdiğini bir türlü kabul etmezler, kendilerinin çok uzakta olduğunu zannediyorlar halbuki çok yakınlar. Alkolizm şu şekilde tanımlanır; kişi psikolojisine, sosyal hayatına ve bedenine zarar vermeye başladığı halde alkol içmeye devam ediyorsa o zaman alkol bağımlılığı veya alkolizmden bahsedebiliriz.”

. Bir de “sosyal içicilik” kavramı var. Bazı hekimler, “sosyal içicilik” kavramının alkol bağımlılığını örtebildiğini söylüyorlar. Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?
“Ben o görüşe katılmıyorum. Alkol dünyada en yaygın kullanılan keyif verici bir maddedir. Bu kadar yaygın kullanılması dünya erişkin nüfusunun en az yüzde 90’ının kullandığını gösterir. Bunların hepsine birden hastalık etiketi yapıştırmak çok ağır olmakla beraber inandırıcı da olmaz ve insanlar alkolizm hastalığına inanmazlar.

Alkolizm de, kullanılan maddenin kişinin özel durumuyla da alakası vardır. Bazıları çok içer, bazıları ise çok az alkol almasına rağmen kişinin bedenine, sosyal hayatına ve psikolojisine zarar vermeye başlar işte o zaman hastalık tanımından bahsetmek mümkün olur.”

“ALKOLÜ TEDAVİ OLARAK GÖRÜYORLAR”
. Alkol bağımlılığına bağlı olarak kişilerde ne tür ruhsal problemler görülebilir?

“Alkolün kendisi zaten ruhsal sorunları yaratmak için yeterli bir neden ancak bu kişinin alkolizm öncesi kişilik yapısı da çok önemlidir. Bazı insanlar alkolü ilk aşamada kendilerine fayda sağlayan bir madde olarak alırlar. Örneğin sosyal çekingenliği olan fobik insanlar az miktarda alkol aldıkları zaman rahatlarlar, böylece bu kişiler daha kolay konuşabilir, insanlarla daha rahat iletişim kurabilirler. Bunları göz önüne alacak olursak bu kişiler alkolü kendilerine tedavi ajanı olarak kullanırlar.

Hafif düzeyde depresyonu olan insan alkolle ilk başlarda rahatlama yaşayacağı için sanki depresyonu düzeliyormuş gibi hisseder.

Ciddi performans kaygısı olan insanlarda da bu durum söz konusu olabilir, mesela bir televizyoncu yayına çıkarken, ‘rahatlamak için birkaç kadeh içeyim de yayına daha kolay çıkayım’ diye düşünür. Buradaki mesele performansıyla ilgili yaşadığı kaygıdır. Ama bu gerçekte bir çözüm olmadığı için kişi giderek alkolü artırmak zorunda kalır çünkü alkole karşı beden tolerans geliştirir. Alkol alma bir müddet sonra kişinin limiti geçmesine, alkolden dolayı vücutta birtakım hastalıkların olmasına, mide bağırsak sisteminin bozulmasına, karaciğerin zedelenmesine ya da kişinin beyninde hasar oluşmasına ya da giderek alkolün vücuttan çekilmesine bağlı olarak sıkıntı ve endişenin artması meydana gelir ve bu durumda kişi yine alkol alır. Alkol daha fazla alındıkça kişinin depresyonu varsa tedavi edilmediği için depresyonu daha ağırlaşır.

Bu olayın hem psikolojik hem bedensel hem de sosyal boyutu vardır. Mesela alkol alıp yayına çıktığı için işyerinden iş ilişkisi kesilebilir. Sürekli alkol alan birisiyle sosyal hayatın içinde olmak ya da eşi olarak sürekli alkol kullanan biriyle cinsellik yaşamak çok hoş olmayacaktır. Bu gibi birçok sorun birbirini takip edecektir.”

. Alkol bağımlılığı ve alkolün zararı ile içilen süre ve alkolün miktarı arasında bir ilişki var mı?
“Genellikle alkol kullanmaya başladıktan 25-30 yıl sonra alkolle ilgili sorun ortaya çıkar. Ancak, kişinin genetik yatkınlığı varsa mesela kişinin ailesinde alkolizm fazlaysa süreç çok daha hızlı ilerlemeye başlar. Beyin ve karaciğerde hassasiyeti fazla olan kişiler bedensel zararı daha çabuk görecektir.

Başka bir unsur ise cinsiyettir, kadınlar bu konuda şanssız çünkü kadınların beden hacmi daha düşük, aynı miktarda alkol alındığı zaman vücuda yayılan alkol daha yoğun olur. Bir kadının kilosu ortalama 60 iken erkeğin 85-90’dır. Alkolün 60 kiloya yayılmasıyla 90 kiloya yayılması farklıdır.

Bir de alkol yağ dokusunun içerisine girmez, kadınların ise vücutlarının yüzde 60’ı yağdır. Erkeklerin vücutlarının yüzde 40’ı yağ, buradan da zarar ediyorlar. Bir de kadınlarda alkolü parçalayan enzimler de erkeklere göre daha azdır dolayısıyla kadınlar için süreç yaklaşık olarak iki kat daha hızlı çalışmaktadır.”

“EV KADINLARINDA ALKOLİZM ARTIŞ GÖSTERDİ”
. Eşi dışarıda alkol kullanmasın diye evde içki sofraları hazırlayan kadınların da alkol bağımlısı olduğu söylenir. Bu doğru mudur?

“Bu öyküler zaman içerisinde değişmeye başladı, artık alkolik erkek, kadını elinde tutmak için onun içmesini sağlar oldu. 15 yıl önce bize yaklaşık her 10 erkeğe karşılık bir kadın hasta başvururdu; şimdi ise bu sayı 4 civarında. Alkolizm hızla artıyor ve özellikle ev kadınlarında çok daha fazla görülüyor.

Ev kadınlarını da ikiye ayırmak gerekir, eğitimi ve donanımı olmayan, çocukluğundan beri ev kadını olmak için hazırlanmış olanlar bir de üniversite mezunu, çok iyi donanımlı fakat ev kadını olan insanlar… İyi donanımlı kadınların çoğu ev kadınlığına uyum sağlayamıyor ve kendilerini ev kadınlığının içinde rahatlatacak bir nevi kendilerince tedavi amaçlı alkol alma ihtiyacı duyuyorlar. O yüzden son yıllarda ev kadınlarında çok fazla alkolizm görmekteyiz.”

. Bağımlılığa yatkın bir kişilik yapısından da bahsetmek mümkün mü?
“Psikiyatrinin özellikle ilk yıllarında, ‘bağımlılık özel bir kişilik yapısıdır’ şeklinde bir yaklaşım vardı. Ama bu artık tamamen çürütülmüş bir yaklaşım. Her insan bağımlı olabilir; bağımlısı olunacak maddenin (neden ne olursa olsun) bir süre kullanılması durumunda herkes bağımlı olabilir.”

“ALKOLİZMİN SON AŞAMASI KANSERDEN FARKSIZDIR”
. Bağımlılık başladığında ortaya yoksunluk krizi çıkıyor mu? Kişiler alkol almadığında ne gibi sorunlar yaşanıyor?

“Bütün hastalıklarda evrelendirme söz konusudur, mesela kanserde ufacık bir tümör de olabilir, tüm vücuda da yayılabilir. Alkolizm de öyledir, alkolizmin ilk aşaması psikolojik, sosyal ve kısmi bedensel sorunların ortaya çıkmasıdır. Bu aşama bizim için çok önemli, bütün hastalıklarda olduğu gibi erken evrede yakalarsak bu hastayı tedavi edebilme şansımız oluyor ama son aşamaya gelmişse örneğin kişi sabah kalktığında elleri titriyorsa, vücudu ter içindeyse, hayal görmeye başlamışsa onun son aşamadaki kanser hastasından pek bir farkı olmaz.

O hastayı sadece yaşamını biraz daha uzatmak için tedavi etmeye çalışıyoruz ama ilk aşamadaki insanlarda çoğu zaman fiziksel yoksunluk belirtisi dediğimiz titreme, terleme, çarpıntı, tansiyon yükselmesi, hayal görme gibi şeyler olmuyor ama ilerledikçe bunların hepsi görülüyor. Hatta alkolü kestikten sonra tamamen kendisini kaybetmesi, akli melekelerini tamamen kaybetmesi, halüsinasyonlar görmesi veya özellikle unutma ile ortaya çıkan dengesizliklerin egemen olduğu bir tablo ile karşımıza çıkabilirler.”

. Alkol bağımlılığının kesin tedavisi var mı? Kişi bağımlılıktan kurtulabilir mi, alkolü bırakmayı istemek tedavide ne kadar etkilidir?
“Kişinin kendi motivasyonu çok önemli, zaten eğer motivasyonu yoksa bizim yapabileceğimiz bir şey de olmaz. O yüzden tedavinin ilk aşaması olarak insanları motive etmeye çalışıyoruz. Kişinin alkolü bırakması için nedenler gösteriyoruz, kişilerin bu nedenlerle yüzleşmesi ve geleceğe yönelik yapılan projeksiyonda sürecin nasıl işleyeceğinin kişiye gösterilmesi çevresel etkileri yani eşinin, çocuğunun, eşinin bundan etkilenmesi gibi bir fotoğraf çıkarıyoruz. ‘Bunlar için alkolü bırakmak zorundasın’ diyoruz, ama ikna etmek o kadar da kolay olmuyor. Çoğu zaman insanlar bunu inkar ederler ama kendileri ikna olmuş ve tedavi olmak istiyorlarsa bizim için tedavi çok daha kolaydır. Ancak, ‘tedavi oldum ve bitti’ mantığı doğru değildir.

. Rızası olan ve alkolü bıraktığını söyleyen kişi tedavi olmak istiyorsa ne kadar sürede alkol bağımlılığından kurtulabilir?
“Bağımlılık diyabet, hipertansiyon gibi kalıcı bir hastalıktır. Bağımlılık içen ve içmeyen diye ikiye ayrılır. Bağımlı olan kişi için ne yazık ki bağımlı olmayan kişi gibi olabilme imkanı yoktur.”

“ALKOL ÖĞRENİLMİŞ BİR ŞEYDİR”
. Bu kişiler başka bağımlılıklara da yatkın mıdır?

“Evet, o kişi eğer bağımlı olduysa yeniden bir sosyal içici gibi olması söz konusu değildir. ‘Sadece bir kadeh içeceğim’ gibi bir durum yanlıştır. Alkol, öğrenilmiş bir şeydir, beyin bunu tanır ve tanıdığı için anında kaldığı yerden devam etmeye başlar. Buna şu örneği vermek uygun olur, bisiklet sürmeyi bilen bir kişi 20 sene de bisiklete binmese hafif bir yalpaladıktan sonra sürmeye devam eder, bu da öyle bir şeydir. İnsanlar öğrenilen hiçbir şeyden vazgeçemez.”

“ALKOL PROBLEMİ OLAN KİŞİ YENİDEN SOSYAL İÇİCİ OLAMAZ”
. Tedavi gören kişiye çevresini değiştirmesini öneriyor musunuz ya da alkol olan yere gitmemesi gerekiyor mu?

“Alkolizm bir yaşam şeklidir, alkol içen bir kişinin hayatının büyük bir kısmı alkolle geçiyor. Aynı yaşam tarzına devam ettiği sürece alkolden uzak kalması pek mümkün değildir. Bu kişinin yaşamını değiştirmesi gerekir ama toplumun da şunu bilmesi gerekir; alkol problemi olan bir insan yeniden sosyal içici olamaz. Bu kişilere alkol vermek kanser hastasına sigara içirmek, verem hastasını henüz iyileşmemişken buz gibi bir yerde gezdirmek gibi bir şey olur.

‘Bir kadehten bir şey olmaz’ gibi, kişiyi hasta yapacak yaklaşımdan uzak durmak gerekir.


İçeriği Paylaşın