Ampütasyon Ameliyatlarında Yeni Dönem
Ampütasyon Ameliyatlarında Yeni Dönem
Bizi Takip Et
Özellikle diyabet hastalarında doku ya da sinir hasarının neden olduğu ampütasyon operasyonları genel anestezi riski nedeniyle yıllardır tıp dünyasının atlamakta zorlandığı bir eşikti. Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi doktorları “genel anestezi uygulamadan, sinirleri duyarsızlaştırma yöntemiyle yaptıkları ampütasyon operasyonlarında başarı elde etti. Yöntem, “Maltepe Kombinasyonu” adıyla uluslararası tıp literatürüne geçti.
Türkiye’de diyabet hastalığı görülme oranı yüzde 14’e dayandı. Üstelik diyabete bağlı organ hasarları ve hasarlı organın tamamen ya da kısmen cerrahi yöntemlerle kesilmesi için yapılan ampütasyon ameliyatları sayısı da giderek artıyor. Ancak ampütasyon genel anestezi altında yapıldığında diyabet hastaları için oldukça riskli. Bu durumda anestezinin yol açacağı riskleri ortadan kaldırarak, ampütasyon ameliyatlarının başarısını artırmak mümkün mü?
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Anabilim Dalı öğretim üyelerinin geliştirdiği yöntem, lokal anestezi altında sinir blokajı sağlanması esasına dayanıyor. Kalça ve uyluk ampütasyonu yapılacak hastanın iki interfasyal bloğu birleştiriliyor yani ameliyat edilen organa giden sinirler duyarsızlaştırılıyor. Böylece anestezinin beraberinde getirdiği hayati riskler ortadan kaldırılmış oluyor.
“Maltepe Kombinasyonu” adı verilen yöntem, tıp dünyasında da büyük ses getirdi ve dünya dergilerinden Journal of Clinical Anesthesia’da yayımlandı. “Maltepe Kombinasyonu”nda Tıp Fakültesi Öğretim Üyeleri Doç. Dr. Serkan Tulgar, Dr. Onur Selvi, Dr. Özgür Şentürk, Uzm. Dr. Ömer Kays Ünal, Doç. Dr. David T. Thomas ve Prof. Dr. Zeliha Özer’in imzası bulunuyor.
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Nalbant, üç senelik bir çalışmanın ürünü olan bu yöntemle şu ana kadar 8 ameliyat yaptıklarını, hastalarda anesteziden kaynaklanan hayati riski tamamen ortadan kaldırmasının yanısıra, ameliyat sırasındaki uyanıklık ve sonrasındaki konfor açısından yöntemin ampütasyon cerrahisinde büyük bir adım olduğunu dile getirdi.
SİNİRLER NASIL KISA DEVRE YAPIYOR?
Prof. Dr. Nalbant, Sağlık Bakanlığına göre uzuv kaybına yol açan ameliyat oranlarının yüzde 5’ten yüzde 8’e yükseldiğini vurgulayarak, diyabetin yol açtığı büyük damar komplikasyonlarının başında nöropati denilen “sinir kısa devresi”nin geldiğini belirtti. Ampütasyon ameliyatlarının büyük bir kısmının da kısa devre sorunundan ileri geldiğine dikkati çeken Prof. Nalbant, doku hasarının en çok ayaklarda ortaya çıktığını ve diyabetik ayak sorununun da beraberinde cilt, kemik ve eklemde yaygın hasar oluşturduğunu dile getirdi.
Prof. Dr. Nalbant, “Diyabeti olan bir hastanın ayağında oluşabilecek her sorun, çivi batmasından ayakkabı vurmasına, kızarıklığa kadar her durum, diyabetik ayak olarak değerlendirilmeli. Hasta mutlaka şeker düzeyini kontrol altına alabilmek için iç hastalıkları ve endokrinoloji uzmanına görünmeli. Ardından da kalp damar cerrahıyla ortopediste danışmalı” diye konuştu.
DİYABETTE AMPÜTASYON NEDEN RİSKLİ?
Tedavinin ayak ve bacak kesilmesine yani ampütasyona kadar gidebildiğini, özellikle diz üstü ampütasyonunun çoğu durumda kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Prof. Nalbant, “Ancak diyabet hastaları için bu ameliyatlar; anestezi nedeniyle büyük risk taşıyor.” dedi. Prof. Nalbant, şöyle devam etti:
“Beklenmeyen komplikasyonlar olabiliyor. Can kaybı, özellikle merkezi sinir sistemi hastalığı yani felç, akciğere pıhtı atması sıklıkla görülebiliyor. Genel anestezi uygulanması bu hastalar için çok büyük bir risk. Spinal ya da epidural gibi lokal anestezi yöntemleri dahi tam sinir blokajı sağlayamayabiliyor. Diyabette; nöropati yani sinir ve damar hasarı olduğu için -anestezi uzmanı çok hassas davransa bile- hasarı tespit etmek, neyle sonuçlanacağını, hastanın uyanıp uyanmayacağını kestirmek zor. Hayati tehlike ve komplikasyonla birlikte psikolojik sonuçlar da var”
AMPÜTASYON AMELİYATLARINDA YENİ UMUT
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde uyguladıkları yöntemin birçok avantajının olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Nalbant, “Hastalarda, uzuv kaybına bağlı olarak gelişebilen ve bizim ‘fantom’ ağrı dediğimiz bir ağrı çeşidi görülüyor. Kesilen uzvun ağrısı, uzuv olmasa da devam edebiliyor. Uyguladığımız yöntemle ameliyat olan hastalarda fantom tipi ağrı da görülmedi. Hasta uyutulmadığı için de sürecin farkında, bu nedenle durumu kabullenmesi daha kolay oluyor” diye konuştu.
İçeriği Paylaşın