Aşısız Çalışana, Mesai Arkadaşlarının Dava Açma Hakkı Var Mı? Uzmanı Yanıtladı
SAHUMER Genel Müdürü Halk Sağlığı ve Adli Tıp Uzmanı Dr. Nezih Varol, röportajımızın ikinci kısmında aşı olmayı reddeden çalışanlar ve aşılama isteyen işverenlerin haklarıyla ilgili önemli bilgiler verdi.
Bizi Takip Et
SAHUMER( Sağlık Hukuku Merkezi) Genel Müdürü Halk Sağlığı ve Adli Tıp Uzmanı Dr. Nezih Varol, Sağlığım İçin Herşey'e hem iş verenler hem de çalışanların pandemi sürecindeki yasal sorumlulukları hakkında önemli bilgiler verdi.
İşte merak edilen sorular ve yanıtları...
* İş yerinde yeteri kadar tedbir almayan işveren kusurlu sayılır mı?
Özellikle bu aşılama reddetme nedeniyle iş hukukunu ilgilendiren bir çerçevede işten atılma vs. bir konu olarak işledik evet tekrar altını çizmemiz gerekiyorsa bir işveren her türlü tedbiri almak zorundadır. Bu 6331 sayılı iş güvenliği kanuna dayalı bir şeydir. Ağır ve tehlikeli işlerde çalışanların belirli işçilerinin aşıları zorunludur. Tetanos aşıları gibi. Şimdi böyle bir tedbiri aldırmadığın takdirde kişi tetanostan vefat ettiği takdirde işverene yükümlülük düşer. Bakın aynı ben bunu yapmadığım için bu tedbiri almadığım için çalışma hayatımda bir çalışanım bir arkadaşım bir başka arkadaşına bu Covid-19 mikrobunu bulaştırırsa ve ben işveren olarak gerekli tedbiri almadıysam ilerde bundan doğan iş hukukunu ilgilendiren iş davalarında kusurlu sayılabilirim. Geçen sene bunları işledik hani meslek hastalığım mıdır iş kazası mıdır tartıştık biliyorsunuz. Böyle durumda biz işveren olarak bu tedbirleri almak için gerekli hareketleri yapmadıysak işveren bu konuda kusurlu sayılır. O yüzden işveren hangi tedbirleri almak zorundadır? İşveren bir kere ister fabrika olsun, ister ofis olsun bir kişi de bin kişi de çalıştırsa işveren iş yerinde gerekli tedbirleri alacak bir afişleme hangi tedbirleri aldığını gösteren bilgilendirme notları kapıda girerken el hijyenini sağlayacak dezenfektanların temini yeri gelirse içeriye girecek olanın maskesi yoksa maske temini. İçerde suya sabuna dokunabilecek suyum olacak tuvaletim olacak temizliğini yapacağım. Havalandırmayı yapacağım. Gözetim ve denetimde bulunacağım. İş ortamındaki hastalıklar ve diğer hastalıklara karşı tedbirimi alacağım. Bunun içerisinde aynı zamanda sağlık bakanlığının yayınladığı aşı programına da uyma zorunluluğu da getirebilirim. Eğer kişi bu aşı zorunluluğuna uymama noktasında haklı bir nedeni varsa tıbbi bir nedeni varsa ya da haklı neden sosyal nedenler de olabilir bunun haklı nedeninin bana izahını yaptığında ben ona göre tedbir alacağım. Diyeceğim ki evet sen madem bu konuda şunları yapmak istemiyorsun o zaman ben seni başka bir yerde çalıştırabilirim. Şimdi ben hastaneyim bir hemşire ben aşı olmak istemiyorum diyor zaten riskli iş hastaneler sen aşı olmazsan tedbirleri almazsan hastalanacaksın o zaman diyorum ki ben seni sağlık hizmetleri içerisinde çalıştıramam. Ben bu kişiyi işten çıkarabilirim. Çünkü tedbirlere uymayarak hastanede hastalara zarar verebilir. Aynı şey fabrikadaki işçi için de geçerli ya da simitçide de geçerli AVM'de de geçerli. Tüm sosyal alanlarda düşünün ayakkabı mağazasını düşünün 7 tane çalışanı var tezgahtar ben içeri giriyorum ama tezgahtar maskesiz öksürüyor yüzü gözü kirli o ayakkabıyı alıyor, elini yıkamıyor ben şimdi diyeceğim ki "ya buranın yöneticisi kim bu tezgahtar ne yaptı her yeri elledi öksürdü üstüne ben ayakkabıyı alacağım deneyeceğim bir kere alışveriş yapmam" dışarı çıkarım benim hakkımı ihlal ediyor bir vatandaş olarak. Ben şikayet ettiğim zaman da işveren uyarmak zorunda eğer uyarmazsa marka değerini kaybeder ben oradan alışveriş etmem. İşte burada kusur dediğimiz kavram devreye girer kim ne kadar kusurluysa onun karşılığında. Eğer o işten çıkarma haklı fesih olmaz o zaman der ki sen haklı tedbirleri almadan beni işten çıkartıyorsun mağazada dezenfektan yok ben elimi nerde yıkayacağım her dakika AVM'nin tuvaletine mi gideceğim tezgahımı bırakıp. Bana maske vermiyorsun, su sağlamışsın, lavabo sağlamamışsın ama ben bütün bunları sağlamış olmama rağmen işveren bunlara uymuyorsam böyle bir şey yok diyorum Covid-19 diye bir şey yok diyorum o zaman olmaz işte o zaman ben tutanak düzenlerim şahitlerle delillendiririm o zaman iş hukukunun aradığı koşulları sağladığımda o kişiyi ben çok rahatlıkla iş akdini haklı fesihle sağlık tedbirlerine uymadığı için işten çıkarma hakkına sahip olabilirim.
*Diyelim bir çalışan, işverenenin zoruyla sırf işinden olmamak için aşı oluyor ve bazı sağlık problemleriyle karşılaşıyor. Bir dava açma hakkına sahip mi?
Bu işvereni ilgilendiren bir konu değil. Aşıyla ilgili bir şey. Aşıdan kaynaklı bir hastalık ortaya çıkmışsa alerji yan etki vs. o zaman o konu kendi içinde ayrı değerlendirilir. Eğer işverene bir kusur söz konusuysa örneğin hastane diyelim burası işveren ama aşıları yeterince soğuk zincirde sağlamamış. Ona bağlı bir yan etki olmuş. Aşıyı doğru yapmadığı için hemşire kişide farklı bir hastalık meydana getirmiş o zaman herkes kusuru oranında tabi ki o şeylere katılacak ceza ya da tazminat boyutuna. Ama burada siz beni zorladınız aşı yaptırdınız ben işten atılmamak için aşı oldum ama bu aşıya bağlı olaraktan da hastalığa yakalandım deyip işverene dava açamaz. Açar ama dava reddedilir. Onun için burada yapılması gereken toplum sağlığını koruyacak işleri engellemeden yerine getirmek.
Böyle bir sağlık problemiyle karşılaşan çalışanlar hukuksal yoldan muhatapları işverenleri değil, sağlık çalışanları veya o konuda ihmali olan kişiler öyle mi?
Şu anda davalar açıldı bakın bir davanın Türkiye’de ortalama görülme ve sonuçlanma ortalaması 3 buçuk 4 yıldır. İşte daha sonra bunun kesinleşmesiyle ilgili sonuçları da koyduğunuz zaman 7 yıla kadar uzar. O yüzden şu an 1 buçuk yıl önce başlayan bu pandemi sürecindeki aklımıza gelebilecek her türlü senaryolara dayalı hukuki davalar bir şekilde başladı. Bir kısmı savcılık aşamasında bir kısmı tüketici mahkemeleri şu anda inceleme aşamasında. Bir kısmı derdest olmuş vaziyette mahkemelerde hukuki konu haline gelmiş vaziyette. Bir ya da iki tane bildiğim bilir kişiye giden dosya var henüz. Onlardan ne gelecek bilmiyoruz. Onun için şu anda davalar açıldı. Bu konularda daha net cümleleri belki 3-4 yıl sonra daha net konuşabileceğiz. Daha somut örnekleriyle. Ama öncelikle yapmamız gereken şey şu bir kere davalar olmasın insanlar zarar görmesin toplum yok olmasın o yüzden önce kendimizi koruyalım, ailemizi koruyalım, komşumuzu koruyalım. Eğer kendimi koruyamıyorsam, komşum beni şikayet etsin devlet beni koruma altına alsın. Bu toplumsal barış için önemli bir şey olması gereken bir şey. Önce bunları yapmalıyız. Şu kadar tazminat alırım o başka bir konu onlar bambaşka konular hiçbir zaman tazminat bir zenginleşme aracı değildir. Bunların hepsi bir tedbirdir. O yüzden önce rehabilitasyon çalışmalarımızı yapalım koruyucu tedbirlerimizi alalım bakın hastanelerimizde son derece önemli tedbirler alındı. Çok ciddi aşılama yapıldı bu ciddi aşılama içinde olmayan kişiler çok ciddi bir şekilde disiplin cezalarına maruz kaldı. Eğer o tedbirlere uymayıp aşının dışında diğer tedbirlere uymadıysa iş akdi sonlandırıldı.
Aynı şey toplumsal yaşamın her alanında bunları bu şekilde düşünmek zorundayız. Bu bir insan hakları ihlali değildir toplum sağlığını korumak toplumsal barışı korumak yükümlülüktür. Eğer komşunuz sizi uyardıysa komşunuza kızmayacaksınız. Aman ne ukala adam demeyeceksiniz. Çünkü onun sonuçlarını biz görüyoruz biz o kişilerin hastalıklarında görüyoruz. Hiçbir insanın ölmemesi, hiçbir insanın sakat kalmaması, ekonomik çöküntüye uğramaması için o toplumsal barışı sağlamak için bunlara uymak zorundayız. Kurallar bunun için var. İnsan sağlığı için var.
*Peki bir iş yerinde çalışanların %90’ı aşılı iken birkaç kişinin aşısız olması durumunda hatta maske ve sosyal mesafeye dikkat etmemeleri durumunda yine o kişileri uyarmak ya da uzaklaştırmak dışında dava yoluyla da onlara karşılık verebilme söz konusu mu?
Olabilir tabi. Diyelim ki siz işverensiniz fabrikanızda 50 kişi çalışıyor, 48 kişi aşılı ama 2 kişi hiçbir şekilde ne aşı oluyor, ne de tedbirlere uyuyor. Ben de 46. Kişi olarak size diyorum k, "ya işveren beni aşılattın, ben aşılıyım, bütün tedbirlere uyuyorum ama bu iki kişi için hiçbir şekilde hiçbir şey yapmıyorsun." Çalışan olarak ben dava açarım size benim sağlığımı tehlikeye attınız diye. O yüzden bakın burada insan hakları ihlalinden ziyade, toplum ihlalini ön planda düşünmek lazım. Burada şu an çok dikkat etmeniz lazım. Bunu konu eden ama konuyu saptıran cahillikle de mücadele etmemiz gerekiyor. Akıllı gibi görünen cahillerimiz var. Her şeye uyarmış gibi görünen cahillerimiz var. Onlarla kavga edemezsiniz, onları ikna edemezsiniz.
Bu alınan kuralları başka amaçlarla kullananlar da çıkabilir; örneğin futbol maçına aşılı olduğu halde bir şeyi bahane edip karşı tarafın taraftarı diye içeri almamak için örneğin kişi aşılanmıştır ama sisteme düşmemiştir orada bir matematiksel bir problem vardır bahane edip gözünün üzerinde kaş var deyip onu o an almak istemeyip bak buda sistemde tamam barkod yok ama benim aşı olduğuma dair ıslak imzalı belge var. Yok kardeşim ben sadece barkod okutarak girebiliyorum diyerek almıyor o zaman bu başka bir şey. Şimdi bu ayrı bir kaos. Bunlara da karşı tabi dikkatli olmamız lazım. Bunlarla mücadele devletin görevidir. Yoksa ben kendi kanunumu kendim koymaya kalkarsam o ayrı bir kaostur. Gidiyorum ben kendi komşumu dövüyorum neymiş sen tedbir almadın böyle bir şey olabilir mi?. Burada olması gereken yasa koyucular bu konuda ne şekilde bir düzenleme getirmişse yasayı uygulayıcılar da bu uygulamayı yerine getirmek zorunda. Benim toplumda bir birey olarak yapmam gereken önce kendi sağlığımı korumak onun için kendi hijyenimi koruyacağım, maskemi takacağım, el hijyenimi sağlayacağım mesafeyi koruyacağım. Benim için bilim adamlarının hazırlamış olduğu aşıyı olacağım. Neslimi korumak için. Arkasından döneceğim başkasını zarar vermeyecek toplumsal düzen kanunlarına uyacağım.
O yüzden sağlık tedbirlerine uymak, sağlık hizmetlerine gereken yardımı sağlama,k sağlık hizmetlerimizin en iyi şekilde verilmesi için bana düşen görevleri yerine getireceğim. Gereksiz acillere gitmeyeceğim, gereksiz yere poliklinikleri işgal etmeyeceğim, aile hekimlerimi gereksiz yere yormayacağım. Yerinde ve zamanında gideceğim ama ben sağlığımı korumak için almam gereken bilgilendirmeleri doğru kişilerden alacağım. Burada işte sosyal medyada sağlık eğitimini doğru verecek kişilere ihtiyacımız var. O kişiler bu eğitimleri doğru verecek, ben de ve toplumda erozyona gitmeyen davranış değişikliklerini kazanacağım. Yeni dünya düzenine ayak uyduracağım.
"BİLİNÇLİ BİR TOPLUMA İHTİYACIMIZ VAR"
Bugünün şartlarına göre yapılan düzenlenen yasalar tıpkı bir öncekileri gibi toplum düzenine toplumun sağlığına hizmet için yapılmış kurallardır. Evet eskiden idam vardı ama günümüzde idam olmasın diyoruz. İdam bir cezadır ama olmasın. Öncelik rehabilitasyon diyoruz öncelikle kimse kimseyi öldürmesin. Yeni yasalar yapacağız. Bunun için de bilim adamlarına ihtiyacımız var, hukuku bilen kanunu bilen sağlığı bilen hastalıkları bilen tedavileri bilen ilaç yapmayı bilen doğru eczacılara, doğru biyomedikalcilere, doğru hekimlere doğru iktisatçılara, doğru hukukçulara ihtiyacımız var. Bilinçli bir topluma ihtiyacımız var. Bunun için de sivil toplum örgütlerini oluşturmamız gerekiyor. Sivil toplum örgütleri içinde dernekler konfederasyonlar uzmanlık dernekleri buralarda da doğru insanlar çalışmalı. O yüzden cemaatler bile bu konuda hizmet verirken menfaatleri için değil. Toplumsal düzen için oluşturmak zorundadır.
Aşı uygulamalrı dışında PCR testinin pozitif olması durumunda bile bunu saklayanlar gizleyenler oluyor. Bir iş yerinde bir çalışan Covid testinin pozitif çıktığını saklarsa bu işten atılma nedeni olabilir mi?
Şimdi işten atılmayı bir kenara bırakalım daha demin anlattık hukuka aykırı bir nedense tabi ki atılır ama burada covid-19 olduğunu başkasına söyleme yeterli değil. Yani niye söylemiyorsun, söylemeyeceğim çünkü bu bir kişisel sağlık verisidir. Herkes bilmek zorunda değildir. Ancak siz saklayarak topluma zarar veriyorsanız o zaman işte bir kusurlu davranış içindesiniz. Siz öyle bir hastalığınız var ki bulaşıcı hastalık dışında başka bir hastalık ve bunu biliyorsunuz, aileniz bunu biliyor ama bunu bildiği halde tedavi edilmiyorsunuz, dışarı çıkıyorsunuz epilepsi hastasısınız ilaçlarınızı kullanmıyorsunuz ve size babanız arabayı veriyor 200 km hız yapmanıza izin veriyor, gidiyor bir otobüsle çarpışıyorsunuz 26 kişinin ölümüne sebebiyet veriyorsunuz ve sonra öğreniyoruz ki bu çocuk aslında bu hastalığa sahipti ailesi bunu biliyorDu söylemedi. Tedavi ettirmedi. Ne farkı var covid-19 bulaşıcı hastalığınızın tespit edilmiş olmasına rağmen sizin AVM'ye girip maskesiz, mesafesiz, hijyene uymadan bu hastalığınızı onca insana bulaştırmanızdan ne farkı var? Sonuçları aynı.
O yüzden siz burada covid-19 iseniz evet bunu başkasına söylememe hakkına sahipsiniz. Ama bir şartla tedbirlere uyacaksınız zaten bulaşıcı hastalıklar içerisinde covid-19 bildirimi zorunlu bir hastalıktır. Sağlık Bakanlığı sizi direkt takibe alır. Siz söylemeseniz bile zaten o tedbirleri alacaksınız. İstirahat raporu alacaksınız, iş yerinize gitmeyeceksiniz. Ben şimdi işe gitmezsem beni işten atarlar hayır kimse sizi hasta olduğunuz için işten atmaz tam tersi gizleyerek işe gelirseniz işten atılırsınız.
Peki tam tersini düşünelim, hastanın teşhisi konuldu hasta negatif ama hastanın belirtileri var ve risk grubunda olduğu için evde kalması gereken bir dönemde. İşveren de çalışana işe gelmesi için baskı yapıyor. Bu durumda ne oluyor?
Çok güzel bir soru bu net cevabı da var. Bir kere yine 6331 sayılı iş güvenliği kanunu kapsamında hasta olan bir işçi işe geldiğinde iş yeri hekimi tarafından muayene edildikten sonra işe başlar. Eğer PCR negatif çıkmış ama kişide hala bulaşıcı olmasa bile kişide klinik bulgular devam ediyorsa bir kere o kişinin sağlığı açısından o kişi çalıştırılamaz. İstirahat verilir evine gönderilir. Bulaşıcılığı geçmiş ama hastalık kendisinde akciğerleri tutulmuş işte efendim kapasitesi azalmış bu kişinin tedavi olup iyileşmesi lazım. Tamam benim PCR negatif geldi ama filyasyon ekibi dedi ki tamam izolasyonun bitti ama senin tedavin devam ediyor. Doktora gideceksin istirahat alacaksın. Göğüs hastalıkları doktoru diyelim 7 gün istirahat verdi, işverenim dedi ki sen masustan bu istirahatı aldın o zaman hakem hastaneye gönderir beni. Hakem hastaneye giderim gerçekten iyileşmişim hiçbir hastalığım yok, hatır raporu almışsam o zaman zaten mevzuat bellidir nelerin yapılacağı. Kimse zorla gel çalış diyemez. Ama kişi PCR pozitifti hafif atlattı evinde daha sonra testi negatif oldu hiçbir klinik bulgu yok. İşveren gel bakalım artık işe başla der. Ya ben gelmeyeyim kendimi iyi hissetmiyorum olmaz o da işten kaytarma olur. O zaman gel iş yeri hekimi görsün iş yeri hekimi yoksa 3-5 kişilik bir ofisse o zaman bir ortak sağlık merkezine bağlı olmak zorunda oranın iş yeri hekimine gönderip veya der ki en yakın aile hekiminden bana bir çalışamaz raporu getir o zaman gelme der. Ben aile hekimine de gitmiyorum evden de dışarı çıkmıyorum filyasyon ekibi dedi ki tamam izolasyonun bitti o gün tutanak düzenlerim o gün işe gelmediği için ertesi gün de gelmedi işe yine tutanak düzenlerim ondan sonra müstafil sayarım. Bu sefer de iş hukukundan kaynaklı başka bir durumla karşı karşıya kalıyoruz. Ben işten atmıyorum sen işe gelmediğin için müstafil sayılıyorsun. O yüzden lütfen bu konularda çok dikkatli olmanız lazım.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Sağlık Bakanlığı'nın bilgilendirmelerini takip edeceğiz. En doğru güncel bilgiler orada. Sosyal mesafe, maske ve hijyene dikkat etmeliyiz. Toplum içerisinde arkadaşlarımızı koruyacağız. Bunun yanında toplumun sağlığını korumakla görevli kişilere saygı duyacağız. Sağlık gücü dışında hukuk gücümüze belediye gücüne emniyet güçlerimize de aynı şekilde gereken saygıyı göstereceğiz. Onların bize vermiş oldukları anonsları dikkate alacağız uyacağız. Hep birlikte inşallah aşımızı da olarak bu pandemiden kurtulacağız.
İçeriği Paylaşın