Bel ve Boyun Fıtıklarında Ameliyatsız Tedaviler
Bel ve Boyun Fıtıklarında Ameliyatsız Tedaviler
Bizi Takip Et
Toplumda en fazla şikayet konusu hastalıklarından biri olan bel ve boyun fıtığında yeni tedaviler ön plana çıkıyor. Ameliyat öncesi yapılabilecekler arasında ‘spinal dekompresyon’ yöntemiyle tedavi de dikkat çekiyor. Bel ve boyun ağrılarından hangileri fıtık kaynaklı olabilir, her boyun ya da bel ağrısı fıtık belirtisi midir? Ağrıya eşlik eden başka ne tür belirtileri söylemek mümkündür? Bel ve boyun fıtıklarının ihmal edilmesi ne tür problemlere yol açabilir? Tedavi seçenekleri nelerdir, ameliyata hangi aşamada karar verilir?
Romatem Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Hastaneleri’nden Prof. Dr. Gülçin Gülşen bel ve boyun fıtığına ilişkin soruları Sağlığım İçin Herşey’de yanıtladı.
HAREKET EDİLDİĞİNDE OLUŞAN AĞRIYA DİKKAT!
. Bel ve boyun fıtıkları kuşkusuz ki en çok ağrıyla kendini belli ediyorlar. Fıtık kaynaklı ağrılar ile diğer ağrıların niteliği nasıldır?
“Bel ve boyundaki ağrılar ‘yansıyan ağrılar’ olabiliyor. Mesela; safra kesesi, karaciğer, pankreas gibi iç organlarımızın hastalıkları bel bölgemize yansıyabiliyor. Yine akciğer bölgesindeki iltihabi hastalıklar, kanserler de boyun ağrısı olarak karşımıza çıkabiliyor.
Peki fıtık kaynaklı ağrıların özelliği nedir? Fıtıktan kaynaklı bel ve boyun ağrıları, mekanik ağrılardır. Karaciğer hastalığı nedeniyle yansıyan ağrı varsa, beli hareket ettirdiğinizde belinizde ağrı olmaz. Fıtıktan kaynaklı bel ve boyun ağrınız varsa, özellikle boyunu öne eğme, arkaya hareket ettirme, yanlara çevirme gibi hareketlerde ağrı artar, kollara yayılır.
Aynı şekilde, bel bölgesinde fıtıktan kaynaklı bir ağrı varsa, öne-arkaya eğilme, yanlara harekette ağrı artar. Yani ağrı mekanik özelliklidir. Diğer mekanik olmayan ağrılar ise geceleri, istirahatta daha fazla olur. En belirgin ayırıcı özellik budur. Bel ve boyun fıtığında hareketle artan ağrı olur; eğer ağrı istirahatta artıyorsa iç organ hastalıkları kaynaklıdır.
. Ağrıya eşlik eden başka ne tür belirtileri söylemek mümkündür?
“Boyun fıtıklarından söz edersek; boynumuzda 7 tane omur var ve bunların arasında disk dediğimiz yumuşak dokular bulunuyor. Yanından geçen sinirler de var. Bel bölgesinde de disk dediğimiz omurların birbirine sürtünmesini engelleyen jöle kıvamlı madde var. Omurilik kanalından geçen sinir ve omurilik de bulunuyor.
Boyun bölgesinde, eğer fıtık yanlara doğru taşıyor ve siniri sıkıştırıyorsa bu durumda kola yayılan ağrı, uyuşukluk, karıncalanma olabiliyor. Bel bölgesinde bele yayılan sinirler sıkıştığı zaman, bacak boyunca önde, arkada, yanda sıkışan seviyedeki sinire göre yine uyuşukluk, karıncalanma, kuvvetsizlik gibi belirtiler oluyor.
Bel bölgesindeki sinir ve omurilik basılarında; daha çok orta düzeydeki omurilik kanalı ve omurilik basılarında idrar ve büyük abdest problemleri, cinsel fonksiyon bozuklukları gibi problemler de karşımıza çıkabiliyor.”
BELİRTİYİ VE AĞRIYI HAFİFE ALMANIN BEDELİ AĞIR!
. Bel ve boyun ağrıları, ağır kaldırdım, belim kaydı gibi bahanelerle önemsenmeyebiliyor, doktora gidilmiyor. Gidilse bile ameliyattan kaçınma genel bir eğilim. Fizik tedavi gibi emek ve zaman isteyen tedaviler de aksatılıyor. Fıtığın ihmal edilmesi, ne gibi sorunlara yol açabilir?
“Bel ve boyun fıtıkları 40-45 yaşından sonra kireçlenmelerle birlikte ortaya çıkabiliyor. Kas ve iskelet sisteminin gelişimi 18-20 yaşına kadar devam eder ve o yaştan sonra bir geriye gidiş söz konusudur. En erken yaşlanan kas-iskelet sistemidir. Dolayısıyla ilk ortaya çıkan belirtiler; bacaklarda uyuşukluk, karıncalanma, güçsüzlük -kollarda da bu belirtilerle çıkabiliyor- olunca insanlar kireçlenme ya da ufak bir kayma diye görmezden gelebiliyor.
Örneğin; yakın zamanda boyun fıtığını ihmal eden bir kişi, sabah traş olurken birdenbire kol ve bacaklarında güçsüzlük oluştu ve felç oldu. Hemen ameliyat yapıldı ama geri dönüş artık çok mümkün değil.
Bu sebeple 2 günden fazla devam eden boyun-bel ağrılarında kollarda ve bacaklarda uyuşma ve karıncalanmalarda eğer bir sinir basısı, omurilik basısı varsa mutlaka erken dönemde ihmal edilmemeli, hekime başvurulmalı ve tedavi edilmelidir.”
“SADECE BİR ARALIĞI AÇIP DİSKİN İÇERİ GİRMESİNİ SAĞLAYABİLİYORUZ”
. Söylediğiniz koruyucu hekimlik açısından çok önemli. Hastalık ilerlediğinde değil, en başında hekime başvurmak tedaviye yanıtı da hızlandırıyor. Tedaviyle ilgili olarak ne gibi seçenekler var? Ameliyattan çekinme sık rastlanan bir durum, kimlere önerilir?
“Bel ve boyun fıtıkları mekanik hastalıklardır demiştik. Dolayısıyla en başarılı çözümü de mekanik yollarla oluyor. Yani omur aralıkları daraldıysa, fıtık taştıysa ne yapmalıyız? Biz bu aralığı açmalıyız. Mesela; bacağa giden sinirlere bası yapan fıtık söz konusuysa, daha başlangıç düzeyinde bir fıtıktır. İlerlediği zaman parça koparak omurilik boşluğuna düşebiliyor ve bu da bacaklarda güçsüzlük ve felç tablosuna yol açıyor. Örneğin; aralık yarı yarıya daralmışsa, bunu açmalıyız ki bu jöle kıvamında olduğu için disk tekrar içeri girebilsin.
Geçmişte traksiyon dediğimiz omurga aralığını açmaya yönelik sistemler uygulanmaktaydı. Şimdi teknolojinin ilerlemesiyle beraber ‘spinal dekompresyon’ adını verdiğimiz yöntem uygulanabiliyor. Omur aralığını hangi aralıkta bir fıtık söz konusu ise hangi aralıkta daralma varsa, sadece o aralığı, kişinin vücuduna verdiğimiz pozisyonla ve belirlediğimiz ağırlıkla açmak suretiyle, orada negatif bir basınç oluşturarak diskin içeri girmesini sağlayabiliyoruz. En gelişmiş teknoloji bu.
Bunun dışında beldeki kaymalarda da aynı sistemi kullanabiliyoruz. Öne veya arkaya doğru bir kayma varsa, omuriliğe bası yapabiliyor. Yani bel ve boyun ağrılarında şu anda ameliyatsız mekanik çözümü sağlayan en gelişmiş yöntem spinal dekompresyon yöntemi dediğimiz, omur aralığını açma yöntemidir. Bu tedavi boyun ve bel için ayrı ekipmanlarla uygulanıyor.
Fakat bütün fıtıklar için spinal dekompresyon gerekmiyor. Bel ve boyun fıtıkları başlangıç, orta, ileri ve ameliyatlık olmak üzere 4 aşamada değerlendiriliyor. Biz dördüncü evredeki fıtıklarda yani bu parça kopmuşsa ve boşluğa düşmüşse kesinlikle ameliyat öneriyoruz. Çünkü omur aralığını açma –dekompresyon- tedavisi uygulanamıyor, fizik tedavi yöntemleriyle de hastayı oyalamıyoruz. Fıtığın durumuna göre farklı tedaviler uygulanıyor.
“SPİNAL DEKOMPRESYON 15-20 SEANS ARASI TAMAMLANIYOR”
. Anlattığınız omurga aralarını açmaya yönelik tedavinin detaylarına değinecek olursak, kaç seans uygulanabilir, seansın süresi konusunda bilgi verir misiniz?
“Hastayı bu tedaviye alırken hemen cihazın içine koymuyoruz çünkü omurganın arka yüzeyine yapışan, yan yüzeye yapışan yumuşak dokular var. Nedir bu yumuşak dokular? Bağ dokusu ve kaslar. Bunlar eğer kasılmış ve kısaysa, öncesinde ‘hilterapi’ tedavisi, derin doku lazer yöntemi, ultrason gibi, derin dokudaki kas kasılmasını, spazmı çözen, derin dokuyu iyileştiren tedavilerle başlıyoruz. Yani cihaza bir hazırlık yapıyoruz. O bölgeler kasılıyken birden çekim uygularsak, bu sefer kas yırtıkları meydana gelebiliyor.
Sonrasında cihaza alarak tedavi uygulanıyor. Tedavinin programı kişiden kişiye değişmekle birlikte, kabaca 15 ile 20 seans arasında değişiyor. Günlük cihazda kalma süresi 28 ile 29 dakika dolayında. Öncesinde aldığımız tedavilerle beraber günlük 1,5 saat süren bir seans söz konusu.”
. Hastayı hangi aralıklarla seansa alıyorsunuz, her gün gelmesi gerekiyor mu?
“Genellikle her gün tedaviye almak suretiyle tedavi uyguluyoruz. Pazar günleri almayabiliyoruz. Hafta içi günlerde seans uygulanıyor. Fakat bazen omur aralıklarında çok daralma olmayabiliyor. O zaman 10. seanstan sonra gün aşırı veya 3 günde bir tedaviye de geçebiliyoruz.”
. Özellikle yurt dışından gelecek hastalara bu konuda ne söylemek istersiniz? Tedaviye yaklaşımda nasıl bir hizmet sunabiliyorsunuz? Bu tedaviyi hangi birimlerinizde uyguluyorsunuz?
“En azından 3 haftalarını ayırmaları gerekiyor bize. İstanbul ve dışında 4 ilde daha hizmet veriyoruz. Yataklı kurumlarımız da var. Türkiye’de kalacak yeri olmayanlar için Bursa, Kocaeli, Sakarya ve Samsun’da yataklı hastanelerimiz var. İstanbul’da ayaktan tedavi veriyoruz ama isteyen hastalarımıza anlaşmalı olduğumuz yerlerle yardımcı oluyoruz.”
. Omur aralarını açmaya yönelik sistemle yapılan tedavi sonrasında bel ve boyun fıtıklarının iyileşme oranına dair bir bilgi var mı?
“Yapılan bilimsel araştırmalara göre ameliyatlık düzeyde olan yani 3. aşama ile 4. aşama arasında olan fıtıklarda yüzde 87 ile yüzde 92 arasında düzelmeler kaydedilmiş. Fakat bizim hastalarımız en sık şunu soruyorlar; ben tedaviye geldim yüzde kaç iyileşirim? Bu verdiğimiz oran kişinin yüzde kaç iyileşeceği değil. Son aşamada olan 100 kişiden 90’ının iyileştiğini kastediyoruz. Kişilerde şikayetler bazen tamamen yok olabiliyor. Bu biraz da hasta ve hekim uyumuna bağlı. Eğer hastamız bizimle uyumlu ise günlük yaşamına dikkat ediyorsa -örneğin yarım saatten fazla oturmuyorsa, yarım saatten fazla aynı pozisyonda kalacak ise bazı önerdiğimiz pozisyonlarda duruyorsa- önerdiğimiz egzersizleri yapabiliyorsa sonuca ulaşabiliyoruz. Tedavi sürecinde yüzde 50’si bizim başarımızsa, diğer yüzde 50’si aslında hastaya kalıyor. Günlük yaşamda kendisine dikkat etmezse problem yaşıyor. Bu durum ameliyat için de geçerli. Ameliyat da kesin çözüm değil. Kişi dikkat ederse, omurgasını saran kasları ve bağları güçlendirirse, omurgasını cam bir çubuk taşıyormuşçasına dikkatli kullanırsa, bir daha hayatı boyunca sorun yaşamıyor ve tedaviden de en yüksek faydayı sağlıyor.
“İLK AŞAMADA KASLARI GÜÇLENDİRMEK GEREKİR”
. Hasta size başvurduğunda doğrudan bu tedavi uygulanabilir mi?
“Bel ve boyun fıtıklarında erken aşamada yani 1. aşamada yeni sadece ufak bir taşma varsa direkt tedaviye başlamıyoruz. Bu aşamada, kasları güçlendirerek önce o omurga mekaniğini düzeltmeye çalışıyoruz. Bunun yanı sıra kişinin omurga mekaniğinde problem varsa, skolyoz dediğimiz omurga yana doğru kaymış ise yine kasları dengelemeye çalışıyoruz. Yani önce mekanizmayı, mekaniği düzeltiyoruz sonrasında tedaviye alıyoruz. Spinal dekompresyon dediğimiz tedaviyi bel ve boyun fıtığı hastalarımızın yüzde 90 ila 95’inde kullanıyoruz ama tek başına değil. Biraz önce belirttiğim gibi diğer fizik tedavi yöntemleriyle kombine olarak uyguluyoruz. Spinal dekompresyon sistemi fizik tedavi cihazlarından bir tanesidir ve diğer yöntemlerle birlikte uygulanırsa başarılı olur.
Tedavilerde ilerlemeyi hastalara gösteriyoruz. Tedaviden 3 ay sonra kontrol MR’ını çektiriyoruz ve eski MR’ıyla karşılaştırıyoruz. O fıtığın içeri girdiğini, omurilik basısının sinir basısının ortadan kalktığını gösterebiliyoruz.
. Siyatik ağrısı da önemli bir sorun. Bel ile ilgili ağrılarla karıştırılıyor çoğu zaman. Bu konuda bilgi verir misiniz?
“Çok sık karşılaştığımız bir sorun bu. Kişinin bacak ağrısı oluyor, iyi bir klinik değerlendirme yani iyi bir muayene yapılmadan hemen MR çekiliyor. MR’da da bel fıtığı görülünce ameliyat ediliyor veya fizik tedavi yapılıyor veya hiçbir şey yapılmıyor. Kişinin şikayeti geçmiyor çünkü asıl problem kalça bölgesinde, buraya yapışan kaslarda. Kasılmalar buradan çıkan siyatik sinirini bu bölgede sıkıştırdığı zaman oluşuyor. Bu bölgedeki kasın çekmesiyle de omurlarımız aşağıya doğru çekildiği için sanki aralık daralmış gibi görülüyor. Spazmı çözücü fizik tedavi yöntemleriyle çözdüğümüz zaman ise çektirdiğimiz MR’da aralık genişliyor. Onun için birinci sırada iyi bir muayene çok önemli. Siyatik dediğimiz olay, bacağımızdan topuğumuza kadar inen siyatik sinirinin kalça veya bel düzeyinde sıkışmasıdır. Bunun sebebine göre de tedavisi belirlenerek başarıyla uygulanmaktadır.”
İçeriği Paylaşın