Çift Terapisi Nedir, Nasıl Uygulanır?
Çift Terapisi Nedir, Nasıl Uygulanır?
Bizi Takip Et
Çift terapisi, çiftler arasında yaşanan cinsel uyumsuzluk, ihanetin getirdiği sıkıntılar ya da sosyal hayatta ve ec hayatındaki kişilik çatışmalarını çözümlemek için psikolog yardımıyla yapılan terapi. Memory Center’dan Uzman Psikolog Çiğdem Demirsoy, bazı durumlarda kişilerden birinin ruhsal sıkıntısının çiftler arasındaki ilişkiyi etkileyebildiğini, bazı durumda da çifter arasında iletişim sıkıntısı yaşandığını ve bu tür sorunlarla çift terapisine gelindiğini söylüyor.
Cinsel sorunlar nedeniyle çift terapisine giden kadınların en fazla vainismus sorunu nedeniyle başvurduklarını belirten Demirsoy, “Oysa en yaygın sorun cinsel isteksizlik ve orgazm olamama sorunu” diyor. Ayıp, günah korkusuyla bu tür sorunların dile getirilmediğini belirten Demirsoy, toplumda cinselliğin erkeğe has bir durummuş gibi algılandığını, kadınların cinsel isteklerinin bastırıldığını vurguluyor. Erkekler ise en çok, erken boşalma ve sertleşme sorunları ile terapi görüyorlar. İhanet nedeniyle yapılan terapilerde, aldatmanın detaylarının öğrenilmesinin sorunu çözmeye katkı sağlamadığını da özellikle vurguluyor.
Çift terapisinde yapılan şey, kişileri değiştirmek değil, kişisel gelişimlerine yardımcı olmak. Uzm. Psikolog Çiğdem Demirsoy, ilişkiyi düzene koymak için yeni ifade tarzlarına ihtiyaç olabileceğini ve bunun da öğrenilebilir bir şey olduğunu söylüyor.
Demirsoy’a göre kişilerin yaptıkları temel hata; duygularımızın nedenlerini çoğunlukla kendi içimizde değil de dışarıda aramamız. Demirsoy bu durumu şöyle açıklıyor:
“Üzüldüysem; karşımdaki beni üzdü, kırgınsam; karşımdaki beni kırdı yaklaşımında oluyoruz. Halbuki beni kızdıran karşımdaki değildir. Karşımdaki herhangi bir şey söylemiştir veya yapmıştır. Onun amacı beni kızdırmak olmayabilir, onun amacı bambaşka bir şey olabilir. Benden bir şey istiyordur, istekler çatışabiliyor. Benim istemediğim bir şey yaşanıyordur, o duruma ben kızıyorumdur; bu bakış açısı çok önemli. Kişiler bu bakış açısını geliştirdiklerinde pek çok çatışma önlenebiliyor.”
Psikolog Çiğdem Demirsoy, çift terapisinin ne anlama geldiği, nasıl uygulandığı, ne gibi çözümler üretilebildiği ve başarıya nasıl ulaşılabileceği konusundaki tüm sorularımızı yanıtladı.
. Kadınlar en çok hangi tür cinsel problemlerle size başvuruyorlar?
“Cinsel sorunların sıklığı ile başvurulan problemin sıklığı değişebiliyor. Klinik pratiğimizde, kadınlarda, cinsel istek azlığı ve orgazm sorunlarının en sık olan problem olduğunu görüyoruz. Kişiler, çoğunlukla bu problemle yardım arayışına girmiyorlar. Kadınlar, cinsel sorunlarında en çok vajinismusla ilgili yardım arayışına giriyorlar. Çünkü vajinismus, evliliğin devamını sarsan bir problemdir. Vajinismus, hanımlarda ağrı, acı yaşama korkusuyla vajina kaslarının kasılması ve cinsel birleşmenin imkansız hale gelmesi ya da çok ağrılı olması sorunudur. Bu da evliliğin devamında sıkıntılı durumlar doğurur. Bu nedenle bu sorunla ilgili yardım arayışı kadınlarda fazla.”
. Kadınlar, yaygın olan cinsel isteksizlik ve orgazm problemlerini neden dile getirmiyorlar?
“Öncelikle sorunun farkında olmak önemli. Çoğunlukla biz cinsel istek sorunlarını kişiler başka problemle geldikleri zaman depresyon ya da evlilik problemi ele alınırken cinsel istek azlığı veya orgazm olamama gibi bir sorunun varlığını görebiliyoruz. Bunun bir nedeni cinsellik hala toplumumuzda konuşulan bir konu değil. Ayıp, günah, gizli kalması gereken şeyler olarak ele alınıyor. Bir sorun algıladığında insanlar bunun sıkıntısını yaşıyor ama dile getirmekten çekinebiliyorlar.
Diğer bir neden de kadınların, cinselliği, sanki erkeğin dünyasına ait bir şey gibi algılaması daha doğrusu öyle öğretilmesi. Kadının cinsel açıdan istekli olması sanki ahlakında bir eksiklik, iffetsizlik gibi algılanabiliyor. Cinsellik sanki eşine karşı bir görev gibi kadının hayatında yer alıyor bu nedenle kadınlar cinsel isteksizliklerinin sıkıntısını yaşasalar bile dile getirmiyorlar.”
. Erkekler cinsellikte daha çok hangi sorunları yaşıyorlar?
“Erken boşalma ve sertleşme sorunları en sık karşılaştığımız problemler.”
“CİNSEL SORUNLAR ÇOĞUNLUKLA PSİKOLOJİK SORUNLAR”
. Cinsel istek azlığından konuştuk. Kadınlarda sanırım bu durum daha yaygın. Evlilikte ne tür problemler olabilir ya da ne tür durumlar bir kadında cinsel istek azlığına yol açabiliyor?
“Birçok neden vardır. Cinsel sorunların nedenleri çoğunlukla psikolojik olabiliyor. Depresyon, anksiyete gibi psikiyatrik sorunlar da cinsel isteği etkiler ama en sık karşımıza çıkan; evlilikteki çatışmalar, ilişkisel sorunlar. Duygusal alandaki, iletişimsel alandaki problemler kadınların cinsel isteğini etkiliyor. Tabii yetiştiriliş tarzı da önemli, kadının cinselliği, cinsiyet rolünü nasıl algıladığı, kadınlığı nasıl algıladığı, bu da kişilik özellikleriyle ilintili olarak önemli bir etken.”
. Çiftler arasındaki anlaşmazlık, çatışmalar dışında eşin kendi temizliğine dikkat etmemesi, cinsel istek azlığı yaratan faktörler arasında olabiliyor mu?
“Eşin temizliğe dikkat etmemesi kadın açısından önde olan problemlerdendir. Çünkü erkeğin öz bakımına dikkat etmemesi kadında uyarılmayı engelliyor. Eşlerden birinde sigara kullanımı varsa bu da sorun yaratır. Kadınlarda ikincil cinsel uyarımlar, cinsel isteği daha büyük ölçüde etkiler o nedenle çabuk etkilenirler. Duygusal yanı daha ön planda olduğu için kadınların cinsel bölgelerden gelen uyarımlardansa ilişkiden aldıkları, aralarındaki etkileşimden aldıkları uyarılar ve dediğim gibi koku, dokunma duygusu gibi uyarımlar kadının cinsel isteğini etkiler.
Zevk veren şeyi insan tekrar ister. Bir yemeği düşünün, yemeği yediğinizde ağzınızda hoş bir tat bırakmıyorsa, ondan zevk almıyorsanız onu bir daha yemek istemezsiniz. Cinsellikte de böyledir. İnsanın cinselliğinin diğer canlılardan farkı iletişimsel boyutu vardır. İki insan arasındaki etkileşimin nasıl olduğu, günlük hayatın sorunları cinsel hayata yansır. Bu nedenle çift terapisinde çiftler başka sorunlarla da gelse cinselliklerini de ele almak gerekiyor. Ya da cinsel sorunla gelindiğinde, etkileşimlerine bakmak gerekiyor.
. Ekonomik sorunlar, işsizlik gibi faktörler çiftlerin cinsel hayatını nasıl etkiliyor?
“Ekonomik sorunlar, iş problemleri tabi ki cinsel hayatı etkiliyor ama daha çok bizim karşılaştığımız kişilikle ilgili çatışmalar. Sen-ben çatışmaları ve güç çatışmalarıdır. Maalesef ki bizim toplumumuzda evlenmeden önce bireyler aileden tam kopamadığı için evlilikte de ailelerle ilgili yaşanan sıkıntılar sıkça karşımıza çıkıyor. Kayınvalide-gelin sorunları, büyük ailelerle sınırların ayrışmaması problemleri gibi. Bütün bunlar sık karşılaşılan sorunlar.”
“TERAPİYE ÇİFTLER BİRLİKTE GELEBİLDİKLERİ GİBİ AYRI AYRI DA GELEBİLİYORLAR”
. Çift terapisi nedir, nasıl yapılıyor?
“Çift terapisi dediğimiz zaman ilişkideki, etkileşimdeki sorunlar karşımıza geliyor. Bazı durumda kişilerden birinin ruhsal sıkıntısı, problemi çiftler arasındaki ilişkiyi etkileyebiliyor. Bazı durumda da çifter iletişimsel sıkıntılarla bize gelebiliyorlar. Her iki durumda da evliliği bir bütün olarak değerlendirmek gerekiyor.
Çiftler, karşımıza geldiğinde birlikte ve ayrı ayrı görüşmeler yaparak hem aralarındaki etkileşim biçimlerini değerlendiriyor hem de her birinin kişilik özelliklerini algılamaya çalışıyoruz. Tabii kişilik özellikleri nedeniyelE kendilerini ifade ediş biçimlerinin, problem çözme stillerinin evliliğe yansımasını da değerlendiriyoruz. Bu değerlendirmelerden sonra, çiftlerin her ikisinden de problemin ne olduğunun tanımını yapmalarını istiyoruz. Bu yapılırken çifterden her birinin soruna bakış açıları, aralarındaki etkileşimler gözlenmiş oluyor.”
. Çiftlerin birlikte değerlendirildiği çift terapisinde; eşler kendi aralarında iletişim kuramadıkları, birbirlerine söyleyemedikleri, itiraf edemedikleri pek çok şeyi söyleyebiliyorlar. Bu zor olmuyor mu?
“Bazı kişiler için zor olabiliyor, bazıları ise bunları söylemek üzere hazır geliyorlar. Bazı durumda üçüncü bir kişinin karşısında sorunların dile getirilmesi güç gelebiliyor. Bazen çiftlerden birisi, belli bir dirençle karşımıza gelebiliyor. Her durumda eşler kendi kararlarıyla gelmiyorlar bazen eşlerden birinin zorlamasıyla oluyor. O zaman diğer taraf sanki yaşanan problemlerden dolayı suçlanacak, eleştirilecek kaygısıyla geliyor.
Terapist, terapi sırasında anlaşmazlığı çözümlemek için duruma, haklılık haksızlık açısından bakılmadığını çiftere anlatabilmeli, ikna edebilmelidir. Psikolog; bir hakim ya da hakem değildir, terapi sırasında kimin haklı kimin haksız olduğu meselesine odaklanılmayacağına, herkese eşit mesafede duracağına dair güven vermelidir. Bu duruma ikna olan çiftler rahatlıkla problemlerini dile getirebiliyorlar. Zaten işin püf noktası da bu.”
“EŞLERDEN BİRİ TERAPİYİ YARIDA BIRAKABİLİYOR”
. Çift terapisi sırasında bazı çiftler birbirleriyle ilgili sorunlarını ilk kez dile getiriyorlar. Bunun sonrasında eve gittiklerinde, “demek öyleymiş, demek ki sen benim bu yanımı sevmiyormuşsun” tartışmalarına ve suçlamalarına girebiliyorlar. Bu durumda terapinin ilk zamanları sancılı bir dönem mi oluyor?
“Bazı çiftler bu itiraflardan sonra rahatlayabiliyor çünkü gizli kalan ve kişileri gerilime iten problemlerin su yüzüne çıkması, bir rahatlama sağlıyor. Ancak yoğun çatışma içerisinde olan bazı çiftlerde tam tersi çatışma dozu yükselebiliyor ve terapinin yarım kalmasına da neden oluyor; eşlerden birinde terapiye bir tepke, direnç oluşabiliyor.
Çift terapisinde ideal olan, çiftlerin her ikisinin de katılımıyla ilişkiyi düzenlemeye çalışmaktır. Ancak bu mümkün olmadığı zaman, eşlerden biriyle de devam edebiliyoruz. Eşlerden birinin ilişkideki rolünü, iletişim tarzındaki eksiklikleri fark etmesi, tarzında bazı değişiklikler yapmasıyla diğer eşi de sonradan kazandığımız oluyor.”
. Çoğu insan, “canım ben bu yaştan sonra değişemem, 30-40 yıl sonra ben nasıl değişeyim” derler. Oysa yüzde 10’luk bir değişme bile hayata bakışta ve başkalarıyla iletişimde farklılıklar yaratıyor değil mi?
“Kişilik; duygu, düşünce ve davranışlarımızın bütünüdür ve insan ölene kadar gelişir ve değişir. İnsanların birtakım temel kişilik özellikleri, karakteri, mizacı vardır; bu belki değişmez ama onun üzerine yeni şeyler konulabilir. Yeni ifade tarzları öğrenilebilir. Bizim de terapide yaptığımız kişileri değiştirmek değil, kişisel gelişimlerine yardımcı olmaktır. Eşler kendi kişiliklerinin ilişkiye yansımasını fark ettiklerinde hatalı iletişim biçimleri, ifade tarzları varsa bunları öğrenip ilişkiye o yansımayı geri çektiklerinde kendilerini değiştirmiş oluyorlar. Başka biri değil kişiler kendi kendini değiştiriyor.”
“HİÇ ÇATIŞMASIZ BİR İLİŞKİ OLAMAZ, ÇATIŞMA ASLINDA FAYDALIDIR”
. Kadın veya erkek olalım, partnerimizle iletişim kurarken ne tür yanlışlar yapıyoruz? Neyi, nasıl ifade ettiğimizde karşımızdakinden pozitif yaklaşım görüyoruz?
“Temel hata şu; duygularımızın nedenlerini dışarıda arıyoruz çoğunlukla. Üzüldüysem; karşımdaki beni üzdü, kırgınsam; karşımdaki beni kırdı yaklaşımında oluyoruz. Halbuki beni kızdıran karşımdaki değildir. Karşımdaki herhangi bir şey söylemiştir veya yapmıştır. Onun amacı beni kızdırmak olmayabilir, onun amacı bambaşka bir şey olabilir. Benden bir şey istiyordur, istekler çatışabiliyor. Benim istemediğim bir şey yaşanıyordur, o duruma ben kızıyorumdur; bu bakış açısı çok önemli. Kişiler bu bakış açısını geliştirdiklerinde pek çok çatışma önlenebiliyor.
Hiç çatışmanın olmadığı düşünülebilir mi, çatışma aslında faydalı bir şeydir. Çatışma olmasaydı, hayatta ilerleme ve gelişme olmazdı. Çatışma, problemin olduğunu ve onun çözülmesini sağlıyor.”
. Çift terapi, bireysel terapiyle kıyaslandığında ne gibi olumlu yanları bulunuyor?
“ Çift terapisini bireysel terapiyle kıyaslamak doğru değil çünkü bireysel terapide de kişinin yaşadığı sorunlar ortaya çıkarılır ve çözüm aranır. Kişinin o anda yaşadığı güçlük, bireysel bir güçlükse ya da ilişkisel bir güçlük ise onun çözümü sağlandığı için ruh sağlığı daha sağlam hale geliyor. Evlilik özellikle kişinin sürekli içinde bulunduğu bir durumdur. Aile hayatındaki sorunlar, kişinin ruh sağlığına ve giderek fiziksel sağlığına etki ediyor. O ailede eşler arasında bir gerilim yaşanıyorsa bundan çocuklar hatta akrabalar da etkilenebiliyor.”
. Evdeki birliktelikler gibi işteki birliktelikler, ortaklıklar da var. Örneğin arasında sorun olan ama ortaklık yapan çok yakın iki arkadaş ya da kardeş olabilir ya da baba oğul olabilir. Bu durumda da terapi yapabiliyor musunuz?
“Evlilik ve aile terapileri diye geçiyor adı zaten. Aile üyeleri birlikte de bazen terapiye alınabiliyor bazen anne-çocuk, baba-çocuk şeklinde de terapiye gelinebiliyor. Önemli olan ailenin mutlu ve huzurlu hale getirilmesidir. Yaşanan etkileşimlerde hangi ilişki arasında olursa olsun çatışma çözümü için gelinebiliyor.”
“ALDATMANIN DETAYLARINI ÖĞRENMEK BİR YARAR SAĞLAMIYOR”
. Eşlerden biri ihanet nedeniyle terapi görüyorsa ve siz partnerini görmek istediğinizde; ihanet eden tarafın (kadın-erkek) tepkisi ne oluyor? İhanetin getirdiği sıkıntılarla başa çıkıp tekrar birlikteliği inşaa etmede kadın mı, yoksa erkek mi daha pozitif veya daha dirençli yaklaşıyor?
“Aldatma sonrasında evlilikte yaşanan krizi aşmak, evliliği kurtarmak için taraflardan biri bazen de ikisi birlikte geliyor. Çiftler birlikte geldiği zaman, evliliğin devamı yönünde bir istek olarak ele alıyoruz ama ciddi bir güven bunalımı yaşanıyor. Çünkü evlilik temelinden sarsılıyor, güven önemli bir unsur sevgiden de önemli olan, bir ilişkide güven ve saygının olmasıdır. Bu unsurlar zedelenmiş oluyor. Aldatılan tarafın güven duygusu zedelendiği için kendi içinde birtakım sıkıntılar doğuyor. Bu kendine güvenin sarsılması, ilişkinin geleceğiyle ilgili kaygılar olabiliyor; bütün bu sorunların terapide ele alınması gerekiyor. O arada çiftin arasındaki etkileşimde birtakım yanlışlar olabiliyor; aldatan taraf, güven kazanmak için neyle karşılaştığını anlamaya çalışıyor, birtakım sorgulamalar içine girebiliyor. Bütün bu çırpınışlar sarsılan güveni daha da sarsıyor aslında.
Aldatan eşi sorgulamak, yaşadığı ilişkinin detaylarıyla ilgili bir şeyler öğrenmeye çalışmak çiftler arasında daha gerilimli durumlara yol açıp güvensizliği daha da büyütür. Bu durumda eşler arasındaki ilişkiyi düzenliyoruz. Neler konuşulmalı neler konuşulmamalı, aldatan taraf güveni sağlamak için ne yapmalı. Gizliliğin ortadan kalkması ve her şeyin açık olması gerekiyor. Açık olmak demek yaşanılan her şeyi anlatmak demek değil. Aldatılan tarafın yaşadığı kaygıları, öfkeyi, ilişkiye yansıtmaması gerekir.”
İçeriği Paylaşın