Deprem Bölgesindeki Hava Kirliliği Astımı Tetikliyor
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özge Soyer, deprem bölgesindeki hava kirliliğinin neden olduğu hastalıkları anlattı.
Bizi Takip Et
Deprem felaketinin ardından gerek enkaz kaldırma çalışmaları gerekse bölgeye elektrik ve doğalgaz verilememesi nedeniyle odun ve kömür yakılması sonucu artan hava kirliliği çok sayıda hastalığa da davetiye çıkarıyor.
Türkiye Ulusal Alerji ve Klinik İmmünoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Özge Soyer, özellikle moloz kaldırma esnasında çevreye yayılan tozlara ve bu tozların yarattığı hava kirliliğine karşı şöyle uyardı:
“Bilhassa astım hastalarının solunum şikayetlerinde artış olabilir. Kuru öksürük ve nefes darlığı erken dönemde fark edilmeli ve uygun şekilde tedavisi sağlanmalıdır. Enkaz kaldırma çalışmaları su ile ıslatıldıktan sonra yapılmalı ve havadaki toz miktarı azaltılmalıdır. Geçici barınma alanları, hava kirliliğinden etkilenmeyen bölgelere kurulmalıdır. Deprem bölgesinde, bilhassa 2010 yılından önce yapılan binalarda bulunabilen ve kanserojen olan asbeste maruz kalmak uzun vadede risklidir, önlem alınmalıdır. Enkaz alanında eldiven, tulum, tam yüz maskesi ve göz koruyucu kullanılmalıdır.”
“FELAKET ZAMANLARINDA ASTIM KRİZLERİ ARTIYOR”
Büyük deprem felaketinin ortaya çıkardığı yıkım nedeniyle oluşan inşaat tozları, mantarlar ve bunların yarattığı hava kirliliğinin bilhassa astım hastaları için ciddi bir tehdit oluşturduğunu ifade eden Soyer, deprem döneminde astım ilaçlarına ulaşmanın zor olduğunu ve hastaların ilaçları kullanamazlarsa nefes alma ve öksürük sorunlarının daha da artacağını ifade ederek şunları söyledi:
“2011 büyük Japon Depremi sonrasında astımlı çocuklarda, astım krizi geçirme riski 6 kat arttı ve hastaların yaklaşık yarısı ilaçlara ulaşamadı. Bilindiği gibi astım krizleri solunum yolu enfeksiyonları, alerjene veya hava kirliliğine maruz kalınması, hastalığın tedavisi için gerekli olan ilaçların düzenli kullanılmamasına bağlı gelişir. Bu yüzden hava kirliliğinin arttığı dönemlerde acil servise başvuran astım hastalarının sayısı da artar. 2001 yılında Dünya Ticaret Merkezi saldırısında ortaya çıkan toz bulutlarına maruz kalan çocuklarda da astım sıklığının çok daha fazla arttığı rapor edildi.”
“DEPREM SONRASINDA ARTAN HAVA KİRLİLİĞİ İNATÇI KURU ÖKSÜRÜKLERE NEDEN OLUYOR”
Deprem sonrası dönemde geçici barınma alanlarının kalabalıklığı ve uygun sağlık koşullarının olmaması nedeniyle viral solunum yolu enfeksiyonlarının daha kolay bulaştığını ve astım hastalarında riskin çok daha fazla arttığını vurgulayan Soyer, bilhassa dar alanlarda sigara dumanını solumak astımlılarda öksürük, hırıltı, nefes darlığı gibi şikayetlerin artmasına yol açarken, sadece astımlı hastaların değil daha önce solunum yolu problemi olmayan kişilerin de deprem sonrası ortaya çıkan hava kirliliğinden etkilendiğini ve inatçı kuru öksürüklerin ortaya çıktığını söyledi. Bacası çekmeyen sobaların, uzun süreli açık ocakların yanındaki havaya maruz kalınmasının, karbon monoksit zehirlenmelerine neden olduğunu ifade eden Soyer, “Karbon monoksit gazı renksiz, kokusuz bir gaz olduğundan zehirlenme fark edilmez; ilk belirtileri baş ağrısı, halsizlik, sersemlik, bulantı-kusma ve karın ağrısıdır ve acil sağlık hizmetine başvuru gerektirir. Deprem bölgesindeki enkazlarda bilhassa 2010 yılından önce yapılan binalarda bulunabilen ve kanserojen olan asbeste maruz kalmak uzun vadede risklidir, önlem alınmalıdır. Eldiven, tulum, tam yüz maskesi ve göz koruyucu kullanılmalıdır” dedi.
“ENKAZ, ISLATILMADAN KALDIRILMAMALI, OLUŞABİLECEK TOZUN ÖNÜNE GEÇİLMELİ”
Deprem bölgesindeki astım hastalarının özellikle de astımlı çocukların mümkün olan en kısa sürede astım ilaçlarına tekrar erişebilmesinin çok önemli olduğunu söyleyen Soyer, “İç ortamdaki hava kirliliğini azaltmak için sigara içilmemesi, sık havalandırma ve kapalı alanlarda ısınma ihtiyacının mümkünse elektrikli ısıtıcılarla çözülmesi elzemdir. Dış ortam hava kirliliğini azaltmak için enkaz kaldırma çalışmaları su ile ıslatıldıktan sonra yapılmalı ve havadaki toz miktarı azaltılmalıdır. Geçici barınma alanları, hava kirliliğinden etkilenmeyen bölgelere kurulmalıdır. Astım hastalarının solunum şikayetlerinde artış erken dönemde fark edilmeli ve uygun şekilde tedavisi sağlanmalıdır” dedi.
İçeriği Paylaşın