Duygularınızla Mı Yoksa Mantığınızla Mı Hareket Ediyorsunuz?
Duygularınızla Mı Yoksa Mantığınızla Mı Hareket Ediyorsunuz?
Bizi Takip Et
Duygusal olmak, çok duyarlı olmak, hassas olmak çoğu zaman “kişilikteki zayıflık” olarak yorumlanır. Duygusal olma hali, üzüntülü ve endişeli olma hali ile aynı anlamda kullanılır.
Kızgınlık da bir duygudur. Ancak kızgın insanları duygusal insanlar olarak değerlendirmeyiz. Duygusallığımızın arttığı durumlarda hemen kendimizi kontrol altına almak zorunda hissederiz.
Duygularımızı gösterirsek “dağılmaktan” korkarız. Duygularımızı göstermemeye, çaktırmamaya çalışırız. Gözyaşlarımız akar ama “ağlamıyorum” deriz. Yüzümüzden üzüldüğümüz, korktuğumuz, kızdığımız o kadar bellidir ki yine de inkar etmeye çalışırız. “Hayır, üzülmedim, korkmadım, kızmadım” deriz.
Çocukların duyguları yokmuş gibi davranırız. Hiç bir şeyi anlamadıklarını, hissetmediklerini varsayarız. Bu varsayım işimize gelir.Çünkü kendi duygularımızla ne yapacağımızı bilemediğimiz için çocuğunki ile hiç baş edemeyiz.
Biz küçükken şımarıkça, bencilce diye değerlendirilen, alay edilen, küçümsenen duygularımızı büyüdüğümüzde biz de tanıyamıyoruz. Küçükken ağladığımızda “ ne var bunda ağlayacak, sen bebek misin, bebekler ağlar, kızlar gibi ağlama, erkekler ağlamaz” deniyorsa büyüdüğümüzde de duygular “kötü” bir şeymiş gibi davranırız.
Sulu göz, ağlak, bebek gibi etiketler insanın içine yerleşip orada öylece kalır. Kendimizi tuhaf hissetmemize neden olur. Kendimizde bir şeylerin yanlış olduğunu düşünüp dururuz. Acıları ve acılarımızı yatıştırmakta yetersiz kalabiliriz.
Küçükken ağlamasına izin verilmeyen çocuk üzülen yönünü saklamayı öğrenir. Büyüdüğünde de üzüntüsünden, üzüldüğü için kendinden nefret eder. Güçlü olmadığı için kendini en ağır şekilde eleştirir. Çocuğa “sen mutsuzsan, üzülürsen, beni üzersen ben de mutsuz olurum, hastalanırım, ölürüm, giderim” gibi tehdit dolu sözlerin tümü duygusal olarak çocuğun suistimal edilmesi demektir.
Küçük bir çocukken duygularımız anlaşılmamış, kabul görmemişse bugün kendimizi çaresiz, öfkeli hissedebiliriz. Çok duyarlı ve duygusal, aşırı tepkisel olan kişilerin ailesinde duyguların inkar edildiğini söyleyebiliriz. Duygularımıza gereken önemi vermeme eğilimindeyizdir. Halbuki onlar bizim en iyi yol göstericilerimizdir.
İnsanlar duygusal varlıklardır. Biz doğduğumuzda önce duygu vardır. Büyüdükçe mantık ardından gelir. Mantığımla karar veriyorum derken bile aslında duygularımız işin içindedir.
Duygularımızı tanımalı ve kabul etmeliyiz. Büyüdüğümüzde duygularımızın yanına mantığımızı da katarak yaşama devam etmeliyiz.
Nilgün Sarı
Uzman Psikolojik Danışman
İçeriği Paylaşın