Empati ve Duygusal Zekâ
Empati ve Duygusal Zekâ
Bizi Takip Et
İyi, sağlıklı, dengeli, sevgi dolu bir benlik ve ilişkiler için ihtiyacımız olan en temel 2 şey empati yapabilme becerisi ve duygusal zeka kapasitesidir.
Duygusal zekâ, bir insanın kendisine veya başkalarına ait duyguları anlama, sezinleme, yönetme ve yönlendirme yetisi, kapasitesi ve becerisinin ölçümünü tanımlamaktadır.
Empati veya eşduyum, bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir. Kendi duygularını başka nesnelere yansıtmak anlamında da kullanılır. Empati, bir insanın, kendisini karşısındaki insanın yerine koyarak onun duygularını ve düşüncelerini doğru olarak anlamasıdır.
Sözlük anlamlarına baktığımızda “ben ve öteki arasında olup bitenlerde ne gibi duyguların yaşandığının farkında olunmasının” ortak nokta olduğunu görüyoruz.
Şöyle bir ilişki düşünelim: İki kişi bir konuda konuşurken, her iki tarafta sadece kendi söylediği ile ilgileniyor ve karşısındakinin ne söylediğini, ne hissettiğini hiç anlamıyor olsun. Böyle bir durumda her ikisi de kendisini hiç duyulmamış, anlaşılmamış, değersiz, öfkeli ve huzursuz hissedecektir. Bu ilişki olumlu değişime uğramadığı sürece böyle sürüp gidecektir. Zamanla birbirinden uzak, daha az belki de hiç konuşmayan ya da konuşmaya çalıştıkça hep kavga eden, oldukça çatışmalı bir hal alacaktır.
Böylesi bir ilişki, iki yetişkin, iki çocuk veya bir yetişkin bir çocuk arasında yaşanabilir. Her durumda da ciddi sorunlara yol açacaktır.
Ailesi tarafından anlaşılmama, duyulmama gibi yaşantılardan kaynaklı çeşitli sorunlar yaşayan çocuk, genç ve yetişkinlerin çokça olduğunu biliyoruz ve onlar terapi ile olumsuz yaşam deneyimlerini olumluya çevirebiliyorlar.
Bazı uzmanlar (Bradberry ve Greaves 2005) duygusal zekanın değişken, zamanla kazanılabilen ve artabilen bir yeti olduğunu iddia ederlerken; diğerleri (örneğin Mayer) duygusal zekanın sabit olduğunu ve artırılamayacağını öne sürmektedirler.
Ben, duygusal zeka ve empati yeteneğinin kazanılabilir ve arttırılabilir bir özellik olduğunu düşünüyorum ve görüyorum. Yoksa yaşam çok durağan olur ve herkes ruhsal olarak kendi yerinde sayardı.
Empatinin eksik olduğu bir ortamda kavga ve çatışmanın neredeyse hiç bitmeyeceğini söyleyebiliriz. Sürekli çatışmalı ve gergin bir halde kalmak oldukça yıpratıcıdır. İlişkilerdeki çatışmalarla başedebilmenin bir yolu da insan kendini ötekinin yerine koyabilmesidir. Bu yetilerin eksikliği söz konusu ise kişi ister istemez kendisini geliştirmek zorundadır.
Yetişkinlerde duygusal zeka ve empatinin geliştirilmesi:
Düşünmeye başlamak lazım…
Ne yazık ki iletişimde sorun yaşayan herkes, kişiliğini geliştirmek yönünde bir karar almıyor. Sürekli karşı tarafı suçlayan “ben değil o değişsin diyen” kişiler de oldukça fazla. Bu noktada değişime karşı bir direnç ve bilgi eksikliği olduğunu görüyoruz.
İnsan yalnız yaşayamayan, sosyal bir varlık olarak her daim diğer insanlarla iletişim halinde olduğundan “değişimi” kendinden başlatmak zorunda olduğunun bilincinde olmayabiliyor.
Halbuki kişiliğin duygusal kapasitesinin geliştirilmesi ve güçlendirilmesi, o kişinin ruhsal geleceğine dair yaptığı en kıymetli yatırımıdır. Farkında olmak ve istekli olmak, duygusal zeka ve empatiyi geliştirmeye başlamak için yeterlidir. Çevremizdekilerin bizimle ilgili verdikleri geribildirimlere, kendi iç dünyamızdaki sezgilere kulak vererek başlanabilir.
Sonraki aşama kişinin kendi duygu ve düşüncelerinin farkında olmasıdır. İyisiyle kötüsüyle benliğe ait olan duygu ve düşüncelerle yüzleşebilmek gerekir. Ardından da onları iyi bir güvenle kabul edebilmelidir. Bu bir yandan da zaman ve olgunlaşma meselesidir.
Kendinin farkında olan ve kabul eden kişi doğal olarak karşısındakinin de farkında olacaktır. Ötekinin ne düşündüğü, ne hissettiği, yaşadıkları karşısında iç dünyasında nasıl bir karışıklık olduğu daha tanıdık gelecektir. Bu duyarlılık kişileri ilişkilerde kavgaya değil, samimi ve güvenli bağ kurmaya yöneltecektir.
Çocuklarda duygusal zeka ve empatinin geliştirilmesi:
Çocukları duymaya başlamak lazım…
Ebeveynlerin çocukları hangi yaşta olursa olsun onları dinlemeye ve duymaya istekli olmaları gerekir. Çocuğa kendini anlatma, ifade etme fırsatı vermenin onlara sunulabilecek en değerli armağan olduğunu düşünüyorum.
Ebeveyn kendi içindeki ruhsal telaşını çocuğuyla olan ilişkisine bulaştırmadan onu dinlemelidir. Çocuğu eleştirmeden, suçlamadan, sakin ve korkmadan “sadece” dinlediğinizde ilişkinizin iyi yönde çok daha farklı olduğunu hissedeceksiniz. Bu şekilde “duyulan ve anlaşılan” çocuğun ebeveyn ve arkadaşlarıyla ilişkisi sağlıklı olacaktır.
Çocuklarda duygusal zeka ve empati becerisinin derecesi kendi kişilik özelliklerine ve ebeveynlerinin onlara karşı tutumlarına bağlıdır.
İlişki tek taraflı değil iki kişiliktir. Yani çocuğunuzu dinledikten sonra kendi duygu ve düşüncelerinizi, bilmesi gerektiği kadarıyla, yaşına ve duygusal gelişimine dikkat ederek ona anlatmalısınız. Böylece o da sizin duygu ve düşüncelerinizden haberdar olacaktır.
Ebeveyn çocuğu ile sadece sorun olduğunda değil, günlük yaşamda karşılaşılan bir çok duruma dair karşılıklı konuşmalıdır. Duygusal zeka ve empati iyi, güvenli bir ilişki içinde öğrenilir ve gelişir.
Nilgün Sarı
Uzman Psikolojik Danışman
İçeriği Paylaşın