Endosonografi

Endosonografi

Endosonografi

Bizi Takip Et


Sindirim sistemi hastalıkları, toplumda en sık görülen hastalıklardır ve bazen bu hastalıklar arasında ayırıcı tanı yapmak oldukça zordur. Bazı sindirim sistemi hastalıklarının (örneğin pankreas hastalıkları) tanısı da oldukça geç evrelerde konulabildiğinden, hastaların önemli bir kısmı hastalığı tamamen ortadan kaldırabilecek tedavi yöntemlerinden yararlanamamaktadırlar. Sindirim sisteminin, yaklaşık 40 yıl önce başlayan, endoskopik (gastroskopi ve kolonoskopi) yöntemlerle incelenmesi, gastrit, mide ülseri, iltihabi barsak hastalıkları, bağırsak polipleri gibi hastalıkların teşhis ve tedavisinde adeta bir devrim olmuştur. İkinci devrim ise ENDOSONOGRAFİ’dir.

Bu yöntem gastroenteroloğa endsokopla sindirim sisteminin dışını da inceleme olanağı sağlamıştır. Uç ksımında ultrasonografi probu bulunan endoskoplar ile yapılan bu inceleme hastalar açısından endoskopiden farksızdır. Bu yöntemle özofagusa komşu olan lenf düğümleri, akciğer bölgeleri, mediasten dediğimiz göğüs boşluğu, sindirim sistemi duvarından köken alan ve dışarıya doğru büyüyen tümörler, safra kanalları, pankreas, rektum dediğimiz barsağın son kısmı incelenebilmekte, buralardan biyopsi alınabilmektdir. İşlem, hasta hafif uykulu hale getirilerek yaklaşık 20 dakika içinde tamamlanmakta ve hasta işlemden sonra 20 dk. içinde de işlemin yapıldığı mekanı terk edebilecek hale gelmektedir. Eskiden, örneğin mediasten dediğimiz bölgeden biyopsi alınması için genel anestezi altında mediastinoskopi denilen bir yöntem uygulanmaktaydı, şimdi mediastinoskopi ile ulaşılan bölgelerin çoğunda endosonografi ile ulaşılabilmektedir. Bu nedenle Endosonografi’ye medikal mediastinoskopi de denilmektedir. Ancak şunu ifade etmek gerekir ki, doktorların önemli bir kısmı  bu yöntemin varlığını ve potansiyelini iyi bilmediklerinden, hastaların önemli bir kısmı, bu imkandan yararlanamamaktadırlar. Eskiden endoskopist, sindirim sistemi duvarından dışarı doğu büyüyen bir tümör gördüğünde bunun iyi mi yoksa kötü tabiatlı mı olduğu, ameliyat gerektirip gerektirmediği, önemli bir problem olmaktaydı. Oysa şu anda biz böyle bir olayı saptadığımız aynı seansta hastaya endosonografi yaparak durumu değerlendirmekte, hatta bazen bu tümörü aynı seansta endoskopik olarak çıkartmaktayız. Bu imkanlar, günümüzden, çok değil, 5 yıl öncesinde hayal bile edilemeyecek şeylerdi.

Endosonografi’nin en sık kullanıldığı alanlardan biriside pankreastır. Göbek çukurunun hemen üstünde ve karnın derinliğinde bulunan bu organa ulaşmak ve çok net inceleyebilmek ve biyopsi yapmak için endosonografi mükemmel bir yöntemdir. Çapı 5 mm. olan tümörleri bile saptayabilmekte ve bu bölgelerden biyopsi yapabilmekteyiz. Günümüzde, yemek borusu, mide, pankreas ve rektum, ve akciğer tümörlerinin ameliyata uygunlukları endsonografi ile değerlendirilmektedir. Endosonografi aslında 10 yıldan fazla süredir bilinen ve uygulanan bir yöntemdir. Ancak başlangıçta radyal denilen yöntemle ve yalnızca teşhis amacıyla kullanılabilmekteydi. Lineer dediğimiz tarzdaki aletlerin devreye girmesi, özellikle, endosonografiye anlam kazandırmıştır ve günümüzde hemen tümüyle lineer yöntem kullanılmaktadır, radyalin kullanımı seyrektir. Ulkemizde lineer yöntemin kullanımı oldukça yenidir ve geçtiğimiz birkaç yıl içinde ancak birkaç merkezde başlamıştır. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Kliniği Lineer EUS konusunda, öncü merkezdir ve yakın zamanda bu konuyla ilgili olarak, Türk Gastroenteroloji Derneği bünyesinde, konuyla ilgilenen gastroeneterologlar için eğitim programı başlatmıştır. Endosonografi, uzun tecrübe gerektiren bir yöntemdir ve konuyla ilgili gastroenterologun binlerce olguluk tecrübesini gerektirmektedir. Yetersiz tecrübe yöntemin yararlılığı konusunda diğer hekimler ve hastalar nezdinde hayal kırıklığı yaratabilir.

Tahmininimiz, bu yöntemin, halen gerektiren hastaların yüzde 5’inden daha azına kullanılmakta olduğudur. Buradaki en önemli sorun halen hekimlerin yöntemin potansiyeli konusunda yeterli bilgiye sahip olmamaları ve belki de tecrübesi yetersiz merkezler nedeniyle yararlılığı konusunda kuşkuya düşmeleridir. Örneğin Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Gastroenetroloji Merkezimize gönderilen hasta sayısı Endosonografi kapasitemizin onda biri bile değildir. Çoğunlukla bu amaçla sevk edilen hastaya birkaç gün içinde, hatta bazen aynı gün işlem yapmaktayız. Konuyu her türlü kongrede dile getirmemiz, ve başlattığımız kurs programlarıyla, önümüzdeki yıllarda, endosonografi’nin potansiyelinden daha iyi yararlanılabileceğini sanıyoruz.

Prof. Dr. Hakan Şentürk
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Gastroenteroloji  Bilim Dalı Öğretim Üyesi


İçeriği Paylaşın