Eşimin Kalp Pilinin Alarmı Çalınca…


Bizi Takip Et


Sabah gazetemi okurken derinden gelen bir alarm sesi duydum.  Balkon kapısı açıktı. Yan komşunun saatinin ya da fırınının alarmının çaldığını düşündüm önce. Sonra birden eşimin kalbindeki pil geldi aklıma…

O an eşimle göz göze geldik. “Kalp pilim mi alarm verdi yoksa?” diye sordu bana. Hemen saate baktım; 10.00’u gösteriyordu… Alarm sinyalinin büyük olasılıkla kalp pilinden geldiğine karar verdik. Çünkü saat on vücutta ödem toplanmaya başladığının sinyaliydi.

Kalp yetmezliği tedavisi için eşime takılan Bi ventiküler ICD`nin aslında iki alarmlı fonksiyonu var. Birincisi pilden kaynaklanan bir problem olduğunda verilen alarmdı ki, doktorlar bunu sabah 09 00’a ayarlamışlardı. Saat 10 00’da çalan alarm ise, vücutta su tutulmasının ön habercisiydi. Özellikle göğüs bölgesinde toplanan suyu daha hastanın yakınması başlamadan bir hafta ile 21 gün önce haber veriyordu kalp pili…

Hemen doktorumuz Doç. Dr. İzzet Erdinler’i arayarak, kalp pili kontrolü için randevu aldık.

Doç. Dr. İzzet Erdinler, her zamanki gibi ciddi, özenli ve güven veren hekimlik yaklaşımıyla muayenesini, pil kontrolünü yaptı. “Pilin ödem uyarı alarmı çalmış. Ağustos ayından bu yana vücudunuzda ödem miktarı giderek artmış. Çok mu tuzlu gıdalar aldınız yoksa…” diye sordu eşime.

Hastane günlerinde doktorlardan turşu yemesine izin vermelerini isteyecek kadar tuzlu gıdalara meyilli, bu yüzden de tuz sabıkalı bir hastaydı eşim.

Doç. Dr. İzzet Erdinler’in bu sözleri üzerine eşimin son günlerde giderek sık yaptığı tuz kaçamakları geldi gözlerimin önüne… Daha üç gün önce kan testlerini yaptırdıktan sonra hastanenin kafeteryasında içtiği çorbaya, bolca tuz serpmişti. “Çorba güzel sende tat” diye bir kaşık bana verdiğinde ise ağzım zehir gibi olmuştu. Tuz miktarının yüksekliğiyle ilgili uyarım karşısında suratını asmış, kızmıştı bana…

Doç. Dr. İzzet Erdinler, “Tuzu iyice kısıtlayın, ödeme yol açan alkolden uzak durun… 10 gün boyunca da her gün idrar söktürücü alın… Sonra bir daha pil kontrolu yapalım” dedi eşime…

Bu arada çıkarken, kalp piliniz birkaç gün daha alarm verebilir. Endişeye kapılmayın. Vücutta biriken ödemin atılması biraz zaman alabilir” diye uyarıda bulunmayı da ihmal etmedi.

Eşim o günden sonra sıkı bir tuz diyetine girdi… Yemekleri artık tuz yerine baharatlarla tadlandırıyor.

İyileşince hastalığını, hastalık günlerini, doktorların tavsiyelerini unutan, sadece eşim değil…  Maalesef çoğu kişi böyle davranıyor. Taburcu olduktan sonra hemen her hastanın hafızasından nedense siliniyor hastalığın yaşattığı sıkıntılar… Hasta odasında ya da yoğun bakımda ev özlemiyle dolu geçmek bilmeyen saatler, günler, haftalar… Geçirilen ameliyatlar… Serumların, kan tahlillerinin kollarda bıraktığı morluklar… Ağrılar ya da ateşler içinde bir türlü gelmek bilmeyen sabah…. İyileşememe korkusu… Yeni dünyaya gelen torununu göremeyeceği endişesi… Unutuluyor tüm bunlar ne yazık ki kısa sürede…

Hiç hastalanmamış gibi yaşamaya başlıyor çoğu kişi… Evde dinlenme döneminde gösterilen özen yavaşça yerini sorumsuz bir rahatlığa bırakıyor.  Doktorların uyarılarına karşın çoğu hasta sigara başlıyor, diyetini ihmal ediyor, tuzlu, yağlı, kalorili yiyeceklere yöneliyor….

Ta ki, hastalık yeniden alarm sinyalleri verene kadar…

Ve film baştan başlıyor. Yine iyileşememe endişesi, sağlığını kaybetme korkusu… Yine diyet… Yine ilaçları düzenli kullanıma dönüş…

Tekrar hastalıkları uyandırmadan şunu baştan yapabilsek ya…

esrako@gmail.com
www.esrakazancibasiilesaglik.com


İçeriği Paylaşın