Evrensel Bir Sağlık Sorunu Olarak Bağımlılık
Evrensel Bir Sağlık Sorunu Olarak Bağımlılık
Bizi Takip Et
Tarih boyunca insanlar yaşamlarını tehdit eden sağlık sorunlarına karşı mücadele ettiler. Akıl sağlığı yerinde olan hiç kimse kendisini hasta edecek bir durumla isteyerek karşı karşıya kalmak istemez. Ancak böyle olmasına rağmen bu durumunda bir istisnası vardır. Bu istisnanın “bağımlılık hastalığı” olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü tüm hastalıklarda hastalar iyileşmek ister ve hastalık yapan etmenden uzak durmaya çalışırlar. Halbuki bağımlılık için durum böyle değildir. Her türlü kayıplarına rağmen bağımlıların sadece yüzde 10 luk küçük bir bölümü dışarıdan bir zorlama gelmeden, kendililiklerinden tedavi olarak hastalıklarından kurtulmak isterler. Diğerleri ise kafalarını kuma gömmeyi ve hastalıklarını küçümsemeyi yada inkar etmeyi tercih ederler.
Çoğu zaman bu hatalı davranışa bağımlıların birinci derece yakınları da eşlik ederler ve hastalığı görmezden gelirler. Bu duruma kültürel etmenler ve toplumsal tutumlar neden olabileceği gibi hasta yakınlarının kendi alkol veya uyuşturucu kullanımları veya kişilik özellikleri de neden olabilir. Bağımlılık genetik yükü yüksek olan bir hastalık olduğu için hasta yakınlarında görülme olasılığı da yüksektir.
Özellikle son yıllarda tıp biliminde sağlanan hızlı ilerlemeler sayesinde başta geçmiş dönemlerde en önemli toplum sağlığı problemi olan enfeksiyon hastalıklarında olmak üzere bir çok hastalıkta yüz güldürücü tedavi olanaklarını sağlandı.Ancak öncelikle hastanın tedavi olmayı istemesi ön şarttır. Çağımızın en önemli sağlık problemlerinin başında gelen bağımlılıkta, ekseriyetle hasta tedavi olmayı istememektedir. Bu durum, bağımlı sayısının yıllar içerisinde artmasına neden olmaktadır.
Bağımlı hasta sayısının artmasına neden olan bir başka etmende bağımlılık yapan maddelerin ticari değeridir. Hepimizce bilindiği gibi bu maddeler çok yüksek kâr oranları ile satıldıkları için her zaman artan şekilde baştan çıkartıcı yöntemlerle pazarlanmaktadırlar. Bu maddelerin her ne kadar çoğu yasal olarak satılmasa da yaygın olarak yanlış bilgilendirme ile yapılan propagandaları sayesinde özellikle gençler tarafından tüketilmeye teşvik edilmektedirler.
Satıcıların kendilerine pazar oluşturmak için kullananlara sahte cennetler vaad ederek yaptıkları yanlış bilgilendirmeler yüzünden yaşanan plastik düşlerde aslında büyük yanılgılar vardır. Bu plastik düşlerde mutluluk, huzur, rahatlama, aldırmazlık, neşe, eğlence ve hatta seks vardır. Bunlara ulaşmak içinde kişiler maddeleri rahatça kullanırlar. Bizse plastik düşleri anlatan şarkıları, kitapları, resimleri, filmleri, söylentileri her yerde her zaman okur, duyar, izler takip edebiliriz. Bazen bir gazetede, bazen bir televizyon filminde, bazen bir arkadaş sohbetinde bazense yanlış yazılan bir reçeteden dolayı doktor ofisinde plastik düşlerle karşılaşabiliriz.Ancak gerçek hayatta kullanılan maddelerin oluşturacağı plastik düşler kocaman yalanlardır. Hiçbir zaman madde kullanarak gerçek hayattan kaçamayız. Kullanıulan maddenin etkisi geçince, gerçek yaşamın kendisi ile yüzyüze kalırız. Eğer madde kullanarak bu gerçekten kaçmaya çalışmışsak, bu kaçışı sağlamak için hep daha fazla maddeye ihtiyaç duyacağımız ve sonunda ne kadar kullanırsak kullanalım oluşan olumsuz sonuçlardan kaçamayacağımız kesindir. Madde kullandıkça hem sağlığımız, hem de psikolojik ve sosyal yaşantımız bozulacağından kafamızı maddelerin oluşturduğu kuma gömerek yaşamamız mümkün değildir.
New York Times’ta 2007 yılında yayımlanan bir makaleye göre orta sınıfa mensup insanlar, Amerika Birleşik Devletleri’nde uyuşturucu bağımlılığının en çok arttığı nüfus grubunu oluşturuyor. Son verilere göre maddelerin kullanımı ve bağımlılığı yaşlı insanlar arasında hızla artmaktadır. Biz uzmanlar bu durumu “Sessiz salgın” olarak niteliyoruz. Çünkü bu durum nadiren anlaşılıyor ve tedavi ediliyor. Yine bu ülkede 2005 yılında yapılan Ulusal Uyuşturucu Kullanımı ve Sağlık Araştırmasına göre 12 ve daha ileri yaştaki yaklaşık 22.2 milyon Amerikalının uyuşturucu ve alkol bağımlılığı sorunu yaşadığı saptanmıştır. Bunların 15.4 milyonu yalnızca alkol bağımlısı, 3.6 milyonu ise yasadışı maddelere bağımlıdır. Bu sayılar yaygın önleyici tedbirler alınması ve eğitsel programlar uygulanmasına rağmen günden güne artmaktadır. Sigara kullanımı ve obeziteden sonra en yaygın üçüncü önlenebilir ölüm nedeni olan aşırı alkol kullanımı, her yıl 75 bin Amerikalının ölümüne yol açmaktadır.
Ülkemizde yapılan çalışmalara göre son yıllarda madde kullanım yaygınlığının giderek arttığı söylenebilir Ancak yine de Avrupa ülkeleri veya Amerika Birleşik Devletleri ile karşılaştırıldığında madde kullanımın düşük olduğu dikkat çekicidir. 2002 yılında S. Işıklı ve arkadaşlarının Türk Psikoloji dergisinde yayınladıkları 72 ilde toplumumuzun genelini yansıtan örneklem grubunda seçilerek yaptıkları çalışmada yaşam boyu en az bir kez alkol hariç uyuşturucu madde kullandığını belirtenlerin oranı %1.3 olarak bulunmuştur. Bu çalışmanın sonuçlarına göre erkekler kadınlardan ve 15-24 yaş grubundakiler 25 yaş ve üstündekilerden daha yüksek oranlarda madde kullandıkları saptanmıştır. UNODC tarafından 2003 yılında yine lise ikinci sınıf öğrencileriyle yapılan araştırmada yaşam boyu en az bir kez esrar kullananların yaygınlığı yüzde 5.1, ecstasy kullananların yüzde 3.2, uçucu madde kullananların yüzde 5.2, sedatif hipnotik ilaçlar kullananların yüzde 5.4, eroin kullananların yüzde 2.8, flunitrazepam kullananların yüzde 3.1 bulunmuştur.Bir başka çalışmanın sonucunda K. Ögel ve arkadaşlarının 2004 yılında yayınladıkları raporda araştırma yaptıkları İstanbul’daki 3483 lise iki öğrencisi arasında en az bir kez uçucu madde kullananların yaygınlığı yüzde 5.9, esrar kullananların yüzde 5.8, flunitrazepam kullananların yüzde 4.4, benzodiazepin kullananların yüzde 3.7, ekstazi kullananların yüzde 3.1 ve eroin kullananların yüzde 1.6 olduğu bildirdiler.
Evrensel olarak uyuşturucu sorunu tartışmasında, dengeli ve kanıt esaslı bir yaklaşıma ihtiyaç vardır. Bu kanıtları her ülkeden temin etmek ne yazık ki mümkün olmadığı için burada verilerin en iyi toplandığı Amerika Birleşik Devletlerinden ve kendi gerçeğimizi içerdiği için ülkemizden toplanabilen verilerden bahsettim. Her ülke karşı karşıya olduğu uyuşturucu sorununun ayrıntıların farkında olmalı ve vatandaşlarının en fazla yararlanabileceği önlemeye yönelik çalışmaların uygulanması için kararlar almalı ve öncelikleri harekete geçirmelidir. Ayrıca dünyamızda uyuşturucu kullanımını azaltmak için bütün ülkelerin bilgi paylaşımı yaparak birbirleri ile işbirliğine girmesi gerekmektedir. Aksi halde her geçen gün hızla artan uyuşturucu kullanımı evrenimizi saracaktır.
Kaynak: Doç. Dr. Ö. Ayhan Kalyoncu web sitesi
(http://ayhankalyoncu.com/)
İçeriği Paylaşın