Gastroenteroloji Uzmanlari Antalya’da Buluştu

Gastroenteroloji Uzmanlari Antalya’da Buluştu

Gastroenteroloji Uzmanlari Antalya’da Buluştu

Bizi Takip Et


Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) ile Gastroenteroloji Cerrahisi Derneği işbirliği ile  düzenlenen “36. UGH Mezuniyet Sonrası Eğitim Toplantısı” ile bu  sene ilk kez UGH sırasında birlikte yapılan “7. Ulusal Gastroenteroloji Cerrahisi Kongresi” Antalya’da gerçekleştirildi. 29 Kasım-1 Aralık 2019 tarihleri arasında yapılan Kongre, bu yıl 600’ü aşkın doktor ve öğrencinin katılımı ile yapıldı.

Kongre hakkında bilgi veren Türk Gastroenteroloji Derneği Başkanı ve Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Gastroenteroloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serhat Bor, gastroenteroloji ve gastroenteroloji cerrahisi alanında çok önemli ve ilgi çeken konuların yanı sıra tıptaki yeni gelişmelerin gözden geçirildiğini belirterek, “Son gelişmelere ilişkin konferanslar, dünyadaki gastroenteroloji ve gastroenteroloji cerrahisindeki son gelişmeler, bilimsel programın ana başlıklarını oluşturdu. Kongrede, konularında söz sahibi Türkiye’den 220 ve yurtdışından 3 konuşmacı ve oturum başkanı görev aldı. Kongre teması ise ‘tıp alanındaki ilk kadın hekimler’ olarak belirlendi ve salon isimleri Safiye Ali, Türkan Akyol, Müfide Küley ve Kamile Şevki Mutlu olarak adlandırıldı.” dedi.

SIK GÖRÜLEN ANCAK UTANDIRAN BİR SORUN: ‘KABIZLIK’

Prof. Dr. Serhat Bor, toplumda sık rastlanan ancak konuşmaktan çekinilen “kabızlık” sorunu hakkında önemli bilgiler verdi. Kabız olan hastaların, bu hastalıktan utanarak doktora başvurmadığını ifade eden Bor, kabızlığın bilimsel tanımının haftada 3’den daha az sayıda dışkılamak olduğunu belirtti.

 “TUVALET KELİMESİNDEN BİLE UTANÇ DUYAR HALE GELDİK”

Bor, kabızlığın utanılması gereken bir durum olmadığını, tedavisinin mümkün olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:

“Yıllarca, ‘ayakyolu’, ‘wc’, ‘hela’, ‘tuvalet’ gibi kelimeler kullanıldı. Güzel Türkçemizde bir düzine kelime varken, ‘lavabo’ diye bir kelime icat ettik. Lavaboya değil, tuvalete gidiyoruz. Bu kelimeden bile utanç duyar bir noktaya geldik. Hal böyle olunca insanların kabızlık veya altına büyük abdesti kaçırmayla ilgili konularda büyük bir tabu nedeniyle hekime başvurmadığını görüyoruz. Örneğin, kabız hastaların yaklaşık 3’te 1’i kabızlıklarını engelleyebilmek için parmakla boşaltıyorlar. Bu kadar ciddi vakalar var. Bunlar hiçbir zaman doktora gitmiyorlar. Kabızlık bir kader değildir. Kabız hastaya illa çok fazla sayıda tetkik yapmamıza da gerek yok” dedi.

Ağır kabızlık vakalarının mutlaka gastroenteroloji uzmanına başvurması gerektiğine işaret eden Bor, hafif kabızlık sıkıntısı yaşayan hastaların aile hekimleri ve iç hastalıkları uzmanına gitmesi gerektiğini belirtti.

 “HASTALAR KABIZLIKTAN UTANIYOR”

Vatandaşların kabız olduklarında doktora gitmeye utandığını, gittiklerinde ise çoğu şikayetlerini gizlediklerini dile getiren Prof. Dr. Serhat Bor, “Bana kabızlık şikayetiyle gelen bir hastanın eşi odadan çıktığında, ‘size söyleyemedim ama ben altıma da kaçırıyorum. İyi ki eşim çıktı’ dediğini biliyorum. İşin ilginç tarafı eşi de bana altına kaçırma şikayetiyle gelmişti. İkisi de utanmaktan birbirlerine söyleyememişler. Bunu doktorunla paylaşması lazım. Bize bilgiyi tam vermeliler ki, biz de tam bir şekilde aktarmalıyız” diye konuştu.

 “TACİZ, BİR KABIZLIK NEDENİDİR!”

Kabızlığın altında yatan nedenlerden birinin, ‘sosyo-psikolojik’ sorun olduğunun altını çizen Bor, “Örneğin taciz, bir kabızlık nedenidir. Psikiyatrik açıdan çok önemli bir konudur. Uzun yolculuklara giden hastaların birçoğu tuvalete gitmek istemiyorlar. Tuvalet seçmek, kabızlığın en önemli nedenlerinden bir tanesidir” ifadelerini kullandı.

Kabızlığın tedavi yöntemleri hakkında açıklamalarda bulunan Bor, sözlerine şöyle devam etti:

“İshal olana kahve verilir ya, işte güzel olan kahve ishal yapar. Bunu söylemek gerekiyor. İnsanlar sabah kahvaltısının ardından içtikleri kahveden sonra bir büyük bardak su içecek. 10 dakika kadar tuvalette oturacak. Nefes egzersizi yapacak. Bunu dışkılasın, dışkılamasın her gün yapmak ve beyine yazmak gerekiyor. Beyine bu kodlanmalı. Bunun ötesine ilaçlar başlıyor. Piyasada bir sürü ödenen ilaç var. Bunların içinde Laktiloz bir miktar etkili. Diğer ilaçlar ödenmiyor. Hastaya maliyeti aylık 200-300 lira. Hasta bu ilacı alamıyor. Polietilen Glikol, ödenmeye ilaç kategorisinde. Bu bizi çok üzüyor. Yurt dışında çıkmış çok güzel, yeni ilaçlar var. Bu ilaçların hiçbiri Türkiye’ye gelemiyor, çünkü pahalılar. Biz hastaya, ‘yurt dışından temin edin’ diyoruz. Kabızlık ciddi bir sorundur. Bu konu halkımız ve sağlık otoritesi tarafından hak ettiği değeri alamıyor. Her 11 yetişkinden 1’si kabızdır. Bu, çok yüksek bir oran. İlaçların hızlıca geri ödeme sistemine alınması ve Türkiye’ye henüz gelmemiş başarılı ilaçların hızlıca ülkeye getirilmesi gerekmektedir”

“ANİ BAŞLAYAN KABIZLIKLARA DİKKAT”

Bazı hastaların risk altında olduğunu söyleyen Bor, “45-50 yaşından sonra kabızlık ani başlamışsa, makattan kanaması varsa, açıklanamayan kilo kaybı, ateşi, birinci derece akrabasında bağırsak kanseri ya da polip alınmışsa, iltihabi bağırsak hastalığı dediğimiz durumlar varsa, bu kişiler mutlaka en yakın gastroenteroloji grubuna başvurması gerekir. Altta kalın bağırsak kanseri olabilir. Kalın bağırsak kanseri tıpta korunulabilir tek kanserdir. Kalın bağırsak kanserini bir polipken alırız, aldığımız zamanda o kişinin bir ömür boyu kanser olma riskini sıfırlarız” sözlerine ekledi.


İçeriği Paylaşın