Hamilelerde Ve Bebeklerde Tiroid Hastalıkları
Hamilelerde Ve Bebeklerde Tiroid Hastalıkları
Bizi Takip Et
Hamile kalmaya karar verdiyseniz veya hamile kaldığınızı anladığınız zaman ilk olarak yaptırmanız gereken kan tahlillerinde biri açlık kan şekeri, diğeri de tiroid hormonları ölçümüdür. Eğer tiroid hormonlarında anormallik varsa guatr konusunda deneyimli bir uzman tarafından muayene edilip daha ileri tetkikler yapılmalıdır. Böylece mevcut tiroid hormon bozukluğunun nedeni ortaya çıkarılıp doğru ve yeterli tedavi yapılır. Bu safhadan sonra hamilelik planlanmalıdır. Guatr ve Tiroid Derneği uzmanları hamilelikte, lohusalıkta, emzirme döneminde ve bebeklerde tiroid hastalıklarıyla ilgili ayrıntılı bilgi verdiler.
EĞER HAMİLEYSENİZ En kısa sürede kadın doğum uzmanınızla görüşüp serbest T3, serbest T4 ve TSH isimli hormonlarınızın ölçülmesini talep edin. Bunlarda bir anormallik varsa guatr konusunda deneyimli bir uzmanla görüşün.
HAMİLELERDE HANGİ TİROİD HASTALIKLARI GÖRÜLÜR?
Daha önce mevcut olan tiroid hastalıkları hamilelik sırasında daha belirgin bir hale gelir ve daha gürültülü seyreder. Bu da hem hamilenin hem de bebeğin sağlığını ve hatta hayatını tehdit edebilir. Bu nedenle tiroid hastalıkları hamilelik öncesinde tedavi edilip kontrol altına alınmalıdır. Ayrıca, tiroid hastalığı olduğu bilinen bir kadın hamile kaldığında kadın doğum uzmanı tarafından en kısa sürede bir deneyimli bir guatr uzmanına yönlendirilip hasta hamilelik boyunca guatr ve kadın doğum uzmanlarınca yakından takip edilmelidir. Yine de hamilelerde daha önce mevcut olmasa da her türden tiroid hormon bozukluğu ortaya çıkabilir.
HAMİLELERDE ZEHİRLİ GUATR
Hamilelerde tiroid hormonları aşırı düzeyde üretilirse bu duruma zehirli guatr (hipertiroidizm) diyoruz. Bu hastalık hamileliğin erken döneminde ortaya çıkarsa bebeğin anne karnında ölümü ve düşük görülebilir. Eğer hastalık hamileliğin son aylarında ortaya çıkarsa annenin hayatı bebekten daha fazla tehlikeye girer. Yine de doğum olursa çok özel tedbirler ve guatr konusunda deneyimli bir uzman işbirliği ile doğum veya sezeryan gerçekleştirilmelidir. Bu durumda bebeğin zeka düzeyinin düşük olması çoğunlukla mümkün değildir.
Bu hamilelerde tedavi oldukça zor olup sonucu da çoğunlukla hastayı da hekimi de tatmin etmez. Bu hastalarda ameliyat çoğunlukla yapılmaz, çünkü yüksek tiroid hormonları varlığında anestezi vermek çok risklidir. Bu hastalarda radyoaktif iyot (RAI) tedavisi kesinlikle uygulanmaz. Bu hastalarda sadece tiroid karşıtı ilaçlar kullanılır ancak bu ilaçlar hem çok etkili olmaz hem de bebek üzerine zararları olabilmektedir. Zehirli guatrı hafif düzeyde olan hamilelerde ‘pasif takip’ yani ilaçsız yakın takip yapmak ve gerekince ilaçla müdahale etmek de mümkündür.
HAMİLELERDE TİROİD HORMON YETMEZLİĞİ (HİPOTİROİDİZM)
Hamilelerde tiroid hormonlarının düşük, TSH’ın yüksek olduğu durumlar ciddi alarm belirtisi olup yakından izlemek gereken bir tablodur. Bu durum tiroid hormon yetersizliği yani hipotiroidizm belirtisidir. Ancak bazen TSH normal iken dahi kandaki tiroid hormonları düşük olur. Bu durumda tedaviye derhal başlanmalıdır. Aksi halde hem annenin tiroid bezesi büyür, gereğinden fazla kilo alır, kabızlık başlar, hem de anne rahmindeki bebeğin zihinsel ve fiziksel gelişimi bozulabilir. Bu hamilelerde yeterli tiroid hormonu verildiğinde bebeğin normal zeka ve fiziksel gelişimi sağlanır.
Hamilelerde tiroid hormon yetersizliği sanıldığından çok daha yaygındır. En önemlisi de ne yazık ki bu yetersizlik çoğunlukla ne kadın doğum uzmanının ne de hastanın aklına gelmemektedir. Bir de üstelik henüz ülkemizde yeni doğan bebeğe tiroid taraması yapılmadığı için tiroid hormon yetmezliği doğum sonrasında da tedavi edilmeyip bebeğin zeka fiziksel gelişimi daha da bozulmaktadır.
HAMİLELERDE TİROİD NODÜLÜ
Hamilelerde her tür nodül saptanabilir. Bu nodüllere yönelik tedavi doğum sonrasına ertelenmelidir. Çünkü hamilelerde tiroid kanseri çok nadir bir durumdur. Hatta hamilelerde bütün kanserler nadirdir. Bu nedenle hamilelerdeki nodüller ultrasonografi ile incelenmeli, aynı anda tiroid hormonları yüksek (zehirli guatr) yoksa başka bir işlem yapılmadan ‘pasif takip’ yapılmalıdır.
HAMİLELERDE NE TÜR TİROİD TETKİKİ YAPILMALIDIR?
Diğer insanlardan farklı olarak, tarama amacıyla sadece TSH ölçümü hamilelerde yeterli olmaz! Çünkü TSH cevabi bir hormon olup hamilenin hızla değişen tiroid hormon düzeyine cevap olarak ancak aylar sonra yükselmeye başlar ki bu dönemde bebek tiroid hormonsuz kalabilir. Bu nedenle hamilelerde TSH, serbest T3, serbest T4 hormonları ölçülmelidir.
Hamilelerde bazen TSH çok düşer. Bu ciddi bir klinik durumdur. Çünkü bu hamilelerin gerçekten bir tiroid hastalığı nedeniyle mi (örneğin zehirli guatr) yoksa normal bir gelişim nedeniyle mi (örneğin hamilenin kanında normalde artan beta HCG etkisiyle) TSH düşüklüğü olduğu anlaşılmalıdır. Zira çoklu hamileliliklerde (örneğin ikiz ve üçüz) kanda artmış olan gonodotropinler TSH düşüklüğü nedeni olabilir. Bu çoğunlukla yanlış anlaşılıp ‘hamilede zehirli guatr var’ şeklinde yorumlanıp hamileliğin sonlandırılmasına kadar giden karalar verilmektedir.
Hamilelerde tiroid sintigrafisi uygulanmaz. Nodüle ince aspirasyon biyopsisi yapılması da tavsiye edilmez.
HAMİLELERİN TİROİD HASTALIKLARI YÖNÜNDEN TAKİBİ
Hamilelerde hormonal sistemlerin tümünde ciddi değişim olması kaçınılmazdır. Tiroid de bu değişimlerden nasibini almaktadır. Bu çerçevede vücudun iyot ihtiyacı ve tiroid hormonu ihtiyacı artmaktadır. Bu nedenle hamilelerde tiroid hormonlarının her 3 ayda bir ölçülmesi gerekir; zira her üç aylık dönemlerde tiroid hormon ihtiyacı değişiklik göstermektedir. En önemlisi, hamilelik öncesinde tiroid hastalığı olanların, hamilelik süresince bir kadın doğum uzmanına ilaveten bir de guatr uzmanınca yakından takibi gerekir.
LOHUSALIK VE TİROİD
Lohusalık döneminde tiroid hastalıklarının ortaya çıkması sık karşılaşılan bir durumdur. Bazı hastalarda daha önce mevcut olan ancak hasta tarafından bilinmeyen bir tiroid hastalığı lohusalıkta kendini belli eder hale gelir. Geriye kalan hastalarda ise, lohusalık öncesinde hastada tiroid hastalığı olmadığı halde lohusalıkta tiroid hastalığı ortaya çıkabilir.
Lohusalığın tiroid hastalıklarını tetikleyen bu etkisi bilinmesine rağmen nedeni tam olarak bilinmemektedir. Bir çok neden öne sürülmekle beraber en ikna edici ve inanılır olanı; hamileliğin sonlanması ile hormon dengelerinin birden alt üst olmasıyla tiroid hormonu da dahil tüm hormon sisteminin etkilenmesidir. Diğer bir teoride, hastada lohusalık sonrasında gelişen depresyonun bu tiroid hormon değişimleri sonucu veya sebebi olduğu belirtilmektedir.
Lohusalıktan sonra en sık görülen tiroid hastalığı Haşimato hastalığıdır. Haşimato hastalığında tiroid hücrelerinde iltihap ve harabiyet oluşur, hasta hızla kilo alır ve hamilelik sonrasında hasta kilo vereceğine kilo artışı görülür.
Lohusalarda tiroid hormon bozluklukları emziren annenin kısa sürede sütten kesilmesine neden olur.
EMZİREN KADINLARDA GUATR İLACI KULLANIMI
Zehirli guatrda RAI kullanılmaz. Tiroid karşıtı ilaçlar ise sütle bebeğe geçebilmektedir. Bu nedenle annedeki zehirli guatrın tedavisi sırasında bebeğin sütten kesilerek suni mamaya geçmesi gerekir.
Emziren kadınlar tiroid hormonu kullanabilir. Tiroid hormon yetmezliğinde kullanılan tiroid hormonu benzeri sentetik ilaçlar (Tefor, Levotiron, L-thyroxin) emziren kadınlarda emniyetle kullanılır, hatta kullanılmalıdır. Önemli olan kullanılan bu ilacı doğru dozda uygulamaktır. Emziren annenin kullandığı bu ilaçların dozu fazla olursa bebekte huzursuzluk, kilo almakta güçlük, aşırı terleme, ishal ve kusma görülür. Bu ilaçlar emziren annenin sütünü azaltmaz.
BEBEKLERDE TİROİD HASTALIKLARI
Bebeklerde görülen tiroid hastalıkları genellikle annenin hamile iken geçirdiği tiroid hastalıklarının ve bu nedenle anneye uygulanmış olan tedavinin sonucunda ortaya çıkar. Bazen annede hiçbir tiroid hastalığı yokken dahi yeni doğan bebekte zehirli guatr, tiroid hormon yetmezliği ve tiroid nodülü görülebilir. Nadiren de olsa bebekte tiroid bezesi hiç gelişmeyebilir (tiroid aplazisi). İlginç bir durum da tiroid bezesinin yanlış bir yerde yerleşmesidir (ektopik tiroid).
Yenidoğan Bebeklerde Tiroid Hormon Yetmezliği (Neonatal Hipotiroidizm)
Bebeklerde, en sık karşılaşılan ve en çok korkulan tiroid hastalığı tiroid hormonunun yetersiz salgılanmasıdır. Hipotiroidizm olarak adlandırılan bu klinik tabloda, bebeklerin tiroid bezesinden yeterli tiroid hormonu salgılanmaz ve bebeğin fiizksel ve zeka gelişimi geri kalır. Bu bebeklerde başarılı tedavi genellikle tam sonuç verirken tedavi edilmeyen bebeklerde dramatik gelişme geriliği kaçınılmazdır. İşte bu nedenle erken teşhis çok önemlidir. Bu hastalığın görülme sıklığı ülkeden ülkeye ve kullanılan tarama testinin hassasiyetine göre değişmektedir. Avrupa’da her 3300 bebeğin birinde tiroid hormon yetmezliği olduğu kabul edilmektedir. Düşük doğum ağrılıklı bebeklerde bu hastalık daha sık görülmektedir.
Zeka Geriliği
Tiroid hormonu yetersiz olan bebeklerde tedavi yapılmazsa zeka geriliği ve boy kısalığı dikkat çekmektedir. Zeka geriliği ve boy kısalığı, kandaki hormonun düşüklüğü ile paralel gitmektedir; hormon düzeyine kadar düşükse zeka geriliği ve boy kısalığı da o kadar düşük olmaktadır. Bu bebeklerin dilinin büyük olduğu görülür. Zeka düzeyi düşüklüğünün nedeni, tiroid hormon eksikliği sonucunda beyinde oluşan hasara bağlıdır. Zeka düzeyi belirteci olan IQ çoğunlukla 85’in altında olmakta, ancak bazen 55’in bile altına inebilmektedir. Aynı şekilde boy kısalığı aile tarafından fark edildiğinde artık geçen süreyi geriye döndürmek mümkün olamamakta, sadece ondan sonraki dönemde beklenen gelişme tedavi ile önemli ölçüde sağlanabilmektedir.
Belirtileri Nelerdir?
Doğum sonrasında uzayan sarılık, vücutta şişlik (ödem), doğumun gecikmesi, doğum ağırlığında düşüklük, vücut ısısında düşüklük, kafa arkasının büyük olması, emme güçlüğü, beslenme zorluğu, kilo almada yavaşlık, yavaş hareket, uykuya eğilim çok fazla olması, ısrarcı kabızlık, karın bölgesinin gergin ve şiş görünümü, solunum zorluğu, cilt kuruluğu, dil büyüklüğü, ağlarken sesinin kalın ve bozuk çıkması gibi belirtilerin bir kısmı görülebilir. BU belirtilerin tümünün bir bebekte olması şart değildir.
Nasıl Tanı Konulur?
Tarama testi çok önemlidir, çünkü tarama testi ile ortaya çıkan tiroid hormon yetersizliği vakalarının bir kısmında muayene ile hiç bir anormallik gözlenmemektedir. 1981 yılından beri gelişmiş ülkelerde yeni doğan bebeklerde “neonatal tarama testi” yapılarak bebekte topuktan alınan kanda bulunan TSH ve T4 hormonu ölçümü yapılmaktadır. Bu tarama testi gelişmiş ülkelerde doğum sonrası yapılan zorunlu testlerdendir. Bu sayede bu ülkelerde tiroid kökenli gelişme geriliği ortadan kalkmıştır.
Nasıl Tedavi Edilir?
Yeni doğan bebeklerdeki tiroid yetmezliği (hipotiroidizm) tedavisinde, eksik olan tiroid hormonunu bebeğe ağız yoluyla vermek esastır. Tedavinin takibi önemli olup verilen dozun yeterli olup olmadığının devamlı takibini gerektirir. Yeterli verilmezse gelişim geriliği devam ederken fazla verilmesi durumunda yan tesirler ortaya çıkabilir.
Bebeklerde Zehirli Guatr ve Diğer Tiroid Hastalıkları
Bebeklerde zehirli guatr nadir de olsa görülür. Tedavisi oldukça yüksek uzmanlık bilgisi isteyen bir ekiple yapılabilir. Bebeklerde bugüne kadar tiroid karşıtı ilaçlar kullanılmaktadır. Son zamanlarda düşük doz RAI tedavisi de önerilmektedir.
Bebeklerde tiroid bezesinin yetersiz gelişmesi (hipoplazi), hiç gelişmemesi(plalzi), yanlış yerde yerleşmesi (ektopi), nodül, tiroid bezesinin iltihabı gibi hastalıklarda görülebilir ancak nadirdir.
Bebeklerde Hangi Testler Yapılmalı?
Bebeklerde ve çocuklarda tiroid sintigrafisi yapılmaz. Sadece ektopik tiroid şüphesi olanlarda sintigrafi yapılabilir. Ultrasonografi etkili bir yöntem olarak bebek tiroid hastalıklarının tanısında kullanılır. Bebeklerde tiroid hormonları ve antikorları da kanda alınarak yapılabilir.
BEBEKLERDE TARAMA TESTİ ŞART! (Neonatal Screening)
Bebeklerde doğar doğmaz topuktan alınan kanda N-TSH ve T4 isimli hormonlar ölçülmelidir. Bebeklerin damarından kan alınarak bu tarama testi yapılmaz! Topuktan alınan kanda bu testi yapmak için özel laboratuar kitleri vardır.
Ortalama her 3300 yeni doğan bebeğin birinde tiroid hormon yetmezliği görülmektedir. Batı ülkelerinde bu nedenle yeni doğan bebeklere tiroid hormon yetmezliği taraması yapılmaktadır. Ortalama her 3500 yeni doğan bebeğin birinde görülen fenilketanürü hastalığı için Batı ülkelerinde ve ülkemizde tarama testi yaklaşık son 15 yıldır zorunlu hale gelmiş durumda. Fenilketanüri hastalığında bu tarama testini yerleştirmeyi başaran Türkiye, en az onun kadar yaygın tiroid hormon yetmezliğinde de yeni doğan bebeklerde, aynı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, bu tarama testini uygulamaya koymalıdır. Aksi halde geçen hafta olduğu gibi bazı ırkçı Alman Profesörlerin diline düşmekten kurtulamayız!
TİROİD HORMON YETMEZLİĞİ TIRNAKLARIN
BOZULMASINA NEDEN OLUR
Tırnaklar, günümüz kadının çok özen gösterdiği vücut parçasıdır. Çünkü bakımlı tırnaklar sağlıklı ve güzel bir elin en ön planda dikkat çeken unsurlarıdır. Tırnakların genel görünümü hekimlere kişinin sağlığı hakkında önemli bilgiler verir.
Tiroid hastalıkları, özellikle de tiroid hormon yetmezliği (hipotiroidizm) bütün ektodermal dokuların sağlığını bozar. Tırnaklar, deri ve saçlar da ektodermal dokularımızdandır. Tiroid hormon yetmezliği olan hastalarda tırnakların çabuk kırıldığı, kat kat soyulduğu, zayıfladığı, beyaz lekelerin oluştuğuna şahit olmaktayız.
Tırnaklarda görülen bu şikayetlere genellikle ‘vitamin eksikliği’ tanısı konulup vitamin takviyesi yapılır ama sorun genellikle çözülmez ve devam eder zira tırnakları hasta edecek kadar yüksek düzeyde vitamin eksikliği nadir görülen bir durumdur. Günümüz beslenme ve yaşam tarzı tırnakları da içine alan vitamin eksikliklerine zaten izin vermez. Halbuki tırnaklardaki kırılma, soyulma, zayıflık ve beyaz lekelerin en az bilinen ancak en yaygın olan nedeni ise tiroid hastalıklarıdır. Maalesef, tiroid hastalıklarının tümü “kadınları sever”; hastaların %80’i kadındır.
Tiroid hormonun yetersiz olduğunda (hipotiroidizm) tırnaklardaki bu şikayetlerin yanında ayrıca saçlarda matlaşma, kepeklenme, şişmanlık, ciltte pullanma ve kabalaşma ve cilt kuruluğu da görülür. Amerikan istatistiklerine göre tiroid hormon yetmezliği toplumun %10’unda görülür. Bu veriyi ülkemize uyarlarsak Türkiye’de yaklaşık 7.5 milyon insanda tiroid hormon yetmezliği (hipotiroidizm) vardır.
Ağız yoluyla günde bir kez sabahları alınacak yeterli düzeyde tiroid hormonu ile diğer şikayetlerin yanında tırnaklar da sağlıklı görünüme kazanır. Ancak, bu hastalarda tiroid hormonu dikkatle ve “ne eksik en fazla” prensibi ile verilmelidir. Çünkü fazla verilirse bu defa saçlar dökülmeye başlar, eksik verilirse şikayetler devam eder. Bu ilacın standart dozu yoktur, her hastada ölçümle ve yakın takiple verilmek zorundadır.
TİROİD HASTALIKLARI İLK OLARAK SAÇLARI VURUR
Saç, bir kadının ilk dikkat çeken görüntüsünün en önemli unsurudur. Bu nedenle olsa gerek her kadın saçlarına ayrı bir özen gösterir. Günde ortalama 100 adet civarında saç dökülmesi normaldir. Bu dökülme, sağlıklı saç değişiminin sonucudur. Ancak, günde ortalama 150’den fazla saç dökülmesi çoğunlukla altta yatan başka bir hastalığa bağlıdır (patolojiktir).
Peki bu sayıyı nasıl belirleyeceğiz? Dökülen saçları teker teker toplayıp sayamayacağımıza göre saçını tarayan bir kadının daha öncekilere göre veya yaşıtlarına göre daha fazla saçının döküldüğünü fark etmesi çok zor değildir. Kaldı ki normal düzeydeki saç dökülmesi genellikle teker teker dökülme şeklindedir. Halbuki bir hastalığa bağlı saç dökülmesi (patolojik saç dökülmesi) “tutam tutam” dökülme tarzındadır; yani birden fazla sayıda saçın aynı anda ele gelmesi veya tarağa takılması şeklinde kendini gösterir.
Patolojik dökülmesinin en az bilinen ancak en yaygın olan nedeni ise tiroid hastalıklarıdır. Saçlarımız, tiroid hormon bozukluklarından ilk etkilenen vücut parçamızdır. Maalesef, tiroid hastalıklarının tümü “kadınları sever”; hastaların %80’i kadındır.
Tiroid hormonlarının fazla olması durumunda (bu duruma zehirli guatr veya tıptaki adıyla hipertiroidizm diyoruz) saçların dökülmesi ilk görülen belirtilerdir. Bu hastalar “saçlarının tutam tutam döküldüğünü ve kel kalmaktan koktuğunu” belirtir. Bu dökülme saçın genelini ilgilendirir, yerel ve küçük odaklı dökülme şeklinde değildir. Tiroid hormonunun fazla olduğu bu hastalıkta saç dökülmesine ilaveten ayrıca kalp çarpıntısı, çabuk yorulma, hafif düzeyde ama ısrarcı bir bulantı ile kilo kaybı görülür. Tiroid bezesinin bu hastalığı tedavi edilip hormonları normale gelmeden saça dönük hiçbir tedavi dökülmeyi durduramaz. Bu hastalarda yüksek tiroid hormonlarını durduran tedaviler, örneğin RAI kapsül tedavisi uygulandığında ise ilk geçen şikayetleri saç dökülmesi, ondan sonra da kalp çarpıntısı gelir.
Tiroid hormonun yetersiz olduğunda (hipotiroidizm) ise saçların dökülmesi daha nadir olmakla beraber saçların kalitesi önemli ölçüde bozulur. Bu hastalarda saçlar matlaşır, kabalaşır, kalınlaşır, çabuk kırılır, kepeklenme görülür. Tiroid hormonunun yetersiz olduğu hastalarda ayrıca tırnaklarda beyaz lekeler, soyulmalar, çabuk kırılma görüldüğü gibi ciltte pullanma, kabalaşma ve şişmanlık da dikkat çeker. Amerikan istatistiklerine göre tiroid hormon yetmezliği toplumun %10’unda görülür. Bu veriyi ülkemize uyarlarsak Türkiye’de yaklaşık 7.5 milyon insanda tiroid hormon yetmezliği (hipotiroidizm) vardır. Bu hastalar, saç kepeklenmesi için şampuan kullandıkça matlaşma artar ve hatta saçlar birbirine yapışır. Altta yatan tiroid hormon yetmezliği ilaçlarla tedavi edilmedikçe sorun çözülmez. Ağız yoluyla günde bir kez sabahları alınacak yeterli düzeyde tiroid hormonu ile saçlar tektar eski parlaklık ve güzelliğine kavuşur, kepeklenme durur. Ancak, bu hastalarda tiroid hormonu dikkatle ve “ne eksik en fazla” prensibi ile verilmelidir. Çünkü fazla verilirse bu defa saçlar dökülmeye başlar, eksik verilirse saçlardaki matlaşma ve kepeklenme devam eder. Bu ilacın standart dozu yoktur, her hastada ölçümle ve yakın takiple verilmek zorundadır.
ŞİŞMAN HER 4 KİŞİDEN 1 KİŞİDE “GİZLİ TİROİD YETMEZLİĞİ” VAR
Şişmanlıkla en yakın ilişki içinde bulunan tiroid hastalıkları göz ardı edilirken bilimsel olarak, tiroid, bu alanda en önce dikkat çekilmesi gereken organımızdır. Şişmanlık; basit (beslenme alışkanlıklarındaki bozukluklara bağlı) veya patolojik obezite (hastalıklara bağlı) olabilir.
Basit Şişmanlık Şişmanlık basit bir kilo alma sorunu değildir. Şişmanlık, vücudunuzda bazı şeylerin “yanlış” ve “hatalı” yürüdüğüne işaret eder. Bu yanlışlık bazen sizin beslenme alışkanlıklarınızdadır. Örneğin, az sayıda öğünle (günde bir veya iki defa) yemek yediğiniz halde kilo alabilirsiniz. Akşam saat 19:00’dan sonra yemek, kuruyemiş, dondurma, tatlı, meyve ve hatta şekerli çay kilo almanız için yeterlidir. Sebze ve meyve yemeyen veya az yiyenlerin kilo alması doğaldır. Uzun süre aç dolaşıp ondan sonra doyurucu yemek yemek kilo aldırır. Bunun en tipik örneği, Ramazan ayında oruç tutan kişinin kilo almasıdır.
Ayrıca, sizi üzen, strese sokan durumlarda salgılanan hormonlar nedeniyle çabuk acıkabilir ve ihtiyacınız olan kaloriden daha fazlasını alırsınız. Bunun farkına bile varmayabilirsiniz.
Ruhsal açıdan çökmüş (depresyonda) olan bazı kişiler, yemek yiyerek, abur cubur atıştırarak bir çeşit “tatmin yolu” bulurlar. Zaten depresyonlu hastaların çoğunda metabolizmanın yavaşladığını da dikkate alırsak bu atıştırmalar ve fazladan yenen miktardaki yemekler kilo alma ile sonuçlanır
İş bu son örneklerde görüldüğü üzere kilo almanız vücudunuza ilaveten ruhsal açıdan “yanlış” yürüyen bazı durumlara bağlı olabilir. Yukarıdaki örneklerdeki şişmanlıkları “basit şişmanlık” olarak adlandırabiliriz. Ancak, bu kişilerde şişmanlık kalıcı bir hal alırsa basit şişmanlık ciddi sağlık sorunlarına neden olan diğer hastalıklara da neden olur.
Şişmanlık, yanlış beslenme alışkanlıkları veya aşırı beslenmeye bağlı ise bilinçli bir diyet ile sıkı bir egzersiz programı ve düzenli spor yapmak sizi zayıflatabilir.
Hastalıklara Bağlı Şişmanlık Bazı tıbbi durumlarda hasta gerçekten doğru beslense de şişmanlar. Bu hastalarda tıbbi durum yeterli tedavi ile düzeltilmedikçe hiç bir diyet kalıcı zayıflama sağlayamaz. İşte bu tıbbi durumların başında tiroid hastalıkları gelir.
Tiroid hormonu “metabolizma hızımızı” belirleyen ana hormondur. Tiroid bezesinin yetersiz hormon salgıladığı durumlarda (tiroid hormon yetmezliği; hipotiroidizm) metabolizma yavaşlar ve şişmanlık ortaya çıkar. Bu şişmanlık, göz çevresinde, göbek etrafında ve daha ziyade vücut alt bölümünde kendini gösterir.
Tiroid hastalıklarının şişmanlık yapması için çok belirgin hormon bozuklukları yapmasına da gerek yoktur. 2005 yılında yayınlanıp tıp literatürüne giren geniş çaplı bir araştırmada, Moulin de Moraes ve arkadaşları, 30-50 yaş arasındaki şişmanların %25’inde yani her 4 şişman kişiden 1’inde hafif düzeyde TSH yüksekliği mevcut olduğu, diğer hormonların tamamen normal olduğunu ortaya koymuştur. Bu sonuçlar aslında bugüne kadar bilinen ve beklenenden yüksektir. Üstelik, önceden tiroid hastalığı olduğu bilinen kişiler bu çalışmaya dahil edilmemiştir. Yani tamamen normal olarak bilinen şişman denekler bu çalışmaya dahil edildiğinde bunların %25’inde (dörtte birinde) tiroid hormon yetmezliği saptanmıştır.
Zayıflama rejimine girecek hastalarda öncelikle tiroid hormonu ölçümleri yapılmalıdır. Bu amaçla tarama testi olarak TSH isimli hormon ölçülmelidir. Bu hormon tiroid bezesinin çalışma ve fonksiyon düzeyi hakkında önemli bilgiler verir. Bu testte anormallik varsa diğer tetkikler istenir. Fakat dikkat edilmesi gereken husus, bu hormonun düzeyinin her yaşta aynı olmayacağıdır. Subklinik hipotiroidizm (gizli tiroid hormon yetmezliği) dediğimiz hastalıkta TSH değeri hastanın yaşına göre hafif düzeyde yükselmiştir, diğer tiroid hormonları ve antikorları ise tamamen normaldir. TSH’taki bu hafif yükseklik her zaman “laboratuar normal değeri”nin çok sütünde olmayabilir. Bu TSH değerlendirmesini yaparken hastanın yaşına, cinsiyetine, çalışma koşullarına, fizyolojik durumuna (örneğin hamile, loğusa olup olmadığına) göre “düzeltilmesi” ve ona göre değerlendirilmesi gerekir. Örneğin, aktif, genç bir hanımın TSH düzeyi, yaşlı ve pasif bir yaşam süren diğer bir kadından daha düşük olması beklenir. Bu tetkikler yorumlanırken hastadaki muayene bulguları da dikkate alınmalıdır. Bu tür ince ayrımlar yapmadan yapılan değerlendirme “border-line” olarak adlandırılan “sınırda” tiroid hormon yetmezliği (hipotiroidizm) vakalarının gözden kaçırılmasına neden olur.
Haşimato Hastalığı olarak bilinen diğer bir durumda da şişman hastada tiroid antikorları yüksekken TSH değeri eskiye göre kısmen yükselmiş de olsa hala laboratuvar normal değeri içinde bulunabilir. Ayrıca bu hastalarda çoğunlukla tiroid hormonları da normaldir. Bu nedenle sadece TSH ölçerek “sizin şişmanlığınız tiroide bağlı değil” şeklinde hastaya bilgi vermek ve hastayı diyete tabi tutmak yanlış ve yanıltıcıdır.
Ayrıca, tiroid hormon yetersizliği sonucunda, şişmanlığa ilaveten, vücutta başka sorunlar da vardır. Örneğin bu hastalarda kolesterol düzeyi de çok yüksektir. Bu da, bu kişilerde şişmanlığa ilaveten beraberinde kalp-damar sistemi hastalıklarının da olabileceğine işaret eder. Dolayısıyla, kilo verdirici rejimlerin bir parçası olan fiziksel egzersiz bu kişilerde dikkatle planlanmalıdır.
Bu bilimsel gerçekleri dikkate almadan dikkate almadan yapılan zayıflama rejimleri hem kalıcı sonuç vermez hem de hastalar için ciddi tehlikeler yaratabilir. Şişmanların diyetle veya sporla zayıflama programlarına dahil edilmesinden önce deneyimli bir uzman tarafından tiorid odaklı değerlendirmesinin yapılması gerekir.
Bu muayene ve değerlendirmede, hafif düzeyde de olsa tiroid hastalığı saptanan şişmanların öncelikle tiroid hastalığı yönünden tedavi edilmesi, tiroid hormon düzeyi normale geldikten sonra uzman hekim kontrolünde ve deneyimli diyetisyenlerin işbirliği ile kilo verdirici rejime alınması gerekir. Aksi halde, kilo verdirilse bile, bu hastaların tekrar ve hızla eski kilolarına gelmesi kaçınılmazdır.
Bazı diyetisyenlerin hekim kontrolü olmadan direk obez hasta kabul edip bir çok kan tahlili, hormon ölçümleri ve hatta filmler istediği maalesef ülkemizde bir gerçektir. Bu yapılan ölçümlerin değerlendirilmesi “otomatik” değildir, ciddi bir klinik hekimlik deneyimi gerektirir. Elde edilen sonuçlar “laboratuvar normal değerleri” içinde olsa dahi bu sonucun bazı tiroid hastalıklara işaret ettiğine tanık olabiliyoruz.
Bir süre önce basında da yer aldığı üzere, bazı hastalara hiçbir tiroid hastalığı olmadan, kapsamlı bir tiroid değerlendirmesi ve muayenesi yapılmadan diyet listelerinin sonuna guatr ilaçları (Tefor, Levotiron, L-Thyroxin vs) eklenmektedir. Bu durum da çok sakıncalıdır. Çünkü tıbben her ilaç bir hekim tarafından yazılmalı ve sorumluluğu üstlenilmelidir. Kaldı ki tiroid hormon yetmezliği olmadığı halde tiroid ilaçları vermek bazı yan tesirleri de beraberinde getirir. Bu ilaçlar tiroid hormonu olup gerekmedikçe kullanılmaz ve ancak hekim tarafından verilebilir. Bu ilaçlar reçeteye tabi olup hekim olmayan yardımcı sağlık personeli, diyetisyen, beslenme uzmanı, komşu, arkadaş ve eş dost tavsiyesi ile kullanılmaz. Bu ilaçlar gerekmediği halde kullanılırsa “tiroid hormon fazlalığı” (hipertiroidizm) durumu ortaya çıkar ki bu da ciddi yan tesirleri vardır. Yan tesirleri ciddi ama sinsidir. Çarpıntı, kalp krizi, beyin kanaması, ritm bozukluğu, kaşıntı, saç dökülmesi, kemik erimesi, yüksek tansiyon ve kalp büyümesi bu yan tesirlerin bir kısmıdır. Tiroid uzmanları dahi bu ilaçları kullanırken mikrogram düzeyinde ve çok hassas dengeler içinde kullanır.
TİROİD HASTALIKLARININ DİĞER ETKİLERİ
Tiroid hormon yetmezliği (hipotiroidizm)`de kabızlık, zehirli guatr (hipertiroidizm)`de ishal ve bulantı, tiroid hastalıkarının çoğunda unutkanlık, omuz-boyun-sırt-bel-kol-bacak ağrısı, kramplar, yorgunluk, isteksizlik, cinsel performans düşmesi, depresyona eğilim ve cinsel isteksizlik görülebilir.
Kaynak: Guatr ve Tiroid Derneği web sitesi
(www.guatr.org.tr)
İçeriği Paylaşın