Hayat, “En Küçük Kahraman Bebek” Ödülü Aldı!
Hayat, “En Küçük Kahraman Bebek” Ödülü Aldı!
Bizi Takip Et
Onlar, 9 ay diye bir süreç tanımadılar. Biraz telaşla, biraz erken dünyaya geldiler. Doğar doğmaz tanıştıkları ilk yer; yenidoğan yoğun bakım ünitesi oldu.. Ama azimliydiler! Küçücük kalpleri ve küçücük elleriyle hayata tutunmaya çalıştılar. Tutundular da! Üstelik bu azimleri nedeniyle ödül alan bile oldu! İşte Hayat Bebek ödüllü kahramanlardan biri… Yenidoğan yoğun bakım ünitesinde 110 gün mücadele vererek hayata tutundu. Anne babası azmi nedeniyle ona, Hayat ismini verdi.
Onlar doğar doğmaz, hayata sımsıkı tutunan bebekler… Kimi 600 gr.’lik bedeniyle iri bir nar ağırlığında, kimi 900 gr… Onları diğer bebeklerden ayıran yalnızca ağırlıkları değil. Doğum tarihleri de yaşları da başka hesaplanıyor onların. Doğdukları gün değil, doğmaları gereken gün baz alınıyor. Bebeğinin yaşı denince bütün prematüre annelerin bildikleri o deyim var; “düzeltilmiş yaş” yani doğduğu değil, doğması gereken tarih. Neden mi böyle, çünkü onlar pür telaş erkenden dünyaya geliyorlar. Erken gelmeleri nedeniyle henüz yeterince gelişemiyorlar. Anne karnında geçirmeleri gereken süreci bu yenidoğan yoğun bakım ünitelerinde, doktor ve hemşirelerin sıcak desteğiyle geçiriyorlar. Anne babalarını kuvözün ardından seyrediyorlar. İçgüdüsel olarak yapmak istedikleri tek şey var; yaşamak! Ancak onların yaşaması için nitelikli yenidoğan yoğun bakım üniteleri ve bu alanda uzmanlaşmış sağlık profesyonelleri gerekiyor. Ayrıca; umut, sabır, sevgi de… Ülkemizde her yıl dünyaya gelen yaklaşık 150 bin prematüre bebek, bu süreci ve bu duyguları az ya da çok yaşıyor… Sema Örüm de, bu annelerden biri.
110 GÜNDE 17 BİN KM YOL YAPTILAR…
Sema Örüm ve eşi Fethi Örüm tam 110 gün, yaklaşık 40 km yolu günde 2 kere gelip giderek yaşadılar. Hayat bebek yenidoğan ünitesinden çıkana dek onlar yaklaşık 17 bin km’lik yolu kat etmişlerdi bile…
Hayat bebek 14 Kasım 2016’da, 23 haftalıkken gözlerini dünyaya açmış ve 600 gr’lık minicik bedeniyle yenidoğan yoğun bakım ünitesinde hayata tutunmak için mücadeleye başlamıştı bile. İsmini Hayat koydu anne babası, hayata tutunması için. Tutundu da… Annesi Sema Örüm, o günleri şöyle anlatıyor: “Stresli bir süreçti bizim için. Ama 15 gün sonra normal hayatımıza dönmeye başladık. İşe döndük. Her gün sabah ve akşam olmak üzere Sarıyer’deki evimizden, Halkalı’daki hastaneye geliyorduk. Yaklaşıkgnüde 40 km yol. Bir de trafik sorunu düşününce uzun saatlerimiz yolda geçiyordu. Ama biz, Hayat’ı görmek, yaşadığına tanıklık etmek ve ona destek olmak istiyorduk. Onun için ismini özellikle Hayat koyduk. Her gün süt sağdım. Yanınızda olmayan bir bebek için süt sağmak durumunda kalıyorsunuz, tabii zordu bu süreç. Ama ben anne sütünün önemini bildiğim için hep sağdım ve kızıma anne sütü verildi. 1 ay sonra her şey daha iyiydi. 110 gün sonra yenidoğan ünitesinden çıktığında biz hemen taburcu olmadık. Sanki yeni doğmuş gibi, 2 gün hastane odasında kaldık, süsledik, arkadaşlarımızı hastaneye çağırdık, bebek partisi yaptık. Tam bir kutlama yaptık yani… Öyle gittik evimize”
BEBEKLER DE AİLELERİ DE KAHRAMAN
Hayat Bebek gibi, 2014 yılında hizmete sunulan Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi’nde tedavi görmüş prematüre bebekler ve aileleri, yaşadıkları süreçleri diğer ailelerle paylaşmak ve bebeklerinin hayata tutunmalarını kutlamak için 17 Kasım Dünya Prematüre Günü kutlamasında bir araya geldi. Bir parti havasında düzenlenen etkinlikte bebekler, animatörler, balon ve toplarla oynamanın aileleri ise kendileriyle benzer süreci yaşamış anne-babalarla tanışmanın keyfini yaşadılar.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi sorumlusu Prof. Dr. Ayşe Korkmaz Toygar, Türkiye’de her yıl yaklaşık 150 bin bebeğin prematüre olarak dünyaya geldiğini ve bu bebeklerin hayatta kalması için yenidoğan yoğun bakım üniteleri ve uzman sağlık çalışanlarına ihtiyaç duyulduğunu belirterek ailelere şöyle seslendi:
“Prematürelik hem bebek hem de aile için doğum sonrası fırtınalı bir okyanusta küçücük bir teknede günler, aylar süren, karaya yani eve sağ salim ayak basılacak günün özlemle beklendiği zorlu bir yolculuk gibidir. Bu zorlu süreçte ailelerin ve sağlık ekibinin sevgi dolu, sakin, sabırlı, dikkatli, mücadeleci, azimli ve inançlı olması gerekir. Prematüre bebekler her şeyi hissederler ve ne kadar küçük ve savunmasız olsalar da aslında çok güçlü bir yaşama kapasitesine sahiptirler. Ve bu güç onların büyük çoğunluğunun bu fırtınalı okyanustan sağ salim evlerine ulaşmasını sağlar. İşte bugün bu minik kahramanlara adanmıştır. Onların sevgili aileleri ile birlikte sağlıklı bir şekilde büyüdüklerini görmek bizi çok mutlu etmektedir.”
Konuşmasında bebeklere ve anne-babalarına teşekkür eden Prof. Dr. Ayşe Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi ekibi olarak amaclarının ülkemizde yenidoğan bebeklerin sağlığı için temelinde insan sevgisi ve aile odaklı bir yaklaşımla, akıl, bilim ve etik değerler rehberliğinde hizmet vermek olduğunu söyledi. Sahneye Hayat bebek ve ebeveynleri Sema-Fethi Örüm çiftini davet eden Prof. Dr Ayşe Korkmaz Toygar; 23 haftalık ve 600 gr ağırlıkla dünyaya gelerek 110 gün bebek yoğun bakım ünitesinde kalan Hayat bebeğe “2017 yılının en küçük prematüre bebeği” ödülünü verdi.
Etkinlikte ailelere seslenen Acıbadem Üniversitesi Atakent Hastanesi Direktörü Demet Çetin “Prematüre bebek bakım sürecinin nasıl bir özveri gerektiğini biliyoruz. İstiyoruz ki, bu yoğun ve zor zamanları başarıyla atlatmış bebeklerimiz ve aileleri her yıl, bir araya gelerek yaşadıklarını paylaşsınlar. Bu paylaşımın onları mutlu ettiğini görüyoruz. O nedenle artık etkinliğimiz geleneksel bir hal aldı ve bu geleneğin devam etmesini istiyoruz” dedi. Başhekim Yrd. Doç. Ahmet Demirkaya İse, anne baba olmanın güzelliklerinden bahsederek doğduktan sonra çocukların hayatımızın merkezine oturduklarından söz etti. Prematüre bebeklerin gerek hastanede gerekse sonrasında çok daha büyük bir özveri gerektiğini ve ailelerin bu konuda çok hassas olduklarını söyledi.
“DÜZELTİLMİŞ YAŞI 3 AYLIK!”
Remzi-Sitem Güzeloğlu Çifti: “Ahmet, 20 Nisan 2017 tarihinde doğdu. 4. doğumumuzdu. 3 çocuğumuz daha var bizim. Hamilelik döneminde bir sıkıntı yaşamadık ama Ahmet erken doğdu. 26 haftalıktı. 890 gram geldi dünyaya. Tam 70 gün kaldı kuvözde. Hastaneye geldik gittik bu süre boyunca. O da çok mücadele etti hayatta kalmak için. Biz de çok istedik. Doktorlarımız ve hemşirelerimiz sayesinde Allah bize onu bağışladı. Şu anda 6 aylık ama düzeltilmiş yaşı 3 aylık”
“ÖNCELERİ SÜREKLİ ENDİŞELİYDİK”
Oya-Korhan Küçük çifti: “Ege Berat Küçük, küçücük geldi dünyaya! 26 haftalıktı. İlk doğumumdu ve tüp bebek ikiziydi. Maalesef birini kaybettik. Ege 930 gram doğdu. Tam 80 gün kaldık hastanede. Ben buradaki personel için zor bir ebeveyndim. Her şeyi öğrenmeye çalışıyordum çünkü sürekli endişe yaşıyordum. Durmadan sorular soruyordum ve kesin yanıtlar istiyordum. Ayşe Korkmaz Toygar hoca bir gün bize “Siz mühendis misiniz?’” diye sordu. Evet, dedim. “Tahmin etmiştim ama maalesef tıp, mühendislik gibi değil. Tıpta iki kere iki dört değil. Her tedaviye her bebeğin verdiği yanıt ayrı, hastalıkları birbirinden farklı. Sizin istatistik hesaplarınız gibi olmuyor” dedi. Biz de o günden sonra doktor diline yakınlaştırmaya çalıştık kendimizi. Bebeğimizin akciğerinde sorun oldu, yenidoğanlarda görülen retinopati sorunu oldu gözünde. Ama hepsini aştık. Şimdi sağlıklı bir bebeğim var. Onu sağlıklı görmek bizim için çok büyük bir mutluluk”
İçeriği Paylaşın