Hepatit B ve C Taşıdığı Halde Pek Azımız Bunu Biliyor!
Hepatit B ve C Taşıdığı Halde Pek Azımız Bunu Biliyor!
Bizi Takip Et
28 Temmuz Dünya Hepatit Günü nedeni ile Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği adına açıklama yapan Dernek Başkanı Prof. Dr. Sabahattin Kaymakoğlu, Türkiye’de viral hepatitlerin (hepatit A, B, C, D ve E) karaciğer hastalıklarında en önde gelen sebepleri arasında yer aldığını vurguladı Prof. Dr. Kaymakoğlu, Ülkemizde Hepatit B ve C virüsü taşıyanların ancak yüzde 11’inin virüs ile infekte olduğundan haberdar olduğuna dikkat çekti.
Hepatit B, C ve D’nin kronik karaciğer hastalıklarına yol açmaları nedeniyle, toplum sağlığını sürekli tehdit ettiğini işaret eden Prof. Dr. Kaymakoğlu, “Ülkemizde Hepatit B ve C virüsü taşıyanların ancak yüzde 11’i virüs ile infekte olduğundan haberdardır. Karaciğer hastası olduğunu bilmeyen bu kişilerdeki sessiz ve sinsi seyir, ilerde daha ciddi bir karaciğer hastalığı gelişince ancak problemin farkedilebilmesi sonucunu doğurmaktadır. Aşılama ile Hepatit A ve B’ye karşı en etkili korunma sağlanmış olur. Halen HBV, HDV ve HCV ile infekte vakaların tanınması, hem erken dönemde bunların tedavilerinin yapılabilmesi hem de etrafları için bulaş kaynağı olmalarının önlenmesini sağlayacaktır” dedi.
“TÜRKİYE’DE 3 MİLYON HEPATİT B’Lİ VAR”
Dünyada 240 milyon kişinin Hepatit B Virüsü(HBV) infeksiyonu taşıdığın altını çizen Prof. Dr. Kaymakoğlu, 2 milyar kişinin ise hayatının bir noktasında virüse maruz kaldığını belirtti. Dünyada her yıl 780 bin kişinin HBV’ye (karaciğer iltihaplanmasına neden olan virüs) bağlı komplikasyonlar hayatını kaybettiğini açıklayan Prof. Dr. Kaymakoğlu, “ Türkiye’de yaklaşık 3 milyon kişi HBV taşıyıcısıdır, yani HBV ile infektedir. HBV ile tanışanların sayısı ise 24 milyondur. Türk Karaciğer Araştırmaları Derneği’nin 2009’da gerçekleştirdiği epidemiyolojik çalışmaya göre HBV taşıdığını bilenlerin oranı 3 milyon kişinin sadece yüzde 11’idir. Bu ‘bilinmeme’ sorunu çözülmesi gereken asıl problemdir. Çünkü ülkemizdeki kronik karaciğer hastalıklarının yaklaşık yüzde 40-45’inde, HBV tek başına sorumludur. Buna HBV ile infekte kişilerde görülebilen Hepatit Delta Virüsu’nu da eklersek oran yüzde 50’lere ulaşmaktadır” dedi.
“HEPATİT B’DE ORTAK EŞYA KULLANIMINA DİKKAT”
HBV’nin kan yoluyla, cinsel ilişkiyle ve anneden bebeğine doğum sırasında bulaşabildiğini belirten Prof.Dr. Kaymakoğlu, “Ülkemizde en yaygın bulaşma yolları anneden bebeğine doğum sırasında, anne-baba ve çocuklar hep birlikte aynı çatı altında yaşarken kanla bulaşma riski taşıyan eşyaların (tıraş bıçağı, diş fırçası, havlu vb.) ortak kullanımı ve ilkokul çağında çocukların yaralanmalar sırasında kanlarının teması ile olur. Virüsler arasında bulaşma riski en fazla olan HBV‘dir” diye konuştu.
“EN ETKİN KORUNMA YÖNTEMİ AŞILAMA”
HBV’ye karşı en etkili korunma yönteminin aşılama olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Kaymakoğlu, “Aşı sadece daha önce virüse maruz kalmamış bireylere yapılır. Türkiye’de 1998 yılından itibaren HBV aşısı her yeni doğan bebeğe yapılacak zorunlu aşılar arasındadır. Anne-babaların çocuklarının gelecekteki sağlığı için bu aşılama programlarına titizlikle uymaları gerekmektedir. Geçmişte HBV bulaşmış ve halen HBV’yi taşıyan kişiler hem kendileri hastalık yönünden tehdit altındadır, hem de etrafları için bulaş kaynağıdırlar ve toplumda HBV’nin yayılmasına aracılık etmektedirler. Bunlar taramalarla ortaya çıkarılmalıdır” önerisinde bulundu.
“HEPATİT B İÇİN TARANMASI GEREKENLER”
Prof. Dr. Kaymakoğlu, Hepatit B Virüsu için taranması gereken kişileri ise şöyle sıraladı:
“Hemodiyaliz hastaları solid organ ve kemik iliği nakli adayları ve alıcıları, sık kan ve kan ürünü kullanmak zorunda kalan kişiler, uyuşturucu madde bağımlıları, çok sayıda cinsel eşi olan ve para karşılığı cinsel ilişkide bulunan kişiler, eşcinsel/biseksüel erkekler, Hepatit B dışında kronik karaciğer hastalığı olan kişiler, cezaevlerinde ve ıslahevlerinde bulunan hükümlüler ve çalışanlar, berberler-kuaförler, manikür-pedikürcüler, piercing, kalıcı dövme yaptırmayı planlayan kişiler, zihinsel engelli bakımevlerinde bulunan kişiler, yetiştirme yurtlarında bulunan kişiler, güvenlik personeli, kazalarda ve afetlerde ilk yardım uygulayan kişiler, gebeler, kronik karaciğer hastalığı olanlar transaminaz yüksekliği olanlar, kanser kemoterapisi veya immünosupresyon uygulanan veya uygulanacak kişiler, kan, plazma, sperm, organ ve doku vericileri akut hepatit geçirmekte olanlar.”
Hepatit B virüsünün karaciğer hastalığına yol açtığı zaman tedavisine başlandığını aktaran Prof.Dr. Kaymakoğlu, tedavide en sık ağız yoluyla alınan antiviral ilaçlar, seyrek olarak da interferon iğnesi olmak üzere virüsün üremesini durduran ajanların kullanıldığını kaydetti.
“TÜRKİYE’DE HEPATİT C VİRÜSÜ OLAN 400 BİN KİŞİ DURUMUNDAN HABERSİZ”
Hepatit C virüsü (HCV) hakkında da bilgiler veren Prof. Dr. Kaymakoğlu, Kronik C hepatiti, karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri yapan bir virüstür. Dünyadaki total sıklığı yüzde 1.6’dır, yaklaşık 150-180 milyon HCV ile infekte kişi vardır. Ülkemiz HBV’nin orta derecede sık görüldüğü bir ülke olmasına rağmen, HCV yönünden biraz daha şanslıdır. Halen ülkemizde aktif HCV infeksiyonlu hasta sayısının 500 bin civarında olduğu tahmin edilmektedir. Türkiye’de kronik karaciğer hastalığı sebepleri arasında hepatit C virüsü, yüzde 15-20’lere ulaşan payı ile HBV’nin ardından ikinci sırada gelmektedir. HBV’deki farkındalık sorunu HCV ile infekte kişiler için de geçerlidir. Şimdiye kadar tanı konan HCV’ye bağlı karaciğer hastalıklı vakaların sayısı yaklaşık 90 bin civarındadır. Dolayısıyla yaklaşık 400 bin HCV ile infekte olduğu halde durumunu bilmeyen hasta vardır. Henüz tanı konmayan bu hastalar hem etrafları için bulaş kaynağıdır ve toplum sağlığını tehdit ederler, hem de sessiz bir hastalık olan kronik C hepatitinin zamanla ilerlemesiyle daha ciddi bir karaciğer hastası olarak ilerde karşımıza geleceklerdir” dedi.
HCV’nin de HBV gibi bulaşma yöntemlerinin benzer olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kaymakoğlu, ağızdan hap biçiminde alınan ilaçların 12-24 haftalık kullanımıyla yüzde 95’leri aşan başarı oranlarıyla hepatit C virüs infeksiyonunun tedavi edilebildiğini kaydetti.
Prof.Dr. Kaymakoğlu, Hepatit A ve E’de ise hijyenik kurallara uymanın önemine değinerek, aşılanmanın en önemli korunma yöntemi olduğunu dile getirdi.
İçeriği Paylaşın