Her İlde Diyabet Merkezi Açılmalı

Her İlde Diyabet Merkezi Açılmalı

Her İlde Diyabet Merkezi Açılmalı

Bizi Takip Et


Güzin YILDIZCAN

12-16 Mayıs 2010 tarihlerinde 1800 civarında yerli ve yabancı uzman, Antalya’da bir araya gelerek “Modern Çağın Veremi” olarak isimlendirdikleri diyabet hastalığı (şeker hastalığı) ile ilgili tüm konuları detaylarıyla tartıştılar ve bilgi paylaşımında bulundular.

Sağlığım için herşey.com’un izlediği kongre süresince diyabetin hızla arttığına dikkat çekilerek bu artışın önlenebilmesi için diyabet merkezlerinin Türkiye’nin tüm illerine yayılması gerektiği vurgulandı.

Diyabetin tedavisinde hekimlere düşen görevler yanında devlete de görevler düştüğünü belirten Kongre Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Erdoğan, “Devletimiz bu görevlerini bir miktarı yerine getirilmekte ise de açık olan yönler vardır. Umarız gelecekte Türk insanı diyabet açısından tedavi şanslarını daha iyi kullanma imkanı bulacaktır” dedi. Prof. Dr. Erdoğan, diyabet merkezlerinin ne işe yaradığını da şöyle anlattı:

“Bu merkezler erken tanı imkanı sağlayabileceği gibi tanı konulan hastalar; beslenme eğitimi alıyor, kan şekerini tayin etmeyi öğreniyor. Diyabet hastalarının günün ve gecenin her saatinde gidebilecekleri bir merkezleri olmalı.”

Türk Diyabet Cemiyeti Başkanı Prof. Dr. Nazif Bağrıaçık da  üç yıldır uygulanmakta olan Sağlıkta Dönüşüm Projesi kapsamında bazı illerde diyabet merkezleri açıldığını ancak bunların yetersiz olduğunu belirtti.

DİYABETLİLERİN SOSYAL VE MALİ HAKLARI DEVLET GÜVENCESİNDE

Dünya Sağlık Örgütü’nün bir kuruluşunun 1999 yılında İstanbul’da 10. yıl toplantısını yaptığını hatırlatan Prof. Dr. Bağrıaçık şu bilgileri verdi:

“Bu toplantıda, tüm ülkelerde Diyabette Ulusal Sağlık Programı yapılması kararlaştırıldı ve bizim hükümetimiz bu kararın altına imza attı. Yani bugün Türkiye’deki diyabetiklerin sosyal ve mali hakları devlet güvencesi altında. Ancak bunu temin edemiyoruz.”

Kongre Genel Sekreteri, Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ, cumhuriyetin ilk yıllarında veremin ciddi şekilde yaygın olduğunu ve bir çok yere Verem Savaş Dispanserleri’nin açıldığını hatırlatarak, diyabete de modern çağın veremi demenin yanlış olmayacağını söyledi. Prof. Dr. Karşıdağ şöyle konuştu:

“Veremin kökü, yapılan çalışmalarla kurutuldu. Bir zamanlar nasıl tüberkülozun kökünü kuruttuysak, aynı stratejiyi diyabet ile savaş için uygulamalıyız. 1990`ların başında yüzde 7`lerde olan diyabet sıklığı yüzde 10`lara yaklaştı; açlık şekerine baktığımız zaman bu oran yüzde 13`lere dayandı. 1990`ların başından bu yana hasta sayısı ikiye katlandı. Çocuklarımızı fazla yiyen, anlamsız gıdalarla beslenen çocuklar olarak büyütürsek 2025`te Türkiye`de diyabetli sayısının yüzde 20`lere çıkacağı tahmin ediliyor.”

TÜRKİYE’NİN 59 İLİNDE ENDOKRİN VE DİYABET UZMANI YOK

Kongre’de dikkat çekilen önemli noktalardan biri de diyabet hastalarını tedavi edecek olan endokrin ve diyabet uzmanlarının sayılarının yetersizliği oldu.

Obezite ve diyabetin artışını önleyebilmenin erken dönemde teşhis ve tedavi ile mümkün olabileceğini belirten Prof. Dr. Bağrıaçık, “Türkiye’de bunu yapamıyoruz çünkü endokrin ve diyabet uzmanı hekim sayısı yeterli değil. Her ikisini toplasanız uzman sayısı 300 civarında. Bu uzmanların da yüzde 70’i İstanbul, Ankara, İzmir ve Bursa olmak üzere sadece 4 ilde toplanmış durumda. Diğer 59 ilde endokrin ve diyabet uzmanı yok” dedi.

59 ildeki diyabet hastalarına pratisyen hekimlerin ve aile hekimlerinin baktığını, doğal olarak bu hekimlerin konuyla ilgili yeterli bilgisi olmadığını hatırlatan Prof. Dr. Bağrıaçık,  bu hekimlerin diyabet konusunda bilgilendirilmesi için eğitim verilmesi gerektiğini anlattı.

RAKAMLARLA DİYABET GERÇEĞİ

Kongre süresince dünyada ve Türkiye’de diyabet hastası sayısının giderek artış gösterdiği vurgulanarak diyabet konusunda çarpıcı rakamlar açıklandı. Verilen rakamla şöyle:

. Türkiye’de 1955 yılında 2 bin kişi diyabet hastasıyken bugün 6 milyon diyabet hastası bulunuyor. Bu sayıya yakın gizli şeker hastasının varlığından söz ediliyor dolayısıyla rakam 13 milyon olarak hesaplanıyor.

. 1990`ların başında Türkiye’de diyabet görülme sıklığı yüzde 7 iken bugün bu oran yüzde 9.75, 2025 yılında ise oranın yüzde 20’lere ulaşacağı tahmin ediliyor.

. Türkiye’de ilk diyabet taraması 1961 yılında Adapazarı’nın Karasu ilçesinde yapılıyor. 3.124 kişi ile yapılan çalışmada yüzde 1.7 oranında diyabet hastası bulunuyor. 20 sene sonra, 22 bölge taranıyor ve oran 2.7. 2000-2005 yılları arasında 36 bin kişiyle yapılan taramada ise oran yüzde 9.7.

. Dünya ölçeğinde ise 1994 yılında 110 milyon olan diyabetli sayısı, 2000 yılında 175 milyon iken 2010 yılında 245 milyona yükseldi. 2030 yılında 350 milyona çıkacağı hesaplanıyor.

DİYABETİKLERİN YÜZDE 80-90`I OBEZ

46. Ulusal Diyabet Kongresi’nde önemle vurgulanan konulardan biri de obeziteydi. Obezite, diyabet hastalığının baş sorumlusu olarak gösteriliyor. Verilen bilgilere göre, diyabetiklerin yüzde 80-90`ı obez, obezlerin de büyük bölümü diyabetik.

Kongre Başkanı Prof. Dr. Gürbüz Erdoğan, Türkiye`de diyabet sıklığının yüzde 10`lara çıktığını dünyada obezite görülme sıklığının ise yüzde 30`un üzerinde olduğunu bildirdi.

Bilinen diyabetin yanında bilinmeyen gizli diyabetin de kalp damar hastalığını riskini ciddi şekilde artırdığına işaret eden Prof. Dr. Gürbüz, “Hem kırsalda, hem kentte obezite görülüyor. Açlık olan bölgelerde bile obezite görülmeye başladı. Kadınlarda obezite görülme oranı erkeklerden biraz daha fazla” diye konuştu.

YILDA 2 MİLYAR DOLAR, DİYABET VE KOMPLİKASYONLARININ TEDAVİSİNE HARCANIYOR

46. Ulusal Diyabet Kongresi’nde Diyabet 2020 Projesi de tanıtıldı. Proje 2020 ile Türkiye`de diyabetle mücadele artık tek elden yürütülecek. Türkiye’de ilk kez Dünya Sağlık Örgütü,  T.C Sağlık Bakanlığı ve Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun ortak olarak desteklediği ilk proje.

Televizyon ve bilgisayar başında geçirilen saatler, şehirleşme, otomobilli yaşam, masa başı uzun çalışma, egzersizsiz yaşam ve fast food beslenmenin diyabeti artırdığını vurgulayan Türkiye Diyabet Vakfı Başkanı ve Diyabet 2020 Projesi Koordinatörü Prof. Dr. Temel Yılmaz, proje ile diyabetin büyük ölçüde önleneceği görüşünde.

10 yıl boyunca toplanan veriler ve çıkan sonuçlarla ulusal tedavi ve izleme protokolleri oluşturulacak. Bu veriler daha sonra meslek örgütleri ile paylaşılarak konsensüs oluşturulacak, böylece çağın sorunu diyabetle planlı şekilde mücadele edilecek.

Prof. Dr. Temel Yılmaz’ın yaptığı hesaplamalara göre, sağlık harcamalarının 2 milyar doları diyabet ve komplikasyonlarının tedavisi için harcanıyor. Bu rakam da sağlık bütçesinin yüzde 25’i.

Proje kapsamında yapılan aştırmalara göre 2020 yılında gerek kamu kasasından gerekse vatandaşların cebinden 11 milyar dolarlık harcama yapılacak. Diyabet 2020 Projesi kapsamında geliştirilen çözüm önerileriyle yıllık 9 milyar dolarlık tasarruf sağlanacağı hesaplanıyor.


İçeriği Paylaşın