İdrardaki Kan Böbrek Kanseri Habercisi Olabilir!
İdrardaki Kan Böbrek Kanseri Habercisi Olabilir!
Bizi Takip Et
Böbrek kanseri ilerlemediği sürece belirti gösteren bir kanser tipi değildir. Aynı zamanda gelişmiş ülkelerde en sık rastlanan kanser tipi olan böbrek kanserinin belirtileri nelerdir, erken teşhisi nasıl konulur, tedavisi nasıldır, cerrahi gelişmeleri nelerdir? Böbrek kanserine dair merak edilenleri ve önemli detayları Memorial Şişli Hastanesi Üroloji Bölümü’nden Prof. Dr. Derya Balbay anlatıyor.
BÖBREK KANSERİ GELİŞMİŞ ÜLKELERDE DAHA ÇOK GÖRÜLÜYOR
. Böbrek kanserinin tüm kanserler arasında ve toplumda görülme olasılığı nedir?
“Bütün kanserler için geçerli olan bir kaide vardır; gelişmiş ülkelerde daha çok görülürler. Hayat tarzımız, insan ömrünün uzaması ve birçok faktör ele alındığında kanser ve benzeri hastalıkların gelişmiş ülkelerde daha çok görüldüğünü biliyoruz. Avrupa genelinde yıllık ortalama 85 bin hastada böbrek kanseri gelişiyor. Bunların yaklaşık 25 bini de böbrek kanseri nedeniyle ölmektedir. Bütün kanserler içerisinde yüzde 2-3’ünü böbrek kanserleri oluşturur.
Böbrek kanseri ileri safhaya gelmediği sürece belirti veren bir kanser tipi değildir. Böbrek kanserlerinin son zamanlarda önemli bir özelliği oluşmaya başladı. Hastalar başka nedenlerle doktora gittiklerinde böbrek kanseri olduklarını öğreniyorlar. Safra kesesi şikayeti olan ya da midesi ağrıyan bir hasta doktora gittiğinde, kişiden istenen tetkikler içerisindeki ultrasonografide hastanın böbreğinde tümör olduğu ortaya çıkıyor. Böylece tümörleri erkenden tanıyabiliyoruz. Böbrek tümörleri ürologların konusudur. Ama bu özelliği nedeniyle böbrek tümörlerine dahiliyeci tümörü de demeye başladık. Daha çok dahiliyedeki hekimler tanıyı koymaktadır.”
“ERKEKLERDE BÖBREK KANSERİ RİSKİ KADINLARDAN 1,5 KAT FAZLA”
. Ağrı kesicilerin bilinçsizce kullanılması böbrek kanseri riskini arttıran bir faktör müdür?
“Böbrekte görülen bir grup kanser için riski arttırabilir. Ama böbrek kanseri dendiğinde böbrek toplayıcı sistemde değil, böbreğin etli kısmında gelişen kanserlerden bahsederiz. Sigara içmek, kilo, tansiyon gibi nedenler böbrek kanseri için risk olarak kabul edilir. Erkeklerde biraz daha fazla görülür. 10 kadın hastada böbrek kanseri görülürken 15 erkek hastada böbrek kanseri görülmektedir. Erkeklerde yaklaşık 1,5 kat daha fazladır. Bunun nedeni henüz belirlenememiştir. Sigara içmek, tansiyon, obezite erkeklerde biraz daha fazla görüldüğü için oranlar değişebilir. Erkeklik özellikleri ile ya da hormonal bir nedenle olmadığı tahmin edilmektedir. Genetik nedenli de olabilir. Birinci derece akrabalarında böbrek kanseri olanlarda biraz daha fazla kanser riski görülebilir.”
. Kronik böbrek yetersizliği böbrek kanserinin gelişmesinde bir zemin yaratabilir mi?
“Son dönem böbrek hastalarının bazı gruplarında böbrek kanseri de gelişmektedir. Metabolizmanın değişmesine ya da böbrek yetmezliğini meydana getiren faktörlerin uzun dönemli etkilerine bağlı olabilir. Özellikle diyalize giren ve uzun süre diyalizde kalan hastalarda böbrek kanserinin özel bir tipinin görüldüğü de bilinmektedir.”
“FIRSATÇI TARAMA İLE BÖBREK TÜMÖRLERİ ERKENDEN TEŞHİS EDİLEBİLİR”
. Risk grubuna giren kişilere belli bir yaştan itibaren bir takım tarama testlerin yapılmasını öneriyor musunuz?
“Tarama konusu tıpta çok tartışmalıdır. Kadınlarda en fazla görülen meme kanseri için bir tarama programı vardır. Ama erkeklerde prostat kanseri için bir tarama programı olsun mu düşüncesi her zaman tartışılır. Çünkü prostat kanseri böbrek kanseri gibi değildir. Avrupa’da 75-80 bin kişide değil, 300-400 bin kişide görülür. Buna rağmen tarama yapılmalı mıdır, yapılmamalı mıdır konusu hep tartışılır. Bu durum böbrek kanseri için de geçerlidir. Elbette ki ölümcül bir kanserdir. Yakalanan hastaların yüzde 25’ini bu hastalıktan dolayı kaybetmekteyiz. Ama tarama yaparsak bunun ekonomik durumunu ve hastaya, topluma ve devlete getireceği yükü de hesaplamak gerekiyor. Tarama derken vatandaşlara ‘Yarın doktora gelin. Hiçbir şeyiniz olmasa bile ultrason yapalım’ duyurusundan bahsediyoruz. O zaman sağlık sistemi de kilitlenmiş olur. Bu nedenle tarama yapılırken çok dikkatli karar verilmelidir. Aynı zamanda tarama tavsiye edilirken de dikkatli olunmalıdır. Fırsatçı tarama diye bir kavram vardır. Bir sebepten dolayı üroloğa ya da doktora gittiğinizde hekim sizden ultrason isterse, hazır oradayken tarama yapılabilir. Bu durum sağlık sistemini kilitlemez. Hastaneye gelmiş kişilere tarama testleri yapmak mantıklıdır ve yapılmalıdır. Böbrek tümörlerini de büyük ölçüde böyle yakalamaktayız. Çok erken dönemde tedavi edilebilir düzeydeyken tümörleri teşhis edebiliyoruz.”
“İDRARDA KAN GÖRÜLÜRSE MUTLAKA DOKTORA GİDİLMELİ”
. Böbrek kanseri ilerlemeye başladığında ne gibi belirtiler görülür?
“Böbrek kanserlerinin ilk işareti idrarda kan görülmesidir. Bundan ‘İdrarda kan görüldüğü zaman kişi mutlaka böbrek kanseridir’ mesajı çıkarılmamalıdır. Çünkü idrarda kan, kanser olmayan birçok sebepten dolayı da görülebilir. Taş hastalığı, iltihaplar, sistit gibi nedenlerden dolayı da kanama olabilir. Ama böbrek hastalığı için ilk işaret idrarda gözümüzle gördüğümüz kan ya da tahlilde kan hücrelerinin görülmesidir. Ben tıp öğrencisiyken böbrek kanseri için 3 şey söylenirdi; karında kitle, idrardan kan gelmesi ve ağrı. Artık hastaların yüzde 90’ında bunları görmüyoruz. Bu belirtiler olmadan da hastalarda kanser görebiliyoruz. Çünkü başka bir sebepten dolayı kansere yakalanabiliyor.”
BÖBREK KANSERİ AĞRILARI
. Böbrek kanserinden kaynaklanan ağrıların ne gibi özellikleri vardır? Ne gibi ağrılar bir alarm sinyalidir?
“Böbrek kanserinde ağrı böbreğin en dışındaki zar kısmının gerilmesiyle olur. Diğer ağrılardan farkı sinsi ilerleyen, sürekli olan, zaman zaman hissedilen, gün geçtikçe biraz daha şiddeti artan bir ağrı olmasıdır. Böbreğin en dışındaki zar tabakasında ağrının görülmesinin nedeni kanserin geliştikçe böbreğin hacminin ve ağırlığının artmasından kaynaklanır. Böbreğin dışındaki zar belli bir uzunluktadır ve zarın içerisine sığamayan tümör hücreleri bu kapsülü gererek kişide ağrı hissine neden olabilir. Ama taş ağrısından çok farklıdır. Taş ağrısı çok ani başlayan ve bıçak saplanır gibi bir his veren, insanı perişan eden bir ağrıdır. Böbrek tümörü ağrısı ise zonklama tarzında olan, uzun dönemdir var olabilen bir ağrıdır. Böbreklerin yanlarında genellikle hissedilir. Tümörün geliştiği yer de önemlidir. Eğer böbrek tümörü başka organlara yakın kısımlarda gelişiyorsa bunlara bağlı işaretler de görülebilir. Bulantı, hazımsızlık gibi şikayetlere rastlanabilir.”
“TÜMÖRLÜ KISMIN YA DA BÖBREĞİN ALINMASINA TÜMÖRÜN ÖZELLİĞİNE GÖRE KARAR VERİLİR”
. Böbrek kanseri tanısı koyduğunuz vakalarda kanserin cinsine, tümörün evresine, tümörün bulunduğu kitleye göre ne tür tedavi seçenekleri vardır?
“Böbrek kanserleri eğer böbreğin dışında değilse, çoğunluğunu bu evrede yakalıyoruz. Bunu yüzde 100’e yakın bir ihtimalle tedavi edebiliyoruz. Tümörlü kısmı ya da böbreği alıyoruz. Buna tümörün özelliklerine göre karar veriyoruz. 3-4 santimlik küçük bir tümörse, büyük tümörlerde yerleşim yeri böbreğin dış kısmına yakınsa, böbreğin ana damarları ve toplayıcı sisteminin uzağında yerleşmişse o zaman sadece tümörlü kısmı çıkarıyoruz. Hastanın hayatını kurtarıyoruz ve hasta böbreğini de korumuş oluyor. Özellikle son yıllarda bu yaklaşım daha çok önem kazandı. Çünkü insanlar artık daha uzun yaşıyorlar. İnsanlar yaşlandıkça şeker hastalığı, yüksek tansiyon veya diğer kanserler gibi başka hastalıklar ortaya çıkabiliyor. Bunların hepsinde bizim rezerv böbrek dokusuna ihtiyacımız oluyor. Bir insanda iki böbrek vardır. Bir tanesini alırsak hiçbir problem olmadan kişi yaşayabilir. Ama özellikle böbrek dokusu ileri yaşlarda başka nedenlerle ihtiyaç olabilir düşüncesiyle artık böbreğin sadece tümörlü kısmını alıyoruz. Yapılan çalışmalar, böbreğin tamamını ya da sadece tümörlü kısmını da alsak kanserin ameliyat ettiğimiz tarafta tekrarlama oranlarının eşit olduğunu gösteriyor. Böbrek tümöründen ölme ve beklenen sağ kalım oranları da eşit oluyor. Ama böbreği almazsak böbrek fonksiyonlarının daha iyi olduğu tespit edildi. O zaman böbreğin tamamını almanın gereksiz olduğu kanısına varıldı. Günümüzdeki standart tedavide eğer böbrek tümörleri boyutları ve yerleşim yerleri itibariyle kısmen çıkartılabilecek şartlara sahipse o zaman sadece tümörlü kısmı çıkarmak en doğrusudur.”
BÖBREK KANSERİNDE CERRAHİ TEKNİKLER
. Cerrahi tekniklerde ne gibi gelişmeler var? Her böbrek tümörünü kapalı ameliyat ve robotik cerrahi ile ameliyat edebiliyor musunuz? Kapalı ameliyatlar ne gibi avantajlar getirmektedir?
“Birinci hedefimiz, laparoskopik ya da robotik hangi teknikle yapacak olursak olalım hastayı tümörsüz duruma getirmektir. İkinci hedefimiz mümkün olduğu kadar böbrek fonksiyonlarını korumaktır. Üçüncü hedefimiz hastanın ameliyattan dolayı daha az sıkıntı yaşamasını sağlamaktır. Kanama, hastanede kalış süresi, ağrı kesici kullanma gibi durumların indirgenmesidir. Onkolojik başarı ile hastayı tümörden kurtarma oranlarına baktığımızda ister açık cerrahi ister laparoskopik ister robotik cerrahi ile ameliyat yapılmış olsun bunların hepsinde eşittir. Robotik cerrahinin laparoskopik cerrahiye göre avantajı hastaların kanama miktarının daha az, hastanede kalış sürelerinin daha kısa olması, daha az ağrı kesici kullanmaları, yara yerlerine bağlı yara fıtıklaşması gibi problemlerin daha az gelişmesi ve normal hayata daha erkenden dönmeleridir. Ama bir ameliyatı robotik ya da laparoskopik yapacağız diye böbreği almayı düşünmemeliyiz. O ameliyatı gerekirse açık yapmalıyız. Önemli olan böbreğin kurtulması ve sadece tümörlü kısmın alınmasıdır. Doktorlar bunu göz önüne alarak hastanın ihtiyacına cevap vermelidir.
Robotik cerrahi maliyet açısından en pahalı tedavi şeklidir. Laparoskopik ameliyatlar biraz daha ucuz olabilir. Ama en ucuzu açık ameliyattır. Bütün böbrek ameliyatlarını istersek robotik yapabiliriz. Böbreğin çıkartılması, böbreğin sadece tümörlü kısmının çıkartılması, açık laparoskopik robotik ameliyatlar ile yapılabilir. Robotik ameliyatın laparoskopik ameliyata olan üstünlüğü, tümörlü kısım çıkarılacaksa, çıkarılan kısmın dikilerek kapatılmasında görülür. Robotla dikiş atma laparoskopiye göre çabukluk sağladığı için belki bu tercih nedeni olabilir. Ama onun dışında tümörsüzlük ve hastayı tümörden kurtarmak hedefleri dikkate alındığında üç tedavi metodunun birbirine benzer sonuçlar verdiğini söyleyebiliriz.”
İçeriği Paylaşın