Influenza A (Grip) Nedir? Kimler Grip Aşısı Yaptırmalıdır?
Influenza A (Grip) Nedir? Kimler Grip Aşısı Yaptırmalıdır?
Bizi Takip Et
Influenza nedir? Grip ile arasında ne fark vardır? Influenza A’nın belirtileri nelerdir? Rino virüsünün belirtileri nelerdir? Influenza testi kimlere yapılmalıdır? Antiviral tedavisinin koruyuculuğu nedir? Grip aşısı kimlere yapılmalıdır? Grip aşısının mevsimi var mıdır? En ideali ne zamandır? Aşının koruyuculuğu yapıldıktan ne kadar süre sonra başlar? Ne kadar süre devam eder?
Gelişmekte Olan Ülkeler Aşı Bilimsel Danışmanı Mikrobiyloji-Viroloji Uzmanı Prof. Dr. Selim Badur, influenza ve grip aşısı hakkında merak edilenleri Sağlığım İçin Herşey’de anlattı.
. Influenza nedir? Grip ile arasında ne fark vardır?
‘‘Influenza virüsleri grip etkeni olan virüslerdir. A ve B diye iki tipi vardır. Bu sene hem Avrupa’da hem de Türkiye’de grip etkeninin yüzde 97’si influenza A virüsüdür. Klinik olarak A ve B virüsleri arasında çok büyük fark yoktur. Grip, üzerinde en çok spekülasyon yapılan bir solunum yolu enfeksiyonudur. Çünkü gribi önemseyenler ya da abartıldığını düşünenler olduğu gibi bazıları da ilaç ya da aşı firmalarının yapay olarak gündeme getirdiği bir hastalık olduğunu söyler. Bir de hastalığa yakalanınca 14 gün bu sorunu yaşayıp, bu ciddi bir şeymiş diye kaygılananlar var.’’
YÜKSEK ATEŞLE SEYREDİYOR
. Influenza A’nın belirtileri nelerdir?
‘‘Influenza virüsü soğuk algınlığı, nezle, grip gibi solunum yolu enfeksiyonlarının oluşturduğu hastalık tablolarından farklıdır. Çünkü birincisi yüksek ateş ile seyreder. İkincisi baş ağrısı, sırt ağrısı, boğaz ağrısı, eklem ağrısı ve öksürük ile seyreder. Bütün bunlarla beraber yaklaşık 200 kadar mikro organizmanın solunum yolu enfeksiyonlarına yol açtığını biliyoruz. Bunların içerisinde sadece influenza virüsüne (gribe) karşı aşırı hazırlanmıştır. Sadece aşı ile korunabilen budur. Çünkü en önemli solunum yolu enfeksiyonu, influenza virüsünün yol açtığı griptir. Onun dışında rino virüsü vardır. Genellikle solunum yolu enfeksiyonlarının en sık rastlanan etkenlerinden bir tanesidir. Rino, Latince burun demektir. Burun enfeksiyonu gibi tanımlanmıştır. Ama ülkemizde, terminoloji yaratıcılığından kaynaklanarak rino virüsü, rhinocerotidae (gergedan) ile bağdaştırıldı. Gergedan gribi Türkiye dışında dünyanın hiçbir yerinde yok. Biz nedense hayvan adları ile tanımlamayı seviyoruz.’’
. Rino virüsünün belirtileri nelerdir?
‘‘Influenzadan (gripten) farklı olarak burun akıntısı boğaz ağrısı, halsizlik, nezle, burun tıkanıklığı yapar. Ancak grip kadar yüksek ateş yapmaz.’’
INFLUENZA TESTİ
. Influenza testi kimlere yapılmalıdır?
‘‘Influenza, yüksek ateş yaptığı için, solunum yolu enfeksiyonları içerisinde diğerlerinden ayırt edilebilen enfeksiyon tablosu oluşturur. Buna bakarak influenzayı diğerlerinden ayırt etmek mümkündür. Ancak her zaman ateşle de seyretmeyebilir. Bu nedenle klasik Türk kitaplarında, klinik olarak bu tabloları ve etkenleri birbirinden ayırmak mümkün değil, derler. İnfluenza testi yapılmalıdır. Bu test yapılıp influenza tanısı alınırsa grip için kullanılabilecek birtakım antiviral ilaçlar vardır. Batıda bu tip ilaçlar daha çok belirli risk gruplarına ve belirli protokoller üzerinden yapılır. Ama ülkemizde bu tip ilaçlar biraz rahat kullanılıyor; her influenza saptanana ilaç veriliyor. Ben bir klinisyen değilim; ancak, herkese muhakkak test yapılmalı ve bu test yapıldıktan sonra da grip ilacı (antiviral) uygulanmalı, demek biraz abartılı geliyor. Hızlı test dediğimiz quick testler de yapılır. Bunlar spesifiktir. Ama bu testlerde yalancı (negatiflik) duyarlılık sorunu vardır. 100 gerçek grip olgusunun 80’inde pozitif sonuç verir; ama 20 tanesini saptamayabilir.’’
. Antiviral tedavisinin koruyuculuğu nedir?
‘‘Antivirallerin hem tedavi edici hem de koruyucu özelliği vardır. Ancak bunlar daha çok grip, var olan kronik hastalığa eklendiğinde durum ciddileşeceği için, kronik hastalığı olan kişileri hem korumak hem de onları tedavi etmek için kullanılır. Yoksa her grip olan çocuğa, her grip olan erişkine antiviral vermek pek gerekli bir uygulama değildir. Ayrıca grip tanısı aldıktan sonra 48 saat içinde bu ilaçları kullanmak gerekir. Eğer 48 saatten sonra, üçüncü gün kullanılırsa hiçbir işe yaramayacaktır.’’
GRİP AŞISI KİMLERE YAPILMALI?
. Grip aşısı kimlere yapılmalıdır?
‘‘Öncelikle, aşı karşıtlığı ciddi bir sorundur. Sağlık Bakanlığı verilerine göre geçtiğimiz yıl 23 bin küsur aile çocuklarına hiçbir aşıyı yaptırmamış. Grip aşısı zaten herkese önerilmiyor. Grip aşısını önemli bulanlar genellikle ilaç şirketlerinin sözcüsü olarak algılanıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği söylendiğinde de birtakım ticari nedenlerle öneriliyor gibi az gelişmiş ülkelerin söylemleriyle karşılaşıyoruz. Bu önyargılar hem sağlık çalışanlarında hem de toplumda var. Aslında grip aşısı belli risk gruplarına yani 65 yaş üzerindeki yaşlılara, belli kronik hastalığı olanlara, astımlılara, koah, kap hastalığı olanlara öneriliyor. Amerika, Avustralya, Kanada gibi ülkelerde herhangi bir risk grubundan olmasalar da çocuklara da girip aşısı yapılıyor. Aslında ülkemizde her yıl 3 milyon grip aşısı satılmaktadır. Risk gruplarını toplarsanız 18-20 milyon kişinin grip aşısı olması lazım.’’
GRİP AŞISININ MEVSİMİ VAR MI?
. Grip aşısının mevsimi var mıdır? En ideali ne zamandır? Aşının koruyuculuğu yapıldıktan ne kadar süre sonra başlar? Ne kadar süre devam eder?
‘‘Kuzey yarım kürede eylül ayından itibaren yani havalar soğuyup da sonbahar-kış ayları yaklaşırken grip aşısının mevsiminin geldiğinden bahsedilir. Batıda, grip aşısı piyasaya verilir verilmez herkes aşılanır. Buna dikkatli yaklaşılması gerektiğine inanıyorum. Örneğin yaşlılar gibi şu ya da bu nedenle aldığı tedavi veya hastalık nedeniyle immün sistemi baskılanmış olanlara eğer erken grip aşısı yaptırılırsa o aşının koruyuculuğu 6 ay gibi bir süre sonunda azalmaya başlar. 2018 eylül ayında aşılanmış olan 65 yaş üzerindeki bir kalp hastası ülkemizde gribin aktivitesinin en yüksek olduğu ocak-şubat aylarında yavaş yavaş aşının koruyuculuğundan uzaklaşmış olur. Onun için çok fazla erken aşıyı yaptırmakta acele etmemek lazım.’’
AŞI KARŞITLIĞI
. Aşı karşıtlığının toplum sağlığına etkisi nedir?
‘‘Dünya Sağlık Örgütü’nün bu yıl için küresel sağlığa yönelik 10 tehdit adında bir raporu var. Birinci sırada hava kirliliği ve iklim değişikliği geliyor. Bu raporda dünyadaki 10 kişiden 9’unun kötü hava soluduğu yazıyor. Daha sonra bulaşıcı olmayan, kanser gibi tehdit eden birtakım hastalıklar var. Bunun dışında kırılgan ve zedelenebilir koşullardaki bireyler var. Yani kıtlık, doğal afet ya da savaş, çatışma dönemindeki sorunlar var. Bir de zayıf temel sağlık hizmetleri alan kişilerin yaşadığı sorunlar var. Geriye kalan 6 tanesi ise aşı ile korunabilir hastalıklar. Bunların başında grip aşısı ve önemi var. Yeni bir grip salgınından bahsediliyor. Ülkemizde görülmeyen dangue virüsü için aşı hazırlanması, AIDS için bir aşının hazırlanması, antimikrobiyal direnç (antibiyotiklere dirençli bakterilerin sayısının artması) ve bu bakterilerin neden olduğu ölümlerden bahsediliyor. Aşılar ile antibiyotik direnç sorununun üstesinden gelmek mümkün. Örneğin zatürre mikrobunun bireylerde daha az kolonize olmasını sağlarsınız direnç sorunu ortadan kalkabilir. Ebola, zika gibi dönem dönem ortaya çıkan, aşıları konusunda ne yapılması gerektiği tartışılan etkenler var. Sonuncusu da dünyada bir sorun olan aşı karşıtlığı. Avrupa’da örneğin kızamığa karşı çocuklarını aşılatmayan aile sayısı artıyor. 2018 yılının sonunda 24 bin çocuk kızamık virüsüne yakalandı. Buna karşılık aynı dönemde Afrika’da bunun yarısı kadar kızamık olgusu vardı.
TÜRKİYE’DE 23 BİN AİLE AŞI KARŞITI
Ülkemizde de 23 bin aileden daha fazla sayıda ailede aşı karşıtlığı söz konusudur. Birtakım yanlış bilgilerle insanları suçlayarak aşı karşıtlığını körüklüyorlar. Örneğin çocuklarımıza çok fazla aşı yapılıyor denilmesinin hiçbir bilimsel dayanağı bulunmuyor. Aşı sayısı artsa da verilen yabancı madde sayısı çok azalmış durumda. Çocuklarımıza 10 sene önce üç bin kadar madde protein verirdik. Aşı sayısı ikiye katlandı. Şimdi 125-130 kadar madde veriyoruz. Yani aşıların sayısı arttıkça dışarıdan yabancı madde vermek diye bir şey söz konusu değil. İkincisi, doğal olarak enfeksiyon geçirilirse daha sağlam bir bağışıklık sağlanacağı da doğru değildir. Doğal enfeksiyon, aşılara oranla daha kalıcı bağışıklık sağlar ama o doğal enfeksiyonun yaratacağı ölümler, sakatlıklar, birtakım olumsuzluklar göz ardı edilmemelidir. Türkiye’deki aşı karşıtlığı çok az sayıdaki sağlık çalışanı tarafından dillendirilen bir konudur. Bu insanlar gayet sorumsuzca hareket ediyorlar. Ayrıca, grip aşısı yaptırıp gribe yakalanmak mümkün değildir. Çünkü grip aşısı ölü bir aşıdır. Ölü aşının içindeki ölü influenza virüsünün canlanması mümkün değildir. Aşı konusunu dedikodularla, gerçek dışı haberlerle, birtakım bilgilerle değil, bilimsel temellerle konuşmakta yarar var. İnsanları aşıdan soğutmamak lazım.’’
İçeriği Paylaşın