İnmenin Belirtileri ve Tedavisindeki Gelişmeler
İnmenin Belirtileri ve Tedavisindeki Gelişmeler
Bizi Takip Et
Bir yakınınızın inme geçirdiğini nasıl anlarsınız? İnme tedavisinde saatler neden önemli? İnme tedavisindeki gelişmeler nelerdir? İnmeden korunmak mümkün mü?
İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi aynı zamanda İstinye Üniversitesi İnme Merkezi Sorumlusu Prof. Dr. Yakup Krespi halk arasındaki felç diye bilinen inme, diğer adıyla beyin krizi hakkında önemli bilgiler verdi.
‘‘İNME BİR ANDA ORTAYA ÇIKAN NÖROLOJİK BİR DURUMDUR’’
. Halk arasında felç diye bilinen inme/beyin krizi nasıl bir hastalıktır? Ne sıklıkla görülür?
‘‘İnme, nörolojide en sık rastlanılan ve hastayı acile getiren bir durumdur. Aslında bir hastalık değildir. Çünkü birçok hastalık inmeye yol açabilir. Beyni besleyen bir damarın tıkanması veya beyin dokusu içinde olan bir kanama, bir damarın yırtılıp beyin dokusunun içine kanaması veya yine bir damardaki bir baloncuğun beyni çevrelen zarlar içine kanaması inme dediğimiz durumu ortaya çıkarabilir. Hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkan bir nörolojik durumdur. Bu nedenle halk arasında felç denir. Felç denildiğinde kol veya bacağın hareket edememesi anlaşılır. Ancak beynin birçok fonksiyonu vardır. Bu fonksiyonlardan herhangi bir veya birkaçının birden felç olmasıdır. Hareket edememek, konuşamamak, görememek, hissedememek, dengeyi sağlayamamak, çift görmek gibi birçok şikâyet bir veya kombine olarak bir anda çıkabilir. Bazı kombinasyonlar daha sık görülür. Mesela sağ tarafta ani ortaya çıkan bir felç hareket edememe ve konuşma bozukluğu ile en sık görülen şikayetlerden biridir.’’
YAKINMALAR 10-15 DAKİKAYI GEÇERSE…
. Görme ve konuşma bozukluğu ne kadar sürer?
‘‘Aniden görme ve konuşma bozukluğu gibi bazı yakınmalar geliştiğinde ve 10-15 dakikayı geçmesi durumunda artık buna inme olabilir demek gerekir. Çünkü 10-15 dakikadan daha kısa sürenlere geçici iskemik atak denir. Çünkü çoğunlukla bir damar tıkanır ve hızlıca açılır. Dolayısıyla tıkandığı anda şikayetler ortaya çıkar, açıldığında da şikayetler hızlıca kaybolur. Bu genelde 15 dakikanın altında bir süre devam eder. Dolayısıyla 15 dakikayı geçen şikayetlerde biraz telaşlanmak ve bu bir inme olabilir demek gerekir.’’
. Geçici iskemik atak/geçici inme daha sonra gelecek inmenin habercisi midir?
‘‘Geçici iskemik atak geçiren bir kişinin yani gelip geçici bir konuşma bozukluğu, tek gözde görme kaybı, bir kolda veya bacakla birlikte kısa süren hafif bir güçsüzlükten sonra bu kişilerin neredeyse yüzde 20 kadarı (her beş hastanın biri) bu olayı takip eden bir hafta içerisinde kalıcı bir felç riski altındadır. Dolayısıyla 15 dakikadan az sürmesi, hastaneye gidilmeyecek hekime başvurulmayacak anlamını taşımaz. 15 dakikadan az sürerse buna aynı değeri verip kalıcı felçten kurtulabilmenin yolunu bulmak gerekir. Doğru teşhis yapılırsa yani bu geçici atağa yol açan neden 24-48 saat içinde ortaya konulabilirse uygun ilaçla veya uygun girişimle kalıcı inmeyi önlemek mümkündür.’’
İNME RİSKİNİ ARTTIRAN FAKTÖRLER
. İnme riskini arttıran faktörler nelerdir? Herkeste inme riski var mıdır?
‘‘İnme, yaş ne kadar ilerlerse sıklığı o derece artan bir hastalıktır. Önemli bir risk faktörü olan yaş ile birlikte altta yatan zemin de çok önemlidir. Hiçbir risk faktörü olmasa da bir kişi inme geçirilebilir. Ama bunun olasılığı düşüktür. Fakat zeminde damarları yıllar içerisinde etkilemiş bazı durumların olması inme riskini arttırır. Bunların başında hipertansiyon gelir. Ondan sonra yoğun sigara kullanımı, diyabet, yüksek kolesterol, kilo ve hareketsiz yaşam gelir. Bu gibi risk faktörlerinin yıllar içerisinde kalbe ve damara vermiş olduğu zarar, zemininde yaş ile birlikte inme riskini arttırır. Bu riskler ne kadar genç yaşta başlarsa o kadar genç yaşta inme geçirme riski artar. 30-40’lı yaşlarından itibaren inme riski gelişebilir. 50 yaşa kadar kalp krizi riski daha yüksektir ama 50’li yaşlardan sonra inme belirgin bir şekilde riski artan bir durumdur. Özellikle hipertansiyon ve diyabet inmeye yol açan zemini en çok kolaylaştıran faktörlerdir. Bunlar erkenden tanınıp tedavi edilebilir ve kontrol altına alınabilir ise sigara erkenden bırakılırsa bugünkü ilaçlar ve yaklaşımlarla ileri yaşta ortaya çıkabilecek olan inmeyi yüzde 80 oranında azaltabilmek mümkündür.’’
MİGREN HASTALARINDA İNME RİSKİ YÜKSEK
. Migren hastalarında inme riski biraz daha mı yüksektir?
‘‘Migren hastalarında inme riski biraz daha mı yüksektir. Bunun tam olarak sebebi bilinmemektedir. Çok faktörlü olabilir. Mesela birtakım nörolojik şikayetler sonrası gelişen baş ağrısında, görmede bulanıklık veya bir tarafta bir kol veya bacakta güçsüzlük, konuşmada bozulmanın ardından gelişen baş ağrısının oluşturduğu auralı migren durumu vardır. Bu kişilerde inme gelişme riski çok daha yüksektir. Onun dışında istatistiksel olarak 35 yaşından sonra hem migren hem sigara hem de kadın cinsiyetinde inme riski belirgin bir şekilde artmaktadır.’’
. İyi tedavi olmamış bir inme vakasında inmenin ikinci kez olma riski daha mı yüksektir?
‘‘Risk faktörleri kontrol edilmediği için geçirilen ilk inmeden sonra başa gelebilecek en kötü şey bu inmenin nedeninin doğru saptanamayıp uygun koruyucu tedavilerin verilememiş olmasıdır. İkinci bir inmenin gelişme riski, ilk inmenin gelişme riskinden daha yüksektir. Dolayısıyla inme geçirdikten sonra inmeye yol açan nedeni yani pıhtının kaynağını mutlaka bulup bunun ne olduğunu saptadıktan sonra ona göre koruyucu tedaviler vermek gerekir. Her inmelide aynı oranda koruyucu bir ilaç yoktur. İnme geliştikten sonra farklı nedenlere bağlı inme söz konusudur. Farklı nedenlere yönelik de farklı tedaviler vardır. Buna çok dikkat etmek gerekir.’’
İNMENİN SOSYAL, EKONOMİK VE PSİKOLOJİK BOYUTLARI
. İnmenin sosyal, ekonomik ve psikolojik boyutları nelerdir?
‘‘İnme sonrası gelişen sakatlığın kalıcı olması hem hasta hem aile için bir felakettir. İnmenin geride bıraktığı sakatlık ve bunun yol açmış olduğu bağımlılık hasta için ciddi bir ruhsal yüktür. İnmeye bağlı kaybedilenlerin üzerine bir de tepki olarak depresyon bindiğinde bunu iyileştirebilmek için rehabilitasyon çabası sonuç verememektedir. Bu kayıp genç yaşta ortaya çıktığında kişi bir daha işine dönememektedir. Birçok hastalıkta işsiz kalma riski vardır ama inmeden sonra işini yapamama, yaptığı işi kavrayamama, anlayamama gibi sorunlardan kaynaklanan önemli bir iş gücü kaybı olur. İleri yaşta inme geçirenler ise ekonomik olarak üretici dönemlerinde değillerdir ama o hastalar ciddi bir tecrübe kaynağıdır. İnmeden sonra hem aile hem toplum bu tecrübeden yoksun kalır. Aileye gelince; aile, inme geçiren bir birey varsa tamamen ona bakmakla yükümlü olur ve bütün kaynaklarını bunun için seferber eder. Değişen bir günlük yaşam, bir ev ortamı vardır. Bazı aile bireyleri anneye babaya kardeşe bakabilmek için işini bırakmak zorunda kalır. Bunların dışında devletin omuzlarına binen çok büyük bir yük vardır. Çünkü erken dönemde iyileşemeyen bu hastaların rehabilitasyonunu ve yaşadıkları bu bağımlı hayat sürecindeki ihtiyaçlarını devletin karşılaması gerekir. Bu da devletin sağlık harcamalarında büyük bir yüktür. Yılda 200-250 bin tane yeniden ortaya çıkan inmeli hasta olduğu düşünülürse bu sağlık harcamalarının yükü daha iyi anlaşılabilir.’’
TEDAVİDE ZAMAN ÇOK ÖNEMLİ
. Tedaviye verilen yanıt, hastanın hastaneye erken götürülmesinde farklılık gösterir mi?
‘‘İnme tedavisinin merkezinde zaman vardır. Bir damar tıkandığında bu damarın bir önce açılması gerekir. Ne kadar gecikilirse tedavide o kadar hasarın ortaya çıkmasına ve hasarın büyümesine yol açılmış olur. İnme tedavisi mümkün olmayan bir hastalık iken günümüzde belki de en iyi tedavi edilen hastalıklardan biridir. En büyük sıkıntımız toplumun bu konuda farkındalığının çok düşük olmasıdır. Bu farkındalık eksik olduğu için tedaviye ulaşmak da çok zor olmaktadır. Bugün hemen hemen genci yaşlısı herkes göğsü ağrıdığında kalp krizi geçirdiğini ve hastaneye koşturulması gerektiğini bilir. Gidilen her hastanede de bir kardiyolog veya bir acil hekimi hastayı karşılar teşhisi koyar ve tedaviyi yapar. Ama bu süreç inmede farklıdır. Çünkü kişi inme geçirse bile farkında değildir. İnmenin yarattığı bozukluk nedeniyle telefona uzanamaz, yanındakini çağıramaz, yürüyüp bir yere gidemez. Dolayısıyla mutlaka yanındaki kişinin bunun farkında olması ve ne yapacağını bilmesi gerekir. Acil servise gidebilmesi için ambulansı çağırmak, ambulansın hastayı doğru bir tedavi merkezine götürmesi, doğru bir merkeze gitmediyse gittiği merkezden doğru bir merkeze sevk edilmesi ciddi zaman alan durumlardır. Tabii en acısı bütün bu çabalardan sonra gidilen yerde doğru bir tedavi alamamak veya doğru tedavinin yapılacağı yere sevk edilememektir. Dünyada şu anda bütün nörologlar yeterli sayıda hastanın tedaviye ulaştırılamamasından yakınmaktadır. Oysa hastaneye gelip tedavi olan her üç hastanın biri üçüncü ayda bütünüyle normale dönebilir. Bu üç hastanın ikincisi iyi bir rehabilitasyonla neredeyse normale yakına dönebilir. Bir tanesi ise biraz sorunlu ama yaşamını sürdürme konusunda çabalamaya devam eder.’’
‘‘İNME MERKEZLERİNİN SAYISI HENÜZ YETERLİ DEĞİL’’
. İnme merkezi ne demektir? Hastanın böyle bir merkeze götürülmesinin ne gibi avantajları vardır? İnme merkezi hangi uzmanlıklardan oluşur? Türkiye’de inme merkezilerinin sayısı yeterli midir?
‘‘Şu anda İstanbul’da ve ülkemizde çok sayıda inme merkezi var. Ayrıca bugün her evden telefon alındığında inmenin olasılığını kavrayabilen, bulunduğu şehirde nerelerde tedavi yapıldığını bilen ve hastayı oraya ulaştırmaya çalışan bir 112 var. Ama merkezler daha sayıca tam yeterli değil. Sağlık Bakanlığı bunu sayıca yeterli hale getirmek için ve de tedavi veren hekim sayısını arttırabilmek için önemli çalışmalar yapmaktadır. İstanbul’da şu anda bu tedavileri üstlenebilecek 10’a yakın merkez var. Ve bu merkezlerin çevresinde de onları bu merkeze sevk etmeye çalışan daha küçük yapılanmalar var. Bu 10 tane merkezde hem ilaçlı tedaviyi hem de girişimsel tedaviyi yapabilmek için organize olmuş bir ekip var. Ve bu ekip hasta acile girdiği andan veya böyle bir hastanın geleceğini haber aldığından itibaren hastayı tedaviyi yapmak üzere hazır. Bu ekip tedaviyi yaptıktan sonra hastasını belirli bir süre takip ve tedavi etmek için ona özel ayrılmış bir mekâna alır. Bu mekanlar, bir nörolojik yoğun bakım ünitesi veya inmeli hastaya ayrılmış bir ünite olabilir. Burada da bu konuda bilgili hemşireler, terapistler doktorlarla beraber çalışır. Bu hastalara erkenden bakım ve tedavileri verilir ve erken rehabilitasyon tedavilerine başlanır.’’
TEDAVİDE HANGİ YÖNTEMLER UYGULANIYOR?
. İnmenin tedavisinde hangi yöntemler uygulanır? Bu yöntemler kişiye göre değişir mi?
‘‘Hastanın inme merkezinin acilinde klinik muayene ile inme geçirdiği ön teşhisi konulduktan sonra bunun teyit edilmesi gerekir. İnmede teyit edebilmek için mutlaka bir beyin filmi (MR ya da tomografi) çekmek gerekir. Tomografi genellikle daha hızlı yapılabilen, daha her yerde olan ve hastaya daha çabuk ulaştırılabilen bir görüntüleme yöntemidir. Bilgisayarlı tomografi bu hasta kanadı mı yoksa bir damarı tıkandı mı gibi çok önemli bir bilgi verir. Çünkü tedaviler tıkanma kararı verildikten sonra hızlıca başlayacaktır. Acil kapısından girdikten 20-25 dakika içinde hastanın damarının tıkandığı veya kanadığı anlaşılmalıdır. Klinik olarak zaten büyük orada kanamıştır ya da büyük oranda tıkanmıştır diyebiliyoruz. 10 hastanın 8’i tıkalıdır; 2’si kanamıştır. Dolayısıyla nörolog büyük olasılıkla damarın tıkandığını zaten bilir ve ardından da teyit eder. Tomografiden teyidi aldıktan sonra ilaç tedavisi başlar. Felcin farkına varıldığından tomografide bu bir tıkanmadır denilebilen ana ve ilaca başlayana kadar dört buçuk saatin altında zamanın geçmiş olması gerekir. Eğer hasta, durumu fark edilip bir saat içinde hastaneye ulaştırılırsa bir buçuk saatte ilacı verilmiş olur. İki saatte ulaştırılırsa ilaç verilmesi iki buçuk üç saate çıkar. Ne kadar zaman geçerse aradan etki o kadar azalır. İlk bir saatte ilacı verilen üç hastadan biri kendisini toparlamaktadır. Ama bu süre üç saate çıktığında oran dokuz hastanın birine düşmektedir. İlaca verme süresi olan dört buçuk saat günümüzde neredeyse 12 saate kadar çıkmıştır. Artık kişi uyandığında inmesi fark edilen, ne zaman başladığı bilinmeyen inmelerde de pıhtı eritici ilacı verme şansımız olmaktadır. Şu anda büyük bir bilimsel çalışma sürmekte ve bu ilacı verebilme olasılığının 24 saate kadar uzayacağı tahmin edilmektedir. Eğer BT’i çekerken bir de damar incelemesi yapılırsa ve büyük bir damarda tıkanıklık görülürse hastaya ilacı verilip anjiyo laboratuvarına alınır. Tıkalı damarı anjiyografik yöntemle açılmaya çalışılır. Anjiyografik tedavi 24 saate kadar yapılabilmektedir.’’
İNMEDE TIKALI DAMAR NASIL AÇILIYOR?
. Beyin krizinde-inmede anjiyoda damar stent ile mi açılır? Anestezi nasıldır?
‘‘Kardiyolog bir damarın tıkalı olduğunu gördüğünde o damarda tıkanıklığa yol açan şey bir plakadır ve onun üzerinde bir pıhtıdır. Dolayısıyla kardiyolog aslında pıhtıyı açar ama plakayı düzeltmek yani darlığı düzeltmek zorundadır. Bunun için damarın içine bir stent koyar ve stenti damarda bırakır. Beyinde ise çoğu zaman bu işlemin tam tersi bir durum vardır. Damar sağlıklıdır ama o damara giden ve o damarı tıkayan bir pıhtı söz konusudur. Yapılan işlem, damarın içinden o tıkayıcı pıhtıyı dışarıya almaktır. Dolayısıyla biz özel bir stent kullanırız. Bir ağ gibi damarın içinde açılır. Pıhtı o ağa takılır ve stent geri çekilerek pıhtının o ağın içinde kalması sağlanır. Böylece pıhtı dışarı çıkarılır ve o sağlıklı damarın yeniden açılıp kan taşıması sağlanır. Özetle kardiyolojide stent yerinde bırakılırken nörolojide stent açılıp pıhtıyla beraber dışarı alınır. Kasıktan yapılan bir işlemdir. Genel anestezi yapıldığında bu tedavinin daha riskli, sonuçlarının daha kötü olma olasılığı vardır. İşlem mümkün olduğu kadar hastaya hiçbir anestezik ilaç verilmeden yapılır. Bu, işlem esnasında hastanın konuştuğunu, hareket edebildiğini görmeyi hatta felçli kolun bacağın hareket etmeye başladığını da fark edebilmemizi sağlar.’’
‘‘ŞU AN ULAŞILAMAYAN HİÇBİR DAMAR YOKTUR’’
. Anjiyografik tedavinin yapılamadığı bölgeler var mıdır?
‘‘Şu anda ulaşılamayan neredeyse hiçbir damar bölümü yoktur. Beyin damarı iki nedenle tıkanır. Bir tanesi kalpten bir pıhtının gidip beyin damarını tıkamasıdır. Diğeri de şah damarından veya başka bir damardaki plakadan bir pıhtı oluşup beyin damarına gitmesidir. Kalpten gittiğinde, tıkalı damar açılarak beyindeki uç daldaki tıkanıklık giderilir. Şah damarından bir pıhtı gittiğinde eğer şah damarı da tıkalıysa önce şah damarı açılmalıdır. Çünkü uçtaki tıkalı damara ulaşmak için oradan geçme zorunluluğu vardır. Şah damarının içinden geçilip önce uç damardaki tıkanıklık halledildikten sonra aşağı inip şah damarındaki darlığa veya tıkanıklığa müdahale edilir. İkisi bir arada yaklaşık yüzde 20 oranında olur. Geriye kalan yüzde 80, sadece beynin bir uç dalında bir tıkanmadan ibarettir.’’
. Anjiyografik tedaviyi kimler yapabilir?
‘‘Nörologlar, girişimsel nöroradyologlar, girişimsel radyologlar ve girişimsel kardiyologlar ülkemizde ve bütün dünyada bu işlemi yapmaktadırlar. Aslında bilgi ve tecrübeleri daha üst düzeyde olduğu için bu işi girişimsel nöroradyologlar ile girişimsel nörologların yapması daha uygun olur. Tabii bütün isteğimiz uygun sürede uygun eğitimi alan bütün girişimsel branşların bunu yapabilmeleridir. Çünkü bu kadar çok hastaya ulaşabilmek ve tedavileri verebilmek için hekim gücüne ihtiyaç vardır. Çünkü riskli ve zararları da olabilecek bir işlemdir.’’
‘‘PIHTI ERİTİCİ İLAÇ HASTAYA İLK GİTTİĞİ HASTANEDE VERİLİR’’
. Pıhtı eritici ilaç inme merkezlerinde uygulanan özel bir tedavi midir?
‘‘İnme merkezleri olan ve olmayan birçok hastanede nöroloji uzmanları bulunur. Hasta inme merkezine direkt gelmemişse, herhangi bir hastanenin aciline gitmişse oradan merkeze sevk olunur. Bu zaman kaybını hastanın lehine çevirmek için bütün dünyada yapılan, geldiği ilk hastanede pıhtı eritici ilacın hasta uygunsa verilmesidir. Buna tak ve gönder işlemi denir. Dolayısıyla hasta acile geldi, tomografisi çekildi ve pıhtı olduğuna karar verildi ise zaten buna karar veren nörolog acil hekimiyle birlikte koşullar uygunsa pıhtı eritici ilaç tedavisine başlar. Sonra da 112’i arayıp böyle bir hastası olduğunu bir merkeze sevk etmek istediğini söyler. 112 de inme merkezlerini arayıp hastanın sevkini yapar. Dolayısıyla hasta inme merkezine pıhtı eritici ilaç tedavisini alarak, zaman kazanarak gelir. İnme merkezinde hastaya gerekirse tekrardan görüntüleme yapılır ve anjiyo tedavisine başlanır. Bütün dünyada şu anda yürüyen tedavi şeması böyledir.’’
. Pıhtı eritici ilaç ile kan sulandırıcı farklı şey midir?
‘‘Pıhtı eritici ilaç ile kan sulandırıcı farklıdır. Pıhtı eritici ilaçlar trombolitik adını alır. Kan sulandırıcılar da antiagregan ve antikoagülan şeklinde iki çeşittir. Tıkalı olan damarı açmayı sağlayan ilaçlardır. Kan sulandırıcılar çoğunlukla yeni bir pıhtı oluşmasını engellerler.’’
‘‘GLOBAL AFAZİK HASTALARDA FİZİK TEDAVİ SABIRLA DENENMELİDİR’’
. Global afazi için yeni gelişmeler nelerdir? Korona sürecinde fizik tedavi konusunda neler yapılabilir?
‘‘Felç geçirdikten sonraki ilk altı ay çok önemlidir. Çünkü rehabilitasyondan en çok fayda görülen dönemdir. Bazı hastalar bir depresyon kısır döngüsüne girerler. Bir inat, bir geri çekilme, içe kapanma süreci yaşarlar ve tedaviyle köprüleri atarlar. Bu hastaları yeniden motive etmek çok zordur. Özellikle de global afazik yani kendini ifade edemeyen ve de anlamayan hastalar ki bu hastalar konuşamadıklarının ve anlamadıklarının çoğu zaman farkında da değillerdir. Rehabilitasyonla bir co-operasyon kurabilmeleri, iletişime geçebilmeleri, bir komut almaları zor olduğu için maalesef bu hastalarda rehabilitasyon iyi yürümez. Korona nedeniyle bugün bir fizik tedavi rehabilitasyon servisinde bu tedavileri alabilmek çok zorlaştı. Global afazik hastalarda psikolojik destek de çok zor olur. Çünkü sözlü yürüyen bir süreçtir. Mutlaka ve sabırla antidepresan tedaviyi ve fizik tedaviyi denemek gerekir.’’
‘‘GÜNÜMÜZDE BEYİN CHECK-UP’I KAVRAMI YOK’’
. Beyin check-up’ı yapmak ya da şah damarına bakabilmek mümkün müdür?
‘‘Belirli bir yaşa kadar kendimize çok bakıyoruz. Hipertansiyonumuz, diyabetimiz varsa bunları kontrol etmeye çalışıyoruz. Ama 60-65’ten sonra bir şekilde işin peşini bırakıyoruz. Oysa bu yaşlarda inme riski katlanarak artmaya başlar. Bu yaştaki insanlarımız, şu an bulunduğum durum, aldığım ilaçlar damarlarımı korumaya yeterli mi; beni inmeden koruyacak kadar doğru bir tedaviyi alıyor muyum; diyabetim inme riski almayacak şekilde kontrollü mü; hipertansiyonum şu ana kadar verilen ilaçlarla yeteri kadar kontrol altında mı, diye birkaç tane temel soruyu kendilerine sormalıdırlar. Sonra da bu konuda uzman bir kişiye başvurmaları gerekiyor. Aldığı tedaviden emin hastaların yüzde 60-70’inin birçok tedavi eksiklikleri var. Beyin check-up’ı da aslında o yaşa kadar gelmiş inme tedavilerinin, alınan bütün koruyucu tedavilerin hastaya bundan sonra da yetip yetmeyeceğini sormaktır. Günümüzde bir beyin check-up’ı kavramı yok. Toplumumuzda ve birçok toplumda gelişmiş bir kavram değil. Bazı riskleri de var. Nörolojide koruyucu girişimlerden biz çok uzak dururuz. Çünkü koruyucu girişimler düşürmek istediğimiz riskli durumu yaratabilir. Mesela darlık var diye şah damarını tedavi etmek istersiniz hiç riski olmayan bir hasta felç geçirebilir. Dolayısıyla şah damarı darlıklarında belirli bir darlığa ulaşmadan kolay kolay işleme başvurmayı istemeyiz. Bizim üzerinde durmamız gereken şey, damar risk faktörlerimize yönelik uygun ilaçları almamız ve yeterince kontrol altında olmamızdır.’’
BİR YAKINIMIZIN İNME GEÇİRDİĞİNİ NASIL ANLAYABİLİRİZ?
. Bir yakınımızın inme geçirdiğini nasıl anlayabiliriz?
‘‘Yan yana sohbet ederken, birlikte yemek yerken ya da herhangi bir sosyal ortamı paylaşırken ani ortaya çıkan bir durum söz konusu olacak. Yerken elinden çatal düşecek, oturduğu koltuktan bir yere doğru kayacak, güzelce konuşurken konuşamıyor hale gelecek, ya peltek konuşacak ya da ağzından doğru kelimeler çıkmayacak, ne dediği anlaşılamayacak. Yani aniden bir felç ve bir aniden bir konuşma bozukluğu bizim dikkatimizi çekecek olan en sık ve en önemli durumlardır. Bunun farkına vardığımız anda basitçe hastaya şöyle dişlerini göster veya bir gülümse bana denildiğinde yüzünün sol tarafı hareket etmeyecek. Ciddi bir felç yoksa iki kolunu şöyle uzat öne doğru dendiğinde felçli kol yana doğru dönüp aşağı doğru düşmeye başlayacak. O kolda bir felç olduğunu anlamış olacağız. Bunlar tersi gösterilene kadar bir inme tablosudur. Kanama mı, tıkanma mı olduğu anlaşılamayacağı için kesinlikle aspirin verilmemelidir. Yapılacak ilk şey 122’yi aramak ve gördüğümüzü tasvir etmektir. Komuta merkezindeki kişiler bunu hemen anlayacaklardır. Gelip hatayı toplayıp uygun bir inme merkezine götüreceklerdir. Ama yakınımız uykudayken birdenbire tuvaleti geldi ve gece uyandı küt diye düştü ise buna uyanma inmesi denir. Uykuda mı yoksa kalktığı anda mı felç geçirdiği bilinemez. Bugün uyanma inmelerinin çok etkin tedavisi vardır. Bu hastalara hem pıhtı eritici ilaç verilebilir hem de ana damar tıkalıysa anjiyografik tedavi yapılabilir.’’
. Felç sonrası uyumama problemi normal midir? Bu durum ne kadar sürer?
‘‘İnme sonrasında uyku problemlerine çok sık rastlanır. Bunun inmeye bağlı olarak geliştiğini söylemek zordur. Ama hastanın bir şekilde dengesi bozulabiliyor ve uyku sorunu çekmeye başlıyor. Uzun da sürebilir. Bazı yöntemlerle bu sürenin kısa olması sağlanabilir. Yeter ki kontrole geldiklerinde bu sorunlarını dile getirsinler.’’
TEKRAR İNME GEÇİRME RİSKİ
. Hem diyabetli hem de bypass’lı olup inme geçiren ve düzenli kan sulandırıcı kullanan bir hastanın tekrar inme geçirme riski nedir?
‘‘İnme geçirme riski vardır. Diyabet de kalp hastalığı da beyin damar tıkanma riskini arttırır. Böyle risk faktörleri olan, geçirilmiş damar hastalıkları olan hastaların birçoğu kan sulandırıcı ilaç tedavisi alırlar. Risk de orada başlar. Sorun ilaç almak değil, diyabetinin ne kadar kontrol altında olduğu, geçirdiği kalp ve diğer damar hastalıklarına yönelik uygun kan sulandırıcı ilaç tedavisi alıp almadığıdır. Aspirin de antikoagülan ilaçlar da kan sulandırıcı ilaç tedavileridir. Tabii ki bir ilacı alması iyidir ama hangi ilacı ve ne kombinasyonda aldığı önemlidir. Bunun için bu hastalar 65-70 yaşlarına dayandıklarında çoğu kalp krizi geçirmiş ve bacaklarında damar hastalıkları olur. Hastaya uygun verilmeyen kan sulandırıcılar hastada kanamaya neden olabilir. Kan sulandırıcı o kişiye yararlı olmak için verilir ama zararlı da olabilir. Önemli olan tartıda yararın mı yoksa zararın mı daha fazla olduğudur.’’
PIHTI ERİTİCİ İLAÇ HASTAYA NASIL VERİLİYOR?
. Pıhtı eritici ilaç hastaya inme için gittiğinde nasıl verilir?
‘‘Pıhtı eritici ilaç hastaya toplardamar yoluyla verilir. Hastanın kilosu bizim için önemlidir. Kilo başına miktarı hesaplandıktan sonra yüzde 10 kadarı damardan direkt verilir. Geri kalanı da bir saatlik bir serum halinde verilir. Şu anda kullanılan tek ilaç bu şekilde verilmektedir. Gidilen acilde acil hekimi ile onun muhatabı olan nöroloji hekiminin ortak karar verdikten sonra bu tedaviyi yapmalarının önünde hiçbir engel yoktur. Tedaviden sonra hasta bir ambulansa bindirilip özel koşullarda inme merkezine transfer edilebilir. Ama bazen hastanın durumu acilde bu ilacın yapılmasını riskli hale getirir. Dolayısıyla oradaki nörolog orada bu tedaviyi yapma kararı vermez. Hastayı bir an önce inme merkezine götürüp bütün tedavilerin orada yapılmasını isteyecektir.’’
TAKAYASU HASTALIĞININ İNME RİSKİ YÜKSEK Mİ?
. Takayasu hastalığının inme riski yüksek midir?
‘‘Takayasu hastalığının inme riski yüksek değildir ama risk vardır. Çünkü Takayasu hastalığı çok sık görülen bir hastalık değildir. Beyni besleyen damarları da ilgilendirir ve bu damarlarda iltihabi değişikliklere yol açar. Darlıklara ve tıkanıklıklara yol açar. Ama her ne kadar beyni besleyen damarları tutsa da tedavide damarda darlığa yol açan iltihabi değişiklikleri azaltmaya yönelik ilaçlarla kontrol edebilme şansımız yüksektir.’’
. Felç sonrası çift görme sorunu ne kadar sürede geçer?
‘‘Bütün felç sonrası ortaya çıkan arazlar yaklaşık üç-altı içerisinde şiddetlerine göre azalacaktır. Bazı durumlarda süreğen kalabilirler ama neredeyse her yakınma her şikâyet belirli oranlarda azalacaktır. Çift görmenin de bu zaman zarfında azaldığı hatta tamamen ortadan kalktığı bilinmektedir.’’
İçeriği Paylaşın