Kadınlarda Böbrek Sağlığı
Kadınlarda Böbrek Sağlığı
Bizi Takip Et
Türk Nefroloji Derneği 2. Başkanı ve İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Nefroloji Bilimdalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Alaattin Yıldız, kadınlarda böbrek ve idrar yolu enfeksiyonları, kronik böbrek yetersizliği, böbrek nakli ve böbrek sağlığı konusunda merak edilenleri Sağlığım İçin Herşey’e anlattı.
İDRAR YOLU ENFEKSİYONU DİYE GEÇİŞTİRMEYİN
“Kadınlarda idrar yolu enfeksiyonları tam olarak tedavi edilmezse, böbrekte hasarlar bırakabilir ve uzun vadede böbrekte doku kaybı yaratarak kronik böbrek yetersizliğine yol açabilir. Bunun için idrar yolu enfeksiyonu diye önemsememek doğru değildir. Kadınların anatomisi gereği
idrar yolları kısadır ve bu nedenle kolayca bakteriler idrar yollarına bulaşabilir. Bu önce mesane sonra böbrek enfeksiyonu şeklinde olabiliyor. Tabi kişisel hijyen kurallarına uymak da çok önemli. Anatomik nedenlerle özellikle tuvalet temizliği sırasında arkadan öne doğru temizlik yapılması ciddi bir enfeksiyon kaynağı olabilir. Bunun dışında altta yatan başka kolaylaştırıcı faktörler de olabilir. Taş varlığı da idrar yolu enfeksiyonunu kolaylaştırıcı faktör olabilir.”
KONTROLSÜZ ANTİBİYOTİK KULLANILMAMALI
“Doktor onayı olmadan, kontrolsüz bir şekilde antibiyotik kullanımı mikropların o antibiyotiklere karşı direnç geliştirmesine neden olabilir. Ancak çok sık tekrarlayan sistit atakları olan kişilerde bazen idrar yollarına etkili olabilecek antibiyotikler, doktor onayı ile şikayetler başladığı anda kısa süreli olarak, kültür gibi incelemeler yapılmadan kullanılabiliyor. Cinsel beraberlikten sonra tekrarlayan enfeksiyonlar ya da ayda birkaç kez sistit atağı olması durumlarında da antibiyotikleri doktor onayı ile kullanılabiliyor. Bu tür durumlarda her zaman kültür incelemesi yapılması gerekmeyebilir.”
YÜKSEK ATEŞ EN ÖNEMLİ BELİRTİ
“İdrar yolu enfeksiyonlarında genelde en sık görülen belirti idrar yaparken yanma, sık sık idrara çıkma ve bazen idrarı tutamamadır. Basit bir sistitte ateş olmaz; ancak eğer idrar yolu enfeksiyonu böbreğe kadar ilerlediyse titreme ve yüksek ateş meydana gelir. Bu ayrım son derece önemlidir. Sistit hayat kalitesini etkiler; ama böbrek iltihabı iyi tedavi edilmezse böbrek fonksiyonlarının uzun dönemde kaybedilmesine kadar gidebilir. Ateşe; bulantı, kusma da eşlik edebilir. Tüm bu belirtilerin yanı sıra bel ağrısı böbrek iltihabını işarete edebilir.”
GEBELİK ZEHİRLENMESİNE DİKKAT!
“Gebelik zehirlenmesi tüm gebelerin yüzde 5-10’unda görülebilir. Özellikle ilk gebeliklerde ortaya çıkan sonraki gebeliklerde daha az görülen bir tablodur. Diyabet ve Mol Hidatiform hastalıklarında hastalarında daha fazla görülebiliyor. İkiz gebeliklerde de görülebilen bir durumdur. Eğer annenin zeminde bir böbrek hastalığı varsa ve ileri yaşlardaki gebelik yaşıyorsa yine gebelik zehirlemesiyle karşılaşılabilir. Hastanın hızla kilo alımında artış, ayaklarda belirgin bir şekilde şişlik, tansiyon yüksekliği, protein kaçağı gibi durumlar en önemli belirtilerdir. Bu durumların yakından takip edilmesi gerekir. Preeklampsi; yani gebelik zehirlenmesi denilen tablo hem anne hem de bebeğin sağlığını etkileyebilir. Çünkü plesentanın; yani bebeğin kanlanmasını olumsuz yönde etkileyen bir durumdur. Anne adayının da hayatını tehlikeye sokabilir. Örneğin; preeklampsi, yaygın damar içinde pıhtılaşmalar yaratabilir. Bazen de erken doğum travmayı başlatmak gerekiyor. Çünkü preeklampsi şiddetli olduğu zaman en etkili tedavi aslında bir an önce tahliye, doğumun sağlanmasıdır. Çünkü doğumdan sonra bu tablonun hemen gerilemesi beklenir.”
BÖBREK HASTALARI HAMİLE KALABİLİR Mİ?
“Böbrek hastası bir kadın hamile kalabilir; ancak bazı riskleri vardır. Özellikle dikkat edilen şey hastanın böbrek fonksiyonlarının nasıl olduğudur. Böbrek fonksiyonları, süzme gücü yüzde 30’un altındaysa biraz daha risk yüksektir. Erken evre böbrek yetersizliği olan hastalarda daha sağlıklı gebelikler olabiliyor. Tansiyon kontrolü, proteinlerinin miktarı önemlidir; yani günlük kaybedilen protein miktarı 3 gramın üzerindeyse bu durum, daha ağır seyredebileceğini düşündürebilir. Tüm bunların üzerine başka sistemik hastalıklarının varlığı da riskli olabilir. Örneğin lupuslu bir hasta gebelikte çok daha ciddi alevlenmeler yaşayabilir. Bunun için kronik böbrek yetersizliği olan bir kadın hamile kalmayı planlıyorsa mutlaka bu isteğini doktoru ile önceden paylaşmalıdır. Risklerin hesaplanması ve bir planlama yapılması gerekir. Böbrek hastalarının hipertansiyon için kullandığı bazı ilaçlar özellikle hamilelik planlanıyorsa risk yaratabilir. Bebeğin böbrek gelişimi açısından sorun oluşturabilir. Bunun içi ilacın önceden kesilmesi gerekir.”
HAMİLELİK SÜRECİNDE DİYALİZE GİRİLEBLİR Mİ?
“Diyaliz gören hastaların fertilizasyonu çocuk doğurma açısından az da olsa bir sıkıntısı yaratabilir; ancak doğru bir kontrolle başarılı bir şekilde sağlıklı doğumlar da yapabilirler. Diyaliz hastalarında tansiyon düşmeleri bebeğin sağlığını riske atabilir. Bunun için hamile kalındığı andan itibaren hastasının diyaliz sıklığı arttırılmalıdır. Örneğin rutinde yapılan 4’er saat 3 gün yapılan diyaliz haftada 6 güne çıkarılabilir. Kısacası, diyaliz hastaları doğru bir takip ile hamile kalabilir, sağlıklı bir bebek sahibi olabilirler.”
BÖBREK NAKLİNDEN 1-2 YIL SONRA HAMİLE KALINMASINA İZİN VERİLİYOR
“Diyaliz hastasına göre böbrek nakli olan kişiler bebek sahibi olmak açısından tartışmasız daha avantajlıdır. Böbrek nakli olan bir kadın hasta en az 1-2 yıl beklemelidir. Tabi burada hastanın yaşı da önemlidir; çünkü yaş ilerledikçe belli bir süre sonra anne olma şansı da azalabiliyor. Bu nedenle hastanın yaşını da göz önüne alarak; 1 yılı geçmiş tercihen ikinci yılını tamamlamış, böbrek fonksiyonları gayet iyi, protein kaçağı olmayan kadın hastaların hamile kalmasına izin verilebiliyor.
BÖBREK SAĞLIĞI İÇİN HANGİ TESTLER YAPTIRMALI?
“Özellikle kan basıncı yüksek olan kişilerin, bu tansiyon yüksekliğinin altında bir böbrek patolojisi olup olmadığının değerlendirmesi gerekir. Bu hem kadınlar hem erkekler için geçerlidir. Gebelik varsa ve tansiyon yüksekliği varsa mutlaka anne adayların nefrolojik açıdan ayrıntılı incelenmelidir. Yine yaşanan idrar yolu enfeksiyonları da doğru ve yeterli bir şekilde tedavi edilmelidir. Aksi takdirde uzun dönemde dediğim böbreklerde küçülme, fonksiyonların kaybıyla karşımıza gelebilir. Bu tür problemler yaşayanlar kontrolsüz gelişi güzel ilaç kullanmamalı mutlaka doktor kontrolünde olmalıdır. Sağlıklı beslenme de bu konuda önemlidir. Unutulmamalıdır ki; damar sağlığını koruyan her şey böbrekleri de korur. Çok su içmenin vücuda bir katkısı yoktur. Vücudumuz mükemmel bir sisteme sahiptir, susama hissiyle zaten su tüketilmesi gerektiğine dair işareti verir. Susuzluk yaşanmayacak şekilde günlük su tüketimi sağlanmalıdır.”
İçeriği Paylaşın