Kalp Hastası Eşimin Tuz Kaçamakları


Bizi Takip Et


Dile kolay nerdeyse koca bir kışı hastanede geçirmişti eşim.

2,5 ayı bulan hastane günlerinde gurme bir erkek olarak lezzetli yemekleri çok özlemişti… O’nu strese sokan zorlu tedavi sürecinden çok, kendi deyimiyle tatsız, tuzsuz  hasta yemeklerine mahkum olmasıydı.

Yoğun bakım servisinde yatıyordu. Kalp yetmezliği tablosuna, hiponatremi olarak bilinen sodyum düşüklüğü problemi de eklenmişti. Uygulanan farklı tedavilere rağmen bir türlü sodyumu yükselmeyince; kalp ve nefroloji doktorlarının gözlerinin faltaşı gibi açılmasına neden olan bir istekte bulunmuştu:

“Turşu suyu içmeme izin verin lütfen, göreceksiniz sodyumum yükselecek”

Eşimin hasta yatağında turşu suyu isteyecek kadar tuzlu gıdalara işte böyle zaafı var. Yeşil eriği, salatalığı, marulu tuz dökerek yemeye bayılıyor.  Akşam televizyon izlerken tuz oranı  bana göre zehir derecesindeki kabak çekirdeğini yemek en büyük düşkünlüklerinden biri…

Oysa, kalp doktorunun ona yasakladığı gıdaların başında tuz geliyor.

Yaklaşık seksen günü hastanede geçiren eşim taburcu olduğunda çok sevdiği erik mevsimi başlamıştı.. Uyarılarıma, doktorumuzun tavsiyelerini anımsatmama kulak asmadan her gün birkaç kase yeşil eriği bolca tuz serperek yiyordu. Derken bir sabah  alarm sesiyle uyandık! Eşimin kalbindeki pilin alarmıydı bu…

Paniğe kapıldık ikimiz de… Hemen hastaneye koştuk! Yapılan kontrollarda vücutta ödem oluşmaya başladığı anlaşıldı. Kalp pilinin vücutta sıvı birikmesini haber verme özelliği vardı. Pilin alarmı bu nedenle çalmıştı. Tüm bunlara yol açan ise yeşil eriklere bol miktarda serpilen tuzdu…

O günden bu yana tuzlu gıdalardan uzak durmaya çalışıyor eşim. Ancak gene de zaman zaman  yaptığı tuz kaçamakları yüzünden minik tartışmalarımız oluyor. Bazen “Tuza dikkat!” uyarımı duymamazlıktan geliyor, bazen kızıyor..  Bazen de yaramazlık yapan bir çocuk gibi yemeklere benden gizli tuz ekmeye çalışıyor.

Çoğu  kalp, böbrek, yüksek tansiyon hastasının yakınlarıyla bu tür çatışmalar yaşadığı bir gerçek! Sevdiklerinin tuzlu yemekler konularındaki uyarıları hastalara, risk grubundaki kişilere çok sevimsiz, çok itici gelebiliyor. Ancak şu bir gerçek ki, tuz sağlığımızı tehdit eden gıdalar arasında başı çekiyor.

Yapılan araştırmalara göre Türkiye’de tuz tüketimi normalden üç-dört kat daha fazla. Bunda  yemeklerin tadına bakmadan  tuz dökme alışkanlığımızın payı çok fazla.  Ekmeğe aşırı düşkünlüğümüzü de unutmamalı.  Ekmek 585, mısır ekmeği 531, kepekli ekmek 463, simit 43,. Tzulu kraker 1100 miligram tuz içeriyor. Yufkadaki tuz oranı ise bin miligram.

Bu açıdan Sağlık, Milli Eğitim, Sanayi, Tarım ve Köy İşleri Bakanlık temsilcilerinin katıldığı  “Tuz Tüketiminin Azaltılması Ulusal Strateji Belirleme Çalıştayı’nda  alınan kararları  toplum sağlığı açısından çok önemli bulduğumu belirtmeliyim.

Restoranlarda masalardan tuzlukların kaldırılması, patates kızartması, ayran, salata gibi yiyeceklere yapım aşamasında tuz konulmaması, mönülerde yiyeceklerin kalori miktarının yanısıra tuz içeriklerinin belirtilmesi olumlu bulduğum projelerden sadece birkaçı.

Peki, dışarıda önlem alırken, evde tuzdan, tuzun zararlarından kendimizi, sevdiklerimizi nasıl koruyacağız?

Bir beslenme uzmanı arkadaşımın tavsiyesine uyararak yemekleri tuz yerine karabiber, kırmızı biber gibi baharatlar ile tatlandırıyorum.

Deneyin, çok güzel oluyor. Hem de sağlıklı!

esrako@gmail.com
www.esrakazancibasiilesaglik.com


İçeriği Paylaşın