Memorial Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölümü Başkanı Prof. Dr. Cem Yorgancıoğlu, Atv Avrupa ekranlarında yayımlanmakta olan “Esra Kazancıbaşı İle Sağlığım İçin Herşey” programına katıldı.
Kalbimizde kaç kapak var ve bu kapakların görevleri nelerdir? Kalp kapak hastalıklarında, hastalanan kapağa göre farklı belirtiler mi ortaya çıkar? Kalp kapak hastalıkları, kalp damar hastalıkların belirtileriyle karışabilir mi yoksa kendine özgü belirtileri mi vardır? Kalp kapak hastalıklarında tanı yöntemleri nelerdir? Hangi hastalara kapak değişimi ya da tamiri gerekiyor? Kapak değiştirirken kullandığınız kaç tip kapak var, bu kapakların özellikleri nelerdir? Hangi hastada ne tür kapağı tercih ediyorsunuz? Kalp kapağı ameliyatlarında ne tür gelişmeler var?
Prof. Dr. Cem Yorgancıoğlu, Esra Kazancıbaşı`nın sorularını yanıtladı.
. Kalbimizde kaç kapak var ve bu kapakların görevleri nelerdir?
“ Kalbin bir kirli kan tarafı bir de temiz kan tarafı olmak üzere iki tarafı var. Bacaklardan, kollardan ve beyinden gelen kanlar sağ tarafta kulakçık adını verdiğimiz bir depo kısmında birikiyor. Sonra karıncığa geçiyor bu karıncığa geçiş sırasında bir kapak mevcut trikuspid kapak adını veriyoruz. Daha sonra bu kirli kanı pompalayan sağ karıncıktan akciğerlere pulmoner adını verdiğimiz akciğere giden ana damara kan pompalanıyor. Burada yine bir kapakçık var buna pulmoner kapakçık diyoruz. Akciğerlerde temizlenen kan bu sefer sol kulakçığa yani kanın temiz olduğu sol tarafına geliyor ve sol kulakçıktan sol karıncığa geçiş var. Burada mitral kapak adını verdiğimiz bir kapakçığımız var. Sol karıncıktan da aort adını verdiğimiz ana damar ve oradan bütün vücuda geçiş yapıyor ve burada da aort kapağı var.”
. Kalp kapak hastalıklarında, hastalanan kapağa göre farklı belirtiler mi ortaya çıkar?
“ Bütün bu kapakçıkların doğuştan gelen hastalıkları olabiliyor. Doğum sırasında ortaya çıkan genetik olarak gelen hastalıkları var. Bir de sonradan edinsel olarak ortaya çıkanlar var. Edinsel olarak ortaya çıkanların bir kısmı romatizmal kalp hastalığı adını verdiğimiz çocuklukta geçirilen boğaz iltihabından (Beta Hemolitik Streptokok halk arasında Beta olarak bilinir) sonra ortaya çıkanlar.
Bir kısmı da dejeneratif hastalıklar; yaşla birlikte ortaya çıkan veya doğumda hafif olup da yaşla birlikte ilerleyen hastalıklardır. Doğumsal hastalıklar, her kapakta söz konusu darlıkları, yetmezlikleri veya ikisinin de aynı anda bulunduğu tablolar olabilir. Bir kısmı çok acil müdahale gerektiriyor. Özellikle yeni doğanlarda pulmoner kapak dediğimiz akciğerlere giden ana damarın kapağında darlıklar olabiliyor hatta bazen hiç açılmamış olabilir. Bu çocuklara hemen doğduğu gün bile ameliyat gerekebiliyor. Diğer kapak hastalıkları çocuklarda olabilir. Bir kısmı izlenebilir, bir kısmı erken müdahale gerektirebiliyor.
Edinsel hastalıklar yani romatizmal kökenliler son yıllarda giderek azalıyor. Ülkelerin kişi başına düşen gelirleri ve gelişmişlik düzeyleri artıkça buna paralel olarak da romatizmal kalp hastalıkları giderek azalıyor çünkü Beta Hemolitik erken teşhis alıyor. Çocuklar Kalp romatizmasına yakalanmıyor dolayısıyla bir sorun bırakmamış oluyor.
Günümüzde dejeneratif kapak hastalıklarını sıklıkla görüyoruz. Bunlar ağırlık olarak müdahale edilen temiz kan tarafındaki hastalıklardır. Trikuspid kapağın hastalıkları biraz ikincil olarak ortaya çıkıyor. Pulmoner kapak hastalığı erişkin yaş grubunda yok denecek kadar azdır.”
“EN ÖNEMLİ BELİRTİLERİ; NEFES DARLIĞI, ÇARPINTI, TIKANMA HİSSİDİR”
. Ne tür yakınmalar ortaya çıkıyor? Kalp kapak hastalıkları, kalp damar hastalıkların belirtileriyle karışabilir mi yoksa kendine özgü belirtileri mi vardır?
“Kalp kapak hastalıklarında hastalarda nefes darlığı, çarpıntı, tıkanma hissi olur ama bazen tıkayıcı damar hastalıklarında da özellikle hasta diyabetikse göğüs ağrısı hissetmiyorsa orada da ilk bulgu olarak nefes darlığı ortaya çıkar. Nefes darlığı ile başvuran hastaların büyük bölümü maalesef kapak hastasıdır.
Mitral kapak hastalığı ile aort kapak hastalığı birbirinden biraz ayrışıyor. Mitral kapak hastalığının darlığı ve/veya yetmezliği söz konusu olabilir. Darlığı söz konusu olduğunda kan sürekli kulacıkta birikiyor karıncığa geçemiyor. Buna bağlı olarak kulakçığın büyümesi ve kan biriktirmesi akciğerde bir baraj şeklinde göllenmeye neden oluyor ve hasta yeteri kadar nefes alamıyor.
Mitral kapakta yetmezlik olduğu zaman ise karıncığa geçen kanın tümü ana damara aorta pompalanması gerekirken bir kısmı kulakçığa geri kaçıyor. Bu durum kulakçıkta basınç artmasına ve akciğere doğru göllenmeye neden oluyor.”
. Hasta bunu nasıl hissediyor?
“Kişi efor sırasında yaşıtlarına göre daha geride kalıyor. Yaşıtları 4 katı rahatlıkla çıkarken böyle bir hasta 2 kat çıkıyor ve nefes nefese kalıyor, tıkanıyor, durup dinlenme ihtiyacı hissediyor. Hastalık daha ilerlerse istirahat sırasında da belirtiler ortaya çıkabilir ama çoğu hasta istirahat sırasında belirtiler ortaya çıkamadan bir hekime başvuruyor.
Aort kapak hastalıklarında yetmezlikler çok iyi tolere ediliyor. Uzun yıllar fark edilmeden kalabilir. Hasta ilk belirtilerle geldiği zaman ileri derecede aort yetmezliği hatta kalp yetmezliğine doğru gidişiler de ortaya çıkabilir. Aort darlıkları göğüs ağrısına neden olabilir. Bunlar da koroner arter hastalıklarıyla karışabiliyor. Çünkü kan o bölgeden zor geçtiği için kalbin adalesi de buna yetişmek için kalınlaşıyor, güçleniyor o darlığı yenmeye çalışıyor bu sefer kalbe gelen kan yetmemeye başlıyor. Aslında kalp damarlarında bir darlık olmadığı halde relatif olarak kalbi besleyen koroner damarlara az kan gittiği için göğüs ağrısı hissedebiliyor.”
. Ayrıcı tanıda hangi yöntemlerden yararlanıyorsunuz?
“Bu hastaların ritim bozukluğu da olabiliyor. Özellikle mitral kapak hastalıklarında bir dönem sonra kulakçığın genişlemesi ve esnemesine bağlı olarak atriyal fibrilasyon dediğimiz ritim bozuklukları ortaya çıkabiliyor. Bu gibi durumlarda elektro önemli bir tanı aracıdır.
Kapak hastalıkların esas tanısı eko kardiyografi adını verdiğimiz kalbin ultrasonografisidir. Eko kardiyografi bu konuda bize çok değerli bilgiler veriyor. Teknolojideki gelişmeler artık 3 veya 4 boyutlu görüntüleri bize sağlıyor. Ultrasonografide ameliyatta gördüğümüz görüntülerin benzerini ameliyata girmeden de görebilir hale geldik. “
. Kapak değişimi ve kapak tamirine gelene kadar sadece ilaç tedavisi uygulanan hastalar da var mı? Hangi hastalara kapak değişimi ya da tamiri gerekiyor?
“ Hastalara tanı konduğu dönem eğer ameliyat kriterlerine uymuyorsa hasta henüz ameliyat edilecek düzeye gelmediyse o zaman zarfında belli aralıklarla takipte kalıyor. Ameliyat riskleriyle faydalarını hastaya göre değerlendiriyoruz. Eğer hastalık az, ameliyatın riski daha yüksek kalacaksa bir anlamı yok ama hastalığın ilerlemesiyle birlikte artık hastaya daha fazla zarar verecek boyutlara geliyorsa o zaman mutlaka müdahale gerekiyor. Bu durumu eko ve hastanın şikayetlerine göre takip ediyoruz.
Ameliyatta tamir ve kapak değişimi söz konusu ama tamiratı ön planda tutmak gerekiyor. Trikuspid kapakta da tamirat yönünden girişimlerde bulunuyoruz. Trikuspid kapağı değiştirmeyi pek sevmiyoruz çünkü düşük akımlı bir kapak; o bölgeye yaptığımız kapak değişimleri çok kolay tıkanabiliyor. Bu durum için kanı sulandırıcı ilaç kullansak da kapakta pıhtı ve tıkanma olabiliyor dolayısıyla o kapağı mümkün olduğunca tamir etmeye çalışıyoruz. Çok mecbur kalırsak kapağı değiştiriyoruz.
Mitral kapakta da önceliğimiz tamir; kapakta darlık varsa, darlığı açma, yetmezlikse yetmezliği azaltacak ya da ortadan kaldıracak şekilde tamir yöntemleri uyguluyoruz. Gerek eko kardiyografi olsun gerek ameliyat bulguları olarak; kapak, tamir edilecek bir kapak değilse örneğin, çok kireçliyse veya aşırı derecede dejenere olmuşsa kapağı ya baştan değiştiriyoruz ya da tamir şansı veriyoruz. Tamir sırasında yapılanlar içimize sinmediyse ya da uzun vadeli bir tamirat olmadıysa ameliyatı sonlandırmadan önce kapağı değiştiriyoruz.”
. Kapak değiştirirken kullandığınız kaç tip kapak var, bu kapakların özellikleri nelerdir? Hangi hastada ne tür kapağı tercih ediyorsunuz?
“Kapakları iki ana grup olarak ele alalım. Birisi mekanik kapaklar adını verdiğimiz; polyaletik karbondan yapılan, aşınması söz konusu olmayan bir materyal. Bunların teorik ömrü sonsuz ama pratikte vücudun içinde kullanıldığı zaman ömür boyu kan sulandırıcı ilaç kullanımı gerektiren kapaklardır. Bu kapakları genç yaş grubunda kullanıyoruz.
İkinci grup kapaklarımız biyolojik kapaklar; bunlar yıllar içinde kireçlendiği için ömrü ortalama 10 yıl civarındadır. Yeni teknolojiyle üretilen kapakların ömrünün biraz daha uzun olduğu söylenir. Bunlarda kan sulandıran ilaç kullanımı 2 veya 3 ay yeterli oluyor. Bu kapakları 65 yaş üzeri grupta kullanıyoruz. Bir de doğum yapmayı planlayan kadınlarda tercih ediyoruz.”
“TAVİ YÖNTEMİ BUGÜNE KADAR AMELİYAT ŞANSI BULAMAYAN HASTALARA UYGULANIYOR”
. Kalp kapağı ameliyatlarında ne tür gelişmeler var?
“ Kapak ameliyatlarında şu anda en büyük teknoloji cerrahi olarak dikişsiz aort kapakları ameliyatı. Mitral kapak için de benzer teknolojiler çıkmaya başladı. Aort kapağı değiştirme işleminde ya bir iki tane kılavuz dikişle kapağı yerine oturtabiliyoruz ya da tamamen dikişsiz olarak yerine oturtuyoruz. Bu yöntem her yaş grubuna uygulanabiliyor çünkü kireçli olan kapağı tamamen çıkartıyorsunuz ve yerine oturtuyorsunuz. Küçük kesiyle yapılabiliyor.
Bir de tavi yöntemi var. Tavi yönteminde kasıktan girilerek aort kapağa ulaşılıyor. Bir balon vasıtasıyla kireçler açılıyor ve yine kasıktan girilerek bir biyolojik kapak yerleştiriliyor. Tavi yönteminde kireçli kapak yerinde kaldığı için her zaman çok net uygulanamıyor. Genç hastalarda önerilmiyor. Bu hasta grubu, bugüne kadar ameliyat şansı elde edememiş hastalardır”.
. Kalp kapak ameliyatları için Türkiye`ye en çok hangi ülkelerden hastalar geliyor?
“ En çok yakın çevre Irak, Azerbaycan, Gürcistan, Arnavutluk. Avrupalılar ancak Türkiye`ye geldiklerinde ameliyat oluyorlar özellikle ameliyat için gelmiyorlar.”