Kanser Hastası Kadınlarda Cinsel Sorunlar ve Tedavileri
Kanser Hastası Kadınlarda Cinsel Sorunlar ve Tedavileri
Bizi Takip Et
RÖPORTAJ: Demet DEMİRKIR
Geçmişte veya şu anda kanseri olan kadınlarda cinsel sorunların saptanıp tedavi edilmesi günümüz çağdaş sağlık sisteminin temel unsuru olarak kabul edilir. Çoğu kronik hastalıkta olduğu gibi kanser hastalığı da kadının kendine güveni, enerjisini ve cinsel aktiviteye olan ilgisini azaltır.
Memorial Şişli Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, kanser cerrahileri, kemoterapi ve radyoterapi tedavilerinde ilerlemelerin kanser hastalarını olumlu yönde etkilediğini hatta erken tespit edilen vakalarda tamamen sağlıklı bir cinselliğe dönmenin mümkün olduğunu söyledi.
Kadınlarda en çok meme kanseri, jinekolojik ve kolorektal kanser görüldüğünü belirten Op. Dr. Erdoğru, jinekolojik kanseri olan hastalarda genital bölgede ağrı ve azalmış kayganlaşma problemleri, cinsel ilişki sırasında ağrı gibi sorunların cinsel isteksizliğe sebep olduğunu belirtti.
Kanser hastalarında cinsel sorunlar hakkında bilgi veren Op. Dr. Dilek Uslu Erdoğru, hastaların ne gibi cinsel sorunlarla karşılaştığı ve bu cinsel sorunların tedavisinde neler yapıldığı hakkında bilgiler verdi.
. Hangi kanser türlerini daha çok görüyorsunuz?
“Kadınlar için meme, jinekolojik ve kolorektal kanserler ön plandadır. Beyaz ırk kadınlarında en sık görülen kanser meme kanseridir, sonra akciğer kanseri, kolorektal kanser ve dördüncü sırada da rahim kanseri vardır.
Ben de klinikte en çok meme, jinekolojik ve kolorektal kanserleri olan hastaları tedavi etmekteyim Maalesef kadınlarda sigara içme oranının artmasıyla paralel akciğer kanseri hastalarında da artış görülmektedir.”
“HASTALARIN KENDİLERİNE OLAN GÜVENLERİ AZALIYOR”
. Kanser olan kadınlarda hangi cinsel sorunlar ortaya çıkıyor?
“Kişiden kişiye farklılık göstermekle beraber kanser hastası olan hastalarda en sık gördüğüm sorunlar şunlardır: Hastaların kendine güvenleri azalırken cinsellikten alınan hazda da azalma meydana gelir. Azalmış orgazm duygusu, ağrılı cinsel birleşme, cinsel aktivite sırasında azalmış kayganlaşma ve cinsel istekte azalma cinsel aktivite sıklığının azalmasına yol açmaktadır.
Onkoloji kliniklerinde yapılmış olan geniş çaplı bir araştırma kanser hastası olan kadınların cinsel sorunlarını cerrahları veya onkologları ile konuşmaya çekindiklerini, onkoloji hastası kadınların yüzde 80 kadarının utandıkları için cinsel sorunlarından bahsedemediklerini ortaya koymuştur. Görüldüğü üzere aslında kanserli kadınların yaşanan cinsel sorunları gerçekten çok fazladır.”
“HASTALAR BİRKAÇ SORUNU AYNI ANDA YAŞAYABİLİYOR”
. Cinsel sorunlar hangi kanser türlerinde ortaya çıkıyor? Jinekolojik kanserler cinsel sorunları daha mı çok tetikliyor?
“Jinekolojik kanserlerde ve meme kanserinde hormonal faktörlerde rol oynadığından cinsel fonksiyonlar bu hastalarda daha fazla bozulmaktadır. Meme kanserli hastalarda cinsel fonksiyon bozukluğu sıklığı yüzde 76 oranındadır. Bu demek oluyor ki her meme kanseri olan 10 kadından 7-8 i cinsel sorunlar yaşamaktadırlar.
Erken yumurtalık kaybına bağlı sorunları özellikle jinekolojik kanserler nedeniyle yumurtalıkları alınmış hastalarda, veya meme kanseri gibi kemoterapi ve hormon tedavileri nedeniyle erken menopoza girmiş hastalarda çok sık görmekteyiz. Bu hastalar hem yumurtlamanın durmasına bağlı sorunlar hem de doğurganlığın kaybına bağlı şikayetleri ön planda yaşıyorlar.
Benim de maalesef kansere yakalanan henüz yirmili yaşlarda hastalarım var, hiç çocuğu olmayan genç bir kişinin menopoza girmesinin ne denli travmatik olduğu tahmin edilebilir.
Jinekolojik kanseri olan hastalarda ayrıca genital bölgede ağrı ve azalmış kayganlaşma problemleri, cinsel ilişki sırasında ağrı sıklıkla ortaya çıkmaktadır. Endometriyum, serviks (rahim ağzı) ve vajina kanserlerinde uygulanan brakiterapi tedavileri, alt batına kolon ya da mesane kanseri nedeniyle uygulanan radyoterapiler vajinal darlığa, batın içi yapışıklıklara yol açarak disparanüri yani ağrılı cinsel birleşmeye yol açabilmektedirler. Vajinal darlıkların tedavisi bu hastalarda özel yumuşak dokudan yapılmış dilatatör tedavileriyle mümkün olmaktadır. Ayrıca radyoterapinin etkilerinden biri de ışın uygulanan bölgedeki sinirleri etkileyerek duyu kaybına yol açmaktadır.”
“MEMENİN KAYBI KADININ KENDİSİNİ ÇİRKİN HİSSETMESİNE SEBEP OLUYOR”
. Vücut görünümünün değişmesi cinselliği nasıl etkiliyor?
“Kadınları bu konuda en çok etkileyen kanserler meme kanseri sonrasında ise kolostomi veya urostomi yapılmış kanserlerdir.
Bir kadın için meme kadınlığı simgeleyen en önemli organdır; bu organın kaybı kadının kendisini eksik, çirkin hissetmesine neden olmaktadır bu durum ise hastayı derin bir ruhsal çöküntüye sokmaktadır.
Meme kanserli hastalar hakkında yapılan çalışmalar mastektomi yani meme alınma ameliyatı sonrası meme rekonstruksiyonu yani kanser nedeniyle kaybedilen memenin yerine yenisinin oluşturulduğu hastaların rekonstruksiyon geçirmeyenlere oranla yaşam kalitelerinin belirgin olarak arttığını göstermiştir.
Yeni meme kanserinin durumuna göre primer yani memenin alınmasıyla aynı seansta yapılabileceği gibi ilerlemiş vakalarda ise kemoterapi ve radyoterapi tedavilerinden sonra sekonder olarak da yapılabilmektedir. Ben de meme dokusu tamamen alınmış hastalarıma eğer onkologları onay veriyorsa meme rekonstrüksiyonu yaptırmalarını öneriyorum çünkü meme rekonstrüksiyonu sonrası hastalarımın görünümlerinden daha az endişe ettiklerini, kıyafet seçiminde zorlanmadıklarını,hatta eşlerinin bile hastalık durumunu daha kolay kabul ettiklerini gözlemlemekteyim.
Ostomi içi boş organların cilde ağızlaştırılmasıdır, Barsakların cilde ağızlaştırılmasına kolostomi, idrar yollarının cilde ağızlaştırılmasına ise ürostomi denir. Bu operasyonu geçiren hastalar vücutlarında torba taşımak zorundadırlar ve bu kişilerin yüzde 60‘ının kendilerini cinsel olarak hiç çekici hissetmediklerini biliyoruz. Bazı hastalar ise ostomi ameliyatlarından sonra kendinden iğrenme hissi duymaktadırlar ama hastaların çoğunluğu bu duruma zamanla alışmaktadır.
Koku, gaita veya idrar kaçağı, gaz gürültüsü, ciltte ki tahriş kişinin vücut imgesini bozmakta ve sıkıntıya yol açmaktadır. Hastalara verilecek bazı bilgiler bile kendilerini çok daha iyi hissetmelerine yol açacaktır. Gaza ve ishale yol açacak besinlerden kaçınmak, kokuya yol açan besinleri tüketmemek hastanın gaz ve koku sorununu çözecektir. İlişkiden önce torbanın değiştirilmesi, daha ufak bir torba takılması, stoma denilen cilt bölümünün temiz tutulması gerekmektedir.
Klinikte ostomi nedeniyle özgüvenlerini kaybetmiş hastalarıma ostomilerini gizleyen özel olarak bu hasta grubu için üretilmiş, estetik görünen iç çamaşırlarını öneriyorum.
Ayrıca kemoterapiye bağlı saç dökülmeleri de kadınların vücut imajlarını bozmaktadır. Yapılan çalışmalar kadın hastaların aynı kanser türüne yakalanan erkek hastalara nazaran çok daha fazla dış görünümlerinden etkilendiklerini ortaya koymuştur.
Kanser türü ne olursa olsun kadınlara cinselliklerini yaşama konusunda destek olunacak çok farklı yaklaşımlar ve tedaviler vardır.”
“EŞLER DESTEKLEYİCİ İSE CİNSEL İLİŞKİ DAHA AZ ETKİLENİYOR”
. Kanser tedavisi gören bir kadının duyduğu cinsel isteksizlik, tamamen cinsellikten uzaklaştıracak boyutlara ulaşabiliyor mu?
“Kanserin tabu olarak görüldüğü çevrede yetişen hastalarım kendilerini toplumdan soyutlanmış hissedebiliyorlar ve yeni gerçekliklerini kabul edemiyorlar. Bu hasta grubu cinsel olarak daha fazla etkileniyor. Oysaki her üç kişiden birinin kanser olduğu ya da birinci dereceden yakınının kansere yakalanacağı gerçeğini unutmamak gerekmektedir. Kanser bulaşıcı bir hastalık değildir ve herkesin başına gelebilir, bunu unutmamak gerekmektedir.
Hastalık süresince eşinin sergilediği tavırla da kişinin cinsel isteği arasında çok önemli bir bağ vardır. Destekleyici partneri olan hastalarımın ilişkilerinin daha az etkilendiğini ifade etmek gerekir fakat eşi tarafından desteklenmeyen hastalarımda cinsel isteksizliğin tamamen cinsellikten kaçmaya kadar varabildiğini söyleyebilirim.
Maalesef üreme organlarının tabu olarak görüldüğü, cinsellikle doğurganlığın eş görüldüğü çevreden gelen hastalar çok daha ağır şekilde etkileniyor. Cinselliğin üreme organlarından ibaret olmadığını ısrarla bu tür hastalara ve eşlerine anlatmak gerekir.”
. Kanserli hastalarda cinsel isteksizliği nasıl tedavi ediyorsunuz?
“Öncelikle hastalarımın cinsel isteği azaltan depresyon ilacı kullanıp kullanmadıklarını değerlendiriyorum. Eğer antidepresanları cinsel isteksizliğe yol açan yan etkilere sahipse öncelikle yan etkisi olmayan bir antidepresanla değiştirtiyorum.
Cinsel isteksizliği olan hastalarıma vajinal ve klitoral akımı arttırarak hem istek hem de uyarılma fazında olumlu etkileri olan, hormonal içeriği olmayan ilaçlarla tedavi yapıyorum.
Eğer hasta cinsel ilişki sırasında duyduğu ağrılardan ötürü cinsellikten uzaklaşmışsa cinsel ağrı bozukluğunu tedavi ediyorum.
Orgazm olamama nedeniyle cinsel isteği azalan hastalarıma orgazmı tekrar sağlayan, pelvik kasları çalıştıran ve klitoral ve vajinal kan akımını arttırarak etkisini gösteren yöntemlerle tedavi başlıyorum.”
“KLİTORAL ORGAZMIN DAHA AZ KADINSI OLDUĞU DÜŞÜNÜLÜYOR”
. Kanser nedeniyle rahim ve yumurtalıkları alınmış hastalar orgazm olabilirler mi?
“Kişinin hastalık öncesi nasıl orgazm olduğu bu konuda en önemli faktördür. Eğer kişi sadece vajinal orgazmı gerçek orgazm olarak görüyorsa hasta vajinal kanser sonrası çok hayal kırıklığı yaşayacaktır. Toplumumuzda maalesef klitoral orgazmın daha az kadınsı olduğunu, gerçek orgazm olarak sadece vajinal orgazmın düşünüldüğünü bu düşünce tarzının da doğru olmadığını söyleyebilirim.
Bazı kadınlar ancak meme uyarılması sonrası orgazm yaşamaktadırlar. Böyle bir kişi meme kanseri sonrası orgazm açısından da daha fazla etkilenecektir.”
“BAZI İLAÇLARIN YAN ETKİSİ HİSSİYATI DEĞİŞTİREBİLİYOR”
. Kanser tedavisi gören kadınlarda vajinusmus gelişebilir mi?
“Bazı ilaçların yan etkileri olarak kişide periferal ağrı gelişebilir yani uç sınırlarda nöropati yapabilir. Bu da klitoriste, vulvada hissiyatı değiştirir. O yüzden hastalarda ağrılı birleşme olabiliyor, vajen dokusu artık eskisi gibi ıslanmıyorsa bu da acıya sebep olur. Acı hissettikçe hasta kendisini daha fazla sıkar, sıktıkça pelvik taban kaslarında sertleşme olur, bu sertleşme olunca da hasta daha çok ağrı çeker fakat bunların hepsinin tedavileri var. Ayrıca kanser tedavileri sonucunda erken menopoza giren hastalarda da vajinal atrofi bunun sonucunda ise ağrılı cinsel ilişki meydana gelmektedir.”
. Kanserli kadınların yaşadıkları cinsel sorunlar tamamen psikolojik mi?
“Yapılan cerrahi tedavilerin, kemoterapilerin, radyoterapilerin kadınların cinsel yaşamında çok sayıda olumsuz etkileri oluyor. Cerrahi girişimler sonrasında veya radyoterapi sonrasında vajen boyu kısalıp daralabiliyor ve bu nedenle cinsel birleşmede zorluklar yaşanıyor.
Kemoterapi ilaçları ve hormonları baskılamak için kullanılan ilaçlar hastaları erken menopoza sokarak, vajinal kuruluğa yol açıyor. Azalan hormon düzeyleri cinsel isteksizliğe yol açıyor. Tüm bu faktörler ele alındığında kanserli kadınların yaşadığı cinsel problemler psikolojiktir demek doğru olmaz.
Eğer hastaların eşleriyle duygusal ilişkilerinde sorun varsa muhakkak uzman bir psikologdan ya da çift terapistinden yardım almalarını öneriyorum.”
İçeriği Paylaşın