Kaygılı Yaşam Panik Atak Nedeni
Kaygılı Yaşam Panik Atak Nedeni
Bizi Takip Et
Rahşan ÖZYAKIŞIR
Ani olarak ortaya çıkan endişe-kaygı nöbetine “Panik Atak” deniyor. Endişenin aslı da “ölüyorum” korkusu… Panik atak nöbeti, kişinin vücudunda bazı fiziksel belirtilerle kendini gösteriyor. Atağı geçiren kişi; örneğin otomobilde giderken, alışveriş yaparken birden bire titremeye başlıyor, elleri uyuşuyor, ateş basıyor, nabız atışı sıklaşıyor, nefes almakta zorlanıyor. Bunlar yaşanırken büyük bir korku ve endişe içinde o anda öleceğini düşünüyor ve acilen hastaneye gitmek istiyor. Oysa panik atak geçirenlerin bir yere oturarak nefes alış-verişlerini kontrol altına almaları ve atağın geçmesini beklemeleri gerekiyor.
Memory Center Psikiyatri Uzmanı Dr. Semra Kaya Baripoğlu, bu nöbetin 2-3 en fazla 10-15 dakika sürdüğünü söylüyor. Bu atak, bir kere yaşanıp bir daha hiç tekrarlanmayabiliyor. Panik atak tekrarlıyorsa buna panik bozukluk deniyor.
Panik atağın nedeni genetik olabileceği gibi strese bağlı olarak da ortaya çıkabiliyor. Problemli bir ilişki, evlilik, hastalık, iş hayatındaki sorunlar, kendine vakit ayıramamak, tatil yapmadan uzun yıllar çalışmak, gibi olumsuzluklar uzun süreli stres olarak tanımlanıyor ve böyle bir yaşamın sonucunda da panik atak başlayabiliyor.
MÜKEMMELİYETÇİLİK PANİK ATAK NEDENİ
Dr. Semra Kaya Baripoğlu, kadınlarda ve mükemmeliyetçi kişilerde panik atağın daha sık görüldüğüne dikkati çekiyor:
“Mükemmeliyetçi kişilik; hem iş hem de özel yaşamlarında çok fazla sorumluluk alıyor. Özellikle kadınlar; tüm ailenin, yakın çevrenin hastalıklarında, dertlerinde hep sorumluluk alırlar ya da sorumlu hissederler. Çevreden yardım istemeyi bilmezler ve uzun yıllar üzerlerinde taşıdıkları yükler, bir noktada panik atağı başlatabiliyor.”
KENTTE YAŞAYANLAR DAHA FAZLA RİSK ALTINDA
Panik atağın kentte yaşayanlarda daha fazla görüldüğünü söyleyen Dr. Baripoğlu, zamanla yarışmanın, gün ışığından ve açık havadan mahrum kalarak uzun saatler ofis içinde geçen yaşamın kentte yaşayan bireyler için risk oluşturduğunu belirtiyor.
Ancak; köyde, kırsalda yaşayan insanların da kendilerine göre stresleri olduğunu hatırlatıyor:
“Ülkemizden yola çıkarsak eğer; küçük yaşta evlilikler, aile içi sorunlar, kıskanç eş, baskı altında bir yaşam, sosyal yaşamın ciddi olarak kısıtlanması, yıllarca evin içinde çocukların büyütülmesine adanan bir yaşam ilerleyen yıllarda panik bozukluk ve depresyon gibi hastalıkların ortaya çıkmasına yol açıyor.”
KAYGIYI AZALTIN
Diyelim ki başınıza böyle bir dert geldi, çaresi var elbette; ilaç tedavisi, psikolojik destek-terapi vb. ama aslolan hayatınızı panik atak yaşamayacak biçimde düzenlemek. Bu nasıl olacak? Öncelikle kaygılanmayı azaltacaksınız. Öyle her şeye endişelenmek, sürekli olumsuz düşünmek, bu iş bitmeyecek duygusu taşımak, istenmeyen her durumda strese girmek yok.
Mesela iş yükünüzü azaltarak işe başlayabilirsiniz. Böylelikle zaman kazanacaksınız ve o zamanı kendiniz için harcayacaksınız; mesela yürüyüş yapabilirsiniz, mesela sinemaya gidebilirsiniz, kuaföre gidip güzelleşmek de size iyi gelecek bir yöntem olabilir. Yapabileceğiniz çok şey var aslında…
Sizi yoran, sıkıntıya düşüren, karamsarlığa iten kişilerle mümkünse görüşmeyin, değilse aza indirin ilişkinizi. Sizi neşelendiren, keyif veren işlerle uğraşın. Doktorların bir tavsiyesi de, sorunlarınızı güvendiğiniz kişilerle paylaşmanız.
TEDAVİSİ MÜMKÜN
Panik ataktan tamamen kurtulmanın mümkün olduğunu hatırlatan Dr. Baripoğlu, hastaların yüzde 80’ininde tedavinin başarılı olduğunu bildiriyor. İlaç tedavisinin yanı sıra psikoterapi ve hastanın kendi kendine uygulayacağı terapinin önem taşıdığını belirtiyor ve şöyle anlatıyor:
“Tek bir atak geçirilmişse ilaç kullanılmayabilir ama terapide atak öncesindeki ruhsal durum ele alınmalıdır. İlaç kullanılıyorsa eğer süresi her hastada farklı olabilir; en az 6 ay, ortalama bir yıllık bir zamana yayılır. Terapi de ise başlangıçta 6 ay olarak tedavi planlanır, sonrası ihtiyaca göre belirlenir. Psikoterapi sıklığı haftada bir düzenli görüşmeler şeklinde olursa daha kısa bir sürede verim alınır. Psikoterapide kişinin ihtiyacına göre; destekleyici, içgörü kazandırıcı, bilişsel davranışçı birtakım terapi teknikleri kullanılır.
Örneğin evlilik sorunu varsa evlilik terapisi de eklenir tedavi planına, geçmişinde travma yaşamışsa; travmaya yönelik yöntemler uygulanır. Genel olarak panik atakta kaygıyı azaltıcı, kişinin kendi stresini kontrol etmesini sağlayan gevşeme teknikleri çalışırız. Bu teknikler, tedavi planını zenginleştiren ve iyi sonuç almamızı sağlayan tekniklerdir.”
PANİK ATAK İLE PANİK BOZUKLUK ARASINDAKİ FARK
Dr. Semra Kaya Baripoğlu, panik atak ile panik bozukluk arasındaki farkı anlattı:
“Tek bir atak genellikle ortada bir şey yokken değil de bir depresyon sürecinde ya da uzun süreli bir gerilim sonrasında görülebiliyor. Panik ataklar sık sık yaşanıyor ve kişi her defasında hastanelik oluyorsa, korku içinde bir sonraki panik atağın zamanını bekliyorsa, buna Panik Bozukluğu diyoruz. Durum artık tedavi edilmesi gereken bir hastalık halini almış oluyor. Yaşam kalitesi ciddi anlamda etkileniyor. Her an öyle bir atak geçireceği beklentisine kapılan kişi; evden dışarıya çıkamıyor, İşine gidemiyor, toplu taşıma araçlarını kullanamıyor, ilk atağı nerde geçirmişse o ortamdan kaçıyor.”
PANİK ATAK BELİRTİLERİ
. Baş dönmesi
. Göz kararması
. Kan beyninize sıçramış hissi
.Yer ayağının altından kayıyormuş gibi dengesizlik
. Düşüp bayılacakmış hissi
. Şiddetli çarpıntı, göğüs ağrısı
. Tüm vücutta ürperme
. Titreme, sıcak- soğuk basması
. Mide bulantısı, kusacakmış hissi
. Aldığı nefes yetmiyormuş boğulacakmış hissi
. Dizlerinin bağı çözülmüş hissi
. Bağırsaklarda bir hareketlilik
. Yüzde kızarma/soluklaşma
PANİK ATAK OLMAMAK İÇİN
. Stresi ortadan kaldırın.
. Kaygılanmayı bırakın.
. İş yükünüzü azaltın.
. Sorunlarınızı etrafınızdakilerle paylaşın.
. Kendinize vakit ayırın.
. Sosyal hayatınızı aktif hale getirin.
. Keyif aldığınız aktivitelere zaman harcayın.
.Gün ışığından olabildiğince faydalanın.
. Günde 1 saat açık havada yürüyüş yapın.
. Aile hayatınızı düzene sokmaya çalışın gerekiyorsa evlilik terapisi alın.
. Sohbetinden hoşlandığınız insanlarla zaman geçirin.
KAYNAK: Rengarenk Kırmızı Kadın Dergisi / SAĞLIK – Mayıs 2011 Sayısı
İçeriği Paylaşın