Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi
Bizi Takip Et
Sağlık Bakanlığı’nın verilerine göre, 2002 ve 2008 yılları arasında Türkiye’de 3 bin 200 kişiye Kırım Kongo kanamalı ateşi teşhisi kondu. Aynı dönemde hastalık nedeniyle 150 kişi yaşamını yitirdi. Bu yıl teşhis konulan vakaların sayısı ise şimdiden 100’e ulaştı.
Uzmanlar Kırım Kongo kanamalı ateşinin bu yıl da ölümlere neden olmaya başladığını belirterek, haziran, temmuz ve ağustos aylarında hastalığa yakalanan kişilerin sayısında artış beklendiğini belirtiyorlar.
Domuz gribiyle birlikte yaz aylarında Türkiye’deki sağlık gündeminin odak noktasını oluşturacak kırım Kongo kanamalı ateşiyle ilgili Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Önder Ergönül sorularımızı yanıtladı:
. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi nedir?
Kırım Kongo Kanamalı Ateşi, adı üzerinde kanamayla ve ateşle seyreden ve ülkemizde ilk kez 2002 yılında saptanan bir hastalık. Etkeni “Nairovirüs” ailesinden “Bunyaviridae” türünden bir virüs. Virüs keneler tarafından taşınıyor.”
. Virüs keneler tarafından insanlara bulaştırıldıktan sonra neler oluyor?
“Kene her zaman fark edilmeyebiliyor. Kene tutması ağrı, kızarıklık, şişliğe neden olmuyor. Kene tutan kişilerin sadece yüzde 60’ı kenenin farkına varıyor. Hastalığın oluşmasının nedeni de büyük olasılıkla kenenin geç farkedilmesi. Bu yüzden, kene teması şüphesi varsa, her gün vücudun izlenmesi çok önemli.”
İNEKLERDEKİ KENELERE DE DİKKAT!
-Hastalık ne gibi belirtilerle başlıyor?
“Virüs, kene aracılığı ile vücuda zerkediliyor. Ancak, özellikle kırsal kesimde evcil hayvanlar (inekler) üzerinden toplanan kenelerin çıplak el ile ezilmesi de hastalığa neden olabiliyor. Virüsün alınmasını takiben bazı insanlarda 1-7 gün süren kuluçka döneminin ardından yaygın kas ağrıları, şart olmamakla birlikte ateş, bitkinlik ve kırgınlık görülüyor. Hastalığın ilk aşamasında grip benzeri bir tablo oluşuyor. Hastaların , bu bulguları saptadıklarında erken dönemde doktora gitmelerini öneririm. Erken dönemde antiviral tek bir ilaç var, ona başlanabilirse etkili oluyor. Bu bulgulardan birkaç gün sonra hastaların bir kısmında kanamalar başlayabiliyor. Çok çeşitli organlardan kanamalar olabiliyor. En sık görülenler dişeti, burun, mide-bağırsak sistemi kanamaları, daha az sıklıkla olmak üzere vajinal kanamalar ve iç kanamalar. Kanamalar başladıktan sonra, hastalık bazı kişilerde öldürücü seyredebiliyor. “
SİVSİNİKLER HASTALIĞI BULAŞTIRMAZ
– Kene dışında taşıyıcılar var mı? Örneğin sivrisinekler de bulaştırır mı?
“Kırım Kongo kanamalı ateşi kene dışında sivrisinekler, bit, pire gibi canlılar ile bulaşmaz.”
– Keneler uçar mı, zıplar mı, ağaçtan düşebilir ya da balkondan tırmanabilir mi?
“Hayır. Kenelerin kanatları yoktur, vücutları zıplamaya veya uçmaya uygun değildir. Bazıları otlara tırmanarak etraflarından kan emebilecekleri bir omurgalı hayvanın otlara sürtünerek geçmesini bekler, bazıları ise toprakta saklanarak bu konakları hisseder ve çok hızlı yürüyerek onlara yönelir. KKKA hastalığını nakleden keneler ikinci tiptendir.”
– Köpek ve kedilerde bulunan keneler Kırım Kongo Kanamalı Ateşi açısından risk mi?
“Özellikle köpek ve kedilerin üzerinde bulunan keneler ülkemizde Kırım Kongo Kanamalı ateşi virüsünü taşıyan türü değildir. Ayrıca, bu hayvanların (her hangi bir hayvanın) üzerine tutunmuş olan keneler hiçbir zaman tutunduğu konağı bırakıp insanların üzerine gelmezler. Ancak yine de bu hayvanların üzerindeki keneler çıplak elle toplanmamalıdır, eldiven giyilmelidir.”
. İstanbul’da piknikt kene yapışan kişilerin doktorlara koştuğuna dair pek çok haber medyada yer alıyor. Her kene virüsü taşıyabilir mi?
“Taşıyıcı olan kene türü “Hyalomma marginatum” dur. Bu kene özellikle yaban hayvanlarının bol olduğu, kuru taban örtülü meşelik kırsal kesimlerde yaygıdır. Özellikle İç Anadolu’nun bozkır iklimi ile diğer iklim kuşaklarının kesiştiği bölgelerde yaygındır. Ama ülkemizde başka kene türleri de var. Örneğin Batı Anadolu’da ve İstanbul’da hakim olan “Ixodes” keneleri virüsü çoğunlukla taşımıyor. Yine İstanbul’da vektör potansiyeli olan H.marginatum türü kenelerin insanları tutan kenelerdeki oranı 2007 yılında 57/2562 dir. Bunlar da şehrin orman ve parklarında değil, kırsal alanlarında kene tutmuş olan insanlardan gelmiştir. O nedenle, pek çok kene tutması görmemize rağmen, hastalığı Orta Anadolu ve Güney Karadeniz’de görüyoruz ama Batı Anadolu’da sık değil. “
KENENİN ERKEN ÇIKARTILMASI ÖNEMLİ
-İnsanlar kene tutunması durumunda ne yapmalılar? Hemen doktora gidin önerisine ne diyorsunuz?
“Ne kadar korunursak korunalım, özellikle kırsal kesimde tarımsal faaliyetler sırasında, her zaman kene tutunma riski vardır. Önemli olan kenenin erken çıkarılmasıdır, kene ne kadar erken çıkarılırsa hastalık riski o kadar düşüktür. Bunun için herhangi bir uzmana gerek yoktur. İnce bir penset yardımıyla, vücuda tutunduğu en yakın yerden baş ve işaret parmakları ile sıkıca tutularak sabit ve yavaş bir kuvvetle çekilmelidir. Kene çıkacaktır. Bundan sonra keneyi uygun kapalı bir kap içine alıp ölmesini sağlayabilirsiniz. Hastalığın tanısı üzerinizde kene olup olmaması ile konmaz, hastalık belirtilerinin başlamasından sonra konur. Bu yüzden keneyi görür görmez doktora gitmenin pratik bir anlamı yoktur. Önemli olan 10 gün boyunca kendinizi ateş, baş ağrısı ve şiddetli kırgınlık yönünden takip etmenizdir. Bu belirtilerin oluşması durumunda doktora gidip kene tutunması öyküsü belirtilmelidir. “
– Burada hekimlerin yapması gerekenler neler?
“Yapılabilirse tam kan sayımı ile basitçe ön tanı konabilir, trombosit sayısı, beyaz küre, bunlarda düşüklük varsa hemen daha büyük bir merkeze sevk edilebilir, kanamayı beklemeden. Daha büyük merkezlerde biyokimyasal testlerle de tanıya doğru gidiyoruz. Asıl tanı Hıfzısıhha’da konuyor, oraya serum gönderiyoruz. Ve tedavi açısından da gerekli kan ürünleri desteklerini sağlıyoruz. Tek antiviral ilaç ribavirin. Ribavirin özellikle hastalığın ilk evresinde etkili ama hastalığın geç evresinde pek de etkili değil.”
– Aşısı var mı?
“1974 yılında Bulgarlar bir aşı yaptılar ve uyguluyorlar. Ama çok etkin bir aşı değil. Sadece Bulgaristan’da bir zamanlar uygulanmış, günümüzde üretilmiyor.”
– Hastalanan hekim oldu mu?
“Hastalanan hekimler ve hemşireler oldu oldu. Bugüne kadar yaklaşık 15 sağlık çalışanı KKKA enfeksiyonuna yakalandı ve 2 kişi kaybedildi.”
– Risk grupları nasıl korunacaklar?
“Sağlık çalışanları enfeksiyonu hastaların kan ve vücut sıvılarından alıyorlar. Hastanın kan ve vücut sıvılarına temas ederken, standart bariyer önlemleri dediğimiz önlemleri almak gerekiyor mutlaka. Eldiven, maske ve uzun önlük kullanmak gerekli. Hava yoluyla bulaşması gösterilmiş değil literatürde.
KENE YAPIŞMASINDA ÖLÜM ORANI YÜZDE 6
Kırım Kongo kanamalı ateşine yakalanan her hasta ölür mü?
“Kesinlikle hayır. Her kene tutması da hastalığa yol açmaz.”
– Ölüm oranı nedir?
“Bu hastalığın dünyadaki ölüm oranı yüzde 30 civarında, Türkiye’de ise bu oran yüzde 5-6’dır. “
– Ölüm oranı neden Türkiye’de daha düşük?
“Türkiye’deki destek tedavi hizmetleri karşılaştırma şansımız olan 30 ülkeye göre daha iyi. KKKA görülen karşılaştırdığımız ülkeler Afrika, Asya ve Orta Doğu ülkeleri. Afrika’da Kongo, Senegal, Güney Afrika Cumhuriyeti, Asya’da Pakistan, İran, Irak, Türkmenistan, Avrupa’da ise Balkan ülkeleri. Ayrıca ölüm oranlarındaki farklılık, virüs alt türlerinin (suş) farklılığına bağlı da olabilir. “
– Ülkemizde saptanan virüs alt türleri farklı mı?
“Bugüne kadar saptanan toplam 8 farklı virüs alt türü var. Ülkemizde saptanan suşlar İran ve Irak’ta saptanan türlerden farklılık gösteriyor, Balkanlar ve Rusya’da görülen türleriyle ise aynı.”
. Hastalık Türkiye’de nerede ve nasıl görüldü?
Türkiye’de ilk kez 2002 yılında Tokat’ta görüldü. Ama ilk tanı 2003’te konuldu. Tokat, Sıvas, Yozgat illeri vakaların yüzde 85’inin toplandığı illerdi. Daha sonra, Erzurum, Çankırı, Gümüşhane ve Kastamonu eklendi. “
– Olgular giderek artırıyor mu?
“Son beş yıl içinde hasta bildirimlerinde ciddi bir artış gözlendi, 2002 ve 2006 yılları arasında 1103 olgu bildirildi ve bu olguların 59’u kaybedildi. 2007 yılında 717 kişi hasta oldu ve 33 kişi öldü. 2008 yılı Haziran ayı itibariyle ise olgu sayısı 400’e yaklaştı, 30 ölüm var. 2008 yılında beklenen olgu sayısı 1000 civarında. Hastaların artışında henüz çan eğrisinin çıkan ayağındayız. Çan eğrisinin bir de inişi olmalı ama bu inişe henüz geçemedik.”
MEVSİMSEL BİR HASTALIK
-Tanı konulurken karıştırılan başka hastalıklar olabilir mi?
“Evet olabilir. Febril nötropeni, bruselloz, vitamin B12 eksikliği, Q ateşi gibi hastalıklarla, ve kanamayla seyreden pek çok diğer sendromla karıştırılabilir.”
– Hastalık mevsimsel mi seyrediyor?
“Evet. Nisan ayında başlıyor ve Ekim ayına kadar sürüyor. “
– Bunun nedeni nedir?
“Keneler. Kenelerin yaz mevsiminde aktif olması. Ama aynı zamanda da insanların maruziyetinin bu dönemde artması, tarlada çalışmaları. Sonbaharda ortaya çıkan erişkin keneler kendilerine kan emebilecekleri bir konak aramak yerine toprağa, çatlaklara, taş altlarına, ağaç kovuklarına girerek kış uykusuna geçerler. Bu keneler ertesi yıl baharla birlikte aktifleşip konak beklerler. Kenelerin sayısal artışında ılık geçen kış koşullarının, ilkbahar ve sonbahar toprak ısısı ve neminin önemli olduğunu biliyoruz.”
– Peki kene popülasyonunun artışını etkileyen sıcaktan başka faktör var mı? Örneğin; pislik, vs?
“Kenelerin hayatta kalmasını etkileyen iki unsur var. Birincisi uygun iklim (ısı, nem, uygun coğrafya) ikincisi de kan emebilecekleri konak hayvanların olması. Bunlar varsa kene sayısı artar.”
– O zaman şöyle düşünemiyoruz: Tarım ve hayvancılığın yoğun olduğu yerlerde ya da kırsal bölgelerde görülüyor diye bir genelleme yapamıyoruz öyle mi?
“Evet. Burada bir de şu var. Her kene türünün kendine özgü yaşam alanı var. Örneğin bu kene (H. marginatum) bol yaban hayvanına sahip, kurak taban yapılı bodur ormanlık alanlarda gözleniyor, nemi pek sevmiyor. Örneğin daha serin ve daha nemli yerler olan Marmara ve Karadeniz kıyılarında hakim olan KKKA ile ilgisi olmayan Ixodes türü kenelerdir.”
– Peki, hayvanlardan insanlara geçen birçok hastalık varken, bu hastalığa önem atfedilmesinin nedeni nedir?
“Ölüm oranının yüksekliği… Ülkemizde yaygın olan başka hastalıklar bu kadar yüksek ölüm oranı ile seyretmiyor. Bu hastalığın ölüm oranı yüksek. Hastalar kanama yakınmasıyla geliyorlar ve bazı insanlar kanama başladıktan sonra ne yaparsan yap ölüyorlar. Dolayısıyla panik yaratıyor. “
– İnsanlar korunmak için neler yapabilirler?
“Keneleri tamamen yok etmek mümkün değil ya da çok zor. Keneler sadece hayvanlarda değil, çalılıklarda, bitkilerin üzerinde de bulunabildiği için yok etmek çok zor. Bunun için doğayı tahrip etmeniz gerekir, ve ekolojik denge bozulabilir. Özellikle endemik bölgelerde keneden korunmamız gerekiyor. Bu bölgelerde bulunanlar vücutlarını tamamen örtmeliler, elbiseler üzerine sıkılan kene spreyleri kullanmalılar, hayvanlar üzerindeki keneleri çıplak elleri ile temizlemeye kalkmamalılar, herhangi bir belirti gördüklerinde ise hemen doktora başvurmalılar. Yani kenelerle birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz.”
İçeriği Paylaşın