Koronavirüsle Mücadelede Hekim Olmak
Koronavirüsle Mücadelede Hekim Olmak
Bizi Takip Et
Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Altuntaş Aydın, korona virüsle mücadele günlerinde bir hekim olarak yaşadıklarını anlattı.
AİLEMİ ENFEKTE ETME KORKUSUYLA EVE GİTMİYORUM
Mart ayında ilk vaka teşhis edildi siz ne kadar zamandan bu yana evinize gidemiyorsunuz?
İlk vaka teşhis edildiğinde 10 Mart’tı. Sanırım ondan bir hafta sonra evden ayrıldım. Aslında ilk başlarda evde kalıyordum. Kendimi izole edebilirim, önlem alabilirim diye düşündüm. İşten geç vakit çıkıyor eve gittiğimde ise tüm kıyafetlerimi çıkarıp yıkanıyordum. Kıyafetlerim de yıkanıyordu. Çok obsesif bir insan değilimdir; ama bir türlü temizlenmiş hissini yaşıyordum. Çünkü evde bir kızım var ve eşim bağışıklık sistemini baskılayıcı bir ilaç kullanıyordu. Onlara zarar veririm endişesiyle defalarca yıkanıyordum. Ama daha sonra otelde kalmaya tercih ettim. Bir hafta kadar otelde kaldım; fakat otelde de kalmak çok kolay değil. En basitinden bir çay demlemeyi bile özlüyorsunuz. O sırada çocukluğumun geçtiği evdeki kiracımız çıktı ve ben de o evimizde yaşamaya başladım. Şu an o evde tek başıma kalıyorum.
Otelde kaldığınız günler nasıldı?
Ev bulamam düşüncesiyle ilk otele yerleştim. Otelde bir sıkıntı yaşamadım açıkçası. Otelde tek kalan kişi bendim zaten. Otel çalışanlarının da herhangi bir sıkıntısını görmedim. Ancak başka otellerde kalan arkadaşlarımın nevresimleri bile kendilerinin getirdiğini öğrendim. Başkalarını tedavi etmek için özveride bulunan sağlık çalışanlarının otelde kalmalarının tek sebebi etrafa daha fazla zarar vermemek ve otelde kalırken bile otel çalışanlarını da koruma gibi bir düşünceleri zaten var. Çok hassaslar. Bu yüzden kendi nevresimlerini de getiriyorlar. Fakat ücretini ödeyerek kalmalarına rağmen bazı otellerde odalarının temizlenmediğini duydum. Bildiğim kadarıyla bazı otellerle anlaşma da sağlandı. Hastanenin başhekiminden onay alındıktan sonra kontenjanları olan otellere başvurulabiliyor.
Sizler, toplum sağlığı için bu zorlukları yaşıyorsunuz. Ailenize hasretsiniz, çok özlüyor musunuz?
Özlememek mümkün değil. Benim kızım 16 yaşında. Çok aklı başında, olgun bir kız. Şu an okulu online olarak devam ediyor. Biz görüntülü olarak görüşüyoruz; ama şu kadar zamanda bile onun uzaktan büyüdüğünü gördüm. Bu dönem içerisinde daha da olgunlaştı. Haftada bir gün sosyal mesafeyi koruyarak eve gidiyorum. Bahçeden onlara bakıyorum ve 10-15 dakika kadar görüşüyoruz.
Küçük çocuğu olan pek çok hekim hemşire var ya da evli olan ve çalışan hekimler ya da hemşireler var. Onlar hiç eve gitmeden ne yapıyor bu süreçte? Örneğin çocuklarına kim bakıyor?
Herkes kişisel olarak bazı çareler bulmak zorunda kaldı. İmkanları olan ebeveynlerini tercih etti; çünkü yatılı olmayan bakıcıların da yolda enfekte olma riski vardı. Bunun için genelde herkes ebeveynlerini tercih etti. Kısacası büyüklerden destek alındı. Aynı şekilde bakıcılar da Sağlık çalışanlarını risk olarak gördüler. Yani hekimiz bize hem sağlıklarını emanet ediyorlar hem de bir taraftan risk olarak görüyorlar. Aslında iki büyük tezat var.
Peki bir gününüz nasıl geçiyor? Özellikle koronavirüsün Türkiye’ye ilk geldiği günlerde inanılmaz bir yoğunluk, inanılmaz bir hasta başvurusu vardı. Hastanede durum nedir?
İlk başta bizim için de çok farklı bir durumdu. Çok yeni bir durumla karşı karşıya kaldık. Daha önce Çin deneyimini, İtalya deneyimini gördük, duyduk daha doğrusu yazılanlardan okuduk; ama onu yaşamak tabi çok daha farklı bir şey. Hem bizim daha nasıl davranacağımız planlayamadığımız bir dönemdi hem de halkın biraz panik olup ‘acaba hasta mıyım’ diye hastanelere akın ettiği bir dönemdi. Yani ikisi birden çakışınca gerçekten ilk başta zor dönemler yaşandı. Fakat zaman içerisinde bizler neyle karşı karşıya olduğumuzu çok daha iyi öğrendik. Daha iyi yönetebiliyoruz şu an. Hem de haklımız artık hastaneye gereksiz yere gelmenin de bir risk olduğunu fark etti. Ciddi durumlarda, gerçekten ihtiyacı varken gelmeye başladı. Artık şu anda daha rahat yönetebiliyoruz; ama ilk dönemlerde de şimdiki dönemlerde de bedenen yorulma vardı. Bedenen yorulma hala var ama onun yanına bir de bilgi yorulması yaşanmaya başlandı. Yeni bir durum olduğu için sürekli yeni bir bilgi geliyor ve sürekli güncelleniyor. Sürekli yeni yayınlar çıkıyor ve siz sürekli yeni bir şeyler okumak zorundasınız. Bunu hem çalıştığınız hem de eve geldiğiniz sürece yapıyorsunuz ve asla başka bir şeyle ilgilenemiyorsunuz. Bir taraftan da gün içerisinde gelmiş olan birçok whatsapp mesajı var. Ona yetişmeye çalışıyorsunuz. Sorulan sorulara cevap vermeye çalışıyorsunuz. Yani zihniniz 24 saat çalışıyor diyebilirim. Uykunuzda bile çalışıyor.
TEDAVİ YAKLAŞIMLARI DEĞİŞEBİLİYOR
Türkiye’ye virüsün geldiği, ilk vakanın konduğu tarihten bu yana neler değişti, güncel bilgiler nelerdir?
Tedaviler değişti. Yaklaşımlar değişti. Bilim kurulunun açıkladığı bir rehber yayınladı. Amaç, Türkiye’de bütün hekimlerin benzer davranış içerisinde olmasıydı. Hekimlere yol göstermesi amacıyla yapılan bir rehberdi bu. Rehberin şu anda kaçıncı versiyonunun yayınlandığını inanın ben de hatırlamıyorum. Yani gün aşırı yenileniyor. Yani bir bakıyoruz rehber tekrar güncellenmiş. İlk başta 20-30 sayfa olan rehber, şimdi 90 küsur sayfaya çıktı. Tedavi, yaklaşım, yoğun bakım yaklaşımları gibi pek çok konuda değişimler oldu.
Değişik bulgularla ortaya çıkan vakalara da rastladınız mı?
Şu anda yaklaşık 1.800-1.900 civarında hasta takip etmişizdir. Büyük bir çoğunluğu solunum sistemi bulgularıyla geliyor; ama onun dışında daha farklı bulgularla gelenler de var. Enfarktüsten ishale kadar değişik tablolarla gelebiliyorlar.
Covid tanısı koyduğunuzda nasıl tepkiler alıyorsunuz? İlk zamanlarda aldığınız tepkiyle bugünkü tepkiler arasında bir değişiklik var mı?
İlk başta ‘ya covidsem’ endişesiyle geliniyordu. Ama artık televizyonu her açtığımızda covid-19’dan bahsediliyor. Artık her yönüyle öğrenildi diye düşünüyorum. Artık hastalar da geldiği zaman endişeyle değil daha bilinçli geliyorlar. ‘Eğer covidsem bir başkasına da bulaştırmayayım, bir an önce tedavimi olayım’ şeklinde düşünüyorlar. O endişe biraz daha kayboldu.
Çamaşırları neden 60-90 derecede yıkamamız gerekiyor?
Virüsün aktivitesini kaybetmesi için. 60 derecenin üzeri yeterlidir. Deterjanın çözünürlüğünü daha çok arttırırsınız. O yüzden yüksek ısıda kullanmak daha güvenli oluyor.
PERSONELE GEREKLİ VE YETERLİ MALZEME KULLANMA EĞİTİMİ VERDİK
Avrupa’yla kıyasladığınızda sağlık personellerinde covid19 görülme riski nedir? Ne oranda rastlanmıştır?
Ülkeden ülkeye değişiyor açıkçası. Çin’deki sağlık personellerinin enfekte olma oranıyla İtalya’daki ya da Amerika’daki bir değil. Kullandığınız koruyucu ekipmanlarla, bilincinizle, çalışma saatinizle, virüsün yüküne maruz kaldığınız süreyle çok alakalı. Ülkemizde de İstanbul’daki hekimlerin enfekte olma riskiyle başka bir ildeki hekimin enfekte olma riski ya da bir enfeksiyon hastalıkları branşıyla başka bir branşın hekiminin enfekte olma riski birbirinden çok çok farklı. Biz ülke olarak koruyucu ekipmanlar açısından şanssız değiliz. Hastanede koruyucu ekipman sıkıntısı şimdiye kadar hiç çekmedik. Çeken kişiler duyuyorum ama bu ne kadar gerçekçi bilmiyorum. Bir endişeyle gereksiz koruyucu ekipman talebinde de bulunulabiliyor. Yani basit bir işlem sırasında tulum giyme isteği de olabiliyor. Aslında tulum giymek orda ekstradan bir koruma sağlamayacak. Nasıl korunacağınızı bilmelisiniz. Hekimlere, hemşirelere hastayı tedavi ederken hangi ekipmanların gerekli ve yeterli olduğu konusunda eğitimler verdik.
Eğer dışarı ile temas yoksa virüsün bulaşma ihtimali var mıdır? Örneğin marketten sipariş veriyorlar gelen torbaları ne yapacaklar?
Eğer dışarıyla bir temas yoksa herhangi bir ekstra önlem alınmasına gerek yoktur. Ev içerisindeki günlük yaşamlarına devam etmeleri yeterlidir. Virüsün plastikte, camda yaşaması üzerine birçok çalışma var. Ancak virüslerin belli bir zaman içerisinde enfeksiyon oluşturabilme kapasitelerini yitirme özellikleri de var. Mesela bir naylon poşet üzerinde ilk başta on tane virüs varsa bir saat sonra o virüsün sayısı beşe düşer. İki saat sonra ikiye düşer; yani gittikçe yarılanır. Virüsün hastalık yapabilmesi için belli bir miktarda insana geçmesi gerekir. Bu yüzden 1-2 saat dışarıda kaldıktan sonra poşetleri içeri almaları yeterli. Tabi kir varsa üzerini silebilirler. Temizleme işlemini yaptıktan sonra ellerini yıkamaları ise en önemli şeydir.
Üzerinizdeki giysi, maske gibi benzeri koruyucu ürünlere rağmen bu virüsü hastalardan kapabilir misiniz?
Koruyucu ekipmanlarını giyme ve çıkarma sıralaması ya da süreleri var. Personel bu konuda bilgili. Takılan N95 maskelerin yüzde 95 oranında koruyucu özelliği var; yani yine yüzde 5 oranında risk bir var. Kısacası hiçbir koruyucu ekipman yüzde 100 koruyucu değildir.
MASKE VE GÖZLÜK YÜZÜNDEN YÜZÜMÜZDE İZLER KALABİLİYOR
Taktığınız N95 maskeler, kullanımı zor maskeler mi? Ne gibi zorluğu var?
N95 maskeler dışarıdan gelen havayı süzen ve nefesini de dışarı verebilen maskelerdir. Kalın bir maske olduğu için yeteri kadar oksijen alamıyorsunuz. Bir süre taktıktan sonra bayılacak gibi oluyorsunuz. Çünkü sürekli kapalı bir alandasınız. Ve 1-2 saat sürekli taktıktan sonra izler kalabiliyor. Maskeye ek olarak gözlük de takıyoruz. Bu gözlüklerin de, denizde havuzda kullanılan gözlükler gibi tamamen kapalı olması gerekiyor ve yüzünüze tam olarak oturması gerekiyor. Bunlar da yüzü sıkan bir özellikte. Bu ikisinin bir arada kullanımı gerçekten çok zor.
Yoğun bakımda çalışanların özel bir tulum içinde 3-4 saat o giysilerde kaldıkları doğru mu?
Yoğun bakım şartları tabi ki çok farklı. Çünkü oradaki hastalar entübe olan hastalar. Ve entübasyon sırasında ortama saçılan partiküller daha çok enfekte edebilen partiküllerdir. Ve ortamda asılı kalabiliyorlar. Kısacası yoğun bakımda çalışmak çok daha büyük bir risk. Orada hastanın sekresyonlarıyla, kanlarıyla uğraşılıyor. Bu yüzden sıvı geçirmez bir tulum giymek ve onunla hasta bakımı yapmak gerekir. Orada çalışırken tulumla dışarı çıkayım, içeri geleyim gibi bir durum olmuyor. Onunla tuvalete bile gitmeden 3-4 saat kalıyorlar.
Hekimlerin, hemşirelerin evlerine olan bu hasreti sizce ne zaman bitebilir? Ne zaman biraz olsun Türkiye’de normale dönebilir?
‘Ne zaman dönülebilir?’ onunla ilgili bazı modellemeler var. Özellikle İsviçreli bilim insanlarının yaptıkları bir çalışma var. Bundan önce geçirilmiş korona enflüanza ile ilgili bir modelleme yapılmış. Çalışmaya göre temmuz ayına kadar kuzey yarım kürede bu enfeksiyonun artışı bekleniyor. Çalışmaya göre; Temmuz ayından sonra olgu sayısında azalma olabilir; fakat senenin sonuna doğru tekrar kış gelince tekrar olgu sayılarında artış olabilir deniyor. 2021 Ocak ayında ise pik noktası olacak deniliyor. Yani en yüksek seviyeye 2021 Ocak ayında erişiliyor. Ve Ocak ayından sonra artık yeni olgu sayılarında hızlı bir azalma görülüyor. 2021’in sonlarına doğru da en düşük seviyeye kadar geleceği söyleniyor. Ancak toplumun büyük bir kısmının bağışık olması belki yeni ilaçların kullanıma girmesi belki aşının kullanıma girmesi bunların hepsiyle bu süreyi değiştirebilir. Virüsü yaymamak için insanların bir araya çok yakın mesafede gelmemesi ve evlerinde kalması gerekiyor. Bunun bir an önce sonlanması toplumun elinde herkes üzerine düşeni yapmalı.
VİRÜS MUTASYONA UĞRAYABİLİR Mİ?
Bu süreçte virüsün mutasyona uğrayıp etkisini yitirmesi de söz konusu olabilir mi?
Virüsler de sonuçta kendi sürekliliklerini devam ettirme çabasında olan yapılar. Onların kendilerini sınırlayabilecek bir gelişim içerisinde girebileceklerini açıkçası düşünmüyorum. Bu doğada olan bir şey, hayatta kalarak güçlü kalmak üzerine kurulmuş bir düzen var. Bütün canlılar bu şekilde. Virüslerin de böyle bir davranışı var; yani onlarda ortamda kalabilmek için çaba sarf eden yapılar. Kısacası mutasyona uğrayıp güçlerini kaybetmezler. Ancak daha önce de söylediğim gibi belki toplumun bağışıklık kazanması belki kullanılan ilaçlar, virüsün insana adapte olmada gösterdiği yıkıcılığın azalmasına sebep olabilir. Ben bir hekim olarak da bu virüsle karşılaşacağımı düşünüyorum. Yani toplumda karşılaşacak biz de karşılaşacağız. Amaç bu süreci en hasarsız şekilde atlatmak. Ben de bağışık halde geldikten sonra eve dönebilmeyi düşünüyorum.
İçeriği Paylaşın