Leyla Alaton Pozitif Düşünmenin Gücüne İnanıyorum
Leyla Alaton Pozitif Düşünmenin Gücüne İnanıyorum
Bizi Takip Et
Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton, başarılı bir iş kadını ve aynı zamanda iki çocuk annesi. Alaton; sanat, siyaset ve sosyal yaşam üzerine çalışan birçok sivil toplu kuruluşunun da danışmanlığını ve üyeliğini yapıyor. Doktor kontrollerinin kendisi için çok önemli olduğunu ve hiç aksatmadığını söyleyen Alaton,“İnsan atını ağaca sağlam bağlayıp gerisini Allah’a bırakmalı. Atını ağaca bağlamazsan, Allahım neden böyle oldu diyemezsin. Benim inancım bu” diyor.
A Haber’in sağlık programı Esra Kazancıbaşı ile Medikal’in Ünlülerle Sağlık Sohbetleri bölümüne konuk olan Leyla Alton “Negatif düşüncelerden uzak durduğunu belirten ve pozitif düşüncenin ruh ile beden sağlığına katkı sağladığının farkında olanlardan…
Leyla Alaton ile geçmişte yaşadığı hamilelik sürecini, sağlığa bakış açısını ve pozitif düşünceye verdiği önemi konuştuk.
. İki evladınızı normal doğum ile dünyaya getirmek isterken zorunlu olarak sezaryen yapıldı. Neden normal doğum yapmak istediniz ve neden sezaryen olduğunuz için üzüldünüz?
Bundan 13 sene öncesinden bahsediyoruz. O zamanlar da vardı sezaryen modası. Ben doktoruma sezaryenin lafını bile ettirmedim, kendiside bana öyle bir şey söylemedi. Biz baştan beri normal doğum taraftarıydık. 38 yaşında yılbaşının ertesi günü yani 1 Ocak’ta hastanedeydim; doğum için.
Önce epidural anesteziyle doğumu gerçekleştirmeye çalıştık fakat bizim Eros Bey çıkamadı. O kadar çok acı çektim ki, doktorum da daha fazla dayanamadı ve sezaryene girdim.
Kendimi çok başarısız hissettim, bebek doğunca onu gördüm ve her şeyi unuttum. Hasta bakıcılar gelip bebeğin ayağının resmini çektiler. Hayatları boyunca bu kadar büyük ayaklı bir bebek görmemişler.
. Kaç kilo doğdu bebeğiniz?
4 kiloya çok yakın doğdu; ama ayak boyu çok büyüktü. Şu anda zaten ayakkabı numarası 50. Büyük bir bebek olduğu için, normal doğum olmaması anlaşılır bir şey. Milyonlarca kadın normal doğumla bebek dünyaya getiriyor, “ben niye getiremiyeyim” diye düşünmüştüm. Bu, araba kullanmaya benziyor. Araba kullanmadan önce çok korkardım ama “o kadar çok insan yapabiliyorsa ben de yapabilirim” diye düşününce oluyor. Benim doğum hakkında yaklaşımım böyle oldu. “Bu kadar çok sayıda kadın tarlalarda kedi gibi doğuruyorlarsa, ben de yapabilirim” diye düşündüm ama olmadı.
. Günümüzde anneler, çocuklarının burcunu belirlemek için bile sezaryeni tercih ediyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Benim çocuğum üç gün önce veya sonra da doğsa, burcu yine oğlak olacaktı. Bundan kendime pay çıkarıyorum. İkinci çocuğum da boğa olacaktı; ama boğanın tam ortasında “Astrochild” olsun dedim. Bu işten çok iyi anlayan bir arkadaşımdan burcun günlerine bakmasını rica ettim. “Madem sezaryen olacak tam yapalım” dedim. Cuma günü doğurmak istedim; herkes hafta sonu gelip görsün kimse rahatsı olmasın diye. Arkadaşım bana “pazartesi öğleden sonra olacak” dedi ama doktorlar da doğumları sabah erken saatlerde yapıyordu. Sonra doktordan rica ettim yani çocuğumun o burcun güzel bir gününde doğmasını istedim. Atlas da benim gibi boğa burcu doğdu. Çocuklarım ve ben toprak grubuyuz.
“JİNEKOLOJİK MUAYENELERİMİ HİÇ AKSATMAM”
. Düzenli jinekolojik muayene yaptırır mısınız?
Hiç aksatmam. Çok yoğun bir yaşantım olmasına rağmen meme ve jinekolojik muayenelerimi hiç aksatmam. Ben şuna inanıyorum, “atını ağaca bağla gerisini Allah’a bırak. Atını ağaca bağlamazsan, Allah’ım neden böyle oldu” diyemezsin. Benim inancım bu, ben böyle bir terbiyeden geliyorum. Her şeye vakit buluyoruz jinekolojik muayeneye mi bulamayacağız; senede bir kere sadece. Senede bir kere doktora gitmemenin bahanesi yok. Çok kültürlü, çok okumuş hanımlar, gururla 20 senedir muayeneye gitmediklerini söylüyorlar. Bunları duyunca hayretler içinde kalıyorum. Bu insanların doktora gitmemekle gurur duymalarına inanamıyorum.
. Yakın çevrenizde kontrollerini aksattığı için, çeşitli hastalıklara yakalananlar var mı?
Çok şükür Allah’a, yakın çevremde böyle bir hastalık yok. Komşum Nilüfer’in hastalığı çok şükür erken tanıyla yakalandı. İnsanlarımız artık bu konuda daha mantıklı. Çok büyük bir bilinç gerektirmiyor, düzenli doktor kontrollerini aksatmamak. Kontrollerin önemini vurgulayan çok fazla dernek ve program var. Devekuşu olmak lazım bu çağrılara kulak vermemek için.
. İki evladınız var. Bir anne için çocuklarına doğru doktoru seçebilmek çok önemli. Nasıl bir doktor çocuklarınızın hekimi olabilir?
Ben, güvenen bir insanım. Kendi jinekoloğuma güvendiğim için bana kimi tavsiye edersin dedim ve jinekoloğumun önerdiği doktora götürdüm çocuklarımı. Çocuklarını sürekli doktora götüren anneler var. Ben öyle bir anne değilim. Her zaman götürdüğüm doktor Nişantaşı’nda olduğu için, küçük soğuk algınlıklarında, nezlede çocuğumu mahallemde bulunan sağlık ocağına da götürüyorum.
“DOKTORUN ÇOK VAKA GÖRÜP TEDAVİ ETMİŞ OLMASI BENİM İÇİN ÖNEMLİ BİR UNSUR”
. Bugün artık üniversitede çalışan doktorlar özel muayenehanede hasta bakamıyorlar. Siz nerede çalışan doktoru tercih edersiniz; özel hastane mi, üniversite hastanesi mi yoksa devlet hastanesi mi?
Benim seçtiğim pedagog Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde çalışıyordu ve ben pedagogun Cerrahpaşa’da çalıştığını öğrenince çok etkilenmiştim. Sabah üniversitede, öğleden sonra da muayenesinde çalışan bir hekimi tercih etmiş bulundum. Çok vaka görmek ve daha fazla deneyim kazanmak benim için önemlidir.
Ama bu konuda illaki devlet ya da özel hastane veya üniversite diye bir tercihim yok. Bu biraz elektrik meselesi. Benim başvurduğum doktorla elektriğimin tutması lazım, her şeyi sorabilmeliyim, çekindiğim utandığım bir doktorla olmaz bu iş. Gece yarısı 03:00’da doktoru aradığımda, kendisine ulaşabilmeliyim. Allah doktorların eline düşürmesin tabii ama ben doktordan yana kötü bir şey yaşamadım.
. Babanızın kalp ameliyatı Amerika’da Prof. Dr. Mehmet Öz tarafından yapılmıştı. Amerika’daki hekimlerin hastaya bakış açısını ve tedavi şeklini gördünüz. Türk doktorlarla Amerika’daki doktorlar arasında ne gibi farklar var?
Bundan 13 sene önce yani ilk çocuğumu doğurduğum sene apar topar Amerika’ya gittik. Orada anladık ki babamın kalbi üç bölüm değil de iki bölümlüymüş. Mehmet Öz babama orada bir kapakçık ameliyatı yaptı. Aile dostumuz olur zaten kendisi, Mehmet Öz’ün babası da bizimle geldi ameliyat için. Oradaki hastaneler, buradaki devlet hastaneleriyle neredeyse aynı durumdalar. Kendinizi çok güvende hissediyorsunuz çünkü biliyorsunuz ki herkes işinin uzmanı. Onun için benim çok büyük bir karşılaştırma bilgim yok. Bizim için iyi bir tecrübeydi, iyi bir ameliyat oldu. 2 gün sonra hastaneden taburcu olduk.
“TÜRKİYE’DE TIP SON ZAMANLARDA ÇOK YOL AKT ETTİ”
. Bugün bir yakınınızda herhangi sağlık problemiyle karşılaşsanız tedavisini yurtdışında mı yaptırmak istersiniz?
O günlerde Amerika’ya gitmeye gerek vardı. Türkiye’de tıp son zamanlarda büyük yol kat etti. Benim tek hoşuma gitmeyen şey hastanelerin masraflarının son zamanlarda çok fazla artmış olması. Türkiye’de sağlık hep uçlarda. Çok güzel hastanelerimiz, hekimlerimiz var. Tıp artık globalleşti. Birçok hekimimiz artık yurt dışına gidip staj yapıyor, çalışıyor, yurtdışından birçok Türk hekim Türkiye’ye dönmeyi tercih ediyor. Dünyanın globalleştiği gibi artık tıp da globalleşti.
“İSTENMEYEN GEBELİKLER KADININ HEM BEDENİNDE HEM RUHUNDA TRAVMA ETKİSİ YARATIYOR”
. Gençlere, evlilik öncesinde aile planlamasıyla ilgili eğitim verilmeli mi?
Bu iş dans gibi; iki kişi lazım. İki tarafın da aynı derecede sorumluluğu olduğu için çocuk sahibi olmak, yüzde yüz ortak verilmesi gereken bir karar. Çocuk isteyerek yapılması gereken bir şey. Çocuklar tesadüfen doğmamalı. Tesadüfen hamile kalmak kimi zaman iyi, kimi zaman da kötü bir sürpriz. İstenmeyen gebelikler kadınların hem bedeninde hem de ruhunda travma etkisi yaratıyor. Bu eğitimin herkese verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Askerlik döneminde, evlenmeden önce bu eğitimler verilmeli, eğitim birçok sorunun çözümü olabilir.
. Çalışma hayatındaki kadınlar hamile kaldığı zaman işten çıkartılıyorlar, süt izinleri konusunda problem çıkıyor. Bu konuda neler yapılması gerekiyor? Ne gibi eksiklikler, sorunlar görüyorsunuz?
Benim şöyle bir hayalim var, babaların bebeklerini pusetlere koyup çayıştıkları fabrikaya götürmeleri. Türkiye, o zaman kadın-erkek eşitliğinin konuşulduğu bir ülke olabilir. Fabrikada kadın çalışan bile olmasa, sadece erkekler çalışsa yine de fabrikada bir kreş olmalı ve babalar çocuklarını kreşe götürebilmeli.
Kadının iş hayatına katılımı, eve para getirmesi ve eşitlik ortamı kreş olayı çözülmezse olamaz. Kadının eve hapsedilmesi, evde kalmak zorunda kalması kadını hiçbir şekilde ileri götürmez. Bu kreş problemi çözülmezse her zaman kadın erkek eşitsizliği olacaktır. Kadının doğurduktan sonra Avrupa ülkelerinin standardında bir düzene sahip olması bence çok önemli. Huzurlu, sorunsuz, eşit bir toplum için bu çok önemli.
“NEGATİF DÜŞÜNCELER DUYGUSAL HAYATIMI OLUMSUZ ETKİLİYOR”
. Bir söyleşinizde, “pozitif insanlarla görüşüyorum” demiştiniz. Neden pozitif insanlarla görüşüyorsunuz?
Sadece pozitifleri çekmiyorum hayatıma ve sadece pozitifler beni bulmuyor. Birçok kişi de benim enerjimden etkileniyor. Bir davete gidip konuşma yaptığımda; o kadar göbekten konuşuyorum ki konuşmam bitince kendimi çok yorgun hissediyorum. Enerji harcayan ve hisseden bir insanım. O yüzden de pozitiflik ve negatiflik beni etkiliyor. Birinin devamlı şikayet etmesi, yakınması benim duygusal hayatımı etkiliyor. Ben söylenenleri umursamayan bir tip değilim; negatif olaylardan etkileniyorum. Bu yüzden de kendimi korumaya almak zorundayım. Bunu da bu yaşlarda bile hala tam becerebilmiş değilim.
. Pozitif düşünce hastalıkların iyileşme sürecini nasıl etkiliyor?
Bu bilimsel olarak ispat edilmiş bir şey. Kötümser düşünen ve “hep bana bir şey olacak” diye yaşayan insanları buluyor hastalıklar. “Bana bir şey olamaz, niye olsun ki” diyen ve kendine kondurmayana gelmiyor hastalık. Ben bunu gözlemledim. Kendime hiç kondurmuyorum. “Şu yaştan sonra meme kanseri, rahim kanseri olunur” gibi şeyleri kendime kondurmuyorum. Kendi üstüme almıyorum ve yapıştırmıyorum. Şimdiye kadar böyle bir hastalık olmadı bende.
İçeriği Paylaşın