MS Hastalığında Tanı ve Tedavi
MS Hastalığında Tanı ve Tedavi
Bizi Takip Et
Sağlık Adası Medya tarafından 30 Mayıs Dünya MS Günü’ne özel olarak hazırlanan Hürriyet Kelebek 2 MS’le Yaşam Eki ile Türkiye Multiple Skleroz (MS) Derneği uzmanları bilgilendiriyor:
MS hastalığın teşhisi hangi yöntemlerle, nasıl konur? MS’in tedavisi mümkün müdür? MS hamileliğe engel teşkil eder mi? İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Aksel Siva, MS hastalığının tanı ve tedavisi hakkında merak edilenleri anlatıyor.
BEYİNDEKİ HER LEZYON MS DEĞİLDİR!
“MS ile uyumlu belirtilerle başvuran hastaya klinik değerlendirme ve muayenenin ardından yapılan ilk işlem MR incelemesidir. Ancak MR incelemesinin tanıya olumlu olduğu kadar yanlış yorumlandığında olumsuz etkisi de olabilmektedir. Örneğin; baş ağrısı gibi herhangi bir nedenle MR çekilen kişilerde “lezyon” olarak tabir edilen görüntüsel değişikliklerin MS ile uyumlu olmasa dahi MS ile karıştırıldığı ve bu şekilde raporlandığı durumlara da rastlanmaktadır. Çoğu zaman bu kişilerin MS’i yoktur ve gözlenen “lezyonlar” masum beyaz noktacıklar olabilmektedir. Bu durumda MR tanıya yardımcı olabildiği gibi yanıltıcı da olabilmektedir. Kısacası beyinde görülen her lezyon MS değildir.
BELDEN SU ALMA İŞLEMİNİN HASTAYA HİÇBİR ZARARI YOKTUR!
MS tanısında kullanılan bir diğer yöntem belden su alma işlemidir; yani beyin omurilik sıvısı incelemesidir. Bu işlem hakkında internette birçok olumsuz söylem var; ancak bunlar gerçeği yansıtmamaktadır. Bu işlemin hastanın sağlığına olumsuz bir etkisi yoktur. Belden su alınması basit bir işlemdir. Hastanın yatışını gerektirmez, işlem odasında birkaç dakika içinde bir iğne yardımıyla hastanın beyin ve omuriliği saran zarı arasındaki bir sıvı alınır. İşlemde sinir dokusuna direkt bir girişim olmaz. Ayrıca zarlar arasındaki bu sıvı vücut tarafından günde birkaç kez salgılanan ve emilen bir özellikte olup, alınan örnek son derece küçük bir bölümdür. Yani sıvı alınması kişide herhangi olumsuz bir durum yaratmaz. Doğru yapılmış bir bel suyu incelemesi, hem MS tanısını doğrulama, hem de MS dışı olasılıkların dışlanması için yardımcı bir işlemdir. Sadece tanı açısından değil, tanı sonra yapılacakları ve tedavi kararını da şekillendirmeye yardımcı olmaktadır.
MS HANGİ HASTALIKLARLA BENZERLİK GÖSTERİR?
MS, bağışıklık sisteminin etkilenmesi sebebiyle oluşan bir hastalık olduğu için yine bağışıklık sistemini tutan, sinir sistemini etkileyen farklı hastalıklarla benzerlik gösterebilmektedir. Çok nadir olmakla birlikte enfeksiyon hastalıkları da kimi zaman MS’i taklit edebilmektedir. Bunların dışında, fibromiyalji ve bir takım başka nörolojik hastalıklar, bazen belirtilerin benzer olması sebebiyle karıştırılabilmektedir. MS hastalığının, kene hastalığı olarak bilinen “Lyme” hastalığı ile karışması söz konusu değildir. Lyme hastalığı genelde belirtileri açısından çok nadir olsa da MS’e benzeyebilir; ancak bir hekim ayırıcı tanıyı sağlayan tetkiklerle bunun ayrımı yaparak doğru tanı ve tedavi sürecini sağlayabilir. MR’da görülen her beyaz nokta da MS’i akla getirmemelidir. Bu noktaların şekli, dağılımı, ilaç tutma gibi durumları doğru değerlendirmelidir. Örneğin; migreni olan hastaların MR’ında beyaz noktacıklar olur; ama bu noktacıklar aslında MS hastalığından farklı özelliktedir. MS hastalarının takip süreçlerinde de yine geniş kan tahlilleri ve sinir sisteminin etkilenme derecesini belirlemek amacıyla uyarılmış potansiyel incelemeleri (VEP, SEP) kullanılmaktadır.
MS HASTALIĞINDA TEDAVİ MÜMKÜN MÜ?
MS hastalığı kişiye özel ilerleyen ve bulguları gibi tedavisi de kişiye göre değişebilen bir hastalıktır. MS hastalığının tedavisinde birçok ilaç bulunmaktadır. Bugün doğru bir tedavi ile ataklı MS hastalarında yüzde 80-85 oranında kontrol sağlamak, seyrini yavaşlatmak ya da geciktirmek mümkündür. Bazı MS hastaları hastalık iyi seyir de gösterebileceğinden yoğun bir tedavi sürecine bile ihtiyaç duymamaktadır. MS hastalığının tamamen tedavi edilmesini sağlayan bir yöntem yoktur. Genel olarak ataklara, semptomlara yönelik ve uzun dönem koruyucu tedaviler uygulanmaktadır.
MS KİŞİYE ÖZEL BİR HASTALIKTIR, TEDAVİSİ DE KİŞİYE ÖZELDİR!
MS ataklarının tedavisinde kullanılan yöntem, serum ile verilen yüksek doz kortizon tedavisidir. Bunun farklı protokolleri olsa da orta ve ağır ataklı kişilere 7-10 gibi süren bir çerçevede ve çoğu zaman ayaktan bu tedavi uygulanmaktadır. Hafif ataklarda kimi zaman bir tedavi verilmemektedir; çünkü her atak hemen tedavi edilecek diye bir durum yoktur. Bu hastanın durumuna göre şekillenen bir süreçtir. MS hastalığında ‘yalancı atak’ diye adlandırılan bir durum da olabileceği için bu süreci takip etmek önemlidir. Kişinin yaşadığı uykusuzluk, stres gibi problemler, soğuk algınlıkları, açlık, aşırı yorgunluk vb durumlarda daha önce atakta yaşanan belirtilerin tekrar ya da varolanların geçici olarak daha belirgin hissedilmesine yol açmakta ve kişinin tekrar atak geçirildiği sanılabilmektedir. Çünkü bu etkenler vücudun baş etme kapasitesini ya da başka bir deyişle hastalığın sekel belirtilerini baskılama özelliğini geçici olarak bir miktar etkileyebilmektedir.
Semptomatik tedavi hastanın yaşadığı problemlere yönelik bir ilaç tedavisidir. Örneğin; MS’e bağlı olarak kişinin bacağında bir katılık olabilmekte ve durum zamanla zorlayıcı olabilmektedir. Bu katılığı azaltmak amacıyla ilaç tedavisi uygulanabilmektedir. İdrar kaçırma, idrar yapamama gibi problemler varsa, bu durumda bir ürolog yardımıyla tedavi süreci şekillenmektedir. Yine hastanın durumuna göre fizik tedavi ve rehabilitasyon önerilebilmektedir. MS hastalığının uzun dönem koruyucu tedavileri ise 1990’lı yılların ikinci yarısından itibaren kullanıma giren kişinin kendi kendine uyguladığı iğne tedavileriyle başlamış olup, sonradan aylık serum tedavileri, 2010’lu yıllardan itibaren koruyucu hap tedavileri, son yıllarda da 6 ayda bir ya da yılda bir uygulanan yeni tedavileri içermektedir.
MS HASTALIĞININ TEDAVİSİNDEKİ GELİŞMELER
Son yıllarda nörolojik alandaki tedavilerde en çok gelişme sağlanan hastalıklardan biri de MS’tir. MS konusunda her yıl çok etkili ilaçlar üretilmektedir. 10 yıl önce 4-5 ilaç seçeneği varken, bugün 18-20’ye yaklaşan ilaç çeşidi ile tedavi sağlanabilmektedir. Amerika’da 20 yıllık bir izlem çerçevesinde yapılan bir çalışma ilk kuşak iğne tedavilerinin tedavi alanına girmesiyle birlikte ataklı kişilerde MS’in ikincil ilerleyici MS türüne dönüşme oranının yüzde 50’lerden yüzde 20’lere düştüğünü göstermektedir. MS teşhisinde kullanılması planlanan Micro RNA yöntemi yani kandan MS hastalığı teşhisine yönelik çalışmalar hala davam etmektedir. Baştan ilerleyici bir özellik gösteren ve MS’lilerin yaklaşık yüzde 10’unda görülen (primer progresif) MS türünde kullanılan tedavi seçenekleri hala kısıtlıdır; ancak yakın zamanda bu tür MS’te de etkisi olabilecek ilaçların olması beklenmektedir.
YENİ SAĞLIK TEKNOLOJİLERİ YAŞAM KALİTESİNİ ARTTIRACAK!
Günümüzde daha pratik uygulamaya geçmese de önümüzdeki 10 yıl içinde hayata geçmesi planlanan “nöro-prostetik” yani yapay sinir sistemi tasarımları ile geliştirilen ve hastanın yaşam kalite ve işlevlerini düzeltmeye, kolaylaştırmaya yönelik araç ve yöntemlerin kullanıma girmeye başladığından söz edebiliriz. Bu tasarımlarla, örneğin yürüme güçlüğü yaşayan bir kişinin omuriliğine bir takım elektrotlar yerleştirilecek ve yürümesi sağlanabilecek. Yine ‘eksoskeleton’ denilen giyilebilir protezlerle de ayağa kalkamayan kişiler ayağa kalkabilecek hatta cihaz yardımı ile adım bile atabilecek. Bilgisayar programları ile etkilenme sonucu konuşma bozukluklarına destek sağlanabilecek. Kısacası bu yapay sinir sistemi tasarımları ve protezlerle kişilerin kaybettikleri fonksiyonları bir yere kadar tekrar kazanabilmeleri sağlanabilecek. Bunlar da kişilerin yaşamlarını daha kolaylaştıracak gelişmelerdir.”
MS HASTALIĞINDE BESLENME VE SPOR
“Kişiler MS tedavilerinin seyrini olumlu yönde değiştirmek için bir takım konulara dikkat etmelidirler. Bu konuların başında beslenme ve spor gelmektedir. Aslında bu kurallar sağlıklı bir yaşam için her bireyin uyması gereken kurallardır. MS tedavisine özel bir beslenme planı yoktur. MS hastaları için de en uygun beslenme tarzı en sağlıklı beslenme tarzı olan Akdeniz diyetidir. Bu çerçevede; tuz ve şekerden uzak, karbonhidrattan düşük bir beslenme planı tercih edilmelidir. Süt ürünlerinin az yağlı olanları tüketilmelidir. Kırmızı et tüketimi yağsız olanla sınırlandırılmalıdır. Aşırı ve hayvani yağlı tüm besinlerden uzak durulmalıdır. Taze sebze ve meyve tüketimi beslenme planında mutlaka yer almalıdır. Ve en önemlisi sigara kesinlikle içilmemelidir. Sigara içenlerde MS riskinin daha yüksek olduğu bilinmektedir.
MS HASTALARI SPORU YAŞAM BİÇİMİ HALİNE GETİRMELİ
Dikkat edilmesi gereken basit kuralardan biri de sporu bir yaşam tarzı haline getirmektir. MS hastalığında sporun olumlu etkisi göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Kişi, kendini zorlamayacak şekilde spor yapmalıdır. Örneğin; pilates, yoga, yüzme, voleybol gibi sporlar yapılabilir. Günde 30-45 dakika kadar tempolu olarak yürünebilir. Tüm bunlar MS tedavisinde kişinin durumunu olumlu yönde etkilemektedir.”
MS HASTASI KADINLAR DA HAMİLE KALABİLİR!
MS hastalığının ya da tedavi sürecinin hamileliğe olumsuz bir etkisi yoktur. MS hastaları da çocuk sahibi olabilir. Ancak bu kişinin durumuna göre de şekillenebilen bir durumdur. Örneğin kimi MS’li kadınlarda beklenmesi gerekmezken, bazılarında bir süre MS tedavisine devam edilir ve daha sonra hastalığın aktivitesinin baskılanmasıyla birlikte hamileliğe izin verilebilir. Ama genel olarak bakıldığında MS çocuk sahibi olmaya engel değildir. MS hastası olup tüp bebek denemesi yapan kişiler de vardır. Bu dönemlerde ataklar olabilmektedir; ama kontrol altına alınabilmektedir. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise MS tedavisinde kullanılan bazı ilaçların hamilelik sürecinde kullanılmaması gerektiğidir. Kişi MS takibini yapan hekimi ile hamilelik öncesi düşüncesini mutlaka paylaşmalıdır. Çünkü böyle bir plan çerçevesinde bazı ilaçların kesilmesi, hatta kandan temizlenmesinin beklenmesi gerekir. Bu dönemde kullanılabilen bebeğe hiçbir zararı olmayan ilaçlar da vardır. Böylelikle hem MS tedavisi, hem de hamilelik süreci sorunsuz devam edebilmektedir.”
İçeriği Paylaşın