Nurseli İdiz: Bipolar Bozukluk Şeker Hastalığı Gibi…
Nurseli İdiz: Bipolar Bozukluk Şeker Hastalığı Gibi…
Bizi Takip Et
A Haber – Medikal programının “İyileşme öyküleri” bölümüne bu kez de Tiyatro sanatçısı Nurseli İdiz katıldı. Programın yapımcı ve sunuculuğunu yürüten Esra Kazancıbaşı Öztekin’in sorularını yanıtlayan İdiz, tüm içtenliğiyle yıllardır devam eden hastalığı “Bipolar bozukluk” üzerine konuştu.
İki uçlu duygu durum bozukluğu anlamına gelen bipolar bozukluk da mani ve depresyon durumları söz konusu. Depresif eğilimlerin yoğun yaşandığı bu dönemler depresyon şeklinde tanımlanırken; taşkınlık ve coşkunluk, aşırı neşeli olma hali ise mani şeklinde tanımlanıyor.
15-16 yıl hastalığına teşhis konulamayan İdiz, birtakım sıkıntılar çektiğini belirterek; toplumun ruhsal hastalıklar konusunda bilinçli olması gerektiği mesajını verdi.
İnsanların, fizyolojik rahatsızlıklar yaşanmaması durumunda kişinin sağlığını dört dörtlük değerlendirdiklerini belirten Nurseli İdiz, “Hiçbir şeyin yok, sapasağlamsın” şeklindeki yaklaşımların hasta olan kişileri çözüme götürmediğini aksine o kişiyi kaosa sürüklediğini söyledi.
Bipolar bozukluk denildiğinde kişilerin ya aşırı pozitif ya da aşırı negatif davranışlar sergilediğini sözlerine ekleyen İdiz, bu davranışlar karşısında diğer insanların algı konusunda güçlükler yaşadığını belirtti.
Bipolar bozukluğun her 6 kişiden birinde görüldüğünü kaydeden İdiz, “Kişiler eğer aşırı bir neşe, enerji, konuşma, seyahat etme ve para harcama isteği, madde ve alkol tüketimi gibi davranışlarda bulunuyorsa; ya da tam tersi depresyona girmek, hayattan hiç zevk almamak, kendinden nefret etmek, hoşlanmamak gibi belirtiler belli süreçlerde arka arkaya görülüyorsa bu kişilerin mutlaka bir hekime başvurmaları gerekiyor” şeklinde önerilerde bulundu.
İşte Nurseli İdiz röportajının detayları…
. Bipolar bozukluk nasıl bir hastalıktır, anlatır mısınız?
“Türkiye’de sağlıkta bilinçsiz olduğumuz bir konuya değinmek istiyorum öncelikle, insan sağlığının sadece bedensel sağlık olarak görülmesi kadar büyük bir yanlışlık olamaz. Kalp krizi geçirmediğiniz, kanser olmadığınız ve somut fizyolojik problemler yaşamadığınız sürece herkes sizi dört dörtlük sağlıklı zannedebiliyor. Halbuki nörolojik ve psikiyatrik hastalıklar da sağlığın önemli bir parçası. Hatta bunlar teşhis ve doğru tedavi edilmediği zaman birtakım bedensel hastalıklara da sebebiyet veriyor, bunun bilinmesi lazım.
Psikolojik ya da nörolojik olarak birtakım sıkıntısı olan insanlara yapılacak olan en büyük kötülük, “Hadi canım, sapasağlam insansın. Neyin var ki kalk ayağa, sen her şeyi halledersin” şeklindeki yaklaşımlardır.
Bu yaklaşımlar insanları çözüme değil tam tersi daha büyük bir kaosa sürüklüyor. Bunun bilinmesi lazım, çocuğunuz, eşiniz, yakınınız, çok yakın bir arkadaşınız, bu herkes olabilir… Eğer size çok ciddi yaşamsal sorunlardan bahsediyorsa mutlaka onu profesyonel destek alması için yönlendirmek gerekir.”
“DÜZENLİ İLAÇ KULLANIMI VE TERAPİLERLE YAŞAMINIZ DÜZENE GİREBİLİYOR”
. Türkiye’de insanların psikiyatra gitmesi, ruhsal destek alması ayıp kabul ediliyor ve kişi de itiraz ediyor. Halbuki ruhumuz da hastalanabilir. Bipolar bozukluk nasıl bir problemdir?
“Bipolar bozukluğu keşfetmem çok enteresan bir şekilde oldu. İzmir’de genç bir nörolog hanım ilk defa bu kelimeyi kullandı fakat ben önce ciddiye almadım, zaten hastalar tarafından önce ciddiye alınmazmış…
Bipolar bozukluk, psikiyatrikten çok nörolojik bir hastalık, doğuştan gelen genetik bir hastalık. Beyin salgılarında özellikle de dopamin maddesinin farklı ve dengesiz salgılanmasıyla ilgili olan bir hastalık. Dolayısıyla bu beyin kimyasının birtakım ilaçlarla dengelenmesi gerekiyor.
Bu hastalık sizi farklı davranış biçimlerine, iniş ve çıkışlara sürükleyebiliyor. Adını koyamadığınız ataklar olabiliyor ve bunun neden kaynaklandığını bilemiyorsunuz meğerse bu vücut kimyanızla ilgili bir şey.
Geç teşhislerde bununla beraber yerleşmiş birtakım davranış bozuklukları olabiliyor. İnişler çıkışlar olabiliyor, bunların da terapiyle tedavi edilmesi gerekiyor. Bu bir nevi şeker hastalığı ya da tansiyon hastalığı gibi bir şey. İlacınızı düzenli kullandığınız ve terapinizi gördüğünüz sürece hayatınız normal bir şekle dönüşebiliyor ki terapiler bir süre sonra bitiyor.
Bu hastalığın dereceleri var, akut bir pankreas kanserine de yakalanmış olabilirsiniz ki buna bipolar 1 deniyor. Çok hafif bir meme kanserinden 3 ayda da kurtulabilirsiniz. Hastalığın farklı çeşitleri ve seviyeleri var.”
. Sizin öykünüze değinecek olursak siz de ne gibi sorunlar vardı? Yaşamınızı ve davranışlarınızı nasıl etkiledi?
“Enerji olarak çok yukarı çıkıyorsunuz, dünyayı sırtınızda taşıyacağınızı düşünüyorsunuz. Korkunç paralar kazanıyor ve korkunç paralar harcıyorsunuz. Sizi madde bağımlılığına götürebilecek davranışlar sergileyebiliyorsunuz. Çok şükür bu ben de olmadı ama bu durum zaman zaman alkol tüketimini fazlalaştırabiliyor. Ama bir zaman geliyor ki odanızdan dışarıya çıkıp geceliğinizi çıkartmak, duşa girip yıkanmak dahi istemiyorsunuz. Aşırı bir davranış dalgalanması oluyor. Dünyayı ya aşırı pozitif ya da aşırı negatif yaşıyorsunuz. Bu da insanların sizden korkmasına, çevrenizin boşalmasına, işinizle ilgili sorunların çıkması gibi pek çok şeye sebebiyet veriyor.”
“BU HASTALIK YÜZÜNDEN İNTİHAR EDEN MİLYONLARCA KİŞİ VAR”
. Hastalığınızı ne zaman hissettiniz? Ne kadar zamandır vardı?
“Tanı konduktan sonra çocukluktan beri olduğunu düşündüm. Bana çocukken “Çılgın Nurseli” derlerdi. O nedenle hastalığın hep olduğunu düşünüyorum çünkü zaman zaman aşırı tepki ve aşırı öfke ile karşı karşıya geliyordum.
Ama asıl sıkıntılar 13-14 sene önce başladı. Bazı insanlar bu problemleri çok daha kolay atlatabiliyorlar fakat bazı insanlar özellikle bizim gibi rahatsızlığı olan insanlarda bu tip dışsal sorunların travmaları çok daha büyük oluyor.
Örneğin, cüzdanımı çaldırdım ve içinde çok büyük bir para vardı, normal bir insan bunu 2-3 ayda atlatıyor. Halbuki bu tür hastalar bu olayı sardırıp başka noktalara götürüp kendini suçlamaya, cezalandırmaya, kurgulamaya, paranoyakça düşünceler üretmeye başlıyor. Benim hastalığım o boyutta değildi, ama bu öyle tehlikeli bir hastalık ki ağır vakaları olan kişileri düşünecek olursak bu hastalık yüzünden intihar eden milyonlarca kişi var dünyada.”
. Yaygınlığı ne kadar hastalığın, doktorlar ne diyor bu konuda?
“Benim gibi hafif vakalar da dahil olmak üzere her 6 kişiden birinde görülen bir hastalık.”
“BELİRTİLERİ GÖRÜNCE MUHAKKAK DOKTORA GİTMEK GEREKİYOR”
. Kişiler kendinde bipolar bozukluk olduğunu nasıl anlayabilir ya da kişinin çevresindekiler ne tür durumlarda onu doktora gitmesi için ikna etmelidir?
“Hastalık teşhis edildiğinde pek çok insan hele ki ünlü bir insan bunu saklamayı tercih eder. Catherine Zeta Jones de aynı hastalığa sahip, gazetede haberlerimiz aynı zamanda çıktı. O da Amerika’da hastalığı tanıtmak, insanlara yardımcı olmak amacıyla hastalığını deklere etti. Ben hastalığımı açıkladıktan sonra bazı insanların, yakınlarının, çocuklarının, eşlerinin de bu hastalığa sahip olduğunu söyleyen en az 10 kişiden telefon aldım. Son derece yaygın ve enteresan bir hastalık.
Manik dönem dediğimiz yükselme dönemlerinde aşırı bir neşe, enerji, konuşma, seyahat etme isteği, para harcama, madde ve alkol tüketimi gibi davranışlarda bulunuluyor. Onun tam tersi durumda ise depresyona girmek, hayattan hiç zevk almamak, kendinden nefret etmek, hoşlanmamak gibi belirtileri belli süreçlerde arka arkaya gördükleri zaman mutlaka bir hekime başvurmaları gerekiyor.”
. Katıldığınız bir basın toplantısında doktora gitmenize rağmen 15 yıl tanı alamadığınızı söylemiştiniz. Doktorların da bu hastalığı yeterince bilmediğini söyleyebilir miyiz?
“Kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama bipolar tanısı koymak zor, başka şeylerle karıştırılabiliyor. Dolayısıyla ben pek çok hekimden bu konuda yanıt alamadım. Çok tesadüfen buldum.”
“HASTALIĞIM TESADÜFEN BULUNDU”
. Size bipolar bozukluk tanısı koyulamıyordu. Peki, ne gibi tanılar aldınız?
“Ben kızıma “Bu böyle olmayacak, beynimde bir şey var” dedim. Beyin tomografileri çektirdim, bunu da tesadüfen İzmir’de bulunduğum bir dönem yaptırdım. 2009 senesinde genç bir nörolog hanıma iki üç satırla öykümü anlattım. “Tanı koymak bana düşmez ama siz bence bipolar hastasısınız” dedi. Ardından birtakım tatsız olaylar yaşayınca tanı kondu. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde Bipolar bozukluk üzerine bir bölüm var ki arkadaşım beni tesadüfen oraya götürdü ve gerçekten böyle bir rahatsızlığım olduğu ortaya çıktı.”
. O süreçten bu yana kendinizi nasıl hissediyorsunuz?
“Hayata karşı dik durabiliyorum, çok daha iyi hissediyorum, kendimi tanıyorum, geçmişte yaşadığım sıkıntıları veya fazla mutlulukları yerli yerine oturtabiliyorum ama “Tamam artık iyileştim” de demiyorum. Kontrolümü elime aldım diyebilirim. O kontrolü nasıl yürütmem gerektiğini, ne yapmam gerektiğini çok iyi biliyorum.”
. Hayatınızın bu hastalıktan çok etkilendiğini söylediniz. İş hayatınız, aile hayatınız, karşı cinsle ilişkileriniz tedavi almadığınız dönem sürecinde nasıl etkilendi?
“Siz o ataklara girdiğinizde yükseldiğiniz ya da indiğiniz zaman karşınızdaki insanın belli bir dengesi olduğundan, sizi algılamakta güçlük çekiyor. Kaldı ki siz kendinizi algılayamıyorsunuz.
Pişmanlıklar ve vicdan azapları yaşıyorsunuz, bir insanın belli bir sabır noktası vardır ama siz o sabrı çok çabuk kaybedebiliyorsunuz. Haksızlığa uğradığınızda çok büyük bir reaksiyon verebiliyorsunuz. Karşınızdaki insan da bunu anlamak da güçlük çekiyor.”
. Bir dönem alkol tüketmeye başladınız, bununla ilgili ne söylemek istersiniz?
“Beyninizde ne olduğunu bilmediğiniz için alkolle onu durdurabileceğinizi zannediyorsunuz. Halbuki tam tersi bir etki yaratıyor.”
“DENİZ KENARINA GİDİNCE NORMALLEŞİYORDUM”
. Şimdi kullandığınız ilaçların yan etkileri var mı?
“Ben de olmadı çünkü ben çok ağır bir ilaç almıyorum. Lityum denen bir şey kullanıyorum, bu bir tuzdur. Deniz ve deniz ürünlerinde bulunan bir tuz. Mesela ben hep deniz kenarına gitmek isterdim. Orada lityum bol olduğu için kendimi iyi hissederdim hatta bir arkadaşım bana “Sen deniz kenarına gelince normalleşiyorsun” demişti.
Mutlaka alınması gereken doğal bir madde bu ve bunun yanında birçok ilaç alınıyor. Ben sadece kimyasal durumu dengeleyecek ilaçları alıyorum ve terapiye devam ediyorum.”
“HASTALARIN SABIRLI OLMALARI GEREKİYOR”
. Peki, hasta ve hasta yakınlarına ne önereceksiniz?
“Bu zorlu bir süreç olabilir. Ben bu hastalığın hafif bir türevini yaşıyorum, bunun çok ağır versiyonları var. Dolayısıyla ben bile hafif olmasına rağmen bu kadar sıkıntı yaşamışken daha ağır belirtiler görünen hastaların daha sabırlı, uzun vadeli ve dikkatli olmaları gerekiyor. Mutlaka doğru hekimlerle doğru tedavi görmeleri gerekiyor.”
İçeriği Paylaşın