Okul Başarısı Ve Beslenme
Okul Başarısı Ve Beslenme
Bizi Takip Et
Çocuklarımızdan her zaman, her alanda başarı bekliyoruz… Önce kreşte başlıyor sonra da ilköğretim, ortaöğretim derken tüm eğitim yaşamları boyunca performans bekliyoruz onlardan… Özellikle de okul yaş grubunda notla değerlendirildiğini düşündüğümüz, nota yansıyan akademik başarı bekliyoruz…
Bu nedenle onları sürekli olarak çok defa da onlara danışmadan sistemin zorladığı şekilde destekliyoruz. Özel dersler aldırıyoruz. Özel dershanelere gönderiyoruz. Okul başarılarını arttırmaya çalışırken diğer taraftan da sporda ve/veya sanatta da var olmalarını istiyor, bu alanlarda da imkanlarımız doğrultusunda hatta çoğu zaman da imkanlarımızı zorlayarak onların önünü açmaya, onlara fırsat vermeye çalışıyoruz.
Pek çoğu tüm gün eğitim yapan okullarda okuyorlar… Okul dışında geçen zamanları çok az… Bu süre okuldan verilen ödevlerin yapılmasına bile zor yetiyor… Hal böyle olunca da ne kendilerini ne de bizi yaşayamıyorlar. Sürekli olarak “yapılması gerekenleri” tamamlamaya çalışırken onlar bize biz de onlara yabancılaşıyoruz…
SEBZELER NEDEN SAĞLIKLIDIR?
Belki de bu süreç içinde birlikte olduğumuz nadir anlar ya bir eğitimden diğerine giderken arabada ya da masa etrafında yaşanıyor. Çoğu zaman da masada birlikte yemek yemenin zevkini yaşamak yerine, nasibimize düşen yemek yedirememenin stresi ve yemediklerinin onlara nasıl zarar verebileceği ile ilgili endişeler… Doğal olarak da konuşmaya başlıyoruz… Bildiğimiz kadarını bu defa da sofrada öğrenmelerini istiyoruz. Neden sebzeler sağlıklı? Neden yenmesi gerekiyor? Yenmediği ne zaman neler olur? v.b. İşte böyle günler günleri kovalayarak geçip gidiyor. Sürekli olarak onlar bir şeyleri öğrenmeye zorlanıyorlar.
Çocuklarımızı bir yandan bu kadar yoğun eğitim yüküyle baş başa bırakırken diğer taraftan da onları desteklemek, başarılı olmalarını sağlamak veya öğrenmelerini kolaylaştırmak için iyi beslemeye çalışıyoruz. İyi beslemeye çalışıyoruz çünkü beslenme ile okul performansı arasında ilgi olduğunu sık sık okuyoruz. Daha doğrusu, sık sık yazılı ve görsel basında beyine iyi gelen veya zekayı arttıran bazı vitaminlerin, minerallerin ve bunları içeren besinlerin varlığı ve adları dayatılıyor bize… Peki beslenme ve okul performansı arasındaki ilişki nedir?
AKADEMİK BAŞARIYI ETKİLEYEN MUCİZE BESİNLER VAR MIDIR?
Kavrama kapasitesinin veya idrak etme yeteneğinin bileşenleri içerisinde algılama, düşünme ve öğrenme yer alır. Kavrama kapasitesini belirleyen en önemli faktörler beslenme, genler ve çevre koşullarıdır. Bu nedenle diğer pek çok faktörlerle birlikte beslenme de öğrenme üzerinde etkilidir. Ancak hiçbir bilim adamı “bunları yersen daha zeki olursun” diyemez. Ama, sağlıklı beslenmenin çocuk gelişimi ve öğrenme kapasitesi üzerinde etkisi de inkar edilemez. Çocukluk yaşlarındaki beslenme ile daha sonraki yıllarda akademik performans arasında önemli bir ilişki söz konusudur. Bu konudaki bilgileri değişik derecelerde beslenme yetersizliği olan çocukların daha sonraki yıllarda zihinsel gelişimlerini ve okul performanslarını araştıran çok çeşitli araştırmalar net olarak ortaya koymuştur.
Beslenme ve okul performansı arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalarda öncelikle kahvaltının çok önemli olduğu dikkati çekmektedir. Kahvaltının okul yaş grubundaki çocukların öğrenme kapasiteleri üzerindeki olumlu etkisi çok sayıda çalışma ile ispat edilmiştir. Benzer sonuçlar daha küçük yaş gruplarında da belirlenmiştir. Okul yaş grubunda, kahvaltı eden çocukların okul performanslarının daha yüksek olduğu çok çeşitli araştırmalarla açıkca gösterilmiştir. Kahvaltı eden çocuklar okulda daha aktif olarak eğitime katılırlar. Kahvaltı yapan çocukların yapmayanlara göre okulda değişik kriterlerle belirlenen başarıları ve performansları daha yüksektir. O halde çocuklarımızın okul başarılarını arttırmak amacıyla desteklenmesi gereken sağlıklı yaklaşım, çocukların sabah kahvaltı yapmalarının sağlanmasıdır.
BESLENMENİN BEYİN GELİŞİMİNE ETKİSİ
Beslenmenin beyin gelişimi üzerindeki etkisi doğumdan önce anne karnında başlar. Bu nedenle beyin gelişimi anne adayının gebelikteki beslenmesine bağımlıdır. Annenin gebelik süresince yetersiz beslenmesi ve benzer şekilde hayatın ilk iki yılı içinde bebeğin yetersiz beslenmesi, bebeğin beyin gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir. Hatta bu etkilenme kalıcı ve geri dönüşümsüz olabilir. Buradan çıkaracağımız sonuç ise, annenin gebelikte beslenmesinin yeterli ve dengesi olmasına özen gösterilmesi gerekliliğidir.
Daha da önemli olan sonuç ise, gebelikte beslenme yetersizliği olan gebe kadınların beslenmelerinin düzenlenmesi gerekliliğidir. Bu sorun sıklıkla gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerdeki gebe kadınların sorunudur. Bununla birlikte adölesan yaş grubunda gebe kalanlar için yani adölesan gebeler için de önemlidir. O halde gebelikte doktor kontrolunda olmak, yeterli ve dengeli beslenmek ve adölesan gebeliğinden kaçınmak gerekliliği üzerinde durulmalıdır.
Anne sütü ile beslenen çocukların daha yüksek IQ kavrama skoruna sahip oldukları da yine güvenilir araştırmalarla ortaya konmuştur Ancak burada hemen şunu ifade etmek gerekir ki, anne sütüyle beslenemeyen çocuklarda söz konusu performans kriteri düşük değildir ve asla normalin altında değildir. Bilimsel araştırmaların sonuçlarını doğru okumak ve gerçek hayatta da bu bilgiyi doğru yaşamak gerekir. İstatistiksel olarak anne sütüyle beslenen bebeklerin IQ skorlarının daha yüksek olduğu söylenebilir. Ancak bir çocuk anne sütüyle beslenmediği halde anne sütüyle beslenen çocuklarla aynı IQ skorlarına sahip olabilir.
Burada önemli olan ve dikkate alınması gereken mesaj, anne sütüyle beslenmenin zihinsel beceriler açısından da önemli olduğu ve koşullar elverdiğince tercih edilecek beslenme ürünü olması gerekliliğidir. Değişik nedenlerle bebeklerini anne sütüyle besleyememiş veya kısa süre emzirmiş annelerin bu nedenle endişe etmeleri ya da suçluluk duymaları için hiçbir bilimsel kanıt yoktur.
DEMİR EKSİKLİĞİ OKUL PERFORMANSINI OLUMSUZ ETKİLİYOR
Demir beynin elzem bileşenlerinden biridir. Demir eksikliğinde beyin hücreleri arasında iletim hızı düşüktür. Bu nedenle ileri derecede ve uzun süreli demir eksikliği, beyinde kalıcı sorunlara yol açabilir. Hayatın ilk iki yılında demir eksikliği davranış sorunları (değişikliği) ve psikomotor gelişmede gerilikle yakından ilişkilidir. Demirin yeterli miktarda alınması sağlanmalı, fazlasından ise sakınılmalıdır.
Demir eksikliği daha ileri yaş gruplarındaki çocuklarda da okul performansını olumsuz etkiler. Bu gerçek çok sayıda bilimsel araştırmayla kanıtlanmıştır. Diğer taraftan okul yaş grubu başta demir olmak üzere eser element ve mineral eksikliklerinin sık görüldüğü yaş grubudur. Bu nedenle düzenli olarak yılda bir kez genel kontrol kapsamında bu yönden de tetkik edilmeli, saptanan eksikliklerinin tedavisi gerçekleştirilmeli ve neden geliştiği konusunda detaylı beslenme bilgisi edinilerek öğrenilmeli ve hastalıklarla olan ilişkileri araştırılmalıdır.
Erken yıllarda iyot eksikliği de zeka ve zihin işlevlerini olumsuz etkiler. Ayrıca okul yaş grubunda da akademik başarısızlık nedeni olabilir. İyotlu tuz kullanılması bu konuda yapılması gereken sağlıklı bir beslenme davranışıdır.
Bağışıklık sistemi fonksiyonları ile beslenme arasındaki yakın ilişki nedeniyle yetersiz beslenen çocuklarda enfeksiyon hastalıkları daha sıktır. Her enfeksiyon dönemi çocuğun okula gidememesi ile sonuçlanır. Bu nedenle çocuğun okula gidemediği günleri arttırır. Okula devamsızlık ise okul başarısında önemli bir olumsuzluktur. Okula ve eğitime devam edemeyen çocuk, okula gidemediği günler arttıkça arkadaşlarının gerisinde kalır.
Yetersiz beslenme, çocuklarda fizik aktivite düzeyini azaltır, sosyal ilişki ve iletişimde yetersizliğe neden olur ve ilgisizlik olarak yaşanan meraksızlık, yetersiz kavrama ile seyreder. Bütün bunlar beslenmenin yetersizliği durumunda görülebilen değişimler olup, yeterli ve dengeli beslenme ile bu sorunların önüne geçilebilir.
Okul yaş grubu çocuklarında mikro besin öğeleri (mikronutrient) eksiklikleri çok sıktır ve bu yaş grubu bu yönden sıklıkla ihmal edilen yaş grubudur. Vitamin A, demir, iyod eksiklikleri büyüme, hastalanma ve kavrama çok yakından ilişkilidir. Adı geçen besin öğelerinin vücudun ihtiyacını karşılayacak ve eksiklikleri nedeni ile çocuklarda olumsuz sonuçlara neden olmayacak düzeyde alınmaları ise sadece yeterli ve dengeli beslenme ile mümkün olur.
YETERLİ VE DENGELİ BESLENMENİN PÜF NOKTALARI
Yeterli ve dengeli beslenme okul performansının garantisidir. Peki çocuklarımızı yeterli ve dengeli olarak nasıl besleyebiliriz? Bu sorunun cevabı yeterli ve dengeli beslenmenin tanımında yer alır.
Tabiatın insanoğluna sunduğu besin kaynaklarından ulaşabildiklerimizin mümkün olabilen en çok çeşitlilikte tüketilmesi yeterli ve dengeli beslenmenin esasını oluşturur.
Çocukların yeterli ve dengeli beslenebilmelerinde anne-babalara düşen görev, çocukların besin tercihlerine saygı göstermek ve anlayışlı olmaktır. Çocuklar doğal olarak bazı besinleri sevmeyebilirler. Bazılarını ise biz tercih etmesek de daha çok sevdikleri için daha çok tüketmek isteyebilirler. İşte bu konuda esnek olmalı ve çocuklarımızın sevip sevmediklerini dikkate almalı ve benimsemeliyiz. Çocukların tercihleri benimsenmeli ancak sevmedikleri besinler de az miktarlarda olmak üzere sofrada sürekli bulundurulmalıdır. Sağlıklı besin tercihlerinde ve alışkanlıklarının kazandırılmasında anne-babaların da rol model olmaları çok önemlidir. Bu nedenle anne-babalar da sağlıklı ve dengeli beslenmelidirler.
Çocukluk yaş gruplarında sağlıklı beslenme alışkanlıklarının kazanılması ileri yaşlarda okul performanslarını da olumlu etkiler. Yağ ve şekerden zengin kısır beslenme çocukların performanslarını olumsuz etkiler. Yetersiz beslenme alışkanlıkları okulda konsantrasyon, moral, enerji ve odaklanma sorunlarına yol açar. Çocuğun öğrenme kapasitesini olumsuz etkiler. Obezite gelişimine neden olur.
Sağlıklı kahvaltı etme alışkanlığı sabahın normal rutini arasında yaşanmalıdır. Sabah kahvaltılarının basit olması önemlidir. Basit ve besleyici olmalıdır. Şekerli yiyecek ve içecekler kısa süre için iyi olsalar da sonrası için yeterli değildirler. Fazla rafine şeker tüketimi ile hiperaktivite ve hırçınlık arasında ilişki olduğu yönünde bilimsel araştırma sonuçları vardır. Şeker, un ve şekerli sıvılar gibi basit karbonhidratlar, benzer şekilde etki ederler. Bu nedenle tahıllar, meyveler, sebzeler ve diğer besin grupları ile şeker tüketimi sınırlandırılmalıdır. Bu nedenle çocukların gelişiminde diyetin kalitesi de (içerdiği besinler be besin grupları) bu besinlerin tüketilen miktarları da çok önemlidir.
Malnütrisyon beslenme yetersizliğidir ve çok defa sadece çocuğun kilosunun düşüklüğü olarak algılanmaktadır. Çocuğun boyu ve kilosu normal sınırlarda olsa da bu çocukta mikro-besin yetersizliği olabilir. Bu nedenle düzenli aralarla bu yönden tetkik edilerek değerlendirilmelerinde yarar vardır. Herhangi bir mikro besin öğesi eksikliği tespit edilirse hem tedavi edilmeli hem de beslenmesi bu yönden düzenlenerek daha sonraki zamanlarda eksiklik gelişmesine engel olunmalıdır.
Yapılan bir bilimsel araştırmada parazit enfeksiyonu olan çocukların tedaviden sonra matematik ve fransızca derslerinde daha başarılı olduğu görülmüştür. Bu sonuç çocuklarda parazit nedeniyle gelişen aneminin (kansızlığın) düzelmesi ile ilişkili bulunmuştur.
Sağlıklı beslenen çocukların daha enerjik ve dinamik olmaları nedeniyle liderlik davranışlarının da arttığı çalışmalarda gösterilmiştir.
OMEGA-3 BEYNİ GELİŞTİRİYOR
Diyette tüketilen bazı yağların da okul performansı dahil olmak üzere çocukların zihinsel işlevlerinin olumlu etkilediği bilinir. Omega-3 ve tekli doymamış (monoansatüre) yağlar beyin gelişimini olumlu desteklemektedirler. Normal beyin fonksiyonları ve hormon sentezi için bu yağlar önemlidir. Trans ve hidrojene yağ tüketimi olabildiğince azaltılmalıdır. Tekli doymamış yağlar, zeytinyağı, zeytin, susam, avokado, fındık, Antep fıstığı ve fıstıkta bulunur. Somon, tuna ve sardalya gibi balıklar da omega-3’den zengindir.
Okul yaş grubunda kol-bacak kırıkları sık görülür. Bu durum çocuğun okul başarısını olumsuz etkiler. Buna engel olunmak üzere yapılabilecek yaklaşım, süt ve süt ürünlerinin tüketiminin arttırılmasıdır. Obezite gelişiminden korunma yaklaşımı nedeniyle tüketilen süt ve süt ürünlerinin yağsız olmasına önemle dikkat edilmesi gerekir.
Çocuklarımızın okulda daha başarılı olmalarını ağlayacak özel bir besin veya besin öğesi yoktur. Bazı besin öğeleri ve bundan zengin olduğunu bildiğimiz besinlerin daha sık ve daha fazla tüketilmeleri ile çocuklarımızın zekası artmaz… Genetik ve çevre koşulları ile birlikte belirlenen zeka ve başarı düzeyine ulaşabilmemiz için bu besin öğelerinin eksikliklerinin gelişmemesi sağlanmalıdır. Bu da daha fazla yedirerek sağlanmaz.
Yeterli ve dengeli beslenmelerine özen gösterilerek sağlanır. Bunu temin etmenin en kolay yolu, bir öğünde en az iki tercihan 3 değişik besin grubundan da bulundurmaktır. Tercihlerine göre çocuk az ya da çok hepsinden tüketmeye gayret ederse en yeterli ve en dengeli şekilde beslenmiş olur. Burada üzerinde durulması gereken önemli bir nokta da besin gruplarını iyi bilmek ve menü düzenlerken bundan yararlanmaktır.
Süt içmeyen çocuğun annesi kara yaslar bağlamamalı, peynir ve/veya yoğurt ile bu durumu kendisi için de çocuk içinde kriz noktasına taşımadan çözebilmelidir. Benzer şekilde meyve ve sebzeler içinde de çeşitlilikten yararlanılmalıdır. Her çocuk her meyveyi veya sebzeyi yemeyebilir. Hepsini yemesini beklenmemelidir. Sebzeyi seven çocuk bunları daha sıklıkla tüketir, meyveyi seven ise meyveyi… Neticede hepsi aynı besin grubunun seçenekleridir.
Eksikliklerin gelişmemesi için besin öğelerinin alınmaları gereken miktarların çok az oluşu da anne-babaların yüreğine su serpmelidir. Okul yaş grubunda büyümenin izlenmesi ile çocuğun sağlıklı beslenip beslenmediği kolayca izlenebilir. Büyümede sorun varsa ihmal edilmemelidir.
Prof. Dr. Benal Büyükgebiz / Çocuk Sağlığı Ve Hastalıkları
www.0-18klinik.com
İçeriği Paylaşın