Oruç Tutarken Bağışıklığı Güçlendirmenin Yolları
Oruç Tutarken Bağışıklığı Güçlendirmenin Yolları
Bizi Takip Et
Koronavirüs ile mücadele günlerinde oruç tutarken bağışıklık sistemini güçlü tutmaları yollarını Beslenme ve Diyet Uzmanı Müge Özyurt Şafak anlattı.
Ramazan ayındayız oruç tutarken sahur ve iftar sofraları nasıl olmalı?
Koronavirüs sebebi ile evde olunan ve çokça stres yaşadığımız bir dönemdeyiz. Bu stres altında vücut yağlarını korumak ister. Bu stres, kortizol hormonları etkiler. Bu da insülin direncine neden olabilir. İnsülindeki yani şekeri kontrol eden hormondaki oynamalar bizim şekere tatlıya olan düşkünlüğümüzü daha artırır. Çok fazla şekerli ve hamurlu beslenmek bağışıklığımızı baskılayan bir şeydir. Elbette enerjiye ihtiyacımız var ve bu enerjide karbonhidratlar çok önemlidir. Ama burada tercihimiz beyaz un ve bolca şekerle hazırlanmış yiyecekler yerine tam buğday ekmeği, bulgur gibi daha sağlıklı olan karbonhidratlar, kuru baklagiller nohut, fasulye, barbunya, meyve ve sebzelerden doğal olarak alacağımız karbonhidratlar olmalıdır.
Bu süreçte bunları beslenmemize koyarsak hem bağışıklığımızı güçlendirecek o besin ögelerini alabileceğiz hem de enerji alacağız. Bu besinleri düzenli bir şekilde tükettiğimizde bir enerji açığı da olmayacağı için bu boş enerjilere tatlılara yönelmeyeceğiz. Bir de farkında olmadan kendimiz çok aç bıraktığımızda gözümüz dönmüş bir şekilde bu tatlılara yönelebiliyoruz. O nedenle bizim bu iki ya da üç öğün besleneceğimiz ramazan sürecinde öğünlerimizi en az üçe bölüyor olmalıyız. Muhakkak sahura kalkmalıyız. İftardan sonra saat 22.30-23.30 arası küçük bir öğün yapıyor olmalıyız. Sahurda tercihimiz bolca yeşillikler ve tam buğday unuyla yapılmış ekmek, pide olabilir. Tam buğday, çavdar, siyez unuyla yapılmış ekmekleri tercih edebiliriz.
Gün boyu tok kalmak için iyi bir protein kaynağına ihtiyacımız var. Sahuru sadece bir tane tost, bir kase çorbayla geçiştirmemeliyiz. Bir ya da iki tane haşlanmış yumurta yenilebilinir. Tuzu azaltılmış veya suda bekletilmiş olan peynirleri tercih edebiliriz. Çünkü çok fazla tuzlu beslendiğimizde gün içerisinde daha çok susama olur. Bu nedenle zeytin veya çok tuzlu peynirleri tercih etmemek gerekiyor. Bunun yanında bolca yeşillik ve belki bir mevsim meyvesi de eklenebilir. Bu bir kivi olabilir bir elma olabilir kurutulmuş meyveler, hurma ya da incir gibi meyveleri de tercih edebiliriz. Bu da belki biraz tatlı ihtiyacımızı yönetmemize de yardımcı olur.
Sahurda çorba da içilebilir. Hem sıvı alımına katkı sağlar hem de mideyi önden yiyeceklere hazırlar. Sahurda tencere yemekleri yer almamalıdır. Sahurda biraz daha kahvaltı gibi ve bunu destekleyecek çorba, yoğurt, kefir ya da ayran gibi sıvı yiyecekleri almak çok iyi olur. Muhakkak bir süt grubunu eğer bir alerji yoksa eklemek çok iyi olur. Çünkü bütün gün hareketsiz kalıyoruz. Yeteri kadar sıvı tüketemiyoruz ve yemek de yemiyoruz. Bu bizim bağırsaklarımızın da daha az çalışmasına neden olur. Sahurda kefir, yoğurt gibi fermente edilmiş probiyotikten zengin olan bu ürünleri kullanırsak bağırsaklarımızı da çok rahat çalıştırmış oluruz.
Kefir deyince sade kefir mi meyveli kefir mi? Eğer bir kişi diyabet hastasıyla insülin direnci varsa kefir seçiminde ya da probiyotik yoğurt seçiminde nelere dikkat etmeli?
Herkesin öncelikli tercihi sade yoğurt veya kefiri olmalı. Sonuçta sade olmayanların içerisinde ilave şeker var. Bunun yerine evde mayaladığınız yoğurda ya da sade olan bir probiyotik yoğurda kendiniz çilek, kivi ya da elma doğrayabilirsiniz. Aynı şekilde kefirinizin içine de atıp onu blender ile çekebilirsiniz.
İftarda başka nelere dikkat etmeliyiz?
İftarlar genelde çok zengin oluyor. Kahvaltılık tarzı iftariyelik ürünler, şarküteri ürünleri, çorba, salata, börek, pilav, ana yemek hemen arkasından çay ve tatlı. Kısacası çok çeşitli ürünler tek seferde hızlı bir şekilde tüketiliyor. Oysa ki 15-16 saatlik bir açlıktan sonra bu kadar hızlı yemek doğru değildir. Bir bardak su veya bir hurmayla oruç açılabilir. Ardından çorba içilebilir yanına da belki bir parça pide veya ekmek yenebilir. Çorbadan sonra 10-15 dakika ara vermek gerekir. O kadar açlıktan sonra midenin de gelecek olacak yiyeceklerin sindirimi için hazırlaması lazım. Daha sonra tercih mutlaka sebze ağırlıklı yemekler olmalıdır. Çünkü kırmızı et gibi sindirimi yoğun olan zor olan besinler kişiyi daha yorar ve bağışıklığımızı baskılar. Taze fasulye, kabak, pırasaya, lahana, karnabahar gibi sebzeler tercih edilebilir. Yine nohut, kuru fasulye, yeşil mercimek gibi baklagiller tercih edilebilir. Menüler daha çok sebzeli veya baklagilli tencere yemeklerinden oluşmalı. Mutlaka salata da olmalıdır. Lahana, pancar, turp gibi antioksidan içeriği çok fazla olan sebzelerle salatalar yapılabilir. Pancardan yoğurtlu bir salata yapılabilir. Kabağı kızartmak yerine fırında mücver olarak yapabiliriz.
SEBZE YEMEKLERİ BENİ DOYURMUYOR DİYENLER
‘‘Beni sebze yemekleri doyurmuyor. et yiyince doyuyorum’’ diyen çok kişi var. Bu kişilerin ne yapmaları gerekiyor? Bunun nedeni nedir?
Aslında bu alışkanlıkla ilgili bir şeydir. Aslında bulgur, nohuttan da protein alınır. Yumurta, yoğurt, peynir, yulaf, süt. Her şeyden alınabilir. Ancak 60 kiloluk bir insanla 90 kiloluk bir insanın ihtiyaçları bir olmaz. Bu nedenle elbette ki erkek bir bireyin her öğünde et, tavuk, balık gibi daha yoğun proteinli ürünleri istemesi normal. Burada uygulanması gereken şey sebze ve eti birleştirmek olabilir. Kıymalı sebze yemekleri yapılabilir. Dolma da yapılabilir. Yine baklagiller etli şekilde pişirilebilir. Eti dengeli bir şekilde tüketmek gerekir. Örneğin 7 günün yedisinde de et tüketilmemelidir. Bir gün etli bezelye gibi sebze yemeği diğer gün fırında tavuk gibi bir denge sağlanabilir.
Şekerli ve hamur işi gıdalar ya da sürekli et tüketimi bağışıklığı nasıl zayıflatıyor?
Kırmızı etin sindirimi zordur. Her öğünde 200’er gram kırmızı et tüketilirse özellikle iftar saatlerini düşündüğümüzde sindirilmesi çok zor olur. Bu bizi yoracaktır. Aslında normal bir beslenme planında kahvaltı, öğle yemeği, akşam yemeği gibi öğünlerde eşit gramlara bölünürse sorun olmaz. Kısacası kırmızı eti çok fazla tüketmek sıkıntı yaratır. Bir öğünde değil her öğüne bölerek yenmelidir. Çok fazla hamur işi kişiyi yağlandırır. Fazla yağ dokusu da bağışıklık hücrelerimizin çalışmasını zayıflatır. Aslında şekerin ya da ekstradan yenen dördüncü bir pişinin vücudumuza hiçbir katkı yoktur. Çünkü vücut aldığı karbonhidratı hızlı bir enerji kaynağı olarak hemen beyinde kullanır. Belli bir kısmı karaciğerde ve kaslarda glikojen dediğimiz karbonhidrat şeklinde depolanır. Fazlasını da yağ olarak depolamak zorunda. Vücudumuzda glikozun yani şekerin başka bir kullanım yolu yoktur. Zaten evde olduğumuz bu dönemde çok fazla hareket etmiyoruz. Kısacası kaslarımızdaki bu glikojeni çok kullanacak ortamımız yok. Beynimizin buna ihtiyacı var; ama aslında aldığımız her fazladan karbonhidrat maalesef yağ olarak depolanacak. Yemeyelim diye bir şey asla yok; ama ne yediğimizi iyi planlamamız gerek. Yani bir börek yapıldıysa bunu bulgur pilavıyla beraber yemek doğru olmaz. Tercihi tek bir karbonhidrattan yana kullanmalıyız. Evdeki menüyü de ona göre planlamalıyız. Pide yiyorsak pilav, makarna, börek yapmamalıyız.
Bazı kronik hastalığı olan kişilerin oruç tutması bağışıklık sisteminin düşmesine neden olabilir mi?
Kanser, diyabet, kalp hastalıkları olan kişilere önerilmez. Eğer şekerleri ilaçla regüle edilebiliyorsa yani insülin kullanmıyorlarsa, Tip 1 diyabetli değillerse bu kişiler doktorları da onay veriyorsa ilaç düzenlemesi ile tutabilirler. Ama kronik kalp rahatsızlığı olan kişilerin daha temkinli olmaları gerekir. Diyabette şekerler regüle ise daha kolay olabilir; ama kalp hastaları için bu durum biraz daha risk yaratır. Yine gebelik durumunda tavsiye edilmez. Emzirme durumu ise farklıdır. Emzirirken istenirse oruç tutulabilir. Vücut, depolarından ihtiyacını karşılayabilir, belki susama hissiniz zorlayabilir ama yine de süt üretimi hiçbir şekilde azalmaz. Çünkü anne sütü bunlardan çok bağımsız bir şekilde bebeğin meme ucunu ağzına almasıyla üretilen bir şeydir. Ancak gebeyseniz ve oruç tutmak istiyorsanız bu bir risk oluşturabilir. Çünkü ihtiyaç duyduğunuz enerjiyi yeterli miktarda almanız mümkün olmayacak ve sıvı alımınız çok az olacağı için susuz kalıyor olmanız risk oluşturabilir. Tüm bu süreçlerin doktor kontrolünde olması gerekir.
Obezite, aşırı kilo problemi gibi sebeplerle bağışıklık sistemi zayıflamış kişiler korona virüs açısından biraz daha mı risk altında?
Şişmanlık dediğimiz şey vücudumuzda aşırı miktarda yağ birikimidir ve şişmanlığın beraberinde KOAH, diyabet, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıkları getirebiliyor. Bunların en önemli etkeni aslında sağlıklı vücut ağırlığında olamamaktır. Obezite önemli bir kriterdir. Ancak şu dönemde obez olan kişilerin kısıtlı bir diyet yapıp kilo vermeleri için de uygun olan bir dönem değildir. Çünkü telaşa kapılıp bu dönemde hızlıca kilo vermeye çalışmak da bir anda bağışıklığın çok fazla zayıflamasına neden olabilir. Bu nedenle bu kişilerin bir uzman tarafından kontrollü planlanmış bir diyet programına sadık kalmaları gerekir. Vücuda faydası olmayacak hamurlar, tatlılar, paketlenmiş yüksek kalorili yiyecekleri hayatlarından çıkarabilirler. Sebze, meyve, balık, peynir, yumurta gibi besinlerin yer alacağı dengeli bir beslenme planı yapabilirler.
Sahurda nasıl bir peynir tercih etmek gerekir? En sağlıklı peynir çeşitleri hangileridir?
Lor ya da farklı bir ismi ile çökelek peynirinden daha az yağlı bir peynir yok. Evde yapmayı da deneyebilirsiniz. Köy peynirleri, dil peyniri biraz daha masum denilebilir. Ama genelde daha çok, yağlı olan koyun ve keçi peynirleri seviliyor. Burada ölçüye dikkat etmek gerekir. Çünkü peynirdeki yağ, kırmızı etteki yağa benzer. Peynir de en az yumurta kadar kolesterolü artırabilen bir yiyecektir. Günlük tüketilecek miktarı 50-60 gram olarak sınırlamak doğru olacaktır. Eski tabirle iki kibrit kutusu kadar denebilir.
Ramazan için önemi bir tatlı Güllaç. Güllacın kalorisi nedir?
Güllaç, kızartılarak yapılmaz ve ekstra bir yağ kullanılmaz. Yaparken nişasta ve süt kullanılır. Ceviz ve nar gibi meyveyle süslenir. Üç dört kat yufka ve süt olan bir dilim güllacın kalorisi yaklaşık 200-240 kalori gibi düşünebiliriz. Bu çok kabul edilebilir bir miktar. Şekerini azaltarak yapmak daha doğru olacaktır. Kişi diyabet hastası ise şerbet olan kısmı tatlandırıcıyla yapılabilir. Ama bu tatlıda da porsiyona dikkat etmek lazım. Güllaç tatlısını da bir dilim tüketmek gerekir. Şeker kullanılmadığında 2-3 üç dilim yenebilir. Her akşam yemekten sonra bir dilim güllaç yemek istiyorsak, ayrıca meyve ve kuru yemiş yememeliyiz. Yani tatlı yiyeceğimiz öğünden kuru yemişi ve meyveyi çıkarmakta fayda var.
SPOR VE BAĞIŞIKLIK SİSTEMİ
Bu dönemde spordan önce ve sonra nasıl beslenmeli? En iyi spor saati nedir? Özellikle ev içinde de spor yapmak, yürümek adım atmak fazla kilolardan bizi ne kadar koruyabilir ve bağışıklık sistemimizi ne ölçüde güçlendirebilir?
Spor bağışıklık sistemimizi kesinlikle çok güçlendirir. Özellikle belli bir disiplin için belli bir tempoda yaparsak inanılmaz etkili olur. Zaten Dünya Sağlık Örgütü de koronavirüs ile mücadele kapsamında bağışıklığımızı yükseltmek için egzersizin çok önemli olduğunu belirtiyor. Yürüme, vücut ağırlığıyla yapılan fonksiyonel antrenmanlar, minder üzerinde karın hareketleri etkili olabilir. Ufak ufak bacaklar çalıştırılabilir. 30-45 dakikalık egzersizler hem kilomuzu korumamıza hem de bağışıklığımızın daha iyi olmasına yardımcı olur. Eğer oruç tutuluyorsa iftardan bir buçuk, iki saat sonra spor yapılabilir. Sağlık durumu iyi olan kişiler, profesyoneller, spor yapmaya çok alışkın kişiler iftardan bir, iki saat önce de yapabilirler. Hiç spor yapmayıp ilk defa bu süreçte başlayacaklar için iftardan sonraki saatler daha doğru olur.
İftarda ne kadar su tüketmeliyiz?
Günlük sıvı ihtiyacımız minimum 5-6 bardak gibi düşünürsek. Bunun bir bardağını orucumuzu açarken içelim ve uyuyana kadar da geri kalan kısmını tamamlayalım. Kısacası iftardan sahura kadar en az 5-6 bardak su içelim. Sahurda da mutlaka 2 büyük bardak kadar su içelim. Böylelikle bir buçuk litre sıvı ihtiyacı sudan karşılanabilir. Burada yine vücut ağırlığı oldukça önemlidir. Ona göre bir tüketim olmalıdır. Yine içilen bitki ve siyah çaylarla da sıvı alımı iki litreye tamamlanabilir.
Çayın yemeklerle birlikte alındığında içindeki demirin etkisini yok ettiği söyleniyor ama iftar ve sahur sofralarında da çay vazgeçilmez. Bu konuda ne yapmalı?
Çayı açık olarak nitelediğimiz şekilde içilmelidir. Eğer tanısı konulmuş bir kansızlık, özellikle demir eksikliğine bağlı bir kansızlık yoksa çayı tüketiyor olmak yiyeceklerden aldığımız demirin emilimini azaltmasında çok etki etmez. Çünkü sadece çay değil, çok tahıllı beslenmek, çok kepekli ürünler tüketmek de demir emilimini azaltan bir şeydir. Çok fazla yoğurt, süt peynir tüketmek de yine vücutta demir emilimini azaltabilir. Ama şunu unutmamak gerekir. Ne kadar çay, kahve tüketirsek bunlar bir yandan da vücudumuzdan diüretik etki gösterir. Yani sıvı atımını artırıcı özellik gösterir ve sıvı kaybına neden olabilir. Çok çay içiliyorsa bol su da içilmelidir. Fakat demir eksikliği olan kişiler çayı oldukça açık şekilde tüketmeliler. Çok açık bir çay belki ince bir dilim limon ile tercih edilebilir.
İftar ve sahur arasında gönül rahatlığıyla tüketebileceğimiz yasak olmayan yiyecekler hangileridir?
Havuç, salatalık, marul kalorisi olmayan besinler. Ama tabi tüketim miktarı burada da çok önemli. Bir kilo salatalık, 3-4 tane havuç değil. Bir havuç, 3-4 tane salatalığı tüketmek gibi bir düzen kurulabilir. Sınırsız değil ama ölçüsüyle 1-2 avuç leblebi tercih edilebilir. Özellikle iftardan sonra, uyumadan önce bir bardak süt içmek iyi olabilir. Uykuya geçişimizi rahatlatır. Ama maalesef sınırsızca yiyebileceğimiz hiçbir yiyecek yok. Biz her yiyecekten belli bir enerji alıyoruz. Ayrıca kalorisiz olsalar da bu besinlerde midenizde çok fazla yer kaplayarak aslında mide kapasitenizi büyütebiliyor. Bu nedenle her şeyde ölçüyü iyi planlamakta fayda var. En fazla tercihimiz 1-2 porsiyon meyve olabilir. Beraberinde daha salatalık, havuç, marul olabilir ve en fazla bir bardak süt ya da bir kâse yoğurt gibi bir süt ürününü tercih etmede yarar var.
İftar ile sahur arası egzersiz yapanlar bu arada ne tüketebilirler?
Saat 20.00 gibi iftarımızı yaptıktan iki saat sonra kişinin spora başlayacağını düşünecek olursak 21.30-22.00’de yapacağı egzersizi saat 23.00 sularında bitirmiş olacak. Eğer ki yaptığınız antrenman çok yoğun kuvvet ağırlıklı bir antrenmansa belki bir bardak süt, muz, bir avuç ceviz gibi bir öğün yapılabilir. Ama daha hafif bir egzersiz yapılmışsa, burada tercihi iki üç tane ceviz ve süt içmek ya da bir kase yoğurtla bir tane mevsim meyvesi tüketme şeklinde kullanılabilir. Ama asla bir tost gibi yeniden bir yemek yemek gibi bir öğünü tercih etmemek lazım.
Sağlıklı bir ekmek, sağlıklı bir pide yapmak nasıl mümkün olabilir?
Unun içeriğini değiştirebilirsek hem ekmeğimiz hem de pidemiz sağlıklı hale gelebilir. Beyaz unla değil de tam buğday, kara buğday ve siyez unu karıştırarak pide yapılabilir. Ama böyle yapacaksak da bu bize yine de pidenin yarısını yeme hakkını vermeyecek. Çünkü tam buğday unu da olsa siyez unu da olsa kara buğday unu da olsa hepsinin vereceği enerji yani kalori miktarı aynıdır. Tek fark bunlar bizim şekerimizi hızlıca yükseltmeyecek, daha iyi ve daha tok hissetmemizi sağlayacaktır. Daha az öğütülmüş daha az işlemden geçmiş buğday ürünleri oldukları için de daha fazla vitamin, lif içeriyorlar. Eğer pidenin yarısını yemeği planlıyorsanız o iftar yemeğine asla pilav, makarna, börek gibi bir şey yapmayın. Eğer ki sıcak tüketiyorsak da o yiyeceğin kan şekerini yükseltme eğilimini artıracağımızı unutmayın. Yani glisemik indeksimizi artırmış oluyoruz. Bu nedenle pide ve ekmeği soğuyunca tüketmek aslında daha erken doyum hissetmenizi sağlar. Ama sıcakken hızlıca sindirilip hızlıca kana karıştığı ve hemen tükendiği için doyum sağlamaz.
Peki kaç adet hurma bir meyve değişimi yerine geçer?
Burada hurmanın büyüklüğü çok önemlidir. Eğer çok büyük olan hurmalardansa bir tanesini, bir porsiyon meyve olarak düşünmek lazım. Ama Medine hurması gibi daha kuru daha ufak olanlardan iki ya da üç adedini bir porsiyon meyve yerine tüketebiliriz. Kısacası neredeyse bir adet kividen alınan enerjiye bedeldir ya yerli muzlar gibi küçük bir muza alternatif olarak yenilebilir. Hurmanın miktarına dikkat etmek gerekir. Büyük boysa gün içerisinde bir tane iftarda bir tane sahurda yenebilir.
SAĞLIKLI TATLI ATIŞTIRMALIKLAR
Özellikle iftarla sahur arasında mutluluk veren hem tok tutacak hem de stresimizi azaltacak tarifler verir misiniz?
Hurma, ceviz ve kakaoyu rondodan geçirin ve minik minik toplar haline getirin. Daha sonra Hindistan cevizine bulayın. Yine keçi boynuzu tozu da katılabilir. Keçi boynuzunun doğasından gelen bir şekeri var ve bunu hurma veya fıstık ezmesiyle birleştirerek güzel bir tatlı yapılabilir. Sütlü tatlılar da çok güzel bir tercih olur. Süt, muz, yulaf güzel bir karışım olabilir. Önce üç kaşık kadar yulafı bir bardak sütle iyice pişirin ve içerisine bir çay kaşığı kakao, keçi boynuzu tozu ekleyin. Daha sonra yarım muzu içine dilimleyin ve biraz daha pişirin. Son olarak kaseye alın ve üzerine biraz badem, ceviz ekleyin. Bu da sağlıklı bir tatlı olabilir. Ancak unutmayın ki bu kadar masum olduğunu düşündüğümüz bir yiyecekten bile yaklaşık 200 kalori alınır. Chia tohumu ile de güzel bir atıştırmalık yapılabilir. Chia tohumu Omega 3’ten çok zengin olan yağlı bir tohumdur. Sütle chia tohumunu karıştırın ve 3-4 saat buzdolabında bekletin. Daha sonra sevdiğiniz bir meyveyi içine doğrayın. Çilek, muz, kivi olabilir. Bu tarifle hiç un kullanmadan güzel bir atıştırmalık yapabilirsiniz.
Ödem sorununa karşı neler yapabiliriz? Aşırı uyku da ödem yapar mı?
Aşırı uyku ödem yapabilir. Sonuçta uykuda dolaşım yavaşlar. Ödem de bir dolaşım problemidir. Bu yüzden hareketsiz kalınan her an ödem çok fazla olacaktır. Bu nedenle hareket ediyor olmak çok önemli. Yeterli sıvı alıyor olmak da çok önemli; çünkü yeterli su içmediğimizde de hücrelerimiz yapısına su çeker ve ödem oluşur. Ödem varsa hamurlu gıdalar, karbonhidrat, şeker ve tuz mutlaka azaltılmalıdır. Bunlar vücuttaki su tutulumunu artırırlar. Kabak, bamya gibi sebzeleri tercih etmek iyi olabilir. Bunlar ödemin çözülmesine yardımcı olur. Eğer tansiyon problemi yoksa maydanoz kürü yapılabilir. Rondodan geçirilmiş maydanoz, limon ile kendinize bir su hazırlayın. Sabahları ya da Ramazan boyunca sahurda içebilirsiniz.
Hangi ekmeği tüketmek daha sağlıklıdır?
Ekşi mayalı, tam buğday, çavdar, kara buğday ekmekleri oldukça sağlıklıdır. Ancak mayayı sindirememe gibi problemler yaşayan kişiler var. Eğer mayanın şimdiye kadar vermiş olduğu bir rahatsızlık yoksa yani mayalı bir ürün tükettiğinizde ciddi karın ağrıları, sindirim sistemi problemleri, kabız, ishal gibi şikayetler yaratmıyorsa mayayla ilgili bir sorununuz hiç yoktur diye düşünebilirsiniz. Bu nedenle mayalı ekmekleri rahatlıkla tüketebilirsiniz. Ama şikayetler yapıyorsa tabi ki mayasız olan ekmekler tercih edebilirsiniz.
Yeni dünya düzenine adapte olabilecek mesleklerden biri de beslenme ve diyet danışmanlığı. Online görüşmelerle diyetleri nasıl yapıyorsunuz?
Online beslenme danışmanlığında daha önceden yüz yüze yaptığımız birebir görüşmelerimizi telefon ve bilgisayar üzerinden yürütüyoruz. Hastalarımızın kilo takiplerini ya da mezura ölçülerini tamamen onlara güvenerek onların eline bırakmış durumdayız. Yani herkes kendi tartısının mesuliyetini kendisi alıyor. Bu konuda tabi ki aramızda bir güven ilişkisi var. Her gün düzenli olarak neler yiyip neler içtiğimizi konuşuyoruz. Yine doktorunun tahlillerinin değerlendirilmiş olmasını istiyoruz. Doktorundan diyet yapabileceğine dair onayının olması gerekiyor. Tıbbi beslenme tedavisi planlamak, insanların sağlığıyla doğrudan ilişkili bir iş. Ezbere yapılabilecek bir iş değil.
Beslenme ve diyet uzmanı olmak için nasıl bir eğitim gerekiyor?
Ben Hacettepe Üniversitesi’nde okudum. Hazırlıkla beraber bakıldığında birçok üniversitede 5 yıllık bir eğitimi gerektirir. Beslenme ve Diyet Uzmanı olabilmeniz için iki yıl üzerine master yapıyorsunuz. Hatta bu unvanı kullanabilmeniz için 4 yıllık da doktora eğitiminizi tamamlamanız gerekiyor. Yani aslında diyetisyen olabilmeniz için 5 yıl okumanız yeterli; ama beslenme ve diyet uzmanı olabilmek için üzerine bir 6 yıl daha koymanız gerekiyor. Ben de Acıbadem Üniversitesi’nde doktora eğitimime devam ediyorum. Mezun olalı 13 yıl oldu. Hala okuyorum.
Eğitim almadan koçluk sistemiyle yürütülen bir beslenme danışmanlığı var. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Beslenme ve diyet konusunda danışmanlık almak isteyenlere ne gibi önerilerde bulunursunuz?
Öncelikle danışacakları diyetisyenin kim olduğunu araştırsınlar. Diplomasını sorsunlar. Beslenme önemli bir iş ve iki dilim ekmek, üç tane zeytin ye demekten çok daha büyük bir iş var. Ama maalesef ülkemizde bırakın kilo vermeyi her yemek yiyen kendini beslenme uzmanı zannediyor. Beslenme koçluğu da çok popüler oldu. Ama beslenme koçluğunun bir eğitimi, bir sertifika programı yok. Daha diyetisyenliğin bir meslek yasası yokken diyet koçları nasıl bir meslek edindi bilmiyorum. Umarım Sağlık Bakanlığımız bugünler geçince bu konuya da yönlenecektir. Bizler de derneğimizle bu konuyu takip ederek daha çok savaşacağız.
İçeriği Paylaşın