Osteoporozda Risk Faktörleri
Osteoporozda Risk Faktörleri
Bizi Takip Et
50 yaş üstü kadınların yarıdan fazlasının; 70 yaş üstü erkeklerin ise yarısına yakın bölümünün aktif yaşamını olumsuz yönde etkileyen Osteoporoz’la ilgili risk faktörlerini ve korunma yollarını Hisar Intercontinental Hospital Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü Başkanı Prof. Dr. Lütfiye Müslümanoğlu anlattı.
Osteoporoz yavaş yavaş, yıllar boyu tanı konmadan bir kırık oluşuncaya kadar sessizce gelişir. 50 yaş üstü kadınların yarıdan fazlasının, 70 yaş üstü erkeklerin yarısına yakın bölümünün aktif yaşamını olumsuz etkiler. Kemik kaybı yüzde 30-40 olana kadar hastalık sessiz seyreder. Daha sonra çoğunlukla sırt ağrısı, yaygın kemik ağrısı olarak belirti verebilir. Osteoporozda akut şiddetli sırt ağrısı bir omurun ani olarak çökmesi veya kırılması ile olur. Hastanın hareket etmesine engel olan şiddetli ağrısı vardır. Hastalık sessizce seyredebildiğinden omurgada kemik kaybına bağlı olarak kırıklar bir şey kaldırma veya öksürme gibi hafif bir travma sonucu olabilir. Boy kısalır, kamburluk gelişebilir.
DEĞİŞTİRİLEBİLİR RİSK FAKTÖRLERİNİ ORTADAN KALDIRIN
Osteoporoz oluştuktan sonra tedavi etmekten çok; osteoporoz gelişmesini önlemek temel amaçtır. Bunun için de anne karnında iken başlayan ve ölüme kadar uzanan yaşamımız boyunca dikkat etmemiz gereken şeyler vardır. Osteoporoz gelişimine katkıda bulunan risk faktörleri bilinip; en aza indirgendiğinde başarılı olunabilir.
DEĞİŞTİRİLEMEYEN RİSK FAKTÖRLERİ
Genetik özellik: Ailede, yakın akrabalarda osteoporoza bağlı kırık olması önemli bir risk faktörüdür. Doruk kemik kütlesi ve kemik kayıpları genetik ve çevresel özelliklere bağlıdır. Çocukluk ve gençlik döneminde uygun beslenme ve egzersiz, yetişkinlikte genetik olarak belirlenmiş maksimal kemik kütlesinin oluşmasını sağlar.
Irk: En düşük kemik kütlesi beyaz ırkta görülür. Kalça kırıkları beyaz ırkta daha fazladır.
Yaş ve Cinsiyet: 30-35 yaşları arasında kemik kaybı ve yapımı denge halindedir. Bu yaştan sonra genetik olarak belirlenmiş kemik kaybı artmaya başlar. Kadınlarda erkeklere göre daha fazladır. Menopoz ile birlikte kadınlarda osteoporoz ve kırık riski giderek artış gösterir. Erkeklerde kırık riski 75 yaşından sonra giderek artar. Yaşlı kişilerde düşme riskiyle orantılı olarak kırılma riski de artar.
Önceki kırıklar: Önceden kırığı olanların, düşmeye daha meyilli veya genetik kazanımlı kemik kütlesinin daha zayıf olması nedeni ile ikinci bir kırık riski ikiye katlanır.
Gebelik ve emzirme: Gebelik ve emzirme döneminde kalsiyum ihtiyacının artması annenin kalsiyum ve kemik metabolizmasını etkiler. Gebelik ve emzirme döneminde annenin 1500 mg kalsiyum, 800 IU D vitaminine ihtiyacı vardır. Gebelikte beslenme ile yeterli kalsiyum alınıyor ve D vitamin düzeyi de normal ise kalsiyum emilimi ve kemikler tarafından tutulumu bir miktar artar. Sonuç olarak bu fizyolojik durum osteoporoz riskini ne artırmakta ne de azaltmaktadır.
Gebelik ve emzirme düşük kalsiyum ve D vitamin eksikliği ile birlikte olduğunda farklı sonuçlara neden olabilir. Gebelikte yatak istirahatı veya bazı ilaçların kullanılması gerekliliğinde kemik kütlesinde azalma olabilir ve kırık görülebilir. Gebelikte çoğunlukla leğen veya kalça kemiğinde, manyetik rezonans görüntülemede yaygın kemik ödemi ile seyreden geçici osteoporoz görülebilir. Bu durum bir yıl içinde düzelir.
DEĞİŞTİRİLEBİLEN RİSK FAKTÖRLERİ
Hareketsizlik (inaktivite): Fiziksel aktivitenin yetersiz olması osteoporoz için en önemli risk faktörüdür. Yatağa bağlı gençler için de bu durum geçerlidir. Bu hastalar birkaç ay içinde kemik kütlelerinin yaklaşık yüzde 30’unu kaybederler ve baştaki düzeye ulaşabilmeleri yıllar alabilir. Bilekteki kırık nedeniyle kolun 3 hafta hareketsiz kalması kemik yoğunluğunda yüzde 6’lık kayba yol açar.
Hastalıklarda istirahat süresi mümkün olduğu kadar kısa tutulmalıdır. Kas ve kemik kütlesi arasında yakın ilişki vardır. İlerleyen yaşla birlikte birçok hastalık düzenli egzersiz ve fiziksel aktivite ile önlenebilir veya seyri olumlu etkilenebilir. Genelde haftada 3-5 gün 30-60 dakika süreyle yürüyüş gibi iskelete stres veren veya yük verici egzersizlerin faydası vardır.
Aşırı spor: Sürekli ve yorucu çalışmalar, aşırı diyet, vücut ağırlığının sıkı kontrolü, vücut yağında aşırı bir azalmaya ve kadınlarda östrojen düzeyinde düşmelere yol açarak kırık riskini artırabilir.
Aşırı zayıflık: Zayıf kadınlarda kırık riski yüksektir. Ağırlık artması kemiklerin güçlenmesine ve yağ hücreleri tarafından üretilen östrojen metabolitlerinin kemikleri osteoporozdan korumasına yol açar. Aşırı zayıflık osteoporoza neden olduğu gibi; aşırı kilo alma da omurlarda bozulma, diz ve ayak bileği eklemlerinde aşınma, kireçlenme gibi istenmeyen durumlara neden olabilir.
Düşük vücut ağırlığına bağlı kemik yoğunluğunda azalma ve kırık riskinde artış, kadın ve erkekleri eşit düzeyde etkiler. İncelik düşkünlüğü nedeni ile milyonlarca kadın, kemikleri pahasına incelmeye ve ince kalmaya çalışmaktadır. Yalnızca düşük kalorili bir diyetle beslenme halinde, kemiklerin gelişimi ve korunması için gerekli besinlerin alınması mümkün değildir. Diyet yapıldığında vitamin ve mineral takviyesi ile düzenli egzersiz yapılarak kas ve kemikleri güçlendirmek gerekir.
Yaşam boyu düşük kalsiyum almak: Büyüme sırasında yiyeceklerle kalsiyum alımı yeterli düzeyde olmazsa iskelet yapımı doruk noktasına ulaşamaz. Yıllar boyunca kalsiyum alımı az olduğunda, parathormon salınımı kemikteki depolardan kalsiyumun alınmasını uyarır ve sonuçta osteoporoz gelişebilir. Çocukluk ve yetişme döneminde kalsiyum alımı ne kadar çok olursa doruk kemik kütlesi o kadar iyi olacağından kadın ve erkeklerde yaşlanma ile ortaya çıkacak kırık riski de az olur. Kalsiyum kaynaklarının başında süt ve süt ürünleri gelir. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, genetiği ile oynanmamış soya fasulyesi, baklagiller, fındık, pekmez, tahin, küçük balıklar ile günlük kalsiyum ihtiyacı karşılanabilir.
Depresyon: Depresyonun kendisi osteoporoz nedeni değildir, ancak depresyona eşlik eden durumlar osteoporoza zemin hazırlayabilir. Depresyonda yüksek düzeylerde seyreden stres hormonları, kullanılan ilaçlar, iştahsızlık nedeni ile beslenmenin bozulması ve fiziksel aktivitenin azalması osteoporoz gelişiminde rol oynar.
Sigara: Sigara içimi osteoporoz riskini iki kat artırır. Yetişkinlik döneminde günde 1 paket sigara için kadınların menopozda kemik mineral yoğunlukları, sigara içmeyenlerden yüzde 5-10 daha düşüktür. Sigara, yaşam boyu omurga kırığı oluşma riskini kadınlarda ve erkeklerde yüzde 13-32 oranında artırır. Kalça kırığı oluşma riski ise yüzde 30-40 oranında artar. Sigara kan kortizol düzeyini artırarak D vitamininin aktifleşmesini azaltır. Karaciğerde östrojen metabolizmasını etkileyerek yıkımını artırır. Vücutta kemik yapımı için gerekli olan C vitamini gibi bazı vitaminlerin eksikliğine yol açar. Sigaranın besinlerle alınan kalsiyumun kemik koruyucu etkisini azalttığı gösterilmiştir. Kemik yapıcı hücreleri (osteoblastlar) iş yapamaz duruma getirip, kemik kan dolaşımını da azalttığı bilinmektedir.
Alkol: Alkol, kalsiyumu düzenleyen hormonları etkileyerek kemik yapımını azaltır ve osteoporoza zemin hazırlar. Aşırı alkol tüketiminde kalsiyum emilimi azalarak, atılımı artar. Burada belirleyici faktörler alkole eşlik eden yetersiz beslenme, düşük vücut ağırlığı, karaciğer hasarı, kalsiyum emiliminin azalması, östrojen düzeylerinin düşmesidir.
Beslenmenin yetersiz olması: Kemik sağlığında beslenme önemli bir yer tutar. Özellikle aşağıdaki faktörler akılda tutulmalı ve dikkat edilmelidir.
• Mineraller: Kalsiyum, fosfor, magnezyum, çinko, mangan, bakır, boron, silika
• Vitaminler: D,C, K, B6, B12 ve folik asit
• Proteinler
• Esansiyel yağ asitleri
Çocukluk, gençlik ve hamilelik dönemlerinde kemik sağlığı için yeterli ve uygun beslenme alışkanlığı çok önemlidir.
Hormonlar: Doğal veya cerrahi olarak ortaya çıkan erken menopoz önemli bir risk faktörüdür. Erkeklerde testosteron yetersizliği de osteoporoza neden olur. Alkolizm ve anoreksia nervoza testosteron yetersizliğine katkıda bulunabilir. Doğum kontrol hapları östrojen ve progesteron kombinasyonu içerirler ve her ikisi de kemik kütlesini artırabilir.
Osteoporoz oluştuktan sonra hem sağlıkla hem de çevreyle ilgili faktörler kırık riskini artırır. Kas zayıflığı, denge ve koordinasyon bozukluğu, düşme sırasında koruyucu reflekslerin yetersizliği, baş dönmesi, kısa süreli baygınlık atakları, bilinç kaybı, Parkinson hastalığı, görme bozukluğu, alkolizm, yorgunluk, ilaçlara bağlı halsizlik bu riskler arasındadır. Evde telefon ve diğer araçların kablolarının yerde gelişigüzel durması, halı saçakları, kaygan zeminler, tutunma yerlerinin olmaması ve yetersiz aydınlatma da çevresel olarak düşme riskine ve dolayısı ile kırık oluşumuna zemin hazırlayabilir. Osteoporoz ve kırık oluşumunu önlemek için risk faktörlerini en aza indirmeye çaba göstermemiz gerekir.
İçeriği Paylaşın