Pandemide Hayalini Gerçekleştirdi! Bokaşi Kompost'la Doğal Tarım Yapıyor
Pandemi döneminde Mersin'den Malatya'ya taşınan ve doğal tarımla ilgilenen Nuray Biçil Aslan, yaşadıklarını Sağlığım İçin Herşey'e anlattı.
Bizi Takip Et
Mersin'de ailesiyle birlikte yaşayan Nuray Biçil Aslan, pandemi döneminde işten ayrılmak zorunda kalarak memleketi Malatya'ya taşındı ve doğal tarımla ilgilenmeye başladı. Şimdilerde geçimini doğal tarımdan sağlayan Aslan ailesi, sosyal medya hesaplarından doğal ürünler satıyorlar. "Topraktan aldığınızı tekrar toprağa verdiğinizde size çok güzel sonuçlar çıkıyor" diyen Nuray Biçil Aslan, Sağlığım İçin Herşey'e hem kendi göç serüvenini anlattı hem de doğal tarım, parmakültür ve bokaşi kompost hakkında bilgiler paylaştı.
*Ne zaman büyük şehiri terk edip köye yerleştiniz ve size bunu yaptıran şeyler nelerdi?
Biz 20 mart 2020’de yani pandeminin daha başındaki süreçte Mersin’de çalıştığımız kurumla sözleşmemizin feshiyle beraber bir karar aldık. Ne yapacağız diye düşünürken sonuçta bir pandemi var ve işsizlik söz konusu oldu ne yapalım diye düşünürken aklımıza köyümüz geldi. Aslında bu 10 yıl sonraya yani emekliliğimizi doldurup 10 yıl sonra yapmayı planladığımzı bi hayalimizdi ama pandemi bizi toprağa daha çabuk yakınlaştırıp daha çabuk evrilmemize sebep oldu.
21 mart 2020 günü Mersin’den Malatya Çörmü köyüne göç ettik ailece. Yani daha öncesinde kendimizin yaptığı küçük bir temelimiz vardı. Onu hızlı bir şekilde tamamlayıp, çocukları da alıp içerisine oturduk. Tabiki bu süreçte geçimimizi sağlamamız gereken alternatifleri düşünmeye başladık rahmetli kayınpederimden kalan tarlalarımız vardı onları değerlendirmek istedik hem 25-30 yıldır ekilmemesi yani herhangi bir işlem görmemesi bizim için büyük bir avantaj olmuştu çünkü sizde takdir edersiniz ki maalesef Türkiye’de topraklarımızda sağlıklı alan kalmadı diyebilirim çünkü sürekli zirai ilaç ve dışardan suni gübre kullanarak topraklarımız tamamen hastalandılar. Bu hastalıklar da bizlere de yansımış oldu. Yani bizim kentten köye göçümüz bu şekilde başladı. Bir nevi pandemide çalıştığımız kurumla sözleşmemiz fesh olunca aklımıza gelen ilk şey doğal tarım yapma kararı almaktı.
*Bütün aile olarak mı göç ettiniz? Çocuklarınız bu süreçte zorlanmadı mı?
Evet öyle oldu. Büyük kızım Çukurova Elektrik Elektronik Mühendisliği 3. Sınıftaydı. Küçük Kızım Grafik Tasarım ve Fotoğrafçılık 10.sınıftaydı. Ancak gitmek durumundaydık çünkü dediğim gibi şehirde kaldığımız zaman hem pandeminin içerisinde bulunduğu durum sıkıntı yaratacaktı hem de maddi anlamda bize bir külfet olacaktı. Çünkü şehirde doğalgazı, elektriği, suyu zorlanacaktık. Ayrıca yıllarca şehirde kaldık mecburen ismini ya da cismini bilmediğimiz gıdalarla beslenmek zorunda kaldık ama 4 kişilik aileyle köye göçümüzü gerçekleştirdik.
*Yaklaşık bir buçuk yıldır doğal tarımla uğraşıyorsunuz, bir yandan artık köy hayatınız başlamış oldu. Geçen sürede şehri özlüyor musunuz?
Yani şöyle söyleyeyyim yaşamımı çok özlemiyorum. Hatta gittikten sonra keşke daha önceden gelseymişim dediğim oldu açıkçası. Dostlarımı, arkadaşlarımı özledim onlarla da zaten canlı yayınlarda telefonlarla vs. Görüşme şanslarımız oldu. Şehri çok özlemiyorum. Yeniden şuan mecburen Mersin'deyim biran önce köyüme gidip topraklarımın, bahçemin başına geçmeyi özlemle bekliyorum.
*Yeni bir yerde yaşamaya başladınız, hayatınızı değiştirdiğiniz, nasıl zorluklarla karşılaştınız? Büyük şehirden köye geçtikten sonra karşınıza nasıl engeller çıktı ya da nelerde zorlandınız?
Başta tabiki zorlandık sonuçta farklı bir sosyal ortamdayız, herkesin kendine ait karakteristik özelliği var. Bazı şeyleri törpülemek zorunda kalıyorsunuz, yaşadığınız ortamı önce bi incelemeniz gerekiyor. Neler var, neler yok, kültürel bakış açıları neler, insanların sosyalleşmeye bakış açıları neler, o konuda biraz sıkıntılar yaşadık.
Sonra tabi bakış açıları şöyle de oldu; aslında bunlar yıllardır şehirde kalmış ben 44 yaşında köylü oldum yani çiftçi oldum diyeyim toprakla tanıştım. Yani tırnaklarım ojeli, saçlarım maviydi o zaman işte saçları mavi tırnakları ojeli bu kesinlikle yapamaz gözüyle bakıldı. Görebiliyordum çünkü hatta ilçeye gittiğimizde biraz beşeri ilişkilerimizi önce canlandıralım, kendimizi anlatalım diye gittiğimizde onların da böyle şaşkın bakışları altında kaldık zaman zaman bize "ya sizin aklınızdan zorunuz mu var? yıllarca emek verip biriktirdiğiniz evinizi nasıl satıp buraya gelirsiniz?" İnanın öyle çok karşılaştık ki bu söylemlerle ben şaşıyordum. Yani şuna şaşıyordum; yani siz yıllarca köyde yaşıyorsunuz, üretim yapıyorsunuz ya da ilçede karşılaştığım insanlar ki bunu söyleyenler de tarımla uğraşan ve bahçecilikle uğraşan insanlardı işin garip tarafı. Onlar beni biraz hayretler içerisinde bıraktı. Tabi ki bizim yaptığımız tarım sistemi biraz alışılagelmişin dışındaydı biraz da eğitim alarak da bunu yapmaya çalıştık. Uzun bir süre internet alamadık belki şaka gibi gelecek ama köyümüzde hala elektrik direklerimiz, telefon direklerimiz tahtadan yapılı. Ayrıca hiçbir operatörün baz istasyonu yok bizim orada. Elektriklerimiz kesildiğinde bildiğiniz bütün iletişimimiz kesiliyor. Telefonumuz bile iletişim halinde olmuyor o derecede sıkıntılar yaşıyoruz. Ama onun dışında özellikle dağlarda gezmek çeşitliliği görmek, hayvan çeşitliliğini, bitki çeşitliliğini görmek birçok insanla tanışmak, yani bunlar da ayrı bir mutluluk ve sağlıklı ürünler ürettiğinizi bilmenin vermiş olduğu gönül rahatlığı da ayrı bir mutluluk bizim için.
*Sizin yaptığınız doğal tarım oradakinden farklıydı belki de en çok garipsenen tarafı buydu. Büyük şehirde yaşayanlar da doğal tarımı merak ediyorlar. Doğal tarım sizce nedir?
Kendi yaptığımızdan yola çıkarak söyleyeyim; doğal tarımı toprağı ve doğal kaynakları koruyan, dışsal girdileri ve maliyeti en aza indiren, insan sağlığına ve doğaya değer veren tarım olarak tanımlayabiliriz. Bizim için doğal tarım budur. Özellikle yeşil gübre yapmak, toprağa daha az müdahalede bulunmak, daha az müdahale derken suni gübre ve zirai ilaçları kullanmamayı kastediyorum. Çünkü toprağa en büyük zararı veren bunlardır. Karışık ekim yapmak, tek tip ürüne bağlı kalmadan ürün çeşidi sağlayarak toprağımızı ekmek doğal tarımın parçalarıdır.
*Doğal tarımla yetiştirilen ürünler organik midir?
Aslında organikle doğal ikisi farklı tanımlar.
*Peki doğal nedir, organik nedir?
Organik dediğim gibi onlar denetlenmesi gerekiyor zirai ilaç vs. kullanılmıyor onlarda da ama belirli bir denetimden geçiyorlar ve benim kullandığım solucan gübresi bokes kompos vs. gibi değil, daha farklı ürünler kullanarak topraklarında sebze-meyve yetiştiriyorlar.
Doğal tarım özellikle doğal tarımda parantez içerisinde parmakültür uygulamaları diye bir uygulama var parmakültür uygulamaları. Bir buçuk yıllık süreç içerisinde uzaktan eğitim online olarak parmakültürle ilgili yani asıl doğal tarımın olması gerekenleriyle ilgili bilgileri bana aktardıkları için onlara da teşekkür ediyorum. Yani doğal tarımla organik tarım bu bağlamda birbirinden biraz daha farklı ama ikisi de tabi insan sağlığı için yapılan şeyler.
Ortaya çıkan ürünlerde bu fark gözle görülür mü? Örneğin biz bir domates alırken doğal olup olmadığını ya da organik olup olmadığını anlayabilir miyiz?
Kendi gözlemimle anlatacağım; mesela domatesi ele alalım yerel tohumları biz çünkü toplayarak yapmaya çalıştık. Çok güzel bir kokusu var. İçerisi daha dolgun yani diğer ürünlerin hani bazen diyorlar ya şekli şemali bozuk ürünler genelde doğal diye, yok ona da çok katılmıyorum bazen şekli şemali bozuk olup da yine doğal olmayan ürünler de oluyor sadece benim gözlemlediğim şu; doğal ürünlerin muhafazası çok uzun olmuyor çünkü diğer ürünleri onların daha uzun süreli korunabilmesi için kimyasal enjekte ettikleri için bozulma süreleri daha uzuyor ama doğal ürünün bozulma süresi daha çabuk olur daha kısa sürede bozulur. Benim bildiğim bu. Naçizane hocalarımdan ve bu işte uzman olan uzmanlardan özür dileyerek bunu söylüyorum ama asıl uzmanlık alanı hocalarımıza aittir.
*Aslında çok önemli bir farka değindiniz diğerlerinde koruyucular olduğu için muhtemelen daha uzun süre dayanırken, doğal olanlarda hiç koruyucu bulunmuyor ve daha kısa sürede bozulabiliyorlar. Peki tohuma gelecek olursak doğal tarım için yerli tohum gerekiyor. Yerli tohum nedir?
Yerli tohum şöyle açıklayayım; o yörenin bütün iklim şartlarına dayanıklılık gösteren ve o yöre insanlarının ürettiği tohumlara, (ekip tekrar aldıkları tohumlara) yerli tohum diyoruz. biz Malatya’nın Çörmü köyünde yaşıyoruz kendi yöremizdeki ve günümüze kadar ulaşılagelmiş tohumların elde ettiğimiz tohumlara yerli tohum diyoruz. Onları hala kullanmaya devam ediyoruz. Bir salatalık tohumu, bir domates tohumu bunlar yerel tohum olarak ismi geçiyor. Aynı zamanda yerel çeşitler de uzun yıllardan bu yana babadan oğula geçerek hala kullanılıyor olmasına da atalık tohum çeşidi deniyor. İkisi de gerçekten doğal olarak elde edilen sebzelerin elde edilmesini sağlıyor. Yerel tohum da atalık tohum da. Yerel tohum dediğim gibi bölgenin o bölgeye ait olan o bölgenin suyuna toprağına yaşamına kendine adapte olmuş tohuma yerel tohum olarak tanımlayabiliriz.
*Peki tohumun yerli olup olmadığı nasıl anlaşılır?
Yerli olup olmadığını o konu hakkında çok bir bilgim yok sadece ben köyümdeki insanlardan alışveriş yaparak atalık tohumlarda da yine Muğla Büyükşehir Belediyesi, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nden nardane kuşçu diye nar anne deniyor tohum atalık tohumlar biriktiriyor çok uzun yıllardır. Yani güvenilir insanlardan elde ettiğim güvenilir olması gerektiğini düşünüyorum ve köyde alışveriş yapılması daha önceden ürettikleri tohumların alışverişini yapmasıyla yerli tohum olduğunu anlıyoruz.
*Peki tarım yaparken zirai ilaç da kullanılıyor suni gübre de kullanılıyor, Bunların ürünlere ne gibi zararları var?
En başta şunu söyleyeyim başta demiştim ya topraklarımız hastalanmış. Çünkü topraklardaki mikroorganizma ve organik tarım organizmalar düştüğü için sağlıklı gıda üretemiyoruz e zirai ilaç suni gübre de maalesef hem toprağın organik yapısını bozdu hem de topraktaki mineralleri mahvetti hiç mineral mikroorganizma kalmadı ve toprakta mikroorganizma mineral kalmadığı için de bitki tabi ki beslenemedi böylece de insan sağlığına kullanılan zehirler biliyorsunuz ki kanserinden tutun da birçok kas hastalığına kadar büyük hastalığa sebep oldu. Yani en başta topraklarımızı hastalandırdı ve hastalıklar bitkilere geçti bitkilerden de insanlara şu anda günümüzde gördüğümüz gibi sağlıksız hepimizde mutlaka az da olsa sağlık sorunları yaşama sebebimiz maalesef zehirli gıdalar bu zirai ilaçlar suni gübre kullanılmış gıdalardan kaynaklı.
*Sosyal medyanızda röportajdan önce incelediğimizde de gözlemledik ki siz de zaten suni gübre veya zirai ilaçlar yerine farklı yöntemlerle farklı metodlarla tarım yapıyorsunuz. Bokaşi kompost nedir?
Bokaşi kompost Japonca’da fermente yani turşulama yöntemi olarak biliniyor. Organik atıkları bokaşi demek organik atıkları fermente ederek toprağa yeniden güçlendirecek bir gübre oluşturma. Yani bokaşide hem atıklarımızı değerlendiriyoruz hem de toprağımız için gerekli olan mineralleri ve organik maddeleri toprağımıza vermiş oluyoruz. Bokaşi kısaca böyle. Turşulama yöntemi fermente.
*Tam olarak hangi atıklardan yapılıyor yani neler var içinde? Evde de insanlar balkonlarında bu yöntemi uygulayabilir mi?
Balkonlarında da bu yöntemi uygulayabilir. Çok basit iki kova alıyorsunuz plastik kova yani bu çöp kovası da olabilir yeterki kapaklı olsun, evde kendiniz de yapabiliyorsunuz. Alttan hemen bir delik deliyorsunuz oraya plastik bir musluk koyuyorsunuz içerisine de süzgeç hazırlıyorsunuz kovanızın tavanına. Bunun üzerine de evdeki bütün atıklarınızı yani aklınıza gelebilecek çöpü, atabileceğiniz atıklarınızı, kovanızın içinde biriktiriyorsunuz. Özellikle laktoserum bunları bir malzeme elde ediyoruz ya da bokaşi kepeği var bunu da çeşitli yerlerden elde edilebiliyor. Bokaşi kepeğiyle beraber eldeki tüm atıklarınızı aklınıza gelebilecek yağlı yağsız asitli asitsiz yani bir nevi evinizde sıfır atık diyebileceğim yemek atıklarınızdan tutun da tuvalet kağıdı rulolarınızın havlu peçete rulolarınızın içerisindeki kartonları dahi içerisine koyarak bokaşi kepeğiyle de bir atık bir bokaşi kepeği bir atık bir bokaşi kepeği yaparak balkonunuzda çok güneş almayacak bir yere koyacaksınız en önemli şey oksijenini en aza indirmeniz gerekiyor ki yani hava almasını engelleyeceksiniz. Hava almasını engelledikten yaklaşık 2-3 hafta içinde size çok güzel bir bokaşi ortaya çıkıyor. Bokaşi atığı ama bir şey daha belirtmek istiyorum sadece atıklarından faydalanmıyorsunuz bu arada bokaşi kompostu yaparken her gün düzenli olarak gün aşırı musluğundan aldığınız suyu da bokaşinin çünkü bir suyu var o suyu da bire elli oranında klorsuz suyla seyrelterek yine onu da bitkilerinize kullanabiliyorsunuz gerçekten çok amaçlı ve çok her şeye fayda sağlayabilecek bir kompost uygulaması. İster balkonunuzda, isterseniz de bahçenizde sonrasında da yaklaşık 3 hafta sonra kapağı açtığınızda bokaşi kompostunuzun üzerinde beyaz bir pamuklanma oluşuyor o bokaşi kompostunzuun doğru bir şekilde gittiğini gösteriyor. Tekrar onu alıyorsunuz bahçenizde bir alan olabilir ya da saksınızın içinde bir toprak olabilir bokaşi kompostunuzu 3 hafta sonra o saksıya koyuyorsunuz ya da toprağa koyuyorsunuz yaklaşık 3 hafta kadar da orada bekleme süresi var 3 hafta sonra size mükemmel bir gübre oluyor. O gübrenizi de ister çiçeklerinizde kullanın ki bizim alanımız çok büyük 12 dönümlük bir bahçe alanımız var yaklaşık 5 dönümlük de bir sebze alanımız var biz toprağımıza gömüyoruz ama evinde yapmak isteyenler de bu şekilde yapabilir hem bokaşi atıklarından hem de suyundan çok güzel bir şekilde bitkilerine sebzelerine çok güzel organik bir gübre elde ederler.
*Peki 2-3 hafta sonucunda ortaya çıkan o kompostu tekrar 2-3 hafta toprakta bekletmemiz gerektiğini söylediniz. Bu aşamada o kompostun beyaz kısımlarıyla birlikte mi yoksa oraları ayırarak mı?
Beyaz kısmı gördüğünüz an demektir ki bokaşi kompostunuzu doğru şekilde yapmışsınız ve her şey olması gerektiği gibi olmuş ve daha sonrasında öylece toprağa gömüyorsunuz. Ama hava almaması gerekiyor mümkün olduğunca bokaşi kompostu atıklarınızı koyarken evsel atıklarınızı hava almamasına dikkat etmek gerekiyor. Havasız ortamda tüm atıklar sıkıştırıldığında yararlı mikroorganizmaların ortama katılmasıyla faydalı bakteriler ortaya çıkıyor yani bunu keşke permakültür eğitimini herkes alabilese de bunları daha detaylı öğrenebilse. Topraktan aldığınızı tekrar toprağa verdiğinizde size çok güzel sonuçlar çıkıyor.
*Solucanları da tarımda kullanıyorsunuz ve sosyal medya hesabınızda solucan kompost diye bir şey paylaşmıştınız. Solucan kompost nedir?
Solucan kompost ingilizce vermicompost olarak isimlendiriliyor. Sebze ve meyve ve gıda atıklarını ayrıştırarak kendi sindirim sisteminde geçirilmesiyle elde edilen organik gübreye solucan gübresi deniyor. Yine solucanları da mama hazırlarken özellikle %70 hayvan gübresi yanmış olması gerekiyor burada fermente olması fermente olmuş olması çok önemli. Yanmış hayvan gübresinin içine yine evdeki gıdalarımızdan bir kısmı yeşil azot gıdaları bir kısmı karbon gıdalarını karıştırarak onlara mama hazırlıyoruz. Çay posaları, kahve posaları yine karton atıkları, yağlı ve asitli gıda hariç hepsini yine solucanlarımıza çok rahatlıkla verebiliyoruz ve bunun sonucunda da solucanlarımız sindirim sisteminde bu gıdaları sindirirken sölom sıvısı adındaki bir sıvı meydana getiriyorlar ve bu sıvı bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlıyor özellikle ve bu da yine toprak için mükemmel bir destekleyici oluyor.
*Peki solucan kompostu için çok fazla solucana mı ihtiyaç var?
yapacağınız alana bağlı. Biz mesela ilk gittiğimizde ve parmakültürle ilgili araştırmalara başladığımda yaklaşık 10 bin solucan getirttik İstanbul’dan. Çünkü küçük alanlarda böyle biraz daha 100 solucan 200 solucan 300 solucanla bizim ivedilikle daha büyük alanlarımız olduğu için daha çok solucana ihtiyacımız olduğunu düşündük çok kısa sürede de zaten çoğalabiliyorlar 3 ayda yaklaşık 2 kat çoğalabiliyorlar şu anda yani bizim yaklaşık 150 bine yakın solucanımız var.
*Sosyal medyanızda yumurta kabuklarını bitkilerin etrafında, toprakların üzerinde görüyoruz. Yumurta kabuklarının tarıma faydası nedir?
Şöyle, yumurta kabuklarını solucanlarımıza da bu arada veriyoruz. Nasıl veriyoruz yumurta kabuklarını ilk önce sterilizasyon yapmamız gerekiyor. Yani 200 derecelik fırında yaklaşık 15 dakika kadar bekletiyoruz sonra çıkarıyoruz soğuduktan sonra iyice eziyoruz yumurta kabuklarımızı. Un haline gelmesi gerekiyor. Yumurta kabuklarımız un haline geldikten sonra evde yapmış olduğumuz sirkeyi bir kavanozun içerisinde koyuyoruz ve yumurta kabuklarımızıd a o sirkenin içerisine atıyoruz. Yaklaşık 2-3 gün her gün 3-4 defa karıştırarak yumurta kabuklaarımızın çözülmesini yardımcı oluyoruz. Sirke yumurta kabuklarımızın çözülmesine yardım ediyor. Çünkü yumurta kabuklarını direkt koyduğunuz zaman kalsiyum karbonat sadece olduğu için sadece kalsiyum açığa çıkmamış oluyor. Bir de toprağa attığınızda çözülme süresi çok uzun yani belki bir yılda anca çözülebilir toprağa faydalı olabilir. Ama sirkeyle fermente ettiğiniz zaman daha çabuk kalsiyum ortaya çıktığı için toprağınıza da bitkilerinize de daha çabuk faydası oluyor özellikle bunu domateslerdeki o çürük domateslerin hemen arka taraflarında çürükler meydana geliyor özellikle biberlerde geliyor kalsiyum eksikliğinden kaynaklı olduğu zaman bunları bu kullandığımız fısfısların içine koyarak yapraklarından verdiğimzide tabi ki bunun veriliş süresi de çok önemli. Bitkilerimizi yeni ektiğimizde verdiğimiz zaman daha faydalı olur. Ve her yağmurdan sonra yağmur yağarsa tekrar vermek durumundasınız. Bu şekilde de yine bitkilere de bitkisel yönden ilaçlama yapıyoruz. İlaçlama demeyelim destek veriyoruz. Hastalıklarını iyileştiriyoruz diyelim. İlaçlama yanlış oldu.
*Yumurta kabuğunu direkt koyduğumuzda çok uzun zaman gerektiği için bir yılda anca faydası olacakken bu söylediğiniz işlem sayesinde daha hızlı fayda gösteriyor. Bunu da isteyenler evde yapabilir değil mi?
Tabi. Çiçeklerini de kullanabilirler evde yaptıkları domates biber ne ekiyorlarsa ona da kullanabilirler. Tabi şunu da hemen bir dipnot olarak belirteyim her şeyin fazlası elbette ki zarar. Bitkilerde ve çiçeklerde kalsiyum eksikliğini hissettikleri an biraz daha kullanırlarsa iyi olur. Tıpkı insan bedeni gibi düşünün. Yani bitki de tıpkı insan bedeni gibi. Neyin fazlasını verirseniz tabi ki o sıkıntı yaratabiliyor.
*Meyve kabuklarını da saksıların kenarlarına koyanlar oluyor. Bu faydalı bir uygulama mı?
Yani muz kabuğunda da yine evet fayda sağladığı söyleniyor potasyum konusunda ama yine bir şeyle çözülmesi gerektiğini düşünüyorum yani direkt atılan her şey bazen çabuk çözünmediği için hemen fayda sağlayamayabiliyor.
*Evlerinde meyve ve sebzelerini kurutmak isteyenler var. Doğal yolla meyve ve sebzeler nasıl kurutulur?
Ben kendi kuruttuğum yöntemi isterseniz size söyleyeyim. Güneş ışığı alan yerde özellikle bahçemde ben hava alacak şekilde yani alttan hava alacak şekilde elek olabilir, paslanmayan cinsten bir telli elek olabilir, tahta olabilir. Temiz işlem görmemiş, saf tahtanın üzerinde koyabilirsiniz ben bu şekilde kurutuyorum ürünlerimi üzerlerine de ince bir tülbent ya da ince bir tül örtebilirsiniz sinek vs.ye karşı korumak için.
Güneş ışığı yeterli oluyor benim kurutmamda ama bazen bazı arkadaşlarımızdan duyuyoruz özellikle nemli bölgelerde yapan arkadaşlarımız kurutma işleminden sonra biraz da fırında da azıcık kuruttuklarını söylüyor ama ben bu yöntemi kullanmıyorum.
Köyümüzde sadece güneşten aldığımız yöntem tahtanın üzerinde ya da dediğim gibi eleğin üzerinde hava alabilecek şekilde koyduğunuz zaman yaklaşık 3-4 günde kuruyor önemli olan hijyenik bir şekilde kurutmayı sağlamanız. Onun dışında başka bir yöntem kullanmıyoruz yani herhangi bir içerisinde başka bir madde ya da onu kurutmasını sağlayacak bir başka bir eşy kullanmıyorum. Sadece güneş ışığı ve üzerine hijyenle kapatabileceğim bir tül bu kadar. Bir de mesela domates yapacağım zaman kaya tuzu kullanıyorum.
*O zaman domates ve tuz demişken salçaya geçelim... Doğal salça da yapıyorsunuz. Sizin yönteminizi sormak istiyorum, doğal salça nasıl yapılır?
Biz geçen sene de kendi salçamızı yapmıştık. Biberlerimizi de yine biz atalık tohum bulmuştuk bir yerden. Onlar da fidelerimizi de kendimiz yapıyoruz bu arada yaklaşık 7 bin fide üretmiştik atalık ve yerel tohumlardan yaptığımız küçük bir sera oluşturduk onun içerisinde ailecek bu tohumlarımızı fideye çevirdik. Onu şöyle yapıyoruz; biberlerimiz kızardıktan sonra kıyma çekme makinesi deniyor ben onun içerisinde onları rondodan geçirir gibi geçiriyorum. Büyük kocaman tepsilerimiz var onların içerisinde güneşe koyarak kurutarak ben kaynatmıyorum yine güneşten faydalanıyorum çünkü gerçekten hem güneş hem de köydeki havanın kuru oluşu bize çok güzel avantajlar getiriyor. Güneşte kurutarak yapıyorum, yine tabi ki kaya tuzu atıyorum içerisine. Yaklaşık 6-7 günde kuruyor. Kuruduktan sonra da saklayacağım zaman da halis zeytinyağı biraz döküyorum ağzını kapatıyorum.
*Peki domates salçası doğal olarak nasıl yapılıyor?
Domates hiç yapmıyoruz ben domates salçası yapmıyorum sadece domatesi kurutma işleminde kullanıyorum ama biber salçasına daha çok biz eğiliyoruz.
*Doğal bal nasıl yapılır ya da sizin yönteminiz nedir?
İki kovan balla başladık. Yine halk eğitim merkezinde ders alarak onlarla ilgili de araştırma yaptık. Bizim alanımıza biz arılarımızı getirmeden önce alanımıza lavanta ayçiçeği çeşitli çalı bitkileri ki ağaçlarımız da badem, ıhlamur, elma ağacı aklınıza gelebilecek tüm çeşitler yani 350 rakımda yetişebilecek tüm çeşitleri oraya konumlandırdığımız için arılarımız gerçekten bayram etti diyebilirim. Çünkü onlar gelmeden önce onların yerini de hazırladık. Bu bitkilerden bu güzel meyvelerden, sebzelerden, ağaçlardan aldıkları polenlerle bize bal verdiler. Tabiki bizim de günümüzde tüm dünyada özellikle Türkiye’de yaşanılan kuraklıktan dolayı bal konusunda biz de biraz sıkıntı yaşadık. Çünkü biliyorsunuz ki iklimsel sıkıntılar her şeyi etkiliyor. Tarımdan tutun, hayvancılığa kadar bütün çiftçinin her şeyini etkiliyor. O yüzden bal konusunda verim de düşük oldu. Ama yine de sağlıklı bir şekilde bal yapabildik sağlıklı bir şekilde arılarımızın ayaklarına emeklerine sağlık. Solucanlarımı da çok seviyorum, arılarımı da çok seviyorum.
Arıcılığa yeni başladık. İki kovanla başladık. Önemli olan arıların su alabileceği alanının olması ve ekosistemdeki çeşitlilik onlar için çok önemli yani biyoçeşitlilik onlar için hem bitkiler için hem hayvanlar için çok önemli bir faktör onun için balın kalitesinin de bundan anlaşılacağını düşünüyorum. Şöyle bir şey var kesinlikle arılarımızı şekerli suyla asla beslemiyoruz. Hatta aldığımız balın mesela şu anda arılarımıza yaklaşık 3,6,9 yaklaşık iki kovana 20 kilo bal ayırdık çünkü kışın arılarımızın beslenmesi gerekiyor.
Bahar döneminde, yaz döneminde ordaki birçok çeşitlilikten beslenebiliyorlar fakat kışın beslenmesi için onların yine kendi yaptıkları ballardan onlara yiyecek olarak bırakıyoruz. Yani bizim için oradaki hayvanın sağlığı daha önce geliyor.
Konvansiyonel tarımda yani ilaçlı ya da zehirli ya da hayvancılıkta da bu tür üretimler yapanlar daha çok verimi düşünüyorlar ama biz hem aldığımız parmakültür eğitimiyle hem de hayata ve canlıya bakışımızdan dolayı da daha çok verim değil verimi az olsun fakat sağlıklı hem hayvanlarımız sağlıklı olsun hem topraklarımız sağlıklı olsun istiyoruz. Eskiden bize doğal bal kristalleşmez derlerdi ama hayır doğal bal kristalleşiyor hatta çok ilginç bir şey dah var; doğal bal eğer düzgün muhafaza edilmezse kurtlanabiliyor.
* Peki bir balın doğal olup olmadığı nasıl anlaşılır?
Ben yine kendi deneyimlerimden size bilgilerimiz aktarıyorum. Kristalleşiyor. Doğal bal kışın kristalleşme yapıyor. Aynı zamanda doğal bal kurtlanıyor.
*Evlerinde tarım yapmak isteyenler ya da balkonlarında bitki yetiştirmek isteyenlere ne önerirsiniz?
Öncelikle şunu öneriyorum lütfen parmakültür eğitimi alın yani gerçekten çok önemli parmakültür eğitimi inanın ben aldım, yeni bir dünya zaten ben köye giderek hayatımda yeni bir dönüm başlatmıştım ama bu parmakültür eğitimiyle beraber yeniden farklı bir dünya açıldı yani doğaya daha az zarar vermeden doğaya hayvanlara insanlara bitkilere ekosistemi taklit ederek onunla beraber yaşamayı öğrendim. Lütfen bununla ilgili eğitimlere katılın. Katılamıyorsanız bile internetten araştırın. Parmakültür nedir? İnanın çok şey kazandıracak insan hayatına. Alice harikalar diyarında nasıl böyle gittiğinde her gördüğü şeyde büyük bir mutluluk yaşadı inanın ben de bu eğitimle zaten köyümde bu doğal güzelliği yaşamıştım ama o doğal güzelliği doğru şekilde yapmayı öğrenince daha da büyük bir zevk aldım, insanlara önce parmakültürü öğrenmelerini, doğal tarımın ne olduğunu öğrenmelerini tavsiye ediyorum.
Evlerindeki atıkları lütfen çöpe göndermesinler inanın bakın çok güzel gübreler elde ediyorlar. Mesela bokaşi kompos çok kolay bir kompos yöntemi evde bahçesinde domatesini biberini eken insanlalara mutlaka bu kompostu yapmalarını öneriyorum. Hem bunun sıvısından faydalanacaklar hem evdeki ürünleri zai olmamış olacak yazık israf gerçekten çağımızın büyük bir hastalığı. Yakında ben herhalde diyorum ki gıda kıtlığı da yaşayacağız. Tek ricam evlerindeki atıkları lütfen değerlendirsinler. Değerlendirdikleri zaman balkonlarında da küçücük bir alanda yetiştirdikleri bitkinin çiçeğinin ne kadar verimli olduğunu görecekler hem de evlerinde hiç atık olmadan israf etmeden bunu dönüştürdükleri için de çok mutlu olacaklar. Bunu yapabildikten sonra bu ilerisinde onların yaşam biçim olacak. Ve kendileri artık bunu kolaylıkla her yerde onu görmeye başlayacaklar. Yani bu da atık olmasın, bu da atık olmasın, bunu da kullanayım bunu da kullanayım. Önereceğim bu.
Geçiminizi nasıl sağlıyorsunuz? Doğal tarım geçiminizi karşılıyor mu?
Geçimimizi yaptığımız ürünlerden sağlamaya çalışıyoruz tabiki şimdilik sadece zorunlu ihtiyaçlarımızı karşılayabiliyoruz. Sosyal medya hesabımızdan mesaj yoluyla satış yapıyoruz. Ürünlerimizi kargo ile gönderiyoruz. Bal maalesef bu sene yok. Çünkü 2 kovan arımız vardı ve kuraklıktan fazla olmadı.
İçeriği Paylaşın