Sağlıkta Ne Doğru, Ne Yanlış?


Bizi Takip Et


Esra Kazancıbaşı İle Sağlık

Sağlıkta ilgili konularda  toplumda  büyük bir bilgi kirliliği var. Haliyle çoğu hastanın ve hasta yakının kafası karışık. Bir KOAH ya da kalp hastası olarak grip aşısı olmalı mısınız yoksa civa içerdiği iddialarına inanıp aşıdan uzak mı durmalısınız?  Kadın hastalıkları ve doğum uzmanının gebeliğinizin takibinde önerdiği şeker yükleme testini yaptırmalı mısınız yoksa televizyonda otoriter bir ses tonuyla bunun zaralı olduğunu söyleyen uzmanın dediklerini mi dikkate almalısınız? Kan yağlarınızın yüksekliğine karşı kardiyoloji uzmanınızın verdiği kolesterol hapını içmeli misiniz yoksa kolesterol ilaçlarına gerek olmadığını belirten birkaç hocanın söylediklerinin peşinden mi gitmelisiniz?

14 UZMANLIK DERNEĞİ’NDEN ORTAK AÇIKLAMA

Uzmanlık alanları dışında konuşan hekimlerin yaptığı bazı açıklamalar, hastaların tedaviye uyumlarını zorlaştırıyor. Doktorunun önerdiği ilacı içmeyen, aşıyı olmayan, testi yaptırmayan  hastalara da sıkça rastlanıyor.

Türk İç Hastalıkları Uzmanlık Derneği, Türk Kardiyoloji Derneği, Türk Nefroloji Derneği, Tıbbi Onkoloji Derneği’nin de içinde bulunduğu 14 sağlık kuruluşunun bir araya gelerek grip ve grip aşısı konusunda ortak bir basın toplantısı yapmaya yönelten neden de buydu. Topluma özetle şu mesaj verdiler:

“Şu anda Türkiye’de kullanımda olan tek kullanımlık grip aşılarında son zamanlarda  medyada çeşitli kişilerin verdiği yanıltıcı bilgilerin aksine, civa veya ağır metal bulunmamaktadır. 65 yaş üstü bireylerde yapılan araştırmada aşının gribin tetiklemesiyle ortaya çıkan ölümleri yüzde 70 – 80 oranında azalttığı kanıtlanmıştır. Kalp, solunum yolu hastaları, diyabet, böbrek gibi kronik hastalığı olanlar, kanser ve organ nakli gibi nedenlerle bağışıklık sistemi baskılananlar, 65 yaş üstündekiler,  3-6 ay ve 6-9 ay arası hamileler mutlaka grip aşısı yaptırmalıdır.”

UZMAN DOKTORLARA SORUN!

Hastalar elbette kendisine konulan teşhisi, önerilen tedavi yöntemini sorgulamalı. Gerektiğinde, ikinci, hatta üçüncü doktor görüşü olmalı. Ancak sadece hastalığıyla ilgilenen uzmanlık alanındaki hekimlerin yaklaşımını dikkate almalı. Örneğin, bir anne adayı kadın-doğum veya diyabet uzmanlarının şeker yükleme testiyle ilgili neler dediğine kulak vermeli. Yapılacak en büyük yanlış ise “Bu hekimler paragözdür. İlaç ya da medikal firmalarıyla çıkar ilişkileri vardır” gibi önyargıların esiri olup tedaviyi reddetmek. Doktorun reçetesine şüpheyle yaklaşmak. Her meslekte olduğu gibi sağlıkta da bu tür çıkar ilişkileri olabilir. Ancak bunları genele yayıp, tüm hekimlere olumsuz bir gözlükle bakmak yapılacak en büyük hatadır.

TIPTAKİ GELİŞMELER VE ORTALAMA ÖMÜR

1965-1970 yılları arasında 54,9 olan ortalama yaşam süresi, çevre kirliliğine, hormonlu gıdalara, büyük kentlerde yaşamının ağır stresine rağmen bugün 74’e yükseldi. Bir başka deyişle ortalama yaşam süresi 40 yılda 20 yaş kadar arttı. Şimdi bu verilere bakıp; Tip 1 diyabetten kalp damar hastalıklarına, kanserden böbrek yetmezliğine kadar yaşamı tehdit eden sağlık sorunlarında geliştirilen yeni tedavilerin olumlu etkilerini inkar etmek, ilaçlara, aşılara, protezlere ve organ destek cihazlarına sırt çevirmek mümkün mü?

Esra Kazancıbaşı Öztekin

sagligimicin@gmail.com

Not: Bu yazı 11 Aralık  2016 tarihinde Yenibirlik Gazetesinde yayımlandı.


İçeriği Paylaşın