Şarbon Tedavi Edilmezse Ölüme Yol Açabilir!

Şarbon Tedavi Edilmezse Ölüme Yol Açabilir!

Şarbon Tedavi Edilmezse Ölüme Yol Açabilir!

Bizi Takip Et


İstanbul Aile Hekimliği Derneği (İSTAHED) Eğitim ve Bilim Komisyonu Üyesi Uzm. Dr. S. Handan Karahan Saper, şarbon hastalığının özellikle kurban bayramlarında adından sıkça söz ettiren ve ölümle sonuçlanabilen bir hastalık olduğunu özellikle hayvanla temas edenlerde sık görüldüğünü belirtti.

Şarbonun ot yiyen hayvanlardan insanlara bulaşan bir enfeksiyon hastalığı olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Saper, şöyle devam etti.

“Çoban çıbanı, karakabarcık gibi isimleri de vardır. Şarbon hastalığının mikrobu Bacillus antracis denen bir bakteridir. Ülkemizde şarbon hastalığı, ihbarı zorunlu  hastalıklar arasında yer almaktadır. Şarbon hastalığı, bilinen en eski hastalıklardan biri olmasına karşın, dünyada geri kalmış ve gelişmekte olan bazı ülkelerde hala görülen, zaman zaman hayvanlarda salgınlara yol açabilen bir hastalıktır. Sık kullanılan dezenfektanlara dirençlidir. Şarbon dünyada gittikçe azalmaktadır ama yine de tamamen yok edilememiştir. Bu hastalık bazı Latin Amerika, Afrika ve Asya ülkelerinde hala sık olarak görülmektedir. Şarbon özellikle İç ve Doğu Anadolu Bölgelerinde daha sık görülmektedir.  Ülkemizde şarbon hastalığı yılın her mevsiminde görülebilir ancak sıcak ve kurak aylarda hayvan ve insan şarbonu daha fazla görülmektedir.”

“ŞARBON FARKLI YOLLARLA İNSANA BULAŞMAKTADIR”

Şarbon’un insana bulaşmasının farklı yollarla olduğunu belirten Uzm. Dr. Saper,  “Mikrobu taşıyan hayvansal ürünlerin sanayide işlenmesi esnasında oluşur. Sporların deriye bulaşması ile deri şarbonu veya solumayla akciğer şarbonu oluşur.  Diğer bir  şarbon bulaş yolu ise, hastalıklı  hayvanlarla direk temas sonucu gelişir. Hastalıklı veya ölen hayvanların kesilmesi, derisinin yüzülmesi, etinin kıyılması sonucu direk temasla deri şarbonu veya şarbon bulaşmış  etlerin yenilmesi ile sindirim sistemi şarbonu gelişir. Enfeksiyon karasineklerle de bulaşabilir. Nadiren laboratuvar ortamında da dikkat edilmezse şarbon bulaşabilir. İnsandan insana bulaş çok nadirdir. Şarbon bulaşmış yara ve akıntı ile temas sonucu enfeksiyonun insandan insana bulaşma riski vardır. Bu vakaların hepsi deri şarbonudur. İnsandan insana bulaşmış sindirim sistemi şarbonu ya da akciğer şarbonu vakası yoktur.” dedi.

Uzm. Dr. Saper, hayvancılıkla uğraşanların, mezbahada çalışanların, dericilik işiyle uğraşanların, çobanların, veteriner hekimlerin, enfeksiyonun sık görüldüğü bölgelerde  ölmüş hayvanların kesildiği veya yerleşim birimlerine yakın ölen hayvanların gömüldüğü yerlerde yaşayanların ve bu hayvanlarla temas edenler in özellikle risk altında olduğunun altını çizdi.

“3 FARKLI ŞARBON HASTALIĞI VAR”

Deri şarbonu, Akciğer şarbonu ve Sindirim sistemi şarbonu olmak üzere 3 çeşit şarbon hastalığı olduğunu belirten Uzm. Dr. Saper, deri şarbonunun kana karıştığı takdirde ölüme neden olabileceğini, dolayısıyla şüpheli bir durumda mutlaka hekime başvurulması gerektiğini belirtti.

Uzm. Dr. Saper, Şarbon hastalığının belirtilerini ve nasıl tanı konulduğunu ise şu şekilde açıkladı:

“Deri şarbonu olanlarda ortası oyuk ve siyah çevresi kızarık cilt yaraları veya içi sıvı dolu cilt yaraları oluşabilir. Akciğer şarbonunda hafif ateş, kırgınlık ve yorgunluk ve öksürük şikayetleri görülebilir. Sindirim sistemi şarbonunda yutma güçlüğü, boğaz ağrısı, boyunda ağrılı şişlik, yüksek ateş görülebilir. Barsak şarbonunda bulantı, kusma, karın ağrısı, kanlı ishal  görülebilir. Kesin tanı için mutlaka hekime başvurulmalıdır. Deri şarbonunda deriden, akciğer şarbonunda  balgam veya akciğerden sıvı örneği veya kandan örnek alınarak tanı konabilir. Barsak şarbonunda ise, dışkı veya kusmuktan örnek alınabilir. Şarbonun her üç şekli de tedavi edilmediğinde öldürücüdür. Deri şarbonu kendiliğinden düzelebilir. Tedavi edilmeyen deri şarbonu nadiren kana karışabilir ve öldürebilir. Akciğer şarbonu  hemen hemen daima öldürücüdür. Sindirim sistemi şarbonunda ise ölüm oranı tedaviye rağmen %25-75 arasındadır. Şarbon antibiyotiklerle tedavi edilebilen bir hastalıktır, dolayısıyla şüpheli temasta mutlaka hekime başvurulmalıdır.”


İçeriği Paylaşın