Şeker Hastalarına (Tip 2 Diyabet) Metabolik Cerrahi

Şeker Hastalarına (Tip 2 Diyabet) Metabolik Cerrahi

Şeker Hastalarına (Tip 2 Diyabet) Metabolik Cerrahi

Bizi Takip Et


Tip 2 diyabet tüm dünyada giderek yaygınlaşan ve erişkin yaşta obezite ile birlikte ortaya çıkan bir hastalık. Ölümcül komplikasyonlarıya başlı başına bir halk sağlığı problemi haline gelmiş durumda. Ancak günümüzde metabolik cerrahi ile hastaların hem ilaç hem de ünsilin kullanımından kurtulması mümkün.

Samsun Büyük Anadolu Hastanesi Genel Cerrahi, Metabolik Cerrahi ve Obezite Uzmanı Op. Dr. Kerim Güzel, merkezin amacının; şeker hastalığı ile ilgili bilinç düzeyini arttırmak, koruyucu ve önleyici önlemlerin alınmasını sağlamak, bilimsel araştırmalar yapmak, uluslararası kriterlere uygun donanımı sunmak, çağdaş tedavi yöntemlerini uygulamak ve geliştirmek olduğunu söylüyor.

Tip 2 diyabetin erişkin yaşta ve çok sıklıkla şişmanlıkla beraber görüldüğünü belirten Op. Dr. Kerim Güzel, şeker hastalığı olan bireylerin yaklaşık yüzde 90’ının tip 2 diyabet hastası olduğunu vurguluyor. Tip 2 diyabet iki nedene bağlı olarak gelişiyor:

  1. Vücudun kan şekerini düzenlemek üzere yeterli düzeyde insülin üretememesi
  2. İnsüline karşı vücutta oluşan direnç.

Her iki durumda da vücutta kan şekerinin kontrol edilemeyerek yükselmesi tip 2 diyabetin belirleyici özelliği olarak ortaya çıkıyor. Op. Dr. Kerim Güzel, diyabetle ilgili şu bilgileri veriyor:

‘‘Yüzde 10 hastada şeker hastalığı çocukluk yaşta ortaya çıkar. Bu hastaların vücudunda neredeyse hiç insülin üretimi yoktur. Bu tip şeker hastalığına tip 1 diyabet (çocukluk çağı şeker hastalığı) adı verilir. Bu hastaların birçoğu doğuştan itibaren insülin tedavisine bağımlıdır. Tip 2 diyabet (erişkin şeker hastalığı) olan hastaların büyük çoğunluğu şişman yani obezdir. Şişman hastalarda pankreasta üretilen insüline karşı dokularda direnç  oluşmaktadır. Bu durumda pankreas organı daha fazla insülin üretir. Artan insüline karşın dokuların direnci zamanla pankreasta insülin üretim merkezi olan beta hücrelerinde yetersizliğe yol açar ve sonuçta tip 2 diyabet oluşur.’’

DİYABETİN NEDEN OLDUĞU ORGAN HASARLARI

Tip 2 diyabet tanısı konulan hastaların yüzde 20’sinde retinopati, yüzde 8’inde nöropati, yüzde 9’un da nefropati ve yaklaşık yüzde 50’sinde koroner arter hastalığı bulunuyor. Tedavi edilemeyen ya da  tedavi ve diyetle kan şekeri kontrol altına alınamayan hastalarda çok ciddi organ hasarları görülüyor. Op. Dr. Kerim Güzel, diyabetin neden olduğu organ hasarlarını şöyle sıralıyor:

‘‘. Göz organında görme problemleri ve zamanla körlüğe yol açar.

. Böbreklerde yetersizlik ve zamanla diyalize bağlı kalırlar.

. Kalpte damar tıkanıklığı ve kalp krizine neden olur.

. Periferik damarlarda tıkanıklık ve buna bağlı ekstremetelerde iyileşmeyen yaralara yol açar.

. Periferik sinirlerde ağrı ve duyu kaybı yaparak his kaybına neden olur.

. Beyin damarlarını tıkayarak inmeye yol açar.

. Sindirim sistemi ve ürogenital sistemde birçok hastalığa neden olur.’’

ALTERNATİF CERRAHİ YÖNTEMLER

Op. Dr. Kerim Güzel, diyabet tedavisinde diyet, egzersiz, oral antidiyabetik ilaçlar ve insülin tedavisinin bu organlardaki hasarı kısmen azalttığını ancak uzun dönemde bu organlardaki hasarları etkin olarak engelleyemediğini belirtiyor ve şöyle devam ediyor:

‘‘Amerikan Diyabet Birliği, Uluslararası Diyabet Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü vücut kitle indeksi morbid obezitenin altında olan hastalarda da obeziteye bağlı şeker hastalığının en etkin tedavisinin obezite ve metabolik cerrahi olduğunu belirtmişlerdir. Bu ameliyatların şeker hastalığını tedavi etkisi ameliyattan sonraki ilk haftalar içinde başlamaktadır. Medikal tedavi, diyet ve yaşam değişikliğine rağmen kan şekeri kontrol edilemeyen vücut kitle indeksi 30-35 arasında olan hastalar vardır. Bu hastalarda diyabete bağlı kalp damar risk faktörleri varsa Uluslararası Diyabet Federasyonu 2011 yılında yayınladığı bildirge ile obezite ve metabolik cerrahileri alternatif yöntemler olarak önermektedir.’’

METABOLİK SENDROM NEDİR?

‘‘Metabolik sendrom, insulin direnciyle başlayan  abdominal obezite, şeker hastalığı, kan yağlarında bozukluk, yüksek tansiyon ve koroner arter hastalığı (KAH) gibi sistemik bozuklukların birbirine eklendiği ölümcül hastalık grubudur’’ diyen Op. Dr. Kerim Güzel, koroner arter hastalığı gelişen bireylerin yüzde 53’ünün aynı zamanda metabolik sendrom hastası olduğunu belirtiyor. TÜRDEP (Türkiye Diyabet Epidemiyoloji Çalışması) sonuçlarına göre ülkemizde 20 yaş ve üzerindeki kişilerin yüzde 34’ünde abdominal obezite görüldüğünü vurgulayan Op. Dr. Kerim Güzel, şu bilgileri veriyor:

‘’Aşırı şişmanlık insülin direncinin en önemli göstergesidir. Obezite zemininde gelişen insülin direnci ve neden olduğu tip 2 diyabet, metabolik sendromun obezite nedeniyle ortaya çıkan diğer önemli etmenleridir. Obezite, insülin direnci ve de tip 2 diyabet birlikte birçok hastalığa zemin hazırlar. Dünyadaki yetişkin insanların dörtte biri metabolik sendroma sahiptir. Metabolik sendrom erken oluşan atheroskleroz (damar sertliği) için risk faktörü olarak kabul edilmektedir. Metabolik sendromlu hastalarda kalp damarı hastalık riski 3 kat artmıştır. Kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm metabolik sendromlu hastalarda yüzde 12 iken, metabolik sendromu olmayanlarda bu oran yüzde 2.2 dir. Bu nedenle insülin direncinin en önemli nedeni olan şişmanlıkla mücadele metabolik sendromun risklerinden korunmada çok önemlidir. Metabolik sendromla ilişkili durumlar şunlardır:

METABOLİK SENDROMLA İLİŞKİLİ DURUMLAR

* Obezite

* Beyin damarlarında tıkanıklık ve kanama

* İnsülin direnci

* Böbrek yetmezliği

* Bozulmuş şeker toleransı

* Kanda pıhtılaşma eğilimi

* Tip 2 diyabet

* Kalıcı iltihabı durum

* Trigliserit yüksekliği

* Karaciğerde yağlanma ve siroz

* Kötü kolesterol yüksekliği (LDL)

* Yüksek tansiyon

* İyi kolesterol düşüklüğü (HDL)

* Kalp damarlarında tıkanıklık ve kalp krizi.’’

NEDEN AMELİYAT?

Komplikasyonları oldukça fazla olan diyabet, medikal tedaviye rağmen sürekli ilerlemeye devam eden bir hastalık. Böbrekler, gözler, sinirler, kalp ve beyin gibi organlara genellikle geri dönüşü olmayan ciddi zararlar veriyor, hatta organ kayıpları yaşanabiliyor. Op. Dr. Kerim Güzel, ameliyatın yüksek şekeri kontrol altına alacağını, hipertansiyonu düzelteceğini söylüyor ve ekliyor:

‘‘Böbrekler ve karaciğer üzerine düşen yükü azaltır ve organ hasarını durdurur. Ameliyat sonrası kolesterol ve trigliserid yüksekliği ve bunlara bağlı sorunlar da ortadan kalkar. Ayrıca fazla kilolarınızdan kurtulur ve kilo kontrolü sağlamanız da mümkün olur. Tip 2 diyabet hastaları pankreastaki beta hücrelerinden salınan yeterli insülin seviyesine sahiptir. Ancak, bu insülin hücre düzeyinde kullanılamaz. Belirli bir düzeyin üzerinde insülin deposu ve aktivitesine sahip olmanız ameliyatın başarılı olması için gerekli en önemli faktördür. Tip 1 diyabet hastalarında ise gerekli insülin bulunmadığından metabolik cerrahi uygulamalarından fayda görmezler.’’

Şekeri yıllardır stabil olan, kolayca kontrol altında tutulabilen ve kilo problemi olmayan hastaların ameliyata ihtiyacı olmadığını belirten Op. Dr. Kerim Güzel, ameliyat sonrası hastaların ilk gün su içebildiğini söylüyor ve devam ediyor: ‘‘Su hariç diğer sıvıların alımı ameliyattan iki gün sonra başlar. Yarı katı ve katı yiyecek alımı ise ameliyatına göre değişmekle beraber 8. gün ile 30. gün arasında değişir. Hastalık seviyesi, hormon düzeyleri ve ölçümlere göre değişmekle beraber 1 hafta ile 3 ay arasında normal veya normale yakın seviyeye ulaşır.’’


İçeriği Paylaşın