“Sen, Yaşlılık Nedir Bilir misin?”
Bizi Takip Et
Esra Kazancıbaşı İle Sağlık
“Ben genç olmanın ne olduğunu biliyorum. Fakat sen, yaşlılığın ne olduğunu bilmezsin” diyor Orson Welles dillerden düşmeyen şarkısında.
Gençken çoğumuz ileride sağlığımızdan, gücümüzden, dostlarımızdan ve umutlarımızdan kaybedebileceklerimizi hiç düşünmedik. Zannettik ki, üzüldüğümüz anlarda annemiz hep saçlarımızı okşayıp teselli edecek. Okuldan yorgun argın eve geldiğimizde börekleriyle, kekleriyle bizi şımartacak. Ateşimiz çıktığında sabaha kadar başucumuzdan ayrılmayıp, hep ellerimizi tutacak.
Zannettik ki, elektrikler kesilip ağlamaya başladığımızda babamızın“Korkma evladım” diyen güçlü sesini her zor anımızda duyabileceğiz. Yaşlılığın nasıl bir şey olduğunu aklımıza getirmeksizin, hep bu duygular içinde geçirdik günlerimizi. Ta ki, bizler 40’lı, 50’li; annelerimiz babalarımız ise 60’lı, 70’li yaşlara gelene kadar.
Kalp, kanser gibi hastalıklar aile büyüklerimizin kapısını çaldığında bu sefer roller değişmeye başladı. Annelerimiz, babalarımız çocuk; biz ise adeta onların ebeveyni gibi olduk.
ANNELERİMİZ, BABALARIMIZ YAŞLANINCA…
Koroner bypass ameliyatı olan babamızın koluna girerek hastane koridorunda minik adımlarla yürüme egzersizi yaptıran bizdik. Felç geçiren annemizin yemeğini yedirip, altını temizleyen de… Romatoid artrit nedeniyle gömleğini, mantosunu ilikleyemeyen ablamızı giydiren de…
Hele, alzheimer hastası yakını olanlar için bu süreç daha da zordu. Bir yandan alzheimerlı yakınının her geçen gün kötüye gittiğini, yatağa mahkum olduğunu görüp üzülmek… Diğer taraftan annesinin ya da babasının kendisini tanımadığı gerçeğiyle yüzleşmek… Kahrolmak… Kendini çok yalnız ve çaresiz hissetmek… Bazen geceleri sessizce ağlamak…
Sanırım çoğumuz böyle günlerde çocukluktan çıkıp artık bir erişkin olduğumuzu hissettik. Hayatın bu diliminde, yaşlanmanın ne demek olduğunu anlamaya, kimselere dile getiremesek bile yaşlanmaktan içten içe korkmaya başladık.
“BİR GÜN HEPİMİZ YAŞLANACAĞIZ”
Annesini 9, babasını ise 15 yaşındayken kaybeden Orson Welles, şarkının sonunda gençlere söyle sesleniyor:
“Bir gün, sen de aynı şeyleri söylüyor olacaksın
Hatırlanacak günler olacak
Gözyaşı ve kahkahalarla dolu
Yazdan sonra kış gelecek
Böylece yıllar geçecek”
Bana gelince… Biraz sancılı ve yıpratıcı bir süreç olsa da, artık, annemin ve babamın yaşlandığını, hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını kabullendim. Bu gerçekle yüzleşmem için ne yazık ki orta yaşlarda bir kadın olmam gerekti.
Annem, denize girmek istemediğinde onu “Hadi anneee” diye zorlamıyorum artık. Biliyorum ki, dizlerindeki kireçlenme nedeniyle kumda yürümekte, iskelenin merdivenlerinden inip çıkmakta zorlanıyor. Titreyen elleriyle güç bela taşıdığı çayını da hemen alıyorum ellerinden. Yürürken adımlarımı anneme göre ayarlamaya itina gösteriyorum. Çünkü hızlı yürüdüğünde aşırı kilosu ve KOAH’ı yüzünden nefes nefese kalıyor.
“Neden daha önce annemin yaşlandığını kabullenemedim!” diye duygusallaşıyorum bazen. Anneme ve babama her baktığımda “yaşlılık”, “yaşlanma” gerçeğiyle yüzleşiyorum. Kimbilir belki de bu ruh hali yüzünden Orson Welles’in şarkısını sık sık dinliyorum.
Esra Kazancıbaşı Öztekin
sagligimicin@gmail.com
Not: Bu yazı 13 Ağustos 2016 tarihinde Yenibirlik Gazetesinde yayımlandı.
İçeriği Paylaşın