Sosyal Medya Kadına Şiddeti Artırıyor
Sosyal Medya Kadına Şiddeti Artırıyor
Bizi Takip Et
Antalya’da düzenlenen 2. Psikiyatri Zirvesi ve 9. Ulusal Anksiyete Kongresi Başkanı Prof. Dr. Nesrin Dilbaz, kadının eşinin bir kez tokat atmasını şiddet olarak algılamamasının yanlış olduğunu belirterek, sosyal medyanın da kadına yönelik kıskançlık ve şiddeti artırdığını söyledi.
Toplumda çok fazla kullanılmaya başlanan sosyal medya ile kıskançlıkların artmaya başladığını vurgulayan Dilbaz, “Aldatma ya da ona yönelik algıya dönelik şiddet arttı. Çünkü evinde, oturduğu yerde, ilgi görmeyen bir kadının dışarıda birisiyle görüşüp, arkadaşlık başlatması mümkün değilken, internet aracılığıyla hiç tanımadığı başka bir şehirde var olan kişiyi değil de, hayalindeki bir duyguyu ve sevgiyi yazışmaya başlıyor. O da eşler arasında ciddi problem olarak algılanarak şiddete neden olabiliyor” ifadelerini kaydetti.
KADIN EŞİNİN BİR KEZ TOKAT ATMASINI ŞİDDET OLARAK ALGILAMIYOR
Yaptıkları bir çalışmanın sonuçları hakkında da bilgiler veren Dilbaz, “Polikliniğimize başvuran kadınlarda ne kadar şiddete maruz kaldıklarına yönelik bir çalışmamız oldu. Çok fazlaca şiddete maruz kaldıkları ortada, yüzde 60 gibi. Önemli olan nokta, eşinin bir kez tokat atmasını eşinin, hak ettiği zaman tokat vurmasını şiddet olarak algılamıyorlar. En önemli kısım bu. Şiddet algılandığında hak etmeden vurulduğunda, ağzı burunu kanayıncaya kadar dayak yediğinde sanki şiddetmiş gibi algıladıklarını görüyoruz. Kadına yönelik çalışmalarda sadece fiziksel şiddet değil, sözel şiddetin önemli olduğunu vurgulamak istiyoruz” dedi.
Dilbaz, 500’ün üzerinde ve büyük çoğunluğu psikiyatrist olan katılımcının bulunduğu kongrede, kadına yönelik şiddet ve göçün ana konuları arasında olduğunu kaydetti. Kongrede şizofreni, depresyon, yaşlı hastalara yaklaşım ve psikolojinin tüm alanlarının ele alındığını, ayrıca yıl içinde psikolojik alandaki gelişmeleri de masaya yatırdıklarını vurguladı.
KADINA ŞİDDET VE TRAVMADA GÖÇ ETKİSİ
Prof. Dr. Nesrin Dilbaz ayrıca, göçle gelen kadınların yüksek oranda şiddet mağduru olduğunu belirterek, “Tüm kadınlar gibi göçmen kadınlar da aile içi şiddet için risk altındadır, ancak göçmenlik durumları nedeni ile kötüye kullanımdan korunmak ve kaçmak konusunda daha fazla zorluk yaşamaktadırlar. Göçmen kadınlar göçmenlik yasaları, dil sorunları, sosyal izolasyon ve mali yetersizlikler nedeni ile kötüye kullanıldıkları ilişki içerisinde nerede ise sıkışıp kalabilirler. Yapılan bir araştırma partneri tarafından öldürülenlerin çoğunluğunun yabancı doğumlu olduğunu göstermektedir. Kötüye kullanan kişilerin, çoğunlukla kadının göçmenlik statüsüne ilişkin sorunlarını ilişkiyi sürdürme amaçlı kullanabildikleri bilinmektedir. Birçok kurban bulundukları ülkenin yasal uygulamalarından habersiz ya da yasaların kendilerini kapsayıp kapsamadığına ilişkin bilgisizdir. Bu gibi nedenlerle göç etmiş kadınlara mümkün ise kendi dillerinde sağlık, güvenlik ve yasal hizmet danışmanlığı verebilecek birimlerin kurulması ve işletilmesinde devlet ve sivil toplum örgütlerinin desteği önemli hale gelmektedir.” açıklamasında bulundu.
En fazla evliliğin geçen yıl Suriyelilerde olduğunu kaydeden Dilbaz, “Bunun da alt yapısına bakıldığında, 60’lı yaşlardaki erkeklerin Suriyelilerle evlendiğini görüyoruz. Kadın kendini kurtarabilmek için olur demesi başka bir şiddet konusu.” dedi.
KADINLAR DAHA KOLAY ŞİDDET MAĞDURU OLABİLİYOR
Psikiyatri Bilimleri ve Araştırmaları Derneği Başkanı Prof. Dr. Oğuz Karamustafalıoğlu ise, kadınların travmadan yüksek oranda etkilendiğini belirtti. Bir depremden kadınların erkeklerden daha yüksek oranda etkilendiğinin altını çizen Karamustafalıoğlu, “Ülkemiz sosyokültürel ortamı kadınları daha çok şiddetin kolay mağduru durumuna düşürebiliyor. Kadınların travmalara karşı sosyal programlarla korunması ve tedavi programlarında daha fazla destek alması gerekiyor” diye konuştu.
KAMPLARDAKİ KLİNİSYENLER DE RUHSAL BOZUKLUKTA
İngiliz Psikoterapist Kathleen O’Hara da, dünyada kadına yönelik şiddete bir farkındalık oluşmasının gelecek nesiller adına önemli olduğunu vurguladı. Farkındalığın artmasıyla kadının şiddete hayır deme gücünün oluştuğunun altını çizen O’Hara, “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 15-17 yaş arası kızların yüksek intihar grubu arasında yer aldığını görüyoruz. Ergen kızlardaki pskiyatrist nedenlerin belirlenmesi ve ortadan kaldırılması önemlidir” dedi.
Suriye’den Türkiye’deki kamplarda çalışacak olan ve çalışmayı düşünen psikolog ve psikiyatristlere de eğitim verdiğini aktaran O,Hara, “Orada çalışıp eğitim için gelenler büyük problemler olduğunu söylüyorlar. Görünenin altında çok sorunlar varmış. Klinisyenlerin de ruhsal olarak travmaya yaşadıklarını görüyoruz. Orada çalışan klinisyenlere de ruhsal olarak yardımcı olunması gerekiyor. Bu travmayla ilgili olarak herkes mağdur kalabilir ama herkes etkilenmeyebilir. Ama en çok kadınlar ve çocuklar etkileniyor” dedi.
İçeriği Paylaşın