Teknoloji, Bizi Egolarımızın Kölesi mi Yapıyor?
"Küresel narsisizmin artması insanı yalnızlaştırıyor diyen" Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanın bu döneme kadar teknolojiyle hiç bu kadar iç içe olmadığını ve yalnızlaşmadığını belirtti.
Bizi Takip Et
‘Dijital Dünyada İnsan ve İnsanlık’ temasıyla bu yıl 6’ıncısı gerçekleştirilen Psikoloji Günleri, alanında uzman isimleri bir araya getirdi. 2 gün süren programda dijitalleşme ve insanlık birçok yönüyle ele alındı.
Programın açılış konferansını ‘Dijital Narsisizm’ başlığıyla gerçekleştiren Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, konuşması boyunca teknoloji hayatımızı kolaylaştırırken bir taraftan da bizi esir mi alıyor sorusuna cevap aradı. Egolarımızın kölesi mi oluyoruz? Sorusunu da katılımcılara yönelten Tarhan, dijitalleşmenin narsisizm üzerinde önemli bir etkisi olduğunu söyledi.
Küresel narsisizmin artması insanı yalnızlaştırıyor diyen Tarhan, insanın bu döneme kadar teknolojiyle hiç bu kadar iç içe olmadığını ve yalnızlaşmadığını belirtti. Narsistik ruh halinin hepimizde zaman zaman ortaya çıkabileceğine dikkat çeken Tarhan, önemli olanın narsisizm duyguları yönetmeye çalışmak olduğunu da sözlerine ekledi. “Narsisizm kişide körlük geliştirir, kişi kendi hatalarını görmez.” ifadelerini kullanan Tarhan, narsistlerin ilişkilerinde çok seçici, âşık oldukları varlığın kendileri olduğu ve başkalarını değersizleştirerek kendilerini ön plana çıkardıklarını ifade etti.
6. Psikoloji Günleri, Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Kulübü Başkanı Ali Gökhan İşidir ve Üsküdar Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi ve Pozitif Psikoloji Koordinatörü Dr. Öğr. Üyesi Fatma Turan’ın açılış konuşmalarıyla başladı. Konferansı düzenleyen Üsküdar Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi’nin Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Asil Özdoğru ise gelenekselleşen bu organizasyonun hem Üsküdar Üniversitesi hem de psikoloji dünyası için değerli bir etkinlik haline geldiğini sözlerine ekledi.
TEKNOLOJİ, BİZİ EGOLARIMIZIN KÖLESİ Mİ YAPIYOR?
Üsküdar Üniversitesi Çarşı Yerleşke Emir Nebi Konferans Salonunda gerçekleştirilen programın açılış konferansını veren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, 2019 yılında Davos’ta dünyayı bekleyen üç büyük tehlikenin iklim değişikliği, küresel eşitsizlik ve yalnızlık olarak gündeme alındığını kaydetti. Prof. Dr. Nevzat Tarhan “Yalnızlığın sebebi de narsisizm. Küresel narsisizmin artması insanı yalnızlaştırıyor. Dijitalleşmenin de burada çok önemli bir etkisi var. İnsan bu döneme kadar hiç teknolojiyle bu kadar iç içe olmadı. Teknoloji hayatımızı kolaylaştırırken bir taraftan bizi esir mi alıyor? Bizi egoların kölesi mi yapıyor? Bunu analiz etmek gerekir.” İfadelerini kullandı.
“MODERNİZİM, İNSANI SOYUT DEĞERLER YERİNE SOMUT DEĞERLERLE TATMİNE GÖTÜRDÜ.”
Tarhan ‘Dijital Narsisizm’ başlıklı konuşmasında modernizmin insanın yaşam felsefesini değiştirdiğinin altını çizdi ve “Yaşam amacı olarak insanın kendini aşan idealler yerine hedonizm, yani hazcılığı seçmesi modernizmin küresel öğretisi haline geldi. İnsanoğlu sadece bedenini tatmin etmesi gelişmemişlik seviyesini gösterir. Gelişmişlik seviyesi yüksek olan insan zihinsel tatminleri önemser. Sanat, müzik, felsefe, din gibi yüksek değerlerle hakikat aramaya çalışır. Modernizim, insanı soyut değerler yerine somut değerlerle tatmine götürdü. Sonuçlarını da yaşayacağız ve yaşamaya başladık.” dedi.
Hazcılığı seçen kişilerde ikinci aşama olarak narsisizm, üçüncü aşamada sosyal sorumluluklarından kaçınmaya ve yabancılaşmaya neden olan yalnızlık ortaya çıktığını söyleyen Tarhan, dördüncü aşamada da mutsuzluk, depresyon ve kendine zarar verme gibi durumların salgın halinde yayıldığını kaydetti.
“İNSANLARA ÖZGÜVEN EĞİTİMİ VERMEYE ÇALIŞIRKEN NARSİSİZM YÜKSELDİ”
Narsisizm konusunda yapılan çalışmalardan bahseden Tarhan, “Araştırmalara göre genç yaşlarda narsistik özellikleri daha yoğun gözüküyor. Hayatı tanıdıkça, bilgeleştikçe kişilerdeki narsistik özellikleri azalıyor. Ve yine araştırmalar özgüven eğitimi vermeye çalışırken özgürlüğün sınırsızlık ve sorumsuzluk olarak algılanmasının insanlıkta küresel olarak benmerkezileşme ve narsistik kişilik özelliklerini ön plana çıkaran bir seyir olduğunu gösteriyor. Sınır ve sorumluluk öğretmeyen, serbest bırakan, çocuk ne kadar özgürse o kadar yeteneği ortaya çıkar diyen ve denetimi kısıtlayan ‘açık sınıf politikaları’ bireyselleşme adı altında bencilleşmenin yaygınlaşmasını beraberinde getirdi. Bu da narsisizm salgınına sebep oldu. Halen açık sınıf politikaları uygulayan okullar varsa bile bu sistem tutmadı. Çünkü beklenmediği sürece genç kendini denetlemiyor. Çocuklar özgür olsun derken sorumsuz olmaya başladılar. Bu politikalar sosyal hayata zarar vermeye başladı.” açıklamasında bulundu.
“KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR ARTTIKÇA MUTLULUK AZALIYOR”
1950-2000 yılları arasında yapılan mutluluk çalışmasına da değinen Tarhan, “Kişi başına düşen milli gelir arttıkça mutluluğun azaldığı görülüyor. Bu durum küresel olarak maddi refahın arttığını ama ona paralel olarak psikolojik, sosyal ve manevi refahın artmadığını gösteriyor. Bu çalışma Amerikalıların ‘para saadeti satın almaz’ sözünü doğrular nitelikte. 3 yıl içinde kadınlar ve erkeklerdeki klinik depresyon oranını gösteren bir başka çalışma da bize depresyon oranının giderek arttığını gösteriyor.” dedi.
“BEN NARSİST DEĞİLİM DİYEN KİŞİ NARSİSTİR”
Narsistik kişilik bozukluğu ile narsistik ruh halinin farklı kavramlar olduğunu aktaran Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Narsistik ruh hali hepimizde zaman zaman vardır. Önemli olan bu duyguları yönetmektir. ‘Ben narsist değilim’ diyen narsisttir. Narsisizm kişide körlük geliştirir, kişi kendi hatalarını görmez.” dedi.
Tarihteki en büyük savaşlardan birini çıkarması, sosyal politik, askeri sonuçları nedeniyle Hitleri örnek gösteren Tarhan, “Ailesinde sevgi ve özgürlük var, kendisi müzik tutkunu ama insanlık tarihinin en büyük tiranı çıkmış ortaya. Alman ırkını üstün görüyor ve bunu Darwin’in ‘güçlü olan zayıfı yutuyor, o halde güçlü olmak lazım ki dünyaya hâkim olalım’ teorisiyle birleştiriyor. Hitlerin yaptığı etnik narsisizmdir. Çok fazla sevgiyle büyütüldüğü için egosu o kadar şişmiş ki her şeyi küçük görmeye başlamış. Aynı zamanda çok çalışkan, ilkeli, dürüst bir kişiliği var ama etik değerleri yok. Hesap verme duygusu olmadığı için narsisizm onu eline almış ve diktatör çıkarmış. Bu nedenle muhalefet değer kazanmış. Evde bile çocuklar anne ya da babanın söylediklerine karşı çıkamıyorsa o kişi diktatördür.” şeklinde konuştu.
NARSİSTLER, SIRADAN OLMAKTAN ÇOK KORKUYORLAR…
Narsistlerin sıradan olmaktan çok korktuklarının altını çizen Tarhan, “Depresyona karşı övgüyle beslenirler, özel olduklarını hissetmek isterler. Başarısız olmaktan çok korktukları için devamlı çalışırlar. Mesela Napolyon ve İskender böyle karakterlerdir. Başarısız oldukları zaman da intihar ederler, Hitler’in intihar etmesi gibi. Narsist kişilerin yaptıkları beğenilir ama kişilikleri hiç sevilmez. Narsistler problemin kendinden kaynaklandığını göremezler. Şikâyet ettikleri şeyler kendilerinden kaynaklanır ve bunun farkında değillerdir. Narsistler zayıfları ezerek beslenir. Eşler arasında da görülebilir. Biri diğerini sürekli aşağılar küçültür, sonra da ‘sen benim sayemde yaşıyorsun’ der kendine bağlar. Narsistler köle efendi ilişkisi ister. Kendi yeteneklerini abartırlar, hep saygı görmeyi beklerler, hayal dünyalarında para ve güç vardır. Eleştiriye aşırı duyarlıdırlar, menfaatçidirler, kendilerini özel kişilerin anlayabileceğini düşünürler. Empati yapamazlar, kin, öfke ve kıskançlık duyguları fazladır. Hak duygusu hep kendilerine yöneliktir, büyük ideallerine ulaştıklarında gerçek kişilikleri daha çok ortaya çıkar. Korkularını belli etmezler, yetenekli ve iddialıdırlar” diyerek narsist kişilerin özelliklerini sıraladı.
NARSİSTLER, HAYALLERİ GERÇEKLEŞMİŞ GİBİ DAVRANIRLAR…
Narsist kişilerin korktuklarını ama korkmuyor taklidi yaptıklarını dile getiren Tarhan, narsistlerin korkularını da şöyle sıraladı: “Korku ve güven arasındaki zihinsel duvarları çok ince ve değişkendir. Kendilerini göstermek için yetenekli ve iddialıdırlar. Narsistlerin birçoğu liderlerden çıkar. Demokrasi ise narsistlerin bu özelliklerini dengelemelerini sağlar.”
Tarhan narsist kişilerin en göze çarpan özelliklerini de şöyle açıkladı: “Büyük, ünlü ve zengin olma hayalleri vardır, bu hayaller gerçekleşmiş gibi davranırlar. Kendilerini önemli bir kişi gibi görürler. Yaşıtlarından daha fazla şey başarmış olurlar. Başkalarını kolayca karalayabilirler. Başkalarının kusurlarıyla ilgilenmek hoşlarına gider. İstediği yapılmazsa sinirlenir, gerekçesini umursamazlar. Kendi hatalarının farkına varmazlar. Hatalarını kabul etmek zorunda kaldıklarında kolayca depresyona girer, abartılı duygular yaşarlar. Kendilerinden daha iyi tanınan ve bilinen insanların o kadar da büyük olmadıklarını söylemeye çalışırlar. Amaçlarına ulaşmak için başkalarını kullanmanın yolunu bulurlar. Her şeyi kategorize eder, kendileri için en önemlisine öncelik verirler. İlişkilerinde çok seçicidirler, âşık oldukları varlık kendileridir, egolarını şişirecek, konuşulacak hatta heykelleri dikilecek yardımlar yapmak isterler, çocuklarının da kendisinden daha mükemmel olmasını ister. Güçlü insanları yanlarında barındırmazlar, her şeyi yapan 2. adamlar bu kişilerin en iyi yardımcılarıdır, zayıf kişiler sürekli kendilerinden vererek, narsisti överek yanında tutunurlar, başkalarını değersizleştirerek kendilerini ön plana çıkarırlar.”
Tarhan, narsistlerin yaralanma yaşadıkları, kaybettikleri zaman hızla depresyona girdiklerini ve intihar ettiklerini ve yeni nesil liderlerin narsist duygularını terbiye etmeye çalıştıklarını da sözlerine ekledi.
“NARSİST KİŞİYE ŞAKA YAPILMAZ!”
Konuşmasında narsist kişilere nasıl davranılması gerektiğine de yer veren Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Narsist bir kişiyle yakın bir ilişkiniz varsa, ‘eğer böyle giderse değer verdiğin şeyi kaybedeceksin’ diyerek değer verdiği şeyi kaybetme korkusunu hissettirebilirsiniz. O zaman geri adım atmaya başlar. Narsist biriyle konuşurken şaka yapmayacaksınız. Ciddi ve kararlı olduğunuzu hissettirerek kesin ve net konuşmalısınız” dedi.
Tarhan, konuşmasını narsist kişilerle karşılaşanlara bazı öneriler vererek tamamladı:
“Eleştirel düşünün, kendi amacınızı bilin. Hemen karar vermeyin. Narsistler kendi egolarından daha büyük bir şeyin olmadığı bir dünyada yaşamak zorundalar. Narisisti çok överseniz egosu şişer. Gerekçeleriyle övün, yanlışlarını da gerekçeleriyle anlatın. Kendi sınırlarınızı korumazsanız narsist size hükmeder. Alan kazanmada çok ustadırlar. Söze göre değil, davranışa göre hareket edin. Empatiyi anlayamazlar ama onları kendi çıkarları ile yüzleştirip, empatik davranmalarını sağlayabilirsiniz. Öfkeli narsiste saldırgan davranırsanız birden mazlum olabilmek konusunda inanılmaz bir potansiyel gösterirler. Kendi sınırlarınızı belirleyin. İşler sarpa sarınca mutsuzlaşır ve hemen yakalarını kurtarmaya çalışırlar. Narsist beklediği övgü ödülünü zor bir şey başardığı zaman almalıdır. Eleştiri, narsist bir kişi için kolayca kötüye kullanılabilecek silaha dönüşebilir.”
“MUTLULUK YA MUTSUZLUKTA BAKILAN ŞEY ELLERİMİZDEKİ TELEFON”
‘Çağımızın Hastalığı: İyi Hissedizm’ başlıklı konuşmasıyla çevrimiçi olarak programa katılan Prof. Dr. İbrahim Bilgen, insanların mutlu ve iyi hissedebilmenin peşine düşmüş durumda olduklarını söyledi. Günümüzde en ufak bir mutlulukta ya da mutsuzlukta kişilerin ellerindeki telefonlara dönüp baktığını kaydeden Bilgen, “Mutluluk kavramı reklam sektörünün de önemli bir içeriği, kitapçı raflarındaki kitapların isimlerine bakın çoğu mutlulukla ilgili. Mutlu olmanın gerçeği değerlerimizle temas edebilmemizdir.” dedi.
Bizi geliştiren duygunun acı olduğunu kaydeden Bilgen, “Zihnimiz daha önceki tecrübelerimizle bizi acıdan korur. Sıkıntı yaşayabileceğimiz şeyleri hissettiğinde bizi korumaya çalışır. İnsanı ayakta tutmak için vardır. Mutsuzluk insanın vazgeçilmez bir sürecidir. Zihnimizden fikir alıp kalbimizdeki değerlerle karar vererek seçimlerimizden mutlu oluruz. Hayat değerlerimiz için yaşamalıyız. Değerler bizi hayatta tutar. Her anne babanın çocuğunu değerleriyle yetiştirmesi gerekir.” şeklinde konuştu.
“ARAÇLARIMIZIN ARAÇLARI OLMAYALIM”
İnsan olmanın zorluğunun sözel bir varlık olmasından kaynaklandığını dile getiren Prof. Dr. İbrahim Bilgen, iyi hissetme çabalarımızla boğulduğumuzu söyleyerek sözlerini şöyle tamamladı:
“Hayatı kaçırma korkusu yaşıyoruz. Araçlarımızın araçları olmayalım. Geçmiş ve gelecek diye bir şey yoktur. Bu insanlığın uydurmasıdır. Geçmişi şimdi yad edebiliriz, geleceğin fantezisini, düşüncesini şimdi kurabiliriz. Şimdiki zaman perspektif gerektirmez. Bu nedenle mindfullnes günümüzde önem kazanmaya başladı. Nedeni de mindfullnes bizi otomatik pilottan çıkararak farkındalık pilotuna bağlar. Değerler her an yaşadıklarımızdır.”
“BİLİM İNSANLARI AÇISINDAN DİJİTAL DÜNYANIN AVANTAJ VE DEZAVANTAJLARI VAR”
6. Psikoloji Günleri kapsamında ‘Dijital Teknolojinin Bilimsel Araştırmadaki İşlevi Nedir?’ başlıklı konuşmasını gerçekleştiren Üsküdar Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hıdır İlyas Göz, bilim insanları açısından dijital dünyanın avantaj ve dezavantajları bulunduğunu kaydetti. Göz, “Bilim, anlamak istediğimiz bir olay için düşünce, kavram ve hipotezle çalışır. Hangi teknolojiyi kullanırsak kullanalım düşünce olmazsa bunu yapamazsınız. Dijital bilimsel çalışmalarda ancak destekleyici bir yere sahip olabilir.” dedi.
6. PSİKOLOJİ GÜNLERİNİN 2. GÜN PROGRAMI DA ZENGİN KONU BAŞLILARINDAN OLUŞTU
6. Psikoloji Günleri’nin çevrimi içi gerçekleştirilen ikinci gün programında ise; Prof. Dr. Sırrı Akbaba ‘Siber Zorbalık’, Prof. Dr. Gül Eryılmaz ‘Beyin ve Duygular’, Dr. Öğr. Üyesi Meltem Narter ‘Dijital Dönüşümde Ataerkillik’, Dr. Öğr. Üyesi Elif Kurtuluş ‘Sosyal Medyanın Yeme Davranışları ve Beden Algısı Üzerindeki Etkileri’, Dr. Meral Aydın ‘Duygudan Kurguya İnsan’, Öğr. Gör. Güliz Zeynep Tarman ‘Klinik Açıdan Biriktirme Davranışı ve Nesnelerle Olan İlişkimiz’, Dr. Klinik Psk. Cumhur Avcil ‘Klinik Psikolojide Teknoloji Kullanımı’, Dr. Ayşe Berna Sarı Arasıl ‘Kaygı ve Depresyonda Bilişsel Yanlılıklara Yönelik Bilgisayarlaştırılmış Eğitimler’ ve Dr. Öğr. Üyesi Fatma Turan ‘Dijital Dünyada Duygularımız’ konularındaki sunumlarını gerçekleştirdi.
İçeriği Paylaşın