Testiküler Ağrı (Orkialji)
Testiküler Ağrı (Orkialji)
Bizi Takip Et
Prof. Dr. Önder Yaman
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi, İbni Sina hastanesi, Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.
Vücudun herhangi bir bölgesindeki ağrı primer ya da yansıyan ağrı şeklinde olabilir. Bu durum sinir sistemi elemanlarının dağılımından ve embriyolojik hayatta bazı yapıların aynı kökenden gelişmesinden kaynaklanır. Skrotal ağrı için de bu geçerlidir. Skrotal ağrı primer ya da yansıyan ağrı şeklinde görülebilir. Aynı zamanda skrotal ağrı, akut ya da kronik ağrı şeklinde de sınıflandırılabilir (1).
Akut ağrı skrotum kökenlidir ve genellikle akut epididimit, testis torsiyonu ya da appendiks torsiyonuna bağlı olarak görülür. Akut epididimit ve testiküler torsiyonun her ikisinde de görülen ödem ve ağrıdan dolayı bu iki durumun birbirinden ayırt edilmesi oldukça zordur. Bunun yanında skrotal ağrı skrotum duvarının inflamasyonundan da kaynaklanabilir. Bu duruma basit bir kıl folikülü ya da sebase kist enfeksiyonu neden olabileceği gibi, şiddetli ve ağır seyreden bir nekrotizan enfeksiyon olan Fournier gangreni de benzer şekilde ağrılı bir seyir izler.
Kronik skrotal ağrı genellikle hidrosel ve varikosel gibi noninflamatuar hastalıklarda görülür ve ağrı çoğu zaman yayılmayan, künt ve ağır bir his şeklindedir (1).
Testisler, embryolojik köken olarak böbreklere yakın olduğu için, böbrek ya da retroperiton kaynaklı ağrılar testislerde hissedilebilir. Benzer şekilde, inguinal herniye bağlı künt bir ağrı da skrotuma yansıyabilir.
TESTİSİN İNNERVASYONU
Testis ve epididimisin visseral innervasyonu iki yol izler. Bir kısım lifler renal ve aortik pleksuslarda bulunur ve gonadal damarlarla beraber seyreder. Rauchenwald ve arkadaşları gonadal afferent ve efferent damarların pelvik pleksustan çıkarak vas deferensle birlikte seyrettiklerini göstermişlerdir (Rauchenwald et al, 1995). Bu bulgular temel alınarak, pelvik pleksusa bupivakain enjeksiyonu orkialji tedavisinde kullanılmaya başlanmıştır (Zorn et al, 1994). Bazı afferent ve efferent lifler ise karşı pelvik pleksusa geçerler ve bu karşılıklı sinirsel iletişimin varlığı bir testisteki patolojik bir durumun (örn. tümör ya da varikosel) kontralateral testisi nasıl etkilediğini açıklamaktadır. Genitofemoral sinirin genital dalı parietal ve visseral tunika vajinalis ile üzerindeki skrotumun duyusunu iletmektedir.
AKUT SKROTAL AĞRI
Kısa Tarihçe
Bir Fransız psikiyatrist olan Delasiauve, 1840 yılında ilk testiküler torsiyon vakasını yayınlamış ancak bulgularını tam olarak açıklayamamıştır. 15 yaşındaki bir erkek çocukta siyah renkli ve alt abdomen yerleşimli kitle başta ektopik böbrek zannedilmiş ancak Delasiauve tarafnıdan yapılan muayenede sol skrotumun boş olduğu farkedilerek bunun aslında inmemiş ve nekrotik bir testis olduğu sonucuna varılmıştır. Bundan 50 yıl sonra Lauenstein hastalığın patofizyolojisini açıklamıştır. Testiküler torsiyon konusundaki çalışmaların başlangıcından 75 yıl sonra appendiks testis ve epididimis torsiyonu konusundaki ilk yayın literatürdeki yerini almıştır. Son olarak, Dresner, 1973 yılında appendiks testis torsiyonundaki ‘‘mavi nokta bulgusu’’ nu tanımlamıştır.
Anamnez ve Fizik Muayene
Akut nontravmatik skrotumu olan bir hastada hikaye, etiyoloji hakkında fikir verebilir ancak tek başına duyarlılığı düşüktür. Hikayede sorgulanması gereken en önemli parametreler hastanı yaşı, ağrının tam olarak tariflenmesi ve cinsel hikayedir.
Yüksek oranlarda duyarlılığı olan bir parametre olmamakla birlikte yaş, nedene odaklanma konusunda oldukça yardımcı olabilir. Çünkü, bu konuda yapılan çalışmalarda en sık üç etiyolojinin yaşla olan ilişkileri incelenmiş ve belli yaşlarda bazı durumların daha sık görüldüğü bulunmuştur
Genel olarak, testis torsiyonu neonatal dönemde ve ergenlik döneminde daha sık görülür. Testis ve appendiks torsiyonu ise geç çocukluk ve erken ergenlik dönemlerinde daha sık görülür. Son olarak epididimit insidansı artmış cinsel aktiviteye bağlı olarak adolesan sonrası dönemde daha sıktır.
Yapılacak olan fizik muayenede kremaster refleksinin olmaması, testis torsiyonunda duyarlılığı en yüksek bulgudur.
Tanısal Testler
Yaştan bağımsız olarak, skrotumda ağrı ile acile başvuran her hastadan rutin olarak idrar tahlili yaptırılmalıdır. İdrar analizinde bir anormallik olması (>10 WBC ya da >10 RBC/hpf) sıklıkla epididimiti düşündürür fakat pyüri her zaman tanıyı doğrulamaz.
Serum parametreleri akut skrotum ayırıcı tanısında her zaman yardımcı olmasa da son zamanlarda yapılan bir çalışmada spermatik kord torsiyonundan 4 ila 6 saat sonra serum CK-MB değerlerinde belirgin artış saptanmıştır fakat bu çalışma, testiküler torsiyon tanısı için henüz yeterli görünmemektedir.
Testis torsiyonu tanısında kullanılabilecek görüntüleme yöntemleri arasında renkli Doppler ultrasonografi ve radyonüklid sintigrafi çalışmaları sayılabilir. Bununla birlikte USG operatör bağımlı olduğu için yapan kişinin deneyimi oldukça önemlidir. Bu testlerin duyarlılık ve özgüllükleri ile ilgili çalışmaların sonuçları Tablo-2’de özetlenmiştir (9).
AKUT, NONTRAVMATİK SKROTUMDA SIK GÖRÜLEN NEDENLER
Testiküler Torsiyon
Spermatik kord torsiyonunun ekstravajinal (yenidoğanda görülür.) ve intravajinal olmak üzere iki tipi bulunmaktadır. Akut skrotumla gelen çocuklarda testiküler torsiyon insidansı %16 ila %39.5 arasında değişmekte iken, 25 yaş altı erkeklerde genel olarak 1/4000 oranında görülmektedir.
Ekstravajinal ya da intravajinal testiküler torsiyonun her ikisi de spermatik kordun kendi etrafında dönmesi sonucu oluşur. Korddaki dönme sayısı ve iskemi süresi etkilenen testisin hayatta kalabilmesinde etkilidir. Hücresel düzeyde ise spermatidlerin matürasyonundan sorumlu olan Sertoli hücreleri, iskemik sürece testosteron salgılayan Leydig hücrelerinden daha duyarlıdır. Yapılan çalışmalar torsiyondan 24 saat sonra kontralateral testiste, ‘‘edinilmiş sempatik etki’’ye bağlı olarak spermatogenezin azaldığını göstermiştir. Bununla birlikte yapılan bir başka çalışmada, diğer testiste minimal histolojik değişiklikler olsa da bunun steriliteye yol açmadığını gösterilmiştir.
Fizik muayenede; etkilenen testis spermatik kordun kısalmasına bağlı olarak skrotumda yüksek yerleşimlidir ve aynı zamanda anormal transvers aksı olabilir. Palpasyonda genellikle transvers yerleşimli, oldukça hassas ve ağrılı, aynı zamanda venöz konjesyona bağlı olarak diğer testise göre daha büyüktür. Daha önce de belirtildiği gibi fizik muayenede kremaster refleksinin olmaması, testis torsiyonunda duyarlılığı en yüksek bulgudur.
Testiküler torsiyona yaklaşımda acilen üroloji konsültasyonu istenmeli ve cerrahi düşünülmelidir. Cerrahinin hemen mümkün olmadığı durumlarda mekanik olarak detorsiyone edilmesi düşünülebilir. Torsiyon daha çok mediale doğru olduğu için detorsiyone edilirken solda saat yönünde, sağda ise ters yöne çevrilmeye çalışılmalıdır.
Testiküler ya da Epididimal Appendiks Torsiyonu
7 ila 13 yaş arası, akut skrotum ile gelen erkek çocuklarda yapılan çalışmalarda appendiks torsiyonunun %24-%46 arasında görüldüğünü belirtilmiştir. Acil cerrahi müdahale gerektirmeyen bu durum testis ya da epididimise yapışık halde bulunan embryolojik kalıntıların iskemi ve enfarktı sonucu görülmektedir.
Testiküler ya da epididimal appendiks torsiyonu için muhtemel 4 lokalizasyon bulunur (Şekil-1). Bunlar arasında paramezonefrik duktus kalıntısı olan, Morgagni hyatidinden köken alan ve testis üst polünde yer alan appendiks testis ve epididimin baş kısmında yer alan appendiks epididimis vakaların % 99’unu oluşturmaktadır.
Bu tür hastalarda ağrı, testiküler torsiyona göre daha hafiftir. Yapılan fizik muayenede skrotumda infarkt gelişmiş olan appendikse bağlı ‘‘mavi nokta işareti’’ görülebilir. Bununla birlikte, testis yerleşim ve boyut olarak normaldir.
Epididimal ya da testiküler appendiks torsiyonuna yaklaşımda esas olan ağrının giderilmesidir. Yatak istirahati, skrotal elevasyon ve analjezikler tedavide ilk basamakta yapılması gerekenlerdir. Ağrı ve şişlik genellikle bir haftada kaybolur.
Epididimit
Epididimisin ağrı, enflamasyon ve şişliği ile seyreden akut epididimit, akut skrotum vakalarında, özellikle de genç erkeklerde testis torsiyonu ile çok sık karışır. Tedavi edilmemiş akut epididimite bağlı komplikasyonlar arasında, abse formasyonu, testiküler enfarkt, kronik ağrı ve infertilite gelişimi sayılabilir. Akut skrotum tablosu ile acile başvuran çocuklar arasında akut epididimitin görülme sıklığı %31 ila %35 arasında değişmektedir.
genellikle enfeksiyonun üretra ya da mesaneden yayılması ile oluşur. 35 yaş altı, cinsel olarak aktif erkeklerde neden genellikle C. Trachomatis ya da N. Gonorrhoeae’dir. Gram negatif üriner patojenlere bağlı epididimit ise genellikle 35 yaş üzeri, yakın zamanda üriner enstrümentasyon uygulanmış ya da üriner sistem anomalisi olan erkeklerde görülür.
Akut epididimitin primer semptomu artan vasıfta, ağır, tek taraflı skrotal ağrıdır ve bu ağrı saatler ila günler boyu devam edebilir. Skrotum genellikle kızarıktır ve muayeneye engel olabilecek kadar ağrılı olabilir.
Epididimitin tedavisi ağrının giderilmesi ve etken patojenin ortadan kaldırılmasına yönelik olmalıdır. Kültürler alındıktan sonra ampirik antibiyotik tedavisine başlanmalıdır. 35 yaş altı erkeklerde ilk tedavi seçeneği seftriakson ve doksisiklin ya da tetrasiklin olmalıdır. Üriner patojen düşünülen diğer hasta grubunda ise 14-21 günlük oral kinolon tedavisi ya da diğer alternatif antibakteriyel tedaviler verilebilir. Ayrıca hastaya skrotal elevasyon, yatak istirahati ve NSAID’ler de önerilmelidir.
KRONİK ORKİALJİ
Giriş
Kronik ağrısı olan hastalar, hekimler için her zaman uğraşılması zor kimselerdir. Dolayısıyla, ürologların karşılaştığı en zor durumlardan biri de kronik testiküler ağrıdır. Diğer kronik ağrı sendromları, özellikle de kronik bel ağrısı için birçok çalışma yapılmış ve yayınlanmış olsa da üroloji alanında orkialji etiyolojisi ve tedavisine yönelik olanlarının sayısı oldukça azdır.
Tanım
Kronik orkialji, aralıklı ya da sürekli olarak, tek taraflı ya da her iki tarafta olabilen, hastanın günlük yaşamsal aktivitelerini olumsuz etkileyen, hastayı medikal tedaviye zorlayan ve 3 ay ya da daha fazla süredir devam eden testiküler ağrı şeklinde tanımlanabilir.
Patofizyoloj
Orkialjinin patofizyolojisi tam olarak aydınlatılamamıştır. Testisin innervasyonundan önceki bölümlerde bahsedilmiştir. Yapılan hayvan deneyleri, major gangliaların predominant sempatik ve parasempatik efferent inputlarının spermatik pleksustan ziyade testise ulaştığını göstermektedir. Teorik olarak, eğer ağrı gerçekten testis kaynaklıysa ve yansıyan ağrı değilse spermatik kord bloğu ya da genitofemoral ve ilioinguinal sinirlerin skrotal ve spermatik dallarının ayrılmasının ağrıyı geçirmesi beklenir. Dolayısıyla, inguinal denervasyondan ya da subkutan bloktan fayda görmeyip, pelvik sinir bloğundan fayda gören hastalar vardır. Lokal anestetiklerin periprostatik enjeksiyonu sayesinde testiküler ağrının ortadan kaldırılması, pelvik pleksusun testise gelen sinirsel uyarıların giriş yolu olduğu savını desteklemektedir (2).
Yansıyan Ağrı (Referred Pain)
Ağrı, kaynaklandığı bölge ile birlikte, aynı sinirsel segmenti izleyerek birtakım somatik yapılara yansıyabilir. Örneğin, hemen hemen her ürolog orta üreterde bulunan bir taşın orkialjiye neden olduğuna tanıklık etmiştir. Bu durum üreterin L4 vertebra düzeyinde, genitofemoral sinire yakın seyretmesinden kaynaklanır (2).
Yansıyan orkialjinin en sık nedenlerinden biri, herhangi bir bulgusu ya da görüntüleme yöntemleri ile kanıtlanmamış olmasına karşın radikülittir. Yeates’e göre, kasık ve testislerdeki ağrı alt torasik ve üst lomber segmentlerdeki dejeneratif lezyonlara bağlı olabilir (2). Yansıyan skrotal ağrının diğer nedenleri arasında genitofemoral ve ilioinguinal sinirlerin tuzak nöropatisi sayılabilir (2). İnguinal ligamentin pubisin çıkıntısına bağlandığı yerde oluşan tendonit de testiküler ağrıya neden olabilir (7). Aynı zamanda küçük bir direk inguinal herni de genitofemoral sinirin genital dalını etkileyebilir (2). Ayrıca, tek semptomu bilateral testis ağrısı olan ancak yapılan incelemeler sonucu conus medullaris tümörü saptanan bir hasta da bildirilmiştir (8). Son olarak, nörotik bir erkekte, testis tümörü olma korkusu ile testisin sıklıkla palpasyonu sonucu meydana gelen ‘‘self-palpation orchitis’’ yansıyan ağrıya benzer bir duruma sebep olmuştur (2).
Etiyoloji
Kronik orkialjiye neden olan durumlar arasında, enfeksiyon, tümör , inguinal herni, hidrosel, spermatosel, varikosel, yansıyan ağrı, travma, herniorafi ve vazektomi gibi geçirilmiş operasyonlar ve diğer skrotal işlemler yer almaktadır (7). Kronik orkialjisi olan hastaların yaklaşık % 25’inde belirgin bir neden bulunamaz (7). Kronik sırt ve bel ağrısı olan hastalarla kronik orkialjisi olanlar yapı olarak birbirlerine benzemektedirler (2). Bu tür hastalarda yapılan psikolojik değerlendirmelerde depresif semptom ve bulgulara sıklıkla rastlanmaktadır (2).
Tanı
Hastalar genellikle testislerinde sıkışma tarzında, derinden gelen ve sanki ‘o bölgeye darbe aldıktan sonraki gün’ hissedilen bir ağrı şeklinde, çoğunlukla bilateral ya da bir taraftan diğerine değişen, aralıklı bir ağrı tariflerler. Bazen de testisleri sanki devamlı çamaşırları arasında sıkışıyormuş gibi bir his tariflerler ve çoğunlukla pantolon ya da çamaşır tarzının değiştirilmesi işe yaramaz. Ağrı, uzun otomobil yolculukları ya da oturma pozisyonuna bağlı olarak artabilir. Bu hastalarda yapılan fizik muayenede genellikle anlamlı bir bulguya rastlanmaz. Anamnez ve fizik muayenede belli bir neden bulunamaması, kronik ağrı sendromu konusunda üroloğu uyarmalıdır. Dolayısıyla herhangi bir sonuca varılamamamış olması, ortada var olmayan bir patolojiye yönelik olarak daha fazla tetkik yapılmasını gerektirmemelidir (3).
Anamnez ve fizik muayenede bir sonuca ulaşılamadığı zaman genellikle skrotal ultrason yapılmaktadır. Bunun altında yatan neden ise çoğunlukla okkült bir neoplazm varlığından şüphelenilmesi ve gözden kaçırma endişesidir. Van Haarst ve arkadaşları, skrotal ağrısı olan ve fizik muayenesi normal olan 111 hastanın ultrasonografi bulgularını incelemişler ve sonuçta 0.5 cm.den küçük çaplı 12 adet epididim kisti, üç subklinik varikosel, ve diğer testiste rastlanan bir adet hipoekoik lezyon saptamışlardır. Bu hastanın tümör markerları normal bulunmuş ve 1 yıllık takibinde herhangi bir patoloji gözlenmemiştir. Comiter ve arkadaşlarının yaptıkları benzer bir çalışmada ise 3019 hastanın ultrason bulguları incelenmiş ve sonuç olarak her iki yazar grubu da devamlı skrotal ağrının malignansinin bir habercisi olabileceğini ancak bu serilerde rastlanan okkült radyolojik anomalilerin ağrıya neden olabileceğini düşünmediklerini ve kitleler konusunda klinisyenlerin fizik muayenelerine daha çok güvenmeleri gerektiğini savunmaktadırlar.
Kronik Orkialjiye Yaklaşım ve Tedavi Seçenekleri
Konservatif Yaklaşım
Konservatif yaklaşımdan kasıt öncelikle yaşam şeklinde, duruş ve çalışma koşullarında yapılacak değişikliklerdir (7). Bazı yazarlara göre en az 1 aylık NSAID tedavisi ve bunun yanında antibiyotik verilmelidir (2). Antibiyotik seçiminde kinolonlar ya da olası bir Ureoplazma ya da Klamidya enfeksiyonuna karşı tetrasiklin grubu bir antibiyotik tercih edilebilir. Depresyon ve kronik ağrı arasındaki ilişki tam olarak bilinmese de birçok hasta düşük doz antidepresan tedavisinden yarar görmektedir (3). Antibiyotiklere düşük dozda başlamak ve olası yan etkilerden kaçınmak için yatmadan önce alınması önemlidir. Doksepin ve Amitriptilin (25-50 mg. başlangıç dozunda), kronik ağrısı olan hastalarda diğer trisiklik antidepresanlara göre daha avantajlıdır.
Ağrı devam ettiği taktirde, sinir bloğuna yönelik olarak anestezi konsültasyonu istenebilir. Adrenalinsiz %1 lignocaine ve 1 ml. metilprednizolon karışımından 6 ml. ile spermatik kord bloğu yapılabilir (7). Subkutenöz bloktan uzun dönemde fayda gören hastalarda bu tedaviye devam edilebilir ancak geçici yarar sağlanması durumunda, tekrarlayan kord blokları denenebilir (7). Kronik skrotal ağrısı olan hastalarda transkutenöz elektrik sinir uyarıcısı (TENS) fayda sağlamıştır (3). 1-3 ay arası kullanımda TENS güvenlidir ve oldukça yarar sağlamaktadır. Kronik bel ağrısı olanlarda da bu cihaz %83’e varan oranlarda fayda sağlamıştır.
Zorn ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada, kronik orkialjisi olan hastalarda TRUS eşliğinde pelvik pleksusa lokal anestezi uygulamışlar ve 8 hastadan 6’sında ağrının tamamen düzeldiğini görmüşlerdir. Bu çalışmada pelvik pleksus bölgesine lokal anestetikler ve steroid kullanılarak yapılan periprostatik sinir bloğunun kronik orkialji tedavisinde etkili olduğu bulunmuştur. Önceki bölümlerde de bahsedilen, bu bölgedeki sinirsel bağlantıların zenginliği, prostat enflamasyonu ya da cerrahi sonrası ortaya çıkan testis ağrısını açıklamaktadır. Nadiran inguial ligamentin pubik çıkıntıya bağlandığı yerde meydana gelen bir tendonit testiküler ağrı şeklinde semptom verebilir. Bu durumda ise yapılması gereken, bu bölgeye lignokain ve steroid enjeksiyonudur.
Cerrahi Tedavi
Medikal tedavinin yarar sağlamadığı durumlarda cerrahi gerekebilir. Birçok ürolog ilk cerrahi seçenek olarak, özellikle ağrının epididime lokalizeymiş gibi göründüğü durumlarda, hikaye de destekliyor ve hastanın tercihi de daha çok testis koruyucu bir tedavi yönünde ise, epididimektomiyi tercih eder. Davis ve arkadaşları (7), yaptıkları bir çalışmada epididimektomi yapılan hastaların %90’ına, ağrının giderilebilmesi için daha sonra orkiektomi yapılmak zorunda kalındığını bildirmişlerdir. Sonuç olarak bu tip hastalarda eğer cerrahi düşünülüyor ise öncelikli seçenek olarak orkiektominin düşünülmesi gerektiğini sonucuna varılmıştır. Bu çalışmada, inguinal orkiektomi yapılan hastaların %73’ünde ağrının tamamen geçtiği, kalan hastalarda da parsiyel olarak fayda sağlandığı görülmüştür. Dolayısıyla inguinal orkiektomi yapılan her hastada bir şekilde ağrı azaltılmıştır. Aynı çalışmada, skrotal orkiektomi yapılan hastalarda ağrıda tam düzelme oranı %55 olarak rapor edilmiştir. İnguinal orkiektominin daha başarılı olmasının nedeni istemeden de olsa ilioinguinal ya da genitofemoral sinirin inguinal bölgede sıkışmasının rahatlatılmış olmasındandır. İstatistiksel olarak anlamlı olmasa da orkiektomi yapılan 24 hastada (onbeş inguinal ve dokuz skrotal) inguinal yaklaşım skrotal orkiektomiye göre daha başarılı bulunmuştur.
Buna karşın Costabile ve arkadaşları (3), hastaların %80’inde orkiektomi sonrası ağrının devam ettiğini savunmaktadırlar. Bu ikilem tedavi konusunda çıkmaza neden olmaktadır. Her iki çalışmada da incelenen patoloji spesimenleri sonucu orkialjiye neden olabilecek bir patoloji saptanmamıştır. Sonuç olarak, bazılarına göre orkiektomi geri dönüşü olmayan bir işlem olmasından ve sonucunun önceden kestirilememesinden dolayı, bu tedavi şeklinden kaçınılmalıdır.
İlk kez Vest tarafından önerilen ve son zamanlarda da Choaa ve Swami (10) tarafından savunulan yeni bir tedavi alternatifi mikroskopik testiküler denervasyondur. Bu tedavi şeklinde, testisten tüm sinirlerin disseke edilebilmesi için fasya korddan ayrılmakta ve adventisya 2 cm. kadar soyularak vas deferensten, arter ve venlerden ayrılmaktadır. Bu işlem genitofemoral sinirin terminal dallarının bölünmesini sağlar. Sınırlı sayıda hastaya uygulanmış olmasına rağmen, yazarlar kronik orkialji yakınması olan dört hastada da tam ve kalıcı tedavi sağlandığını belirtmektedirler. İnguinal denervasyon, teknik olarak zordur ve cerrahi tecrübe ve yetenek gerektirmektedir. Bu tedavi şeklinde gonadal arter ve en azından bir ven korunurken tüm sinir yolları ayrılabilir.
Cadeddu ve arkadaşları (5) tarafından tanımlanan bir başka tedavi şekli ise laparoskopik testiküler denervasyondur. Bu tedavinin sonuçlarına bakılacak olursa, refrakter kronik orkialjisi olan hastaların çoğunda (dokuz hastadan yedisi) minimal morbidite ile birlikte ağrıda belirgin azalma (ağrı skorunda %71 azalma) saptanmıştır. Daha da önemlisi, bu tür organ koruyucu tedavilerin başarısız olması durumunda elimizde orkiektomi seçeneği halen bulunmaktadır. Fakat, akılda tutulması gereken başka bir gerçek de, her türlü cerrahi girişim planlanmadan önce, öncelikli olarak spermatik kord bloğu ya da subkutenöz blok denenmelidir. Başlangıçta yapılacak subkutan bloğun önemi yadsınmamalıdır çünkü bu sayede hem ağrının testiküler kaynaklı mı yoksa yansıyan ağrı mı olduğu anlaşılabilir, hem de yapılacak olan bir cerrahi girişim sonrası prognoz hakkında bir fikir edinilmiş olur (4).
Yapılacak olan tedavilerin tüm evrelerinde hastaya hastalığının tam olarak düzelemeyebileceği konusunda mutlaka bilgi verilmelidir.
Kronik orkialjinin cerrahi tedavisinde, nonspesifik ağrıya yönelik cerrahi girişimlerin yanı sıra, nedene yönelik cerrahi girişimler olan varikoselektomi, hidrosel onarımı ve herniorafi de sayılabilir. Kliniğimizde yapılan bir çalışmada varikosel ve varikosele bağlı ağrısı olan 119 hastada yapılan bir çalışmada, mikrocerrahi uygulanması sonrası yapılan takiplerde hastaların %88’inde ağrıya yönelik tam remisyon sağlandığı bulunmuştur.
Kaynak: Prof. Dr. Önder Yaman - web sitesi
(www.onderyaman.com/)
İçeriği Paylaşın