Tiroid Cerrahisi ve Tip 2 Diyabet Ameliyatları

Tiroid Cerrahisi ve Tip 2 Diyabet Ameliyatları

Tiroid Cerrahisi ve Tip 2 Diyabet Ameliyatları

Bizi Takip Et


Tiroid bezinin az ya da çok çalışmasının bulguları nelerdir? Kilo verememe sorununun altında tiroid hastalığı mı yatar? Nodülün tek ya da çift olması, yumuşak ya da sert olması, kadında veya erkekte olması nodülün riski açısından ne anlam ifade eder? Tiroidin az ya da çok çalışmasında ne gibi belirtiler ortaya çıkar? Tiroid ameliyatlarındaki gelişmeler nelerdir? Diyabet hastaları oruç tutabilir mi? Diyabette karşılaşılabilecek hangi acil durumlarda hastaneye gitmek gerekir? Diyabet cerrahisi sonrası oruç tutulabilir mi?

Nazif Bağrıaçık Diyabet ve Obezite Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fikret Aksoy ve Nazif Bağrıaçık Diyabet ve Obezite Hastanesi Endokrinoloji Uzmanı Dr. Ali Rıza Çimen tiroid cerrahisini ve Tip 2 diyabet ameliyatlarının ayrıntılarını Sağlığım İçin Herşey’de anlattı.

TİROİD BEZİNİN AZ YA DA ÇOK ÇALIŞMASI

. Tiroid bezinin az ya da çok çalışmasının bulguları nelerdir? Kilo verememe sorununun altında tiroid hastalığı mı yatar?

Dr. Ali Rıza Çimen: “Tiroid hastalıkları sadece obeziteye değil diğer birçok hastalığın gelişimine de katkıda bulunur. Tiroid bezi her insanda belli bir miktarda tiroid hormonu üretir. Bu, kişinin kilosuna, ek hastalıklarına hatta mevsime göre farklılık gösterir. Tiroid bezi az çalışırsa tiroid hormonu eksikliği olur. Tiroid hormonu, primer tiroid bezi tarafından fazla da üretilebilir. Buna hipertiroidi denir. Halk arasındaki adı zehirli guatr’dır. Tiroid bezi az ya da çok çalışsın nodül olabilir de olmayabilir de. Ama bunun dışında üretimiyle alakalı herhangi bir problem (az ya da fazla çalışma) yokken; tiroid bezinin içerisinde olmaması gereken nodül (halk arasındaki adı, topak) denilen yapılar görülebilir. Nodüllerin yüzde 5’i tiroid kanseri olur. Guatr, tek başına tek bir tiroid hastalığını ifade eder. Ancak halk tüm tiroid hastalıklarına  guatr demektedir. Oysa tiroid hastalığının birden fazla tipi vardır. Tıbbi olarak guatr, tiroid bezinin gereğinden büyük olması durumudur. Nodüllerin önemi tiroid kanseri olma ihtimalidir. Ancak çoğu zaman yüzde 95’i temiz çıkar. Hekime düşen görev tiroid nodülünün hangi vakalarda kötü olduğunu tespit etmetir.”

HANGİ NODÜLLER RİSK DOĞURUR?

. Nodülün tek ya da çift olması, yumuşak ya da sert olması, kadında veya erkekte olması nodülün riski açısından ne anlam ifade eder?

Op. Dr. Fikret Aksoy: “Her nodül ameliyat gerektirmez. Ama yüzde 5 olan kanser şüphesini  netleştirmek gerekir. Bunun için önce ultrasonografide nodülün kanlanması (gentrifikasyon), büyüklüğü, kısa zamanda olup olmaması gibi durumlara bakılır. Genç insanlarda tek ve soğuk nodülün olması kanser olasılığının yüksek olduğunu gösterir. Aynı zamanda boyun bölgesinde patolojik boyutlardaki lenf nodlarının tespit edilmesi gerekir. Bu tür nodüllü hastalarda ameliyat öncesi, iğne biyopsisi yöntemi ile örnekleme alınır ve bu patolog tarafından değerlendirilir. Sonrasında eğer kanser tanısı konulmuşsa ameliyat planlanır. Bunun dışında, nodül olup aşırı fazla hormon üreten ve ilaç tedavisiyle normal hormon seviyelerine getirilen hastalara da ameliyat planlanır. Ayrıca nodülün çok büyük boyutlara ulaşması yani guatrın tiroid bezinin normalden büyük hale gelmesi durumunda da ameliyat planlanır. Bütün bunlar endokrinoloji uzmanı, patoloji uzmanı ve genel cerrahinin bir ekip ruhuyla olayı değerlendirmesiyle yapılır. Böylece hastayı ilk ve tek seferde doğru sonuca ulaştıracak bir tedavi planlanır. Hastanın ameliyat öncesi cerrahiye hazırlanmasında endokrinoloji uzmanının çok önemli bir yeri vardır. Ameliyat sonrası hastanın günlük ihtiyacını karşılayacak düzeydeki ilaç replasman tedavisinin düzenlenmesinde de endokrinoloji uzmanının yeri çok önemlidir. Bu aşamada cerrahi olarak bu ameliyatlar günümüz teknolojisiyle çok kolay bir ortamda yapılmaktadır.”

Op. Dr. Fikret Aksoy

TİROİD NODÜLLERİNDE BU BELİRTİLERE DİKKAT!

. Tiroidin az ya da çok çalışmasında ne gibi belirtiler ortaya çıkar?

Dr. Ali Rıza Çimen: ‘‘Hormon üretimiyle alakalı bir problem yokken hasta aynada boğazında bir şişlik olduğunu görebilir. Yutkunurken lokmalar takılıyor hissi olabilir. Bazen gece ve gündüz sürekli kuru öksürük olur. Bu gibi durumlarda kişi, büyümüş bir tiroid bezi nodül var mı diye şüphelenmelidir. Az hormon üretimi (hipotiroidi) söz konusu olduğunda, vücudumuzdaki tüm hücreler tiroid hormonunu alarak çalıştığı için şu bulgular ortaya çıkar:

Tepeden başlanırsa şaçlarda dökülme, göz kapaklarında düşme ve canlı bakışın azalması, beyinde yavaşlama, konsantre güçlüğü, halsizlik, yorgunluk, gündüzleri uykuya eğilim, ciltte kuruluk; aşağı inildiğinde kalpte yavaşlama, nabız atım sayısının azalması, kan basıncının yükselmesi, bağırsak sistemi yavaşladığı için kabızlık, yumurtalıklarda çalışma fonksiyon bozukluğu, erkeklerde erektil disfonksiyon, kadınlarda adet düzensizliği görülmeye başlanır. Genel olarak bu tip bulgular olduğunda ve bir tiroid hormonu azlığı var mı diye doktor kontrolü gerekir. Eğer tiroid bezi hormonu üretimi fazla olursa bu sefer her şey hızlanmaya başlar. Saçlar hızlanır, saçlarda yine dökülme de olabilir; canlı bakış ve uykusuzluk olur; beyin hızlanır, sinir stres olur. Kalp hızlanır, fazla çarpar, kan basıncı yükselir. Metabolizması hızlandığı için bu grubun kan şekerinde geçici olarak yükseklik olur. Deri hızlanır, deride terleme olur. Hareketlilik artar. Bağırsaklar hızlanır, ishal olur. Kadınlarda adet düzensizliği,  erkeklerde cinsel fonksiyonlarda bozulmalar olur. Tiroid hormonu fazla üretildiği zaman birçok hasta zayıflar. Ama bir grup hasta da çok yemek yediği için kilo alır.”

TİROİD CERRAHİSİNDEKİ SON GELİŞMELER

. Tiroid ameliyatlarındaki gelişmeler nelerdir?

Op. Dr. Fikret Aksoy: “Anestezinin gelişmesiyle beraber monitorizasyon sistemleri de gelişti. Ses tellerinin ameliyatı esnasında monitorizasyonu ameliyatı kolaylaştırmaktadır. Ayrıca ameliyatta daha az kanamaya sebep olacak aletler (ligasure ve ultrasonik disektör gibi) kullanıldığında da bu ameliyat daha kolay yapılmaktadır. Bizim için asıl önemli olan ameliyatın seyrinde tiroid hastalık olmayan bölgeyi alıp almayacağımızdır. Kanser tanısı netleşmemiş hastalarda ameliyat esnasında nodül olan bölgeyi (tiroidin sağını ya da solunu)  çıkarttıktan sonra patolog bunu değerlendirir. O nodülün ya da o bölgedeki lenf nodlarının kanser hücresi olup olmadığı söylendikten sonra tiroid tamamıyla alınır. Çünkü ameliyattan sonra kanser tanısı almış olan hastaların radyoaktif iyot tedavisi alması gerekir. Bu tedavinin de çok etkili ve başarılı olabilmesi için vücutta mevcut tiroid dokusunun tamama yakını ya da tamamının oradan alınmış olması gerekir. Aynı zamanda tiroid kanseri tanısı almış hastaların bazılarının lenf bezlerinde de bu hastalıklı hücreleri görmek söz konusu olabilir. Bunlarda o lenf bölgesinin temizlenmesi ameliyatın bir parçasıdır. İşimizi kolaylaştıran en önemli etkenlerden biri ameliyat esnasında sinir monitorizasyonudur. Çünkü hastaların en büyük korkularından bir tanesi ameliyattan sonra konuşamayacak olmalarını düşünmeleridir. Bugün bu konu çok basit bir duruma gelmiştir. Bu anlamda hastalar kendilerini daha güvende hissedebilirler.”

DİYABET VE ORUÇ İBADETİ

. Diyabet hastaları oruç tutabilir mi?

Dr. Ali Rıza Çimen: “Diyabetli hastanın oruç tutup tutmayacağına hastanın mevcut tedavisinin ağırlığına ve kullanılan ilaçlara göre karar verilir. Çünkü ramazanda hastayı bekleyen 2 büyük tehlike vardır. Birincisi kan şekeri düşüklüğü (hipoglisemi)dür. Çok ciddi bir durumdur; tek bir ciddi atak sonrası hasta düşüp kafasını betona vurabilir. Geceleri hatta kalp krizini tetikleyebilir. İkinci tehlike, tam tersine mevcut düzenin bozularak kan şekerinin yükselmesi (hiperglisemi), hastanın şeker komasına girmesidir. Eğer hasta insülin tedavisi artı hipoglisemik etkisi olan ilaçlar kullanıyorsa aç kaldığı zaman ciddi miktarda hipoglisemi riski söz konusu olur. Dolayısıyla bu gruplara oruç tutması önerilmez. Ama bununla beraber şu an için elimizde günde 2 ya da 3’lü ilaç olarak verdiğimiz birkaç farklı grup ilaç var. Bunların hipoglisemi yapma etkinliği çok çok azdır. Dolayısıyla hastalığı hafifse ve kullandığı ilaçlar hipoglisemi yapmayacak gruptaki ilaçlar ise bu hastalar çok daha gönül rahatlığı ile oruç tutabilir. Kişiler hekimlerine başvurmalı; hekimlerin değerlendirmesi sonucunda mevcut ilaçları gözden geçirilerek öyle karar verilmelidir.”

Dr. Ali Rıza çimen

HANGİ DURUMLARDA ACİL HASTANEYE GİDİLMELİ?

. Diyabette karşılaşılabilecek hangi acil durumlarda hastaneye gitmek gerekir?

Dr. Ali Rıza Çimen: “Kan şekeri düşüklüğü daha tehlikeli bir durumdur. Kan şekeri yüksekliği daha iyi tolere edilebilir. Ama diyabette genel olarak hedef, bir insanın kan şekeri yüksekliği varken günün 3 öğünü hem açlıklarının hem tokluklarının normal insanlardaki düzeye gelmeleridir. Böylece bu birey kan şekeri yüksekliğine bağlı komplikasyonları yaşamaz. İnsülin direnci, şeker hastalığı demek değildir. İnsülin direnci, kanda şeker düzeyini normal aralıklarda sürdürebilmek için normalden 3- 5 katı daha fazla insülin hormonu üretilmesi demektir. Bu tür durumlarda genelde öğünlerden sonraki uzamış açlıkta 2., 3. saate şeker düşüklükleri gelişir. Dolayısıyla reaktif hipoglisemi denilen durum oruç tutmaya engel değildir. Uzamış açlık olduğu için oruç tutmaya engel bir durum söz konusu değildir.”

‘‘DİYABET CERRAHİSİ SONRASI ORUÇ TUTULABİLİR’’

. Diyabet cerrahisi sonrası oruç tutulabilir mi?

Op. Dr. Fikret Aksoy: ‘‘Diyabet cerrahisi ile hasta orucunu tutabilecek bir noktaya getirilir. Çünkü bazı hastalarda hastalığın tamamen tedavisi söz konusu olur; hastalığın kontrol altına ilaçsız gelmesi sağlanabilir. Burada en önemli şey hangi hastaya diyabet cerrahisi uygulanıp uygulanmayacağına endokrinoloji ile birlikte karar verilmesidir. Çünkü hastanın insülin rezervinin olması gerekir. Yaşı ve genel durumu bu ameliyata uygun olmalıdır. Ama diyabet cerrahisi tüp mide ameliyatı değildir. Gastrit bypass, midenin başlangıç kısmının bir kısmına ince bağırsağın oraya yarıya yakın bir bölümünden eklenmesi ile yeni bir sindirim sistemi mekanizması oluşturulmasıdır. Bu sistem insülin direncini azalttığı gibi insüline olan ihtiyacı da azaltır ve hastanın obezite ile ilgili mücadelesinde obez olmasını engeller. Sonuç itibariyle hasta ince bir vücutla diyabetsiz bir yaşama kavuşmuş olur. Bunun sonucunda oruç tutması da mümkün olacaktır.”


İçeriği Paylaşın