Türk Toplumunun Kalp Sağlığı…
Türk Toplumunun Kalp Sağlığı…
Bizi Takip Et
Türk Kardiyoloji Derneği, 29 Eylül Dünya Kalp Günü nedeniyle düzenlediği bilgilendirme toplantısında kalp hastalıklarına dikkat çekerek, kamuoyunda farkındalığı artırmaya yönelik olarak hayata geçirdiği “Hayatı Seviyorum, Kalbimi Dinliyorum” kampanyasını tanıttı.
Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mahmut Şahin ve Yönetim Kurulu Üyeleri Prof Dr. Necla Özer, Prof. Dr. Sinan Aydoğdu, Prof. Dr. Meral Kayıkçıoğlu ve Prof. Dr. Ömer Güntekin’in katılımıyla düzenlenen toplantıda, Türkiye’de sigara içme, obezite ve kardiyovasküler risk oranlarının çok yüksek olduğu ve toplumumuzda kalp krizi görülme oranının diğer ülkelere göre 10 sene erken gerçekleştiği, Türk toplumunda henüz kalp yetersizliği gelişmemiş ancak risk faktörlerinin yüksek olduğu yüzde 5 dolaylarında bir kesimin varlığına vurgu yapıldı.
Kalp performansının azalması sonucu, kalbin doku ve organlara gerekli ve yeterli kanı gönderememesi sonucu ortaya çıkan kalp yetersizliği yaşlı bireylerin hastalığı olarak biliniyor. Bugün Türkiye’de yaklaşık 1-1,5 milyon arasında bulunan kalp yetersizliği hastasının Türkiye nüfusunun yaşlanması sonucu önümüzdeki 10 yıl içinde en az 2-3 kat artacağı öngörülüyor.
Bir dakikada ortalama 60, bir günde 86.400, bir yılda 31 milyon, ortalama bir ömür boyunca 2.2 milyar kez ara vermeksizin ve durmaksızın çalışmasına devam eden, varlığı hayat yokluğu ölüm demek olan “yaşamsal” öneme haiz tek organımızı, yani kalbimizi tanıyor muyuz?
SİGARA ve KALP HASTALIKLARI
Aslında herkesin yumruğu büyüklüğünde bir kas kütlesidir kalbimiz. Anne karnındaki ilk haftalardan itibaren, kendisini zorlayan tüm etmenlere direnerek aralıksız çalışmaya başlar.
Kalbimizi neler zorlar? Ülkemizde oldukça yaygın bir kötü alışkanlık olan sigara, her üç erişkinden birisinde rastlanılan hipertansiyon, 10 erişkinden birisinde gözlenen ve sıklığı giderek artan şeker hastalığı, sağlıklı olmayan her türlü beslenme alışkanlığı, hareketsiz durağan yaşam tarzı, özellikle kadınlarda daha yaygın görülen obezite, kolesterol yüksekliği, hava kirliliği, aşırı stres gibi durumlar doğrudan ya da dolaylı olarak kalbimizi zorlar ve hastalanmasına yol açar.
Prof. Dr. Sinan Aydoğdu “ Sigaranın kalp ve damar hastalıklarını 3 kat artrıyor. Genç nüfusta sigara içenlerin sayısı her gün artmaktadır. Buda ileri evelerde, Kalp hastalıklarına, kansere ve KOAH’a neden olur. Toplum olarak sigara yasağını desteklemeliyiz” dedi.
10 KADINDAN 1’İ “ANJİNA PEKTORİS”TEN YAKINIYOR
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2014 yılı ölüm nedeni istatistiklerine göre ülkemizde ölüme en sık sebep olan hastalıklar sıralandığında kalp ve damar hastalıkları yüzde 40,4, iyi huylu ve kötü huylu tümörler yüzde 20,7, solunum sistemi hastalıkları yüzde 10,7 oranda gözlenmektedir. Yani kalp ve damar hastalıkları açık ara ölüm sebebi olarak önde gitmektedir. 2011 yılında yapılan Türkiye Kronik Hastalıklar ve Risk Faktörleri Sıklığı Çalışmasında Türkiye’de erkeklerin yüzde 6,4’ünde; kadınların ise yüzde 9,8’inde anjina pektoris olarak adlandırılan kalp damar hastalığı yakınması saptanmıştır. Kalp krizi erkeklerde yüzde 2,3; kadınlarda yüzde 1,1 orandadır. Erkeklerde Orta Anadolu, kadınlarda Batı Karadeniz ve Orta Anadolu koroner kalp hastalığı sıklığının yüksek olduğu bölgelerdir.
TÜRK İNSANI YETERİ KADAR HAREKET ETMİYOR
Türkiye Kronik Hastalıklar Risk Faktörleri Sıklığı Çalışması’na göre boş zamanlarda yapılan aktivite açısından erkeklerin yüzde 55’i, kadınların yüzde 69’u düşük düzeyde fiziksel aktiviteye sahiptir. Erkek ve kadınlarda yeterli ve orta düzeyde fiziksel aktivite yapan kişilerin oranı yaş arttıkça azalmaktadır. Erkeklerin ve kadınların yaklaşık yarısı televizyon veya bilgisayar başında günde 4 saatten daha fazla zaman geçirdiğini belirtmiştir. Çalışan kişilerin çok az bir bölümü (erkeklerde yüzde 6, kadınlarda yüzde 9) işyerine en az 30 dakika yürüyerek gitmektedir. Sonuç olarak, hareketsizlik ve yetersiz fiziksel aktivite kalp ve damar sağlığı açısından ülkemizde önemli bir sorundur.
Yine aynı konuyla ilişkili olarak, Türk Kardiyoloji Derneği (TKD) tarafından yapılan ve 3.681 kişiyi kapsayan Türkiye’de Erişkinlerde Kalp Hastalığı ve Risk Faktörleri Çalışmasında (TEKHARF) 30 yaşını aşkın Türk erkeklerinin dörtte birinde (yüzde 25,2), kadınların da yarıya yakınında (yüzde 44,2) obezite tespit edilmiştir.
Tüm bu risk faktörleri, kalp kasının veya onu besleyen damarlarının hastalıklarına, yani kalp krizine, damar darlığına veya kalp kası kalınlaşmasına yol açabileceği gibi yolun sonunda kalbimizin yorgun düşmesi olarak özetleyebileceğimiz kalp yetersizliği şeklinde de kendini gösterebilir.
Kalp hastalıklarının büyük kısmı gelişim için yıllar gerektirse de, örneğin kalp krizinin 30’lu 40’lı yaşlarda ortaya çıktığını ve bunda da sigara ve kolesterol yüksekliğinin iki önemli etken olduğunu biliyoruz. Ülkemizde kalp krizi için ortalama yaş, gelişmiş ülkelere oranla, maalesef 10 yıl daha erkendir.
Kalp yetersizliği, yaşam beklentisi açısından pek çok kanser türünden daha ölümcül bir hastalıktır. Gelişmiş ülkelerde yaşlı hastalığı olarak kabul edilmekle birlikte ülkemiz gerçeği 60’lı yaşları işaret etmektedir. TKD tarafından gerçekleştirilen SELFIE-TR çalışmasının sonuçlarına göre bu hastalık 20’li yaşlardaki genç bireylerde dahi ortaya çıkabilmektedir. Kalp yetersizliği, kaliteli yaşamın tüm unsurlarını (yürümekte zorlanma, sırt üstü yatamama, ayakkabısını bağlayamama gibi gündelik basit işler de bile) sekteye uğratmaktadır.
Bugün artık modern tıbbın imkanlarıyla kalp yolculuğumuzu biliyoruz. Kalbimiz hastalandığında onu nasıl tedavi edeceğimizi, bu hastalık süreçleriyle nasıl baş edeceğimizi biliyoruz. Ama en önemlisi, bu yolculuğu son limanına kadar sağlıkla yapabilmeyi de…
Kalp sağlığımızı nasıl koruyabiliriz?
- Sigarayı hayatımızdan ve etrafımızdan uzak tutarak (pasif maruziyet de risk yaratır),
- Her gün 10.000 adım atarak ve bu yaşa uygun tempolu yaşamı bir standart haline getirerek,
- Tuzu azaltarak,
- Sağlıklı olmadığı kanıta dayalı tıp esaslarınca gösterilmiş yeme alışkanlıklarından olabildiğince uzak durarak ve bu kötü yeme alışkanlıklarının çocuklarımız ve gençlerimizce edinilmemesini sağlayarak (örneğin sağlıklı beslenen okullar),
- Kalp hastalığınız ortaya çıktığında hekimleriniz tarafından önerilen ilaçlarınızı vaktinde ve önerilen dozda alarak ve düzenli kontrollere gelip tedavi etkinliğini takip ederek kalp sağlığımızı koruyabiliriz
Öyleyse siz de “bana ve yakınmalarıma bir şey olmaz” demeyin. Unutmayın ki, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için asıl hedef, tek bir risk faktörüne aşırı odaklanmak ve diğerlerini göz ardı etmek değil, çoğul risk faktörleri gözetilerek genel riskin düşürülmesine yönelik tedbirler olmalıdır.
İçeriği Paylaşın