Türkiye’de Her Yıl 128 Bin Bebek Prematüre Doğuyor

Türkiye’de Her Yıl 128 Bin Bebek Prematüre Doğuyor

Türkiye’de Her Yıl 128 Bin Bebek Prematüre Doğuyor

Bizi Takip Et


Her yıl dünyada binlerce bebek erken doğuyor ve bazıları ömür boyu süren sağlık sorunları yaşıyor. Okan Üniversitesi Hastanesi Yeni Doğan Uzmanı Yrd. Doç. Şenol Bozdağ, Türkiye’de de yılda 128 bin prematüre doğum gerçekleştiğini dikkat çekiyor. Bozdağ, 17 Kasım Dünya Prematüre Günü’nde bu bebeklerin ve annelerinin yaşadıkları zorluklara dikkat çekiyor.

Her yıl binlerce anne adayı aynı endişeyi yaşıyor “Acaba erken doğum mu yapacağım?” Maalesef bazı annelerin korkuları gerçeğe dönüşüyor… Anneler gibi bebekler de bekleyen zorlu bazen uzun ve sıkıntılı bir süreç başlıyor.

Yrd. Doç. Şenol Bozdağ, 17 Kasım Dünya Prematüre Günü’nün anne rahminde başlayan hayat hikâyelerini, henüz olgunlaşma sürecine ulaşamadan tamamlamak zorunda kalan küçük, çok küçük, hatta minicik parmak bebeklerin günü olduğunu söylüyor.

İlk kez 2008 yılında Avrupa’da yapılan bir sivil organizasyon toplantısında Kasım ayının ”Prematüre Farkındalık ayı” olmasına ve 17 Kasım gününün de ”Dünya Prematüre Günü” olarak kutlanmasına karar verildi. 17 Kasım’da mor renklerle ışıklandırma yapılarak prematüre ve sorunlarına karşı farkındalık yaratılıyor.

Bozdağ, 37. gebelik haftasından önce doğan tüm bebekler prematüre olarak değerlendirildiğini belirtiyor. Ortalama olarak dünyaya gelen her 10 canlı bebekten biri, prematüre olarak doğuyor. Dünyada her yıl, 13 milyon bebeğin prematüre olarak doğduğu ve bunların bir milyonunun birinci yaş gününü göremeden, prematüreliğin neden olduğu sorunlar nedeniyle hayatını kaybediyor. Hayatta kalan 12 milyon bebek ise; bazen ciddi ve birçoğu ömür boyu süren sağlık sorunlarıyla yüzleşmek zorunda kalabiliyor” diyor.

50 BİN BEBEK 1 KİLONUN ALTINDA DOĞUYOR

Peki, Türkiye’de durum nedir? Ülkemizde bir yılda doğan bir milyon 280 bin bebekten yaklaşık yüzde10’u yani 128 bini prematüre olarak doğmaktadır. Bozdağ bu bebeklerin 50 binini bir kilo altında olan ‘’Aşırı Düşük Doğum Ağırlıklı’’ olduğuna dikkat çekiyor. Bilindiği üzere, erken doğan bir bebeğin zamanında doğmuş bir bebeğe göre tüm organlarının gelişimi ve fonksiyonları daha zayıf ve dış dünyaya adaptasyonu daha zor.

Bu bebekleri ihtiyacı olan tedavi ve destek için Bozdağ şunları söylüyor: “Akciğerleri henüz tam gelişmemiş olduğundan, çok özel solunum cihazlarıyla soluk borularına yerleştirilen küçük hortumlarla yaşama tutunmaya çalışırlar. Dolaşım sistemleri o kadar zayıftır ki, ilaç destekleri gerekebilir. Bağışıklık sistemleri henüz gelişmemiş olduğundan, basit mikroplardan bile kolaylıkla etkilenirler. Beyin damarları, kanamaya o kadar hassastır ki, beyin içinde kanamalar oluşabilir. Sindirim sistemleri, gelişimini henüz tamamlayamadıklarından, midelerine yerleştirilen sondalarla damla damla beslenirler. Kısaca, biz doktor ve hemşireler, onların yaşama tutunabilmeleri için her türlü yaşamsal desteği dışarıdan sunmaya çalışıyoruz. Bebeklerin anne rahmindeki doğal olarak karşılanan ihtiyaçlarını, suni olarak yaratmaya çalışıyoruz. Ancak bu desteğin, asla anne rahminde sağlanan binlerce fonksiyonları karşılayacak bir destek olamayacağını da iyi biliyoruz.

Bu nedenle prematüreliği önlemek prematüreliği tedavi etmekten daha kolay, daha verimli, daha ucuz ve insanidir”

SAĞLIK ÇALIŞANLARINDAN DESTEK

Yrd. Doç. Şenol Bozdağ,, sağlık çalışanlarının prematürelik sorunlarının farkındalığını arttırarak, prematürelikle mücadelenin ilk basamağını oluşturmayı amaçladıklarını anlatıyor. Çünkü bu bebeklerin sorunları, taburculuk sonrası da devam ediyor. Uzun dönemde; görme, işitme, kronik akciğer hastalığı, algılama, hareket bozukluğu, dikkat dağınıklığı, öğrenme güçlükleri gibi nörogelişimsel sorunlarla da karşılaşılabiliyor. Prematüre bebeğin doğum ağırlığı ve gebelik haftası ne kadar küçük ise, bu sorunlar da o kadar fazla yaşanıyor.

Bozdağ, “Tabii ki amaç sadece bu bebekleri yaşatabilmek değil, bu bebekleri en az zararla, ileride bir birey olarak topluma en sağlıklı bir şekilde kazandırabilmektir. Bu nedenle yeni doğan bilimin üzerinde uğraştığı en önemli konulardan biri, artık bu bebekleri en küçük gebelik haftasında yaşatmaktan öte en az zararla, en sağlıklı şekilde yaşatabilmek olmaktadır. Bu nedenle sağlık ve gelişimsel izlemleri, tanı ve tedavisi, aile merkezli yaklaşımı bilen, prematüreliğin getirdiği biyolojik ve psikososyal risklerini göz önünde bulunduran bir ekip tarafından yapılması gerekmektedir” diyor.


İçeriği Paylaşın