Ülkemizde Her 3 Kişiden Biri Hipertansiyon Hastası

Ülkemizde Her 3 Kişiden Biri Hipertansiyon Hastası

Ülkemizde Her 3 Kişiden Biri Hipertansiyon Hastası

Bizi Takip Et


Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sağlık problemi olan hipertansiyon, kontrol altına alınmadığı durumlarda kalp, diyabet gibi birçok sağlık sorununu da beraberinde getirebiliyor. Türkiye’de yetişkinlerin yüzde 30’u hipertansiyon hastası ve neredeyse yüzde 45’i ise hastalığın farkında değil. Türk Kardiyoloji Derneği, hipertansiyon konusunda farkındalığı artırmak, sebep olduğu sorunlara dikkat çekmek, kişilerin ve toplumların hipertansiyon konusunda bilinç düzeyini artırmak amacıyla Servier İlaç’ın koşulsuz desteği ile “Değerini Bil” projesini hayata geçirdi.

“Değerini Bil” projesi basın toplantısında; Türk Kardiyoloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, Türk Kardiyoloji Derneği Gelecek Başkanı Prof. Dr. Vedat Aytekin, Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Cevat Kırma ve Türk Kardiyoloji Derneği Hipertansiyon Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Atila Bitigen hipertansiyon hastalığının kontrol altında tutulması gereken bir hastalık oluğunu belirterek doğru takibin nasıl olması gerektiği konusunda bilgiler verdi.


YAŞ İLERLEDİKÇE HİPERTANSİYON GÖRÜLME SIKLIĞI ARTIYOR

Hipertansiyon hastalığının görülme sıklığının son derece yüksek olduğunu belirten Prof. Dr. Mustafa Kemal Erol, 140/90 mmHg’nin eşik değer alındığında ülkemizde erişkin nüfusun yüzde 31,2’sinde hipertansiyon var. Kısacası 17-18 milyon hipertansiyon hastası olduğunu söyleyebiliriz. Kadınlarda bu oran yüzde 36, erkeklerde ise yüzde 30. Yani her üç erişkinden biri hipertansif. Yaşla birlikte bu oran daha da artmakta, 70’li yaşlarda her üç kişiden ikisi hipertansif hale geliyor. Ülkemizde hipertansiyondan haberdar olma oranları da yeterli değil, eskiye göre bir miktar düzelme olmakla birlikte hipertansiyonu olan hastaların ancak yüzde 55’i tansiyonunun yüksek olduğunu biliyor; yani her 100 hipertansiyonlu vatandaşımızın 45’i tansiyonunun yüksek olduğunun farkında dahi değil. Bu oran erkeklerde kadınlara göre daha da kötü, erkelerimizin yüzde 59’u, kadınların ise yüzde 33’ü hipertansiyon hastası olduğundan haberdar değil.” dedi.

DÜZENLİ OLARAK TANSİYONUNUZU ÖLÇTÜRÜN

Basın toplantısında konuşma yapan Prof. Dr. Vedat Aytekin, “Hipertansiyon baş ağrısı, kulak çınlaması gibi genel belirtiler veriyor; ancak kronik yükseklikte bu belirtiler de olmayabiliyor. Maalesef belirtileri silik olabiliyor. Bu durum tanı konmayan hastaların tedavisiz yaşamalarına yol açıyor. Ancak kronik kan basıncı yüksekliği kalp damar hastalığı, böbrek yetersizliği, kalp yetersizliği, beyin kanamaları ve felç için ana risk faktörü. Bu nedenle hipertansiyon hastalarının olabildiğince tamamının saptanıp tedavilerinin yapılarak toplumda hipertansiyona bağlı gelişebilecek birçok hastalığın önlenmesi mümkündür. Belirtildiği üzere hipertansiyonun tespiti kan basıncını yani tansiyonu ölçmekten geçmektedir. Kılavuzlarımız erişkin herkesin kan basınının ölçtürmesi ve değerini bilmesini, belli aralarla da takip etmesini önermektedir. Eğer bir kişinin kan basıncı değeri 12/8’in altında ise en az beş yılda bir, 12-13/8-8.5 arasında ise en az üç yılda bir, yüksek normal dediğimiz 13-14/8.5-9 aralığında ise en az yılda bir kan basıncı değerinin ölçülmesi önerilmektedir.” diye belirtti.

TUZ TÜKETİMİ SINIRLANMALI

Yüksek tansiyondan korunmak için tuz tüketimine dikkat çeken Prof. Dr. Cevat Kırma, “Bu hastalıkla mücadele için başta sağlıklı beslenmek ve en önemlisi tuz tüketimini kısıtlamak gerekiyor. Günlük 5 gram üzerinde tuz tüketimi tansiyon için risk oluşturur. Tuzun hangi türü olursa olsun bu oran aşılmamalıdır. İdeal kiloda olmak tansiyon riskini azaltan bir önlemdir. Sigara da yüksek tansiyon için önemli bir faktördür. Şişman bir kişinin 10 kilo vermesinin bir ilaç kadar tansiyonu düşürebilir. Spor, tuz kısıtlaması, sağlıklı beslenme, sigarayı bırakmak tansiyona olumlu etkileri vardır.” şeklinde açıklamada bulundu.

HİPERTANSİYONUN ETKİLİ TEDAVİSİ İÇİN DÜZENLİ TAKİBİ GEREKİYOR

Tanı konulduktan sonra etkili bir tedavi için düzenli takip gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Atila Bitigen, “Hastanın takibi, hastanın ve akınlarının bilinçlendirilmesi, kan basıncı değerinin takibi, ilaç ve ilaç dışı tedaviye uyumun artırılmasını içerir. Tedavi başlanan hasta, ilacın kan basıncı üzerine olan etkisinin ve muhtemel yan etkilerinin değerlendirilmesi amacı ile tedavinin başlanmasını takiben 2-4 hafta aralılarla görülmelidir. Hasta takibinde bir amaç da düzeltilebilir risk faktörlerinin kontrol edilmesidir. Hipertansiyon tedavisinin eşittir ilaç tedavisi olmadığı bilinci hastalara verilmelidir. Yaşam tarzı değişiklikleri diye özetlediğimiz düzeltilebilir risk faktörlerinin ortadan kaldırılması her vizitte kontrol edilmeli ve hastaya bunun önemi tekrar tekrar vurgulanmalıdır. Tedaviye rağmen kontrol altına alınamayan kan basıncı yüksekliğinin en önemli sebepleri; hastanın tedaviye uyumunun iyi olmaması, beyaz önlük hipertansiyonunun devam etmesi ve kan basıncı yüksekliğine neden olan veya antihipertansif ilacın etkisini azaltan ilaçların ya da maddelerin (alkol, bazı ağrı kesiciler vb.) kullanılmasıdır. Bu nedenle hasta ve yakınları ile yukarıdaki nedenler hakkında konuşulmalıdır.” dedi.

TÜRK KARDİYOLOJİ DERNEĞİ ‘DEĞERİNİ BİL’ KAMPANYASI

Hipertansiyon bilincini artırmak, tanı almamış, hipertansiyonunun farkında olmayan bireylerin saptanması amacı ile Türk Kardiyoloji Derneği tarafından ‘DEĞERİNİ BİL’ projesi başlatıldı. Proje sloganı olan ‘DEĞERİNİ BİL’ ile her bireyin düzenli olarak tansiyonunu ölçtürmesi ve kan basıncı değerini öğrenmesi vurgulandı. Kampanya tanıtım filmi ile bir yıl süre ile devam edecek bu kampanya ile özellikle sosyal medya üzerinden milyonlarca kişiye ulaşarak, kan basıncının ölçülmesi ve tanı almamış hipertansiyon hastalarının ortaya çıkarılması amaçlanıyor.


İçeriği Paylaşın