Verem Tekrar Yaygınlaşıyor Mu?

Verem Tekrar Yaygınlaşıyor Mu?

Verem Tekrar Yaygınlaşıyor Mu?

Bizi Takip Et


Tüberküloz yani diğer adıyla verem, toplumda fakir rahatsızlığı olarak bilinse de ne yazık ki son yıllarda gittikçe yaygınlaşıyor. Bu duruma en çok modern hayat koşullarının zemin hazırladığı düşünülüyor ancak çocukluk çağında verem aşısı olmamakta risk yaratabiliyor. Özellikle sağlıklı yaşam şartları olan, düzenli spor yapan kişiler de bile verem mikrobunun görülmesi, tüberküloz hastalığının oldukça sinsi ilerleyen ve kendini belli zamanlarda hatırlatan bir önemli bir sağlık sorunu olduğunu hatırlatıyor. Central Hospital’dan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Mübeccel Akman, tüberküloz hastalığı hakkında bilinmesi gerekenleri ve tedavi yöntemlerini anlatıyor.

DÜNYADA İKİNCİ SIRADA

Tüberküloz (verem), son derece ciddi ve bulaşıcı bir hastalıktır. Enfeksiyonlara bağlı ölümler arasında da dünyada 2. sırada yer alır. Dünyada yaklaşık 1 yılda 7-8 milyon kişi verem mikrobu yüzünden hastalanıyor ve bu hastaların yaklaşık 2 milyon kadarı verem yüzünden hayatını kaybediyor. Vereme sebep olan en önemli faktör mycobacterium tuberculosis olarak adlandırılan mikroptur. Bu mikrop solunum yoluyla akciğere girdikten sonra, kan ve lenf yardımıyla tüm vücuda kolaylıkla yayılabilir. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de ciddi bir sağlık sorunu olan veremin geçmişi insanlık tarihi kadar eskilere dayanmaktadır. Yapılan araştırmalarda geçmişten günümüze kadar gelen süre içerisinde verem vakalarında kimi zaman artışlar kimi zaman da azalmalar olduğu tespit edilmiştir. Ancak kalıcı bir global tehdit olma özelliğini de her zaman korumuştur.

MODERN YAŞAM ŞARTLARI VEREMİ TETİKLEYEBİLİR

Verem hastalığının tarihine bakıldığında çoğunlukla ekonomik seviyesi düşük ve az gelişmiş ülkelerde daha sık görüldüğünü belirten Central Hospital’dan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mübeccel Akman, “Ancak günümüzde giderek yaygınlaşmasının sebepleri tam olarak bilinemese de modern hayatın getirdiği hızlı yaşam koşulları, kalabalık ortamlarda bulunma, hijyenik olmayan çalışma şartları, çok fazla dış etkene maruz kalma, kişisel temizliğe önem vermeme, hatalı beslenme, spordan uzak bir yaşam ve stres gibi faktörler bu hastalığa zemin hazırlayabilir. Bunların yanı sıra sigara ve alkol kullanımı, diyabet ve kanser gibi hastalıklar da vereme yakalanma riskini artırabilir. Ayrıca uzun süre kortizon tedavisi görenler, bağışıklık sistemi problemi olanlar, akciğer, kalp, böbrek gibi kronik bir rahatsızlığı olanlar, 65 yaş ve üzerindeki kişiler, 0-5 yaş arası çocukların vereme yakalanma oranı daha yüksektir.” dedi.

YAŞAM TARZI DÜZENLİ OLANLARDA DA GÖRÜLEBİLİR

Son dönemlerde düzenli bir yaşam tarzını benimseyen, sağlıklı beslenen ve fiziksel aktivitelerini yapan kişilerde de verem hastalığı görülmeye başlanmıştır. Özellikle bu hastalığa yakalanan kişilerin yaşça daha genç olmaları ve yaşam şartları göz önüne alındığında; bu hastalık hakkında daha titizlikle araştırılıp çalışılması gerektiği tekrar gündeme gelmektedir. Tabi bu tarz vakalarda hastalığa sebep olan tüm etkenler haricinde çocukluk çağında verem aşısının yaptırılmamış olması da büyük bir etken olabilir. Çünkü tüberküloz hastalığından korunmak için yapılan BCG aşısı, çocukluk çağında tüberkülozun ağır formlarının oluşmasını büyük oranda önler.

SİNSİ İLERLER VE BULAŞICIDIR

Verem sinsi ilerleyen ve bulaşıcı bir hastalıktır diyen Central Hospital’dan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mübeccel Akman, “Verem mikrobu sağlıklı bir kişiye öksürme, hapşırma, nefes alma ve konuşma yoluyla bulaşır. Çatal, kaşık, kıyafet gibi nesnelerle, cinsel yolla ve kan ile bulaşması mümkün değildir. Verem mikrobunun sağlıklı bir kişiye bulaşabilmesi için veremli kişi ile uzun süre etkileşim halinde olunması gerekir. Bu nedenle aile bireylerinden ya da ofis çalışanlarından birinin veremli olması diğer sağlıklı kişiler için oldukça risklidir. Kişide yüksek ateş, halsizlik, iştahsızlık, terleme, göğüste ağrı, kuru ya da balgamlı öksürük, kilo kaybı gibi semptomlar görülüyorsa tüberkülozdan şüphelenilebilir. Tüberküloz çoğunlukla zatürre hastalığı ile de karıştırılabilir. Ancak zatürre hastalığının vereme sebep olabileceğine dair kesin bir bilgi yoktur.” diyor.

TANI BELİRLEMEK ZORDUR

Verem tanısını belirlemek hastalık sinsi ilerlediğinden çok kolay olmayabilir. Bu nedenle hastalık ile ilgili birçok tetkikin yapılması ve tedavi süreci için doğru adımların atılması şarttır. Hastaya tüberküloz tanısı konduysa ve hasta aktif verem mikrobu taşıyıcısıysa diğer insanlara bulaşma riskine karşı tedbirler alınmalıdır. Daha sonra mide suyu, balgam ve idrar gibi vücut sıvılarını incelemeye alınır. Ayrıca hastadan doku örnekleri alınarak biyopsi gibi testlerden geçirilir.

TEDAVİDE YÜZDE YÜZ İYİLEŞME SAĞLANABİLİYOR

Tüberküloz tedavisinde hastanın en az 6 ay boyunca ilaç kullanması planlandığını söyleyen Central Hospital’dan Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mübeccel Akman, “Neyse ki tıp alanında yapılan yenilik ve gelişmeler sayesinde veremin tedavisinde kullanılan yeni ilaçlar da bulunmaktadır. İlaçlar düzenli olarak kullanıldığında hastalığın tamamen iyileşmesi mümkündür. Tabi ilaç tedavisi kişiden kişiye göre farklılıklar da gösterebilir. Eğer kullanılan ilaçlar yüzünden veremli kişinin bağışıklık sisteminde problemler yaşanıyorsa bu durum tedavi sürecini olumsuz yönde etkileyebilir. Bu durumda yan etkilere sebep olan ilaçlar hemen kesilmelidir. Yaşça küçük olan kişilerde vereme karşı direncin sağlanabilmesi için BCG aşısı yapılır. Bu aşı yalnızca küçük yaşlarda etkili olduğundan yetişkin hastalarda sonuç vermez. Tarihte milyonlarca insanın ölümüne neden olan verem mikrobu, günümüzün tıbbi imkânları sayesinde yüzde 100’e yakın oranda tedavi edilebilir hale gelmiştir.” diyor.

15 YAŞ ALTINDAKİ KİŞİLERE KORUYUCU TEDAVİ

İlaç tedavisi dışında beslenme, dinlenme ve hava değişimi gibi faktörler de tedavide büyük rol oynar. Özellikle ağır işlerde çalışan, günün büyük bölümünü dışarıda ya da çok kalabalık ortamlarda geçiren kişilerin mümkün olduğunca istirahat etmesi gerekir. Tüberküloz tedavisinde koruyucu tedavi de uygulanmaktadır. Koruyucu tedavi genellikle enfeksiyona yeni yakalanmış ancak henüz hasta olmayan kişilerin hastalanmasını önlemek için uygulanan bir yöntemdir. Bu tedavi çoğunlukla 15 yaş altındaki kişilere yapılır. Koruyucu tedavi 6-12 ay süreyle ilaçla gerçekleştirilir. Verem olmayan ve risk taşıyan kişilere de koruyucu tedavi uygulanır. Koruyucu tedavi düzenli olarak yapıldığında, verem mikrobu almış kişilerin hastalanmasını yüzde 90’a varan oranda önlediği bilinmektedir.

DÜZENLİ AKCİĞER FİLMİ ÇEKTİRİN

Tüberküloz hastalığında en önemli konu verem mikrobuna karşı gerekli tedbirlerin alınmasıdır. Bu nedenle toplumun bu konuda bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi oldukça önem taşır. Verem mikrobundan korunabilmek için öncelikle çocukluk çağında verem aşısı olunmalıdır. Daha sonra sağlıklı beslenilmeli, düzenli spor yapılmalı ve genel vücut temizliğine dikkat edilmelidir. Aşırı yorulmaktan kaçınılmalı, uyku düzenini bozacak etkenlerden de kaçınılmalıdır. Sigara ve alkol gibi alışkanlıklar mutlaka bırakılmalı, her yıl düzenli olarak akciğer filmi çektirilmelidir. Tüm bu önlemlerin yanı sıra veremli hastalarla aynı ortamda bulunulmamalı ve güneş görmeyen rutubetli yerlerde olabildiğince az zaman geçirilmelidir. Ofis ortamındaki havalandırma sistemlerinin de düzenli olarak bakımının yaptırılması gerekir.

İLAÇ TEDAVİSİNE BAŞLAYAN HASTALAR RİSK YARATMAZ

Tüberküloz hastaları ilaç tedavisine başladıklarında verem mikrobunu sağlıklı kişilere bulaştırmazlar. Düzenli kontrol ve gözetim altında ilaç kullanan hastaların sosyal yaşamları ve günlük işleri sırasında tedavilerinin yapılması mümkündür. Bu nedenle verem tedavisi gören kişilerle olan ilişkilerde dışlayıcı tutumlarda bulunulmamalıdır. Ayrıca verem hastasının ailesindeki tüm bireylerin de bu konuda destekleyici bir tavırda olması tedavinin düzenli ve yeterli sürede tamamlanmasında büyük rol oynar. Her hastalıkta olduğu gibi veremle mücadelede de psikolojik olarak güçlü olunmasının ve manevi desteğin fayda sağladığı unutulmamalıdır.


İçeriği Paylaşın