Yumurtalık Yaşlanması ve Tüp Bebek Tedavisi

Yumurtalık Yaşlanması ve Tüp Bebek Tedavisi

Yumurtalık Yaşlanması ve Tüp Bebek Tedavisi

Bizi Takip Et


Tüp bebek tedavisi, çok sayıda ailenin bebek özlemine son veriyor. Tedavinin başarılı şekilde yapılabilmesi ise bazı koşullara bağlı. Yumurtalıkların sağlığı, kişinin yaşı vb. etkenler çok önemli. Tüp bebek tedavisinin başarısında kadının yaşının önemi nedir? Kaç yaşından itibaren kadının doğal yolla hamile kalma ihtimali azalır ve tüp bebeğin başarı şansı da düşer? Genç kadınlarda yumurta rezervi neden azalır? Gençlerde yumurtalık azalmasına yol açan risk faktörleri nelerdir? Yumurta rezervinin durumunu gösteren testler nelerdir? Yumurta dondurma işlemi kimlere öneriliyor? Yumurta nasıl donduruluyor? Yumurtalar nasıl toplanıyor? Toplanan yumurtaların belli bir kullanım süresi var mı? Sperm dondurma yöntemi hangi erkeklere öneriliyor? Embriyo dondurması gereken çiftler hangileridir?

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Aret Kamar Sağlığım İçin Herşey’de merak edilenleri yanıtladı.

. Tüp bebek tedavisinin başarısında kadının yaşının önemi nedir? Kaç yaşından itibaren kadının kendi doğal yolla hamile kalma ihtimali azalır? Tabi, yine hangi yaşlarda tüp bebeğin başarı şansı da düşer?
“Yapılan çalışmalarda 35 yaşından sonra kadının yumurta kalitesinin yavaş yavaş düşmeye başladığı ve gebelik getirisinin bozulmaya başladığı söylenir. Bizim de pratikte rastladığımız 35, 36, 37. yaşlara kadar gebelik beklentileri çok da fazla değişmiyor.

Tüp bebek uygulamasında, 35 yaşından önce ilk denemede bir embriyo transferi yapıyoruz. 35 yaşından sonraki kişilere ise iki embriyo transfer ediyoruz. Bunun nedeni, yumurta kalitesinden gelen kaybı, iki embriyo vererek karşılamaya çalışıyoruz. Elbette neticede istenen bebekse, bebek sahibi olmayı biraz daha fazla embriyo vererek eşit düzeye getirmiş oluyoruz.

Buna karşılık, 38’li 39’lu yaşlardan sonra gerçekten iki embriyo verilse bile artık gebelik oranlarının önceki yaşlar kadar yüksek olmadığını görebiliyoruz. Örneğin; gençlerde beşinci güne yani blastosist aşamasına gelmiş bir tane güzel embriyo ile gebelik oranları yüzde 65- 70’leri bulurken, 40’lı yaşlarda bir kadında iki tane güzel dediğiniz embriyoyu verdiğinizde yüzde 30-35’lerde gebelik elde edebiliyorsunuz. Neredeyse yarı yarıya.

Bir de tabi yaş büyüdükçe yumurta sayısının azaldığını da düşünecek olursanız daha iyi anlaşılabilir. Gençlerde çok sayıda yumurta topladık bir sürü bebeğimiz var, hadi bunları takip edelim beşinci güne kadar bekletelim, en güzel embriyoyu seçelim, içeriye verelim. Kalanları da donduralım. Yaş ilerledikçe yumurta sayısı azaldığı için şansınız da ortadan kalkmaya başlıyor. 42’li, 43’lü yaşlarda hemen hemen bütün kadınlarda iki, üç tane yumurta, hatta bir tane yumurtayla çalışmak zorunda kalabiliyoruz.

Dolayısıyla ‘ne çıkarsa bahtına’ gibi bir tedavi olmaya başlıyor yavaş yavaş. Çünkü ultrasonda yumurta takiplerinde yumurtanın içinde olduğu kesecikleri görebiliyoruz. Yumurta sadece mikroskopla gözükür. Dolayısıyla o keseciklerin büyümesini takip ediyoruz. Hormon ölçümleri yapıyoruz, o keseciğin içerisindeki yumurtayı ne zaman toplamamız gerektiğini hesaplayabiliyoruz ama yumurtayı topladığımız ana kadar yumurtanın nasıl olduğunu göremeyiz. Yumurtayı ne zaman ki toplarız, laboratuvara veririz, laboratuvarda mikroskop altında incelerler ve derler ki ‘bu yumurta iyidir, kötüdür’.

Özetle, bir kadının çok yumurtası geliyorsa iyi yumurtaya denk gelme şansı fazladır ama yumurta sayısı azaldıkça yavaş yavaş nefeslerimizi tutmaya, ‘İnşallah iyi bir yumurtaya denk geliriz mahcup olmayız’ demeye başlıyoruz.

Gönül her zaman istiyor ki; kadınlar genç yaşlarda yumurtaları daha bolken bu tedavileri yaptırsınlar. Elbette, genç yaşta olup, yumurtası az olanlar da var ama genç yaşta olup yumurtası az olanlarla yaşları büyümüş yumurtası az olanları aynı kriterlerle değerlendirmemek lazım.

Genç yaşta olanların yumurtası az olsa bile o yumurtayı elinize aldığınızda onun gebelik olasılığı çok daha fazla olabiliyor. Hem yaşı büyümüş, hem yumurtası azalmışlar gerçekten gebe kalabiliyorlar ama gebe kalana kadar hekim sıkıntı çekiyor çünkü her gebe kalınmaması ayrı bir travma oluyor. Karşılıklı oturuyoruz konuşuyoruz, ‘sakin olun, biraz sabırlı olun uğraşalım’ diyoruz. Hasta açısından da maddi ve manevi ciddi bir travma oluyor. Uğraşarak yavaş yavaş çözüyoruz. Onun başka bir yolu kalmıyor maalesef.”

“YUMURTALIK REZERVİNİ AZALTAN RİSK UNSURLARI”

. Yumurtalık yaşlanması aslında yaşla paralel giden bir faktör ama sizin de vurguladığınız gibi, yumurta rezervinin azalması genç kadınlarda da görülebiliyor. Neden genç kadınlarda yumurta rezervi azalmış olabiliyor? Buna yol açan risk faktörleri nelerdir?
“Bazen kemoterapi, kanser tedavisi gibi hastalıklar yumurta rezervini ciddi olarak tüketebiliyor. Buna karşılık genelde bizim gördüğümüz, günlük hayatta gördüğümüz; kadın zaten yumurtası az doğuyor. Herkes bol bol yumurtayla doğuyor biliyorsunuz, sonra o yumurtalar tükeniyor. Ergenlik çağına gelindiğinde aşağı-yukarı bir kadının 4 yüz bin tane yumurtası oluyor. Doğurganlık döneminde 4 yüz kere yumurtluyor. Yani, 4 yüz bin tane yumurtanın 400 tanesini yumurtluyor. Kalan ne oluyor? Her ay kadının yumurtalığı yumurta üretsin ya da üretmesin, yani kadın yumurtlasın ya da yumurtlamasın her ay belli bir miktar yumurtayı büyümeye sevk ediyor ve çöpe atıyor. Bir kadın bütün hayatı boyunca, yumurtlamayı engelleyen bir ilaç olan doğum kontrol hapı kullansa bile menopoza girdiğini görüyoruz. Yani yumurtlamayı engellemek de buna çözüm değil, yumurtlamamakta çözüm değil. Her ay yumurtalık belli bir miktar yumurtasını alıyor ve imha ediyor. Bazılarında yumurta az doğuyor, bazılarında bu imha miktarı çok yüksek olabiliyor. Dolayısıyla belli bir yaşa geldiğinde -bizim hep pratikte gördüğümüz gibi- ‘ben 25 yaşıma kadar düzgün adet görüyordum, 25-26 yaşımda evlendim, sonra adetlerim düzensizleşmeye başladı’ diyenler oluyor. Bu gibi söylemler genellikle yumurta rezervinin erken tükenmesiyle ilgili söylemler. Dolayısıyla bu gibi durumlarda hızla çocuğa kavuşmak lazım.”

. Çok önemli bir noktaya değindiniz. Yumurta rezervinin az olması örneğin; adetlerin düzensizleşmeye başlamasıyla biraz kendini belli edebilir. Başka belirtisi var mıdır bunun?
“Hayır, yok.”

“YUMURTALIK REZERVİNİ TESTLERLE KONTROL ETMEK MÜMKÜN”

. Peki yumurtalık rezervinin durumunu gösteren testler nelerdir?
“İki tane kullanılan ana test var şu anda piyasada. Bir tanesi FSH testidir. FSH testinin, adetin ilk 3-4 günü içerisinde yapılması lazım. FSH testi yapılırken yumurtalıkların mutlaka ultrasonla kontrol edilmesi gerekiyor. Herhangi bir yumurta artığının, bir önceki aydan kalan yumurta artığının olmaması lazım. FSH testinin her zaman estradiol testiyle beraber yapılması gerekir. Bunları söylüyorum çünkü genellikle bir FSH bakıyorlar, ‘FSH düzgünmüş, normalmiş’ diyorlar ve hayatlarına devam ediyorlar. FSH’nın belli bakma şartları vardır. Estradiol yüksekken yani yumurtalıkta bir yumurta varken siz FSH bakarsanız, o yüksek estradiol, FSH’yı yalancı olarak baskılayabilir.

Dolayısıyla şu anda bizim rezerv değerlendirmede en güvendiğimiz test AMH dediğimiz testtir. AMH testinin adet döngüsüyle hiçbir alakası yoktur, istediğiniz zaman bakabilirsiniz. Yumurtalıktaki yumurtalarla da ilgisi yoktur, hiç etkilenmez. Dolayısıyla AMH 2 ve altında çıktığı zaman yumurtalık rezervinin azalmaya başladığının belirtisidir. Hele 1’in altında çıktığı zaman bir an önce gidin, çocuk sahibi olun demektir. Dolayısıyla AMH bugün için çok daha değerli.”

Op. Dr. Aret Kamar

“YUMURTA SAYISI DÜŞTÜ DEMEK,  HAMİLE KALINAMAYACAK DEMEK DEĞİLDİR”

. Bunlar kan testi midir?
“Kan testi ama mutlaka şunu söylemek lazım. Genellikle bize gelen insanlar sağda solda bir FSH baktırıyorlar, bir AMH baktırıyorlar eyvah! ‘Bizim AMH’mız düşük çıktı, FSH’mız yüksek çıktı, menopoza giriyoruz’ diye panik halinde geliyorlar. Moralleri bozuk vaziyette, çocukları hiç olmayacakmış psikolojisi içerisinde tedaviye bir an önce başlamaya çalışıyorlar.

AMH’nın düşük çıkması, FSH’nın yüksek çıkması ya da rezerv düştü demek hamile kalınmayacak demek değil. Bunlar sadece yumurta sayısının azaldığını gösterir. FSH’sı yüksek, AMH’sı düşük bir kadın, yani yumurta rezervi azalmış olan bir kadın; eğer tüpleri açıksa, kocasının da spermi normalse gayet tabiidir ki normal yoldan da hamile kalabilir.

Biz hastalarda düzgün bir yumurta atıyorsa, özellikle yaşı gençse, sadece gecikmeyin,  korunarak zaman kaybetmeyin diyoruz. Yani FSH’sı yüksek AMH’sı düşük bir kadın mutlaka tüp bebek yaptırmalıdır diye bir şey yok. Sadece zaman kaybetmemelidir. Günümüzde uygulanan teknikler var, önemli olan bu durumun yakalanmasıdır. Yakalandıktan sonra bizim bir gözümüz kadının üstünde oluyor, o hamile kalana kadar devam ediyoruz.

Eğer FSH yüksek, AMH düşükse kadın hemen 3-5 ayda menopoza girer diye de bir şey yok. Bazen rezervi düşük olduğu halde yıllarca adet gören kadınlar var. Dolayısıyla eğer böyle bir durumla karşılaşılırsa hiç panik yapmadan, bu işten anlayan, bu işle uğraşan bir hekime başvurmaları ve bir an önce çocuk sahibi olmaları lazım. Çünkü belki de hiçbir problem olmayacak, belki de 50 yaşına kadar o şekilde devam edecek ama dediğim gibi doğurganlığı tamamlamak lazım. Eğer evli değilse, o zaman da ne olur ne olmaz diye yumurta dondurup bir kenara koymak lazım.”

“YUMURTA-EMBRİYO DONDURMAK ÇÖZÜM OLABİLİR”

. Yumurta dondurmak da önemli bir konu. Son 2- 3 yıldan beri medyanın da gündeminde. Yumurta dondurma işlemi başka kimlere öneriliyor? Yumurta nasıl donduruluyor? Yumurtalar nasıl toplanıyor? Toplanan yumurtaların belli bir kullanım süresi var mı? Belli bir süre sonra imha edilmesi gerekiyor mu? Bu konuda bilgi verir misiniz?
“Yumurta toplama aynı tüp bebek gibi oluyor. Yumurta toplama işlemi genellikle iğne tedavisiyle yapılır. Çünkü bizim işimize gelen bol bol yumurta çıksın, kadın 10 kere yumurta toplatmasın bir seferde alalım dediğimiz durumdur.

Yumurta toplatan, yumurta dondurmak isteyen kadınlar 2 grup. Bir tanesi, kadına ‘kansersin, sana kemoterapi yapacağız, git kemoterapiden önce yumurtalıklarını dondur’ diyorlar. Çünkü kemoterapiden sonra yumurtalığı tamamen tahrip olup, menopoza girenler var. Onlara bir tedavi yapılabilir. O tedavi sırasında belli teknikler var. Tabi östrojene hassas bir tümörse, mesela meme kanseriyse, östrojeni fazla yükseltmeden bir tedavi yapıyorsunuz, bol yumurta almaya çalışıyorsunuz. Östrojenle alakalı bir tümör değilse rahat rahat tedavinizi yapıyorsunuz. Kadının yumurtalığı da iyi olduğu için bir seferde 10 yumurta, 20 yumurta yumurtalık kaç tane yumurta veriyorsa topluyorsunuz ve bir kenara koyuyorsunuz. Birinci grup bu.

İkinci grup ise yumurtası az olduğu için, yumurta rezervi düştüğü için yumurta toplatanlar. Bu kadınlardan da ultrasonla baktığımızda, üç aşağı beş yukarı kaç tane yumurta alabiliriz görebiliyoruz. Eğer yumurta çok azsa iğne kullanmadan tamamen doğal tedaviyle her ay yumurtladığı bir iki yumurtayı alıp dondurabiliyoruz. Eğer yumurtalığı 5-10 yumurta verebilecek gibiyse yine hafif bir iğne tedavisi yaparak, bu yumurtaları alıp bir kenara koyabiliyoruz.

Bir kadının, ‘kenarda yumurtam var kafam artık rahat’ diyebilmesi için kaç yumurta lazım derseniz; en az 15-20 tane yumurtasının olması lazım. Çünkü o yumurtalar bir hücredir. Dondurma-çözme işlemi sırasında yumurtalar tahribat görürse, o hücre bozuluyor, çöpe gidiyor.

Embriyolarda ise durum daha farklı. Dondurduğunuz embriyolarda bir sürü hücre var. Dolayısıyla bir iki hücresi bozulsa bile o embriyoyu çöpe atmıyorsunuz, o embriyo hayatına devam ediyor. Sadece bozulmuş olan hücreleri içinden belki ayıklayabiliyorsunuz. Yumurta ise öyle değil, tek hücre. Dolayısıyla kafamız rahat diyebilmek için 15-20 tane yumurtayı dondurup kenara koymak lazım.

Peki ne kadar zaman saklayalım? 15-20 tane yumurtayı kenara attığımız zaman istediğimiz kadar saklayabiliriz. Bu aynı derin dondurucuda sakladığımız bir şey gibidir. Bir yıl sonra da, 5 yıl sonra da çözseniz aynı.

Diğer yandan, yumurtası dondurulan kadın, illa donmuş yumurtayla hamile kalacak diye de bir şey yok. Yani biz kadının rezervi düşük diye yumurtasını dondururuz, kadın bir sene sonra evlenir başka da hiçbir problemleri yoktur ve kendi kendine de hamile kalabilir. Bu sadece  güvence için yapılan bir şey.”

“SPERM VE EMBRİYO DONDURMA”

. Bu noktada sperm ve embriyo dondurmaya da değinelim. Sperm dondurma yöntemi hangi erkeklere öneriliyor? Embriyo dondurma gereken çiftler hangileridir?
“Sperm dondurmak bir sürü şekilde yapılabiliyor. Örneğin; bir tedaviye başlayacağız, erkek yumurtanın toplanacağı gün orada değil, işi var yurt dışında olacak ya da yurt dışından gelemeyecek. Spermi dondurup erkeği yollayabiliyoruz. Aslında sperm çok dayanıklı bir hücre. Sperm bir çekirdek, çekirdeğin arkasında da bir kuyruk var. Yumurta öyle değil, gebelik oluşumunun enerjisi yumurtanın içerisinde ve yumurta bir kesecik gibi. İçinde sıvı, dışında kabuğu var ama sperm sadece bir çekirdek. Yani biz spermin sadece kafasını alıp yumurtanın içerisine soktuğumuzda gebelikle ilgili problemleri genellikle çözebiliyoruz. Dolayısıyla sperm dondurmak çok kolay.

Bazı vakalarda, sperm dışarı çıkmayabiliyor. Bazı erkeklerde yumurtalığın içinde sperm arıyoruz; bazılarında çok zor birkaç tane buluyoruz. Bulduğumuzu kullanıyoruz ama özellikle tıkanmaya bağlı olarak, spermin dışarıya gelmediği vakalarda; içerde bol sperm bulunduğunda kullandığımız spermin fazlasını dondurabiliyoruz. Erkek her seferinde aynı işlemlerden geçmek zorunda kalmıyor. Donmuş sperm varsa, erkek bir daha sperm vermek zorunda kalmıyor, kadın da tedavisine devam ediyor.

Dondurma teknolojileri gerçekten tüp bebekte bir kurtarıcı. Özellikle embriyo dondurma. Eğer kadının çok yumurtası varsa, eğer tedavi sırasında hormonlar istediğimiz seviyelerin üzerine çıktıysa, gebe kalma şansı azalmasın diye, kadın rahatsız olmasın diye bazen taze embriyo koymuyoruz.

Eğer kadının fazla embriyosu varsa, -hadi bir tane koydum kalanını da kenara koydum yedekledim- yani gebelik şansını en fazla arttıran teknolojiler bunlar. Embriyoların, yumurtaların ve spermlerin dondurulması doktorlara gerçekten çok yardımcı oluyor.”


İçeriği Paylaşın